ge | SPOR ) a Boks maçları heyecanlı oldu Ekrem dün Kâniyi fena halde döverek gelib İzzet (o gazinosunda, Dün, Taksimde Boks, memleketi- boks mâçları yapıldı. mizde, bilhassa İstanbulda bir zamanlar revacda olan bir spordu. Sonrâ yavaş Yâ- vaş söndü. Epey zamandanberi de ismini dahi duymaz olduk. Zannediyorduk ki boks, bizim memleketimizde artık öl - müştür. Fakat aldanmışız. Dünkü mü - sabakalar, bizim £ yanıldığımızı, sadece hasta olan boks sporunun yavaş yavaş iyileşmeğe başladığını bize gösterdi... İzzet gazinosuna konulan ringin etra- tını, ekserisini gençler teşkil eden s€ -| yirciler doldurmuştu. Maçlara (saat on) dördü çeyrek geçe başlardı. İlk müsa - baka çok genç iki boksör namzedi ara -| sında yapıldı. İkisinin ismi de Nijad o Jan boksörlerin yaşları da on beşerden fazla değ'ldi, İkişer dakikadan dört ra - wund olan bu müsabakayı adaşından dâ- ha iri olan Nijad sayı hesabile kazandı İkinci müsabaka Hüsameddin ile Re - ceb aranndâ yapıldı. Sikletleri 53 kilo o- lân her iki boksör, bir hayli acemi idiler. Arkadaşına nazaran daha iyi olan Receb, ikinci ravundun ortalarına doğru isabet! H bir yumrukla Hüsameddini düşürdü. | Hakem saymaya başladı. Hüsameddin, doküzuncu sâniyede kalktı, Fakat ser - semlemişti. İkinci bir yumruk onu tek - tar yere serdi. Nakavüt olmuştu. Üçüncü müsabaka boksör Kiryako - nun hakemliğile, Ekmel ve Akif arasın -| da yapıldı. Her ikisi de 58 kilo idiler, A- kif kaçak dövüştü. Buna rağmen bir| bayli de dayak yedi. Neticede sayı heğa - bile Ekmel galib geldi. Dördüncü müsabakayı Kaya ile Beşik- taş klübünden Hüseyin Er yaptılar. Di - M>> arabacının eline çey- reği sıkıştırıp, indi, kalabalığı karıştı. Yalıya dönmek için vasıta yok- tu, Geceyi burada ya otelde, yahud da Yeniçarşıdaki nisbeten yüksek dere celi sefahathanelerin birinde geçire - cekti. Ondan evvel, bir yerde ilişip bir Iki tek rakı içmek, yemek yemek ve gece yarısına kadar vakit geçirmek Is- tiyordu. İnsen akıntısına kendini kap- tırarak, aşağı, 'Tüne! tarafına yürüdü. yanın Hizasına gelince, ke- nara çekilip durdu. Nerede oturacağını tayin etmezden önce bütün o vakitki eğlence yerlerini bir bir pözönünden geçirmek istedi. Konkordiyanm ilânına baktı #alyan opera kumpanyası Gran Viyayı oynu - yordu. Bunu on defa seyretmiş, dinle- mişti, Buraya girmekten vazgeçti. Karşıda Kristal'a girdi. Merdivenler- den çıkıp insanı bazan cüce, bazan da dev gösteren aynalara bir nazar dahi! atfetmeden, bu saatte henüz bomboş bulunan salona daldı. Bir kenarda uyuklayan şefgarson Menol yerinden fırladı, karşıladı: — O! Kalosto Menduh beyim! Bole erken erken?. — Ne var, ne yok, anlamağa geldim. Numaralar değişti mi? Hep ayni mi? — Ne ki gördunuz, odur pasam! Proğrama gelezek hafta destirezek, postolene, — Peki, öyle ise! Burası da bu akşarç bana yaramaz... Oradan da çıktı, caddeyi gene Tüne- le doğru takib etti. Tepebaşına kadar| gitse, bahçede müzik vardı. Tiyatro - sunda da Osmanlı dram kumpanyası| (İki öksüzler)i oynuyordu. Lâkin ü şendi. Karnı da açıkmıştı. Yaninin bi- rahanesinden içeriye daldı, “Tâ öbür uçtaki masalardan birine oturdu; bir bira ile havyarlı bir sanduviç ısmarla” dı. Fransızca Monde İllustrâyi getirtip resimlerini seyretmeğe koyuldu. Vakit bir türlü geçmiyordu. Gecele- -İgank Niyazinin imdadına yetişmeseydi, -İİstelyo yaptılar. Muvaffak 57 kilo İstelyo| geldi Zerlerine nazaran nisbeten iyi dövü- şen bu iki hafif boksörden Hüse - yin Er, sayı hesa- bile galib geldi. Beşinci müsa - baka 72 kilo olan Niyazi ve ayni siklet - te Lefter arasında yapıldı. Her iki bok- sör de beceriksiz idiler. Son ravundda Lefter hasmına nazaran daha iyi çalış- tı. Niyaziye bir hayli dayak (attı. Eğer nakavut olacağı muhakkaktı. Altıncı müsabakayı, tecrübesi! diğer - lerine nazaran fazla olan o Muvaffak ilel da 61. Evvelce OHalkevinde yapılan bir müsabakada İstelyo, Muvaffaktan dayak yediği için bu müsabaka © intikam maçı mahiyetinde idi. Üçer dakikadan elti ra - vund olan bu müsabaka başladığı zaman her iki boksörün müsavi surette çalıştığı- nı gördük. Fakat #kinci ravundda işde - ğişti. İstelyo yorulmuştu. Abandone etti. Son ve günün en mühim müsabakasını €ski ve tecrübeli bir boksör olan Kâni ile Kumkapı klübünden Ekrem yaptılar. Kâ- ni 66 kilo Ekrem daha ağır. Maç üçer da- kikadan sekiz ravunâ. Orta hakemi Kir - yako... Birinci ravund: Her iki boksör de seri| çalıştılar. Ravund müsavi bir şekilde bit. ti, İkinci ravund: Kâni o çok İyi çalışıyor. Ravundun sonlarına doğru Kâninin sıkı bir yumruğu Ekremi düşürdü, Ekrem ta- “4 Kâni ve Ekrem yanyana hâammüflü, çabuk kalktı. Kâni daha tüstün. Üçüncü ravund: Bu ravund, karşılıklı ve müsavi yumruklarla nihayet buldu. Dördüncü ravund; Kâni teknik dövü - güyor, fakat nefesi azaldı. Yaşının geç - kin olması kendini gösteriyor. Bu ravund da Ekremin avantajı daha fazla. Beşinci ravund: Kâni Ekreme nazaran daha fazla vuruyor. Ekremde dehşetli bir mukavemet var. Kâni Ekremden biraz da ha üstün. (Devam: 10 uncu sayfada) Bu ravundda Şild maçları tatsız bir şekilde oynandı Fenerbahçe Beylerbeyini, Vefa Kasımpaşayı 8-0, Hilâl Beykozu 4-2 yendiler Dün yapılan şild kar dö final mü - sabakaları gerek maçların alâkasızlı - Hından ve gerek havanın çok fena olu- şundan dolayı ber iki sahadi da pek az bir seyirci önünde oynandı. Hasılâ- tın mecmuu 30 Jirayı geçmiyordu. Dünkü müsabakaların sonunda Fener-| bahçe, Hilâl, Süleymaniye ve Vefa dö”| mifinde kaldılar. Dömifinal müsaba « kaları müsaid bir zamanda Fenerbah * çe - Süleymaniye, Hilâl - Vefz arasın da oynanacaktır. Şimdi maçların taf - silâtına geçiyoruz: Beykoz — Hilâl Fenerbahçe stadı göl halinde idi. İlk müsabakayı Hilâl ile Beykoz yaptılar. Herkes müsabakayı Beykozun kazana- çağını tahmin ediyordu, Saat 1,30 da maça başlandı. Hakem; Şehab... Beykozlular sıkı bücumlar yapıyor” lar ve nihayet ilk golü HUAl ağlarına hediye ettiler. Hilâl çok enerjik oy » namasma rağmen Beykoz defanmnı delemiyor. Birinci golden 15 dakika sonra Beykoz ikinci sayıyı da kaydetti. Ve bu netice değişmeden devre 2 - O Beykoz lehine bitti, İkinci devrede Hilâlin bütün tahmin leri altüst eden bir oyun oynadığı gö” rülüyor. Nfekim #k gollerini güzel Son Posta'nın Romanı : baygın bakışın YAZAN ERCÜMEND yaz şemsiyeli!,l“5 mek niyetinde bu - lunduğu Hanriyetin pansiyonuna da böy ie erkenden dam - lamayı içi istemi - yordu. Şimdi ora » sı, gelip geçici bo * vardaların şamsta “ sile kimbilir ne çe- kilmez bir halde i - di? Onlar dağılma! ev tenhalaşmalı idi ki kendi, gidebil - sın. Yaninin meşhur büfteği ile makar - nasını yeyip, kom - postoya kaşık at- mağa hazırlanırken, kapıdan içeriye bi - ri gözlüklü , zayıf, diğeri tıknazca iki kişi girdiler, Tenha lokantanın içinde etraflarına (o bakınırlarken, (gözleri, Memduhun gözlerine ilişti: — Ooo! Memduh bey! — Vay, Rasim beyi. Safa geldiniz. Buyurun! — Bizim Muhsini tanımaz mısınız? — Nasıl tanımam? Gel bakalım, Muh- ciğim! Şöyle yamacıma çök. Nere - den böyle? Kerahat vaktini bakkal Papide geçirdik. Muhsin, ille buraya gelelim, içtiğimiz rakıları bira ile sindirelim diye tutturdu. — İyi etmiş. Teşerrüfe vesile oldu. — Ya, siz böyle? — Yalıda içim sıkıldı.. çıktım Rânâ onu görür görmez: — Niyet başka mı, yoksa? Biz mani olmıyalım. Zaten, bir iki bira içip, gi- deveğiz. Gerson! Bize iki duble getir! Öteden beriden konuştular. Muhsin, her zamamki maskaralığını terketmiş gibi idi. Birbiri arkasına nükteler sâ - vuracağına, somurtmuş oturuyordu Memduhun göz işaretile vukubulan is- tizahına, Ahmed Rasim apaçık cevah verdi; — Âşık, kerdta! Her haftabaşı zaten birine tutulmak âdetidir. Bu söfer de sidikli Katinaya tutulmuş; çenelerini bıçak açmıyor. — Hangi Katina bu?. — Canım, şu mahud.. Çiçekçi soka- ğinde. 161 numaranın ev sahibi... «O 000, Memduh bey!» dedi, yacaksınız? ancak böyleleri ta * nır. Muhsin dile gel - di: — Tahkir ediyor- sun, Rasiml — Kimi? mı? — Beni! — Haydi oradan, çöplük horozu he * rif! Ben senin âşık - uğınm sebebini de bilirim, — Ne imiş? — Söyleyim mi? Kızmaz mısın? — Söyle , kız - mami — Burada kaldığın geceler otel pa - Tası vermemek, çamaşırını bedava yıkatmak, elbiseni bedava ütületmek ve havadan eğlenmek için. — Ealtetmişsin! — Dediğim gibi değilse şu içtiğim bira haram olsun! — Ay! Zaten bira haram değil mi? — Sözün gelişi Hep birden gülüştüler. Memduh, ge- cesini burada öldürmek istemiyordu. Saat ta üçe gelmişti. Hesabını gördü, kalktı, Rastimle Muhsine veda etti, cad- deye çıktı. Ters yüzüne yukarıya doğ- ru yürüyerek Tokatliyana geldi. İçe - risi hıncahınç kalabalıktı. Bilardo sa- lonuna girdi, bir iki karanbol seyretti, Karıyı İtakib etti, Son dı bir şütle attılar, Bunu ikinci ve berk berlik sayıları takib etti. İşin tehlike- ye düştüğünü gören Beykozluların çırpınışları fayda vermiyor. Hilâl Bey koz kalesine üçüncü golü attı. Arka * sından 4 üncü gollerile de galibiyeti sigortaladıltr. Beykozun nevmidane sarfettiği gayret, oyunun 4 » 2 bitme“ sine mâni olamadı. Ve genç Hilâl takı" mı Beykozu şild turnuvasından elimk ne etti. Fenerbahçe — Beylerbeyi İkinci müsabaka Fenerbahçe ile ikim ci ligden Bâylerbeyi arasında idi. Hep iki takım 10 ar kişi olarak sahaya çık” tılar. Maçın ilk dakikalarından itiarent Fenerbahçe takımı üstün bir oyun tube turdu ve sanirlorda yerini almış olam Yaşar, arkaarkâya 4 gol yaptı. Bey « lerbeyinin tektük yaptığı akınlar Few ner kalesine tehlike olztmadı ve birini ci devre 4 - O Fener lehine neticelen* di, İkinci devrede Fener hâkimiyeti des vam ediyor. Basri beşinci ve altıncz golleri yaptı. Biraz sonra Semih, sağ açıktan topu sürerek 7 nci golü kay » detti. Bunu Yaşarın yaptığı 8 inci sayıl kalarda çok gevşek. bir oyun oynamağa haşlıyan Fenerliler sıkı bir defans oyunu yapan Beylerbes yine başka gol atamadılar ve maç Fe nerin 8 - 0 lık gellebesile bitti. Fenere bahçe bu müsabaksya şöyle çıkmış * tı: Hüsam»idin Necdet, Ali R Yaşar, Basri, Naı Vefa — Kasımpaşa Berbad bir halde bulunan Taksim; stadında ilk Müsabaka ikinci lig birin“ cizi Kasımpaşa ile birinci lizden Vefal arasında oynandı, Kasimpaşelılar ilki dak'kalarda canlı bir oyun tutturdu - larsa da tecrübeli Vefa forveri oyuna; hâkim oldu ve 10 uncu dakika Sulh& kafa ile ilk Vefa golünü yaptı. 20 nef (Devamı 10 uncu sayfada) (o! - Muzaffer, oLebib « M. Reşad - Semih)! Orada da sıkıldı, gene çıktı. Fransız tiyatrosunda at cambazı vardı. Gişedi bir bilet alıp, içeriye daldı. Körpe bir kızcağız, kir bir katananın üzerinde, w yakta marifetler yapıyordu. Bu kizy Memduh pek beğenirdi. Bir kaç gecg üstüste, sırf onu görmek maksadile b raya taşınmıştı. Şimdi ise, Hürmüzün bayslile dolu gözlerine ne kadar da söy nük görünüyordu. Maamafih, oturdu, seyretti. Fakat zihnen dalgındı. Ne Klaunların tuhaN Ikklarına güldü, ne de tavanda, tek biş telin üzerinde velosipetle hünerleş gösteren cambazın tehlikeli vaziyeti rinden heyecan duydu. Bir aralık, es nemeğe başlayınca, saatine baktı. Ge 9 cenin yarısı olmuştu. Lübiyatın sonunu beklemeden kalktı. Galatasarayındaki mutasarrıflık daş iresinin altkat penceresinde, kurulu os turdrğu koltuktan sokağı tarassud eden jandarma alay beyinin gözüne görüm mekten çezinerek, pardesüsünün ya 4 kasını kaldırıp, İranlı tütüncünün 6 4 nünden Yeniçarşıya saptı. Hanriyetin meşhur pansiyonunda, & tedenberi çok hoşlandığı Viyolet ismin»; de bir Fransız kadın, vardı, Memduf, bu gece de onunla kalmağa niyetli idi, Ev sahibesinden, onun serbest bu « Tunduğunu haber alınca memnun oldu. Viyoletle birlikte, odaya çıktılar, Tab'an pek şuh olan kadın, bir gecelik dostunu neş'elendirmek için ne yapm cağını bilemiyordu. Lâkin Memduh © değildi. Bilâkis, kadının bu hare « ketlerini soğuk buluyor, sinirleniyor » du. Viyolet: — Sevelim! Bir şey içer misin? diya sorunca, bu teklifi cana minnet bildi — Söyle, şampanya çıkarsınlar! ded& İçecek.. alabildiğine içecek.. sarhoş olacak. ve sızacaktı. Hürmüzün, kem disini takib eden hayalini uzaklaştır. mAğa başka türlü imkân tasavvur ede» miyordu. i (Arkan var),