24 Şubat 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

24 Şubat 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA © Fahri ile beraber sahnede Hasan efendin'n taklidii yapmağa karar verdik, Fabri tıpkı Hasan efendi oldu. Birinci locadan oyunu seyreden hakiki Hasan köpürdü —27— Bu sıralarda gene benim senelik menfaat gecelerimden biri tesadüf et- mişti, Merhurı İsmail Zahid, bir nevi | benim İbnirrefik Ahmed Nurimdi. Ka- rakterim bilen İsmall Zahid) bona durmadan eser yetiştirir, ben de bunları temsli ederdim. İsmail Zahid, yalnız bana eser yazmış bir muharrir değildir. o Mahteli tiyatrolarda o © zaman halkın rağbelini çeken tipte muhtelif piyesler yazmış, sinemaları, kletmiştir. Hatırladığım yesleri şunlardır: | (Cambazhane kraMçesi), ( Hâkimi! cihan), (Tel (kulesi), (Gece kr:), (Esrarengiz hane), (Piç), (Şişli yidr zı Mediha), (Yırtıcı kadın), (Maskeli haydudia ! Komedileri de (Kayseri bülbülleri), (Sürpik mahkemede), (Ceza mahke - rnesi), (Bekçi Yusuf), (Midyeci Gas par), (Obur imam) dır. Bu kemedileri hâlâ oynarım, halk pek ziyade sever, İşte İsmail Zahid, bu menfaat için bana (Ballı baba) isminde komedi hazırlamıştı. Bu komedide komik Hasan efendi kum - penyasile Siroba gidiyordu. Hasan €- fendi aynen canlandırılacaktı. Hasan efendinin taklid tasarrıf anın abdal çocuğu rolünü m. Çünkü Fahri| bey bumu ve yüzünün teşekkülâtı iti- barile, boyule, pösule an efen- diyi and dinin ci pardı. Biz hazırlanıyoru Fakat nereden bilr © nin sebeb olduğunu sual edin. ce şunları öğrendi: Cafer paşa, Ranayı yaverle görüş - türdüğü ve seviştiklerini ve münase- bette bulunduklarım haber vermediği | için Benli Seniyeye fena halde kızmış» tı. Ranânın, Talâtın evine taşındığı ge- ce, yanında iki tane ızbandud gibi he rifle gelmiş, önce Benliyi, sonra da kız.| ları onlara tutturup, evire çevire dö dürmüştü. O kadar ki, Seniyenin ağ *| zından, burnundan kan gelmiş, serma- yelerden Pesendin ön dişleri kırılmış, | Nev Eda ismindeki diğer bir kız ds düşmüş, bayılmış, saati mıştı. Ertesi gün de, Zaptiye Kapısından gelen #i memür, Kızları savmışlar, Benliyi alıp götürmüşler ve karakolda, üç gün, üç gece, akla hayale gelmedik işkencelere maruz bırakmışlardı. Nihayet, töhekâr olacağına ve bir daha evini yabandılara açmıyacağına dair elinden bir sened aldıktan sonra, salıvermişlerdi. Fakat ne fayda? Benli Senive bu kadar şeye Kkatlanamamış, | vine döner dönmez, hemen bir tarafına #nivermişti. İşte o gün, bugündür, bu vaziyet de-| vam ediyordu. Zavallı arab gündüz! yorgunluktan ve gıdasızlıktan, gece de uykusuzluktan harab bir hale gelmişti. Beberuhi de biraz daha çökmüş, mis - kinleşmiş gibi idi. Ranâ da onlara kendi macerasını hi- kâye etti Onu dinlerken, her ikisi de Cafer paşaya lânet ediyorlardı. Sonun- da, genç kadın: — Merak etmeyin! dedi. Ben, bun - #ardan hiç birini onun yanına komam. Ahdım vür: Mi ayı göze alaca * ğım amma, onu da öylesine bir yere vuracağım ki, burnundan fitil fitil ge. tireceğim, O, şimdi görsün fahişe Ra- mavı! Şu dakikadan itibaren buraya çe rum, Benlinin has lara, ini Fahri, mu-|8 tiyatroya gelmiş, Fahri cidden muvaf. fak bir makyajla tıpkı Hasan efendi olmuştu. Hasan efendi gibi bir kürk sırtıma geçirmişti. Görenler imkânı yok hangisinin hakiki Hasan efendi ol- du, ö 4 olan locanın kapsı içeri Hasan efendi girmez mi? Bu loca sahneye ndır. He irk, Ha pe İte Henüz Fahri sihneye çıkmamıştı. Sırası gelip de sahneye girince o da, halk da şaşırdı. di Jocada, bir Hasan efe Paradıden: — Yuu.. Hasan efendi çifti Diye sesler yükseldi. Fahri bey de Hasanı görünce hoşa- #n yağı kesilmişti. Fakat bozuntuya vermedi, Rolünü muvaffakiyetle oy - nadı. Perde kapandığı mesine fena halde ete: an seslenmi — Açıklan bir şey m Fahri. Bir gün de elbet ben seni benzetirim! Hasan elendi çok içerlemişti. Neden sonra zorla yi Afi Fahri üs tadının elini öptü, barıştılar, İsmai idin bu #omed oynar, Hasan efendiyi ben canlandı "İruim. Ne zaman oynasam aklıma bu çünkü 'ndi sahnedeydi. İsmail Zahid Hasan efendiyi sahnede taklid edeceği- roizi dısvmuşlar, koşup rahmetliye ha- ber vermişler... Hasan efendi İrfan kırathanesinde la oynuyormuş... — Hasan efendi seni Naşidle Fahri e çıkacaklarmış! Diye yememiş, , taklid edil Hasan zah etmişler... — Fabri bey aynen sen olarak sah - neye çıkacak! Merhum buna da bir mâna vereme») $ 71 mumaradan deni- mekle beraber, taklid edileceğine deh-| ze düşerek bo nuştür . şetli içerlemiş, temsil akşamı kalkmış! (Devamı 10 uncu sayfada) anlamamış, de bir Bur- açılarak | amağa başlamış! İyeni TZEDE İYAT J yan nesiller Şiiri bulamı Yazan: Halid Divan edebiyatının sonundan ve Tan- | ünden aşarak bugüne kadar birçok isüihaleler geçire geçire gelen e- debiyatımıza umumi bir bakışla bakar ri sak, hep gilri, hakiki şiiri karşılaşırız. Ne Divan edebiyatı nazım şekillerinden garb şekillerine geçiş, ne Namık Kemal, Ziya Paşa ve arkadaşla * gnın eski kalıba yeni kafayı sokuşları, ne Üdebayi Cedide ve Fecriâtinin Osmanlı sozma Sehuman bestesi çaldırışları, re un ri kızdırdığı kadar duha yeni ve sonradan gel memnun edek Türkç dan ve hece vezninir etini ku - ruşundan sonra da bu çalkantı bir türlü yatışmadı. Öz şiir o değil, budur, öz şair ortaya ko « ces - hâkimi ü ve daima, daima araştırışı çoğaliir. Bir arahk Nânm Hikmetin serbest nazmi moda oldu, her genç onu taklide kalktı, sonra bundan bıkıldı. Şimdi de, dadaizm, kübizm, #ütürizm, hâsıli ne derseniz de yin, böyle bir acayiplik. baldıran gibi şiir tarlasını sarmış bulunuyor. Tabii bu cereyanın da delikanlı o ha- var, © Bunlar da; evvek biz ice ise varileri kiler gibi asırlara fi gelen ve tabii bir işle eskiyen, istik, ve şekilleri, ilham mazmun- ları muayyen şir zevki âkkiş sonra yeni şiirin sesini ve şeklini hâlâ mı hâlâ ariyoruz. Bu ne sonsuz araşlırış ve ne çabuk y caba tekâmü! mü? İşte bura evet diyemi- yeceğiz. Ortada yalnız bir tek göze çar» pan hâkikat görüyoruz: dünü inkâr. İyı amma bu dün kaç günlük, kaç aylık, kaç » göre son za » ni diploma verdiği talebelerle be- raber, şlir hakkında yeni tezler, yeni şe- killer yaratma iddiaları 49 ortaya atılı - tabirle yolunu buz biyatın diğer revilerin: için az çok bir istikras o şiirde olamıyor. yaz şemsiyeli!“ me küskün değilim. Şu muhit, önce ya- şadığım mubitler - erken bir iki kadın bulsun, getirsin. Or- talığı silip, süpür - telim; biraz çeki, düzen verelim. Pe - .) sendin ve öbür kı. zn gittikleri yeri bilen varsa, İzzet e- fendi de onları bu » lup, çağırsın. Ara « bacı burada m? vuldu, Canım fay - ton da arabalıkte çürüyor. Onu da yenile riz. Raranın k. ha nesi, Benlininkin - öm üstün olacak, Câfer paşa hazret » lerini gene buraya getireceğim. Üste) — Ya, mürüvvetlim! Ya, iki gözüm! Tk de yaptığı ziyanların hepsini öde -İ İşte, böyle. Fakir, netameli olduğuma teceğim kerataya! bir kere daha kanast getirdim. Tevek- Beberuhı hayran hayran dinliyordu. | keli dememişler: «Körden, topaldan, İman ile kamburdan sakın...» diyel sırtımda. — Yaparsın sultanım! dedi. Başı -Jki çekmecenin kerametine yalnız kem mızdan eksik olma, yoksa. Ben Pesen-İdim kaildim. Kudretin benden esirge- di bulurum. Buradan ayrılırken, Sa -| miş olduğu bilcümle muhasin onun içe- a da halasınm yanına gideceğimi | risinde saklı gibime geliyordu. Meğer i.Eniştesi oralarda bakkalmış. | bu da bütün beşeri zanlar ve itikadlar geçiririm. Ötekini de on-| gibi batılmış. Şuracıkta senin sayende, an sorarız. O bilir. ömrümün son demlerini hoş geçirecek Şetaret, Banımınm bermutad gece|bir bucak buldum diye seviniyordum. vizmeline. koştu. Rana ile Beberühi| Sen misin sevinen, behey gafil? Şu şt ralnız keldilar. Genç Kadın, daha: «Ne| yahi ile, kursağımıza sokacak bir lok - — 4. amaaan Benli Seniye bu kadar' şeye katla namamış, bir tarafına inivermişti den çok daha kin. Dedikodular »- dan, hırsıcah dolab- larından, (o hileden, hudadan uzağım. Karnım aç, Jâkin kafam dinç. Kimse bana; «Gözünün üş tünde kaşın, sırtın - da kamburun varla demiyor. Evvelleri fetvahane uşağı i - dim. Şimdi kelime. nin sadece bir baş tarafı değişti Ö» nünde, sonunda ge ne uşaklık değil mi? Burasını tercih ede- rim. Rana, sörünü kesip, sordu: — Sana harelik vermiyorlar mı idi? — Ne harçlığı? Bu yaşımdan sonra enfiyeye veda ettim. Burnum öksüz kaldı sdetâ. Ahir ömrümde bir tek dos- tum enfiye idi. Şöyle, buruncağızımın fki deliğini tıka basa doldurdum mu, dünya benira olurdu. Ne gam, ne ke der! Vâizin kürsüde vâdettiği cenneti Alâ o dakikada, benim dımağımın için. de, hurilerile, gılmanlarile, bilâmüm ezvakile kurulurdu. Ah, 6 mübarek tozl Sureta gübreyi andırırsa da, key- fine payan yoktur, Pedermande bir ku- sü bulduk! tehl pek le i eskiten tekâmüldür. A- Fahri Ozansoy yoksa menfi bir hik e da inssnen Ne yazık de» bet bir kıymet mi: küm mü, Vaziyete bakıy: yade ikinci şıkta duruy: ğü mi? kaydettiğim gibi İyet üç yıllık nesi İlaştır İmen bir fikir elrafında birleştirecek bit birlik bağı vardı, onu tut dik ayakta duracakiar ve | Eklerinden yakılmıyaca) anct dir, onu söyl; samimiyet. i İşte, bütün şiirin. kli romantik, sembolik ve daha bilmem r kiki mihengi budur: sâ İde ettiniz mi, san'at ne kadar syk mektir, onu eld kere şiirin bu yüksek manasına inandınız yn i 1 mesafesinde ız de ir âleminin ı z çı da sizin melikâ İhât, onu inkâr € nİmİy ti, şiir kâinatınız geceyle örtülü bir kub- İbe, kapkara bir boşiuk demektir! 7 genç şaire miyezeği isini yıkacağız diye, kendilerin. şiirsiz bır cihanın zubl rorlar. Oradn sesleri boğuk, şes killeri belirsizdir, varacakları ufuk yok. jtu Kendi kendilerini mânen ademe at rdır, Buna da ne yazık değil mi? bir dereceye kadar bu görçleğ lde mazurdurlar, San'st otoritesi diye tas İmadıkları bazı şahsiyetler onları şaşırtı « yor, bilhassa bazı münekkidierin lüzum« suz, ifrat dereted: alkışı onları, gittiks l orak yolun yemyeşil bir ova oldu « yorlar ki bu yeşil 4 liğin berbangi ir yerında billâr pınar lar ve meyvalı ağaçla: vardır. Hayır, geng , bu yolun, bu sakal san'at te « lâkkisinin sonunda hiç böyle bir dünya cenneti ve şöhret Ks ktur. Sadece kuru bir toprak, dikenli bir tümsek ve ya sız bir kitabâ vardır. Büyük Hâmidin bi le korktuğu o mütfiş nisyan vardır, O zas (Devamı 14 üncü sayfada) metine at: tâneni etmiş. Ray buna derler, Eh, ne yapalım? Talii nasaz buraya da yetişti. Bir iki gün sersemledim.. dizlerim titredi, gözlerim karardı. Şim- di alıştım gibi. İnsan yokluğa da alışı yor. Belki de en çok ve en kolay a anında half a bahçeleri, ai tavyibe dir, Ben neler b kuruş fazla gi mışlar, biraz yükserik bir makama os turdular rm, cıvımışlardır. Rani, başile bu sözleri tasdik edi * yordu. Adainc: tı, — En$yesiz kaldığına razı değ İzzet efendi. al da, yarın sabah kutum nu doldur. — Allah ömrüne ömür, kesene para berekât in veliyetünngam! İki ek handa ol! Şu anda sana iki defa müteşekkir, Iki katlı minnettarım, Bis ri, fakirin burnumu en elim bir mah « rümiyetten halâs eylediğin için, diğeri ise bence cihan kıymetinde, Evvelleri, bana «siz» diye hitab ederdin. Bu res miyet, sen efendimi benden uzaklaşitn rıyor gibi idi ve ben bundan muztariB oluyordum. Şimdi «sen diyorsun. Ve böylece sana yakınlaşıyor, senin men | Yükün oluyorum. Arab meşahirinden İzzinin, (o Harumreşidin &kölelerinden birini kıskandığını görenler: «Yâ, İzi, sen ki hür bir adamsın, bir kölenin ne sine hased edersin?» diye sordukla « rında, İzzi cevaben: «Harunun memlü4 kü olmak, hür fakat onun meclisinden uzak bulunmaktan bin kat evlidiri» demiş. Zamanımızda bir Harunreşid yok, Fakat henüz, hamdolsun, senin gibi temiz kalbli, kerem sahibi insanlar tek tük bulunuyor, Onun için, kapında kul olmayı feleğin bi i bana bak ver, za bir mecidiye uzats ydi, yatalım artık, İzzet efendi, Yarın erken kalkacağız. Görülecek çok

Bu sayıdan diğer sayfalar: