“ Sa Posta, ni Antuvan koymuşlardı, Seneler geç- Antuvan büyüdü. Antuvan gençleşti, n evlendi, Antuvan ihtiyarladı. İnihayet günün birinde seksen sene eve | dünyada açılan gözlerini, gene dün - kapadı ve öbür dünyayı boyladı. ni doğduğu gib' öldüğü yün de bir Sen Antuvan gününe tesadüf et- ti. Mahallenin ihtiyarları bunu bir addettiler: n Antuvan büyük bir azizdir, gü - doğanı gününde alır.. ediler, Orta yaşi: kadınlar, Antuvanâ 'ündüler, bilhassa du' kalan kar teselli ettiler: ya Antuvana kalacak değildi ya. n kardeş o sana nisbeten çok ihtiyar. “Onu azizler aldılar. onu alan azizler te seni de düşünmüşler, sana yen: ca hazırlamışlardır, Antuvanın karısı hüngür hüngür ağlı- ? “Ah sh, benim kocam gitti, kocasız İdim. Azizler, azizler. yetişin imdadı- bar bar bağınyordu. K ni yanaklı tombul bir kez olan icınım çırağı Janin belli etmiyordu Antuvarın ölümünden çok mem » Antuvanın yirmi dört yaşındaki u Polla çoktanberi sevişiyorlardı. Ko- i dülel kapanır kapanmaz, köşenin nda buluşurlar, Sen kıyısında gezin © çıikarlardı. Bir yerde oturamazlardı. kü Pol işsizdi. Babası da para ver - Janinin de ötede beride sarfede » cek kadar parası yoktu. Kolacıdan dığı gündelik ancak kendine dara dar tişehiliyordu. Antuvan ölünce paraları tı. Pol, onları bol bol sarfedecek - * Antuvanın cenazesı hazırlandı, Cenaze rabası, cenazeyi takib edeceklerin ara - iları sıraya dizildi Madam Antuvan &i- mantosu, siyah tülile arabaya otur » , bir yanında Poi vardı. O, kendine si- ih bir elbise bulamadığı için ancak ya- bir siyah bez diktirmişti. Bu siyah de diken Janin olmuştu. Artık ara - rın hareket zaman: gelmişti. Fakat bü sırada beklenilmedik bir hâdise Cenaze arabasının arabacısı yerin- tu.Öteye beriye koştular, arabacıyı ir türlü bulamadılar, çünkü onun biraz vvel otadan geçen bir cambazhâne kum- si artistlerine gözü ilişmiş, “— Bu şimdi gördükleriniz bir şey de - il akşam filân yerdeki sirkimize geli - nın Hikâyesi ANTUVANIN CENAZESİ Nimet Mustafa , en Antuvanın gününde doğduğu için|niz, şayanı hayret numaralar seyrede -İinenler şaşaladılar, Cenaze henüz me - Çeviren : ceksiniz. Diye avsz avaz bağırıp geçerlerken ce- naze arabacısı dâ baş hokkabazın yanın- da giden sarı kızdan gözlerini bir) türlü ayıramadığ: için, işi gücü, araba »| sını, cenazesini unutmuş, peşlerine ta « kılmış gitmişti. Vaziyet fenaydı. Cenaze sokak ortasın- da kalamazdı. Fakat Sen Antuvanın bir mucizesi işi birdenbire halledivermişti Yeşil kadife yakalı, siyah bir redingot giymiş bir adam orada peyda olmuştu: — Ne bekliyorsunuz, demişti, arabayı, ben mezarlığı götürüveririm (Ben de arabacıyım. Ve cevab bekiemeden ârabanın üzeri » ne atlamış: — Her zaman belediyeden kiliseye ge lin götürecek değilim ya, bir sefer de me- zara ölü götüreyim! Diyerek kırbacı şak'atmıştı. Cenaze arabasını takib edecek araba - ların arabacıları şaşırmışlardı. On'ar şim- diye kadar birçok cenaze alayına iştirak etmiş oldukları için iyi biliyorlardı, Ce. naze arabası gayet yavaş gider, ve me - râsime iştirak edenlerin arabaları da onu eyni yavaşlıkla takib ederlerdi Fakat bu sefer iş başka türlü olmuştu. Cenaze arabası o kadar hızlı gidiyordu ki, diğer- leri de hızlı gitmek mecburiyetinde kal - mışlar, fakat gene bir türlü ona yetişe - memişlerdi. Cenazeye iştirak eden ara - balar mezarlığa peldiğ! zaman arabadan zarlığa gelmen İş Antuvanın dostlarından bir ihtiyar ba- sındaki kasketi eline aldı, ıstavroz Çı * kardıktan sonra: — Bütün bunlar mucize dedi, Bizim An tuvan cennetlik bir insandı. Onu biz me- zara koyamadan Sen Antuvan göklere çekti, Esasen arabacının kaybolması, ye- rine bir başka arabacının peydahlanma - sı da birer mucıze, Hem aldanmıyorsam, o ikinci arabacı Sen Antuvanın tâ kendisi olacak! O henüz sözünü bitirmemişti k': hızla gelen atların nal sesleri, bir arabanm te- kerlek gürültüleri, bir kamçı şaklaması duyuldu. Cenaze arabası mezarlığa ge mişti. Arabadan atlıyan arabacıya sor - dular: — Nerede kaldın? Arabacı onlara hayretle baktı: — Nerede kalacağım.. Bizim usul böy- ledir. Bizim usule göre hareket ettim Polonya ormanında bır gezinti yapmak lâzım değil mi? Ömründe ilk defa cenaze götüren dü- gün arabacısı, Antuvanın cenazesini, ye- ni evlileri ge: * Polonya ormanında gezdirdikten sonra mezarlığa getirmişti, Yarınki nüshamızda: Ölüm işareti Fransızcadan çeviren: Suad Derviş Bakırköy Malmüdürlüğünden : Eski seneler muamele ve kazanç vergilerile cezalarından borç'u (değirmenci Mehmed Alinin Bakırköye bağlı Küçükçekmece köyünde Heci Alinir dükkânın- da 4 adet Hollanda zımpara taşile, | adet isbanko tahsili emval kanununa tevfi. kan 22/2/0389 gününde satışı ilân olunan mahcuz eşyaya talib zuhur elmediğin - den 6/3/939 Pazartesi günü saat 14 de talik edildiği ilân olunur. o (1205) Baş, Diş, Nez'e, Nevralji, kırıklık ve bütün ME ER İcabında günde ın bu #irafına pek fazla hayret im, Çünkü her ik: köşkün, arada iliğinden münasebet kesildikten) bile, arasıra çamlıkta pek sıkı görüşen bu iki hizmetçi arasında sırların nasıl olsa gizli kalamıya - bağını evvelden tahmin edebilirdim. Saate baktım. Daha ona bile gelme- i. Demek dâha üç saat beklemek zumdı! Zeyneb, dedim, ben odama çıkıyo- Fakat, uyuyacak değilim. Sen de kızı me melâl melül bâka -| A.. hiç uyur muyum? dedi. Hani gelse parmağımı keser de gene lerira, Bu sözü kalbime bir inşirah verdi. hissettim ki insanları gene seve ğim! Dul bile * “Üç saat.. sanki üç yıl kadar uzun... Bu üç saat içinde, bekleyişin ne işken- te olduğunu her zamandan fazla anla“ Kendimi oyalamak için ne yapa- Yazan: Halid Fahri Ozansoy mış kadn resimlisini onun yerine ko yüyörum. Muhtelif zamahlanda bana verilmiş olan hediyeler gözlerimde ây- ri ayrı birer kiymet almışlardı. Şu kü- çük kırmızı martoken cildi şiir kitabı etajerin üst rafında en göze çarpacak bir yer bulmalı idi. Kimbilir belki Sü- heylâ bunu açardı da, iyiliği ve güzek liği seven büyük biz Türk şairinin bir kaç mısrandan kalbinin daha başka türlü yumuşadığını duyardı. Şu min- yatür, şu ufak Goethe büstü, belki o. ha, bir gün evlerindeki masanın üstün de gördüğüm bir Kitabı okumuşsa, bü- yük Alman şairinin yetmiş yaşında bi- le nasıl aşk için çırpındığını hatırla - lırdı ve kendisinin yirmi yaşı ile be- nim yirmi altı yaşıma sırf bir inadla düşünüp karar verdiği haksızlığın deh- etini anlatırdı. Sonra isterdim ki, şu duvardaki Psyohö tablosu, Fransız res- samı «Perre Prud'honsun bu şahese- rinin en güzel kopyası ilk nazarda göz. lerine çarpsm ve bana rüzgârlarla gök- lere havalanan bu kızm efsanesini sor- sun! Ben de ona anlatayım: Bu kızı shmı bilemiyor, odamda sedirin, kol- tukların yerlerini değiştiriyor, abla - min işlediği ekram resimli yastığı baş“ 'ka bir köşeye, Neclânın plâjda uzan « kaçıran aşktır. Fakat bilsen bunlar ne wtırab çekmişler, ne tecrÜbelerden geçmişler ve ancak sonunda ebedi su rette birleşip Grip, Romatizma ağrılarınızı derhal keser. 3 kaşe alınabilir. yapam) gel diyeyim. Bunu dedikten sonra da şunu ilâve edeyim: İşte biz de onlar gibiyiz. Biz de ıztırabla seviştik, Süheylâ, fa * kat artık neş'e ile birleşelim! Hasılı böyle, Süheylâyı yalnız bu son gece için değil, bütün ömrümce tek Tar kazanmak “için odamdaki eşyadan; biblalardan, tablalardan imdead umu yor, etrafımda buna lâyik bütün bir dekor hazırlıyondum. Pencereleri açık brakmakla beraber perdeleri çekmiş, tavandaki ışığı söndürmüş, yalnız ma“ samın üstündeki ufak elektrik lâmbası- nı yakmıştım. Fakat fanusun altındaki beyaz ampülü değiştirerek içeriki boş bir odadan getirdiğim sarı ampulü ©- nun yerine takmıştım, Bu sarı aşik, hiç şüphesiz onun sarı saçlarıma daha uygun düşecekti. Şimdi yorulmuş, yazıhanemin gö - zünden çıkardığım hatıra defterimin sayfalarını karıştırmağa başlamıştım. Süheylâya aid kısımlara geldikçe du- ruyor ve bazı satırları tekrar tekrar 0- kuyordum. Onun ağzımdan çikan her söz, ilk acı itirafından son acı itirafma kadar İçime ayrı bir hüzün dolduru - yor ve yalnız arada tatlı dakikalarımı zın notları bana bir parça teselli veri. yordu. Saatsa bir türlü ilerlemek bil- miyordu. On ikiyi henüz beş on daki ka geçebilmişti. Defterimi kapadım ve eltme yazı ma- samın köşesindeki Süheylânm mektu- bunu aldım, Bilmem bu, akşamdanberi onu kaçıncı okuyuşumdu! Sonunda ka» derden bahsettiği bu mektubda yalnız saadete kavuşmuşlardır | bir tek fikrine, biz tek arrusuna bütün TAKSİTLİ EMLÂK SATIŞI Muhammen kıymeti Semti Cinsi Dört katta sex'z daireli (dat. relerden birisi birisi dört altım beşer odslı) terkoş, elek- trik ve üç da'resinâ banyo tesleatmı havi ve tahtında alt dükkânı müştemi kârgir bi apartımanın talnamı. İki katta iki odalı kuyusu ve elektriği olan kârgi: bir evin tamamı, Üç katta beş odalı ik: sofalı kuyusu, sarnıcı, ve elektrik tesisatı olan kârgir bir evin tamamı, İki buçuk katta beş odalı faz- Ja bahçeli kârgiz bir evin ta- mamı o(mesahal (o sathiyesi 208,62 metre murabbaıdır.) 1 — Arttırma * Mart 939 tarihine düşen Salı günü saat 15 te yapılacak ve gay- rimenkuller en çok bedei verenlerin üstünde kalacaktır. 2 — Arttırmeya girmek için muhammen kıymetin 96 10 nisbetinde pey akçesi yatırmak lâzımdır. 3 — Arttırma bedelinin dörtte biri peşin ve geri kalanı sekiz senede sekiz mü. savl taksitte Senir. Taksitler © 8.5 faize tabidir. 4 — Taksitler ödeninciye kadar gayrimenkul Sandığa birinci derecede ipotekli kalır. o (88) Şişlide Meşrutiyet mahallesinde Büyük- dere (Halâskârmazi - Tramvay) cadde - sinde eski 85, 95 Mü, 93 yeni 312, 314, 316, 318, 320, 320/1 Koh, Balatta eski Hacıali, yeni Atikmustafa. paşa mahallesinde Hamam sokağında eski ve yeni 48 No. hı. Samatyada eski Hacıkadın, yeniAbdiçe- lebi mahallesinde esk: Çulcuinop, yeni Pulcu sokağında eski 62, 60, yeni 60 No. lı. Çengelköyü eski Çamlıca, yeni Ça- kaldağı sokağında eski 8 M0, yeni 13/1 No. lı. Miktarı Vahi, Beheri Mu, B, Tutarı o © 7,5 o Eksiltme temina. © şekli Sa. Lira Kur, Lira K, lira K, Gazyağı 16000 Kg. 14760 2360 — 177 — Açık Ek.14 Göztaşı 18200 > 16,5 3003 — 228 22 » 15 Göztaşı serpme mak'nesi «Vermeral marka 10 aded 15 1650 — 123 7S , 15,0 Kükürt için serpme ma- kinesi «Superba vaya Ve- züv marka» Ww » 15 1560 — 117 — KN I — Şartnameleri mucibince yukarıda yazılı 4 kalem maizeme ayrı ayrı açıl eksiltmeye konmuştur. 1 — Muhammen bedelleriyle muvakkat teminatları hizalayında gösterilmiştir IN — Eksiltme 13/3/939 tarihine rastlıyan Pazartesi günü hızalacında yazıl söatlerde Kabâtâşta kin Şubemizin Alım komisyonunda yaplacaktır. IV — Şartnameler hergün sözü göçen şubeden parasiz olarak alınabilır. V — İsteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatle “ 7,5 güvenme pa ralariyle birlikte mezkür komisyona gelmeleri İlân olunur. o «1083 Muhammen bedeli 5741 lira olan 8 aded muhtelif döner köprü 4/4/1939 Selı günü saat 15,90 da kapalı zarf usulü ile caktır. Ankarada İdare binasında satın alma - Bu işe girmek istiyenlerin 430,57 Uralık muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini ayni gün saat 14,30 a kadar Komisyon Relsliği- ne vermeleri lâzımdır. Şartnameler pa kalbimle iştirak ediyordum: bu gece - mizin tam bir aşk gecesi olması... Evet ne sitem, ne göz yaşları... Fakat sabah yaklaşıp da, Süheylâ benden bir daha gelmemek üzere uzaklaşacağı dakikada göz yaşlarımı gene tutabilecek mi i - dim? Rüzgâr çıkmıştı, fakat hafif bir Tüze gör... Simidi balkonun ve “ki yanmdaki açık pencerelerin irik perdeleri ara sıra bu nefeslerle şişiyor ve bu ik Teşrin gecesinin beni fşütmeyen serinliği oda- ya yayıhyordu. Mektubu bırakarak kalktım ve bal kon kapısını açarak dışarıya baktım. Çamlık, her geceden daha karanlıktı. Sokağın başındaki fener de sönmüş, gece bütün korkunçluğu ile derinleş- müşti, Nihayet, karanlığa alışan göz - lerim, yolun ortasında durmuş bir ka- dın hayali seçer gibi oldu. Bu, SÜ - heylânın. yolunu bekliyen Zeynepti. Tekrar odaya girdim ve saate bak- tım, Bire çeyrek vardı. Demek artık dakikeler: sayacaktım. Bu düşünce ile kalbim çarpmağa başladı. Fakat içeri de, duramadım, yeniden balkona çık - tım. Bu defa Zeyneb de, arkamdan, 6- dadan vuran sarı ışikta benim hayali mi farketmişti. Elile bir işaret yaptı ve Süheylânın köşkü tarafını göster - di.. sonra oraya doğru yürüdü. Kalbimin çarpıntısı ziyadeleşti. De- mek Süheylâ geliyordu. Hemen sessiz adımlarla aşağıya in- â'm. Çünkü Hafızla anasını tıyandır - mak istemezdim. Aşağıda, camlı kapının önüne henüz ri ki Zayneble bahçeye girik | Diyeilâveetti rasız olarak Ankarada Malzeme dairesinden Tesellüm ve Sevk Şefliğinden dağıtılacaktır. Haydarpaşada (1032) Yanıma gelince, hafif bir sesle; — Teşekkür ederim, dedi, Zeynebi bekletmişsiniz! — Tabii, diye cevab karşılamak için... Sonra koluna girdim: — Yukarıya karanlıkta çikacağız, dedim, Çünkü bilinmez, olabilir ki Da dı ile Hafız uyanır da sofaya çılaverir. ler, Onun için karanlıkta:.. Sesini büsbütün alçaltarak: — Daha iyi! Diye fısıldadı. verdim, sizi Odamın kapısını kapayıp da Sühey- lâyi, o güzel sarı saçlarını aydınlatan sarı ışığın yanındaki koltuğa oturtunca, bir lâlze sandım ki bir rüya görüye- rum, O kadar güzeldi ki... Yalnız sır. tında, odamın ve saçlarının sarı ışığı ile tezad teşkil eden çok koyu renkti bir rob vardı ve bu tezad bana, İlk se- vincimi dağıtan garib bir matem hissi verdi, Bu hisle, hiç silem etmiyecek « ken kendimi tutamadım ve onu kolla- runin arasika alırken: — Niçin bu koyu elbiseyi giymişsin, dedim. Bilhassa bu gecemizde açık bir bahar retgine bürünebilirdin! Dudakları hüzünle büküldü: — Sonbahardayız, hattâ kışa yakla şıyoruz, diye cevab verdi. Hem açık renkler bahtiyar âşıkların rengidir. Sönrs” — Beyaz mı giymeli idim? (Arkas: var)