we Va Felâket üstüne felâket Aklıma, arka cebimdeki tabanca gel di, Eniştem olacak herif bana bunu ve- rirken; — Ne olur, ne olmaz.. başın sıkılır sa, çıkarır şöylece patlatıverirsin.. © - nun gürültüsü, seni kurtarır, Derhal bu çareye baş vurmak mec buriyetini hissettim. Tabancayı ç'ka - rarak ucunu arkama çevirdim. Korkâ korka, tetiği çektim. Hay, çekmez olsaydım... İşte bu - günkü felâketimin ilk safhasını teşkil eden facia, bu bir saniyelik hareket | Hepsinden birer türlü hastalık almış. | vaziyete düşece; yüzünden vukua geldi. Körolası kaza kurşunu gitmiç.. haklı olarak beni ya" kalamaktan başka hiç bir kabahati ol mıyan bekçinin, bir yerine girmisti. Arkamdan: — Yandım... 1 Diye, bir feryad işittim. Başımı çevirip de bekçinin yere yu- varlandığını görür görmez, o kadar korktum ki, adetâ kendimden geçtim. * FELÂKET, FELÂKET ÜSTÜNE Eve nasıl geldim?. ) Bunu, hiç bilmiyorum. Kapıda, teyzem karşıladı. Beni, kim- bilir ne halde görmüş olacak ki: — Ne oldun Sarafim?. Diye, bağırdı. Sözü, kısa kesmek istedim. Bir an evvel yatağıma uzanmak için acele a cele merdivenleri çıkarken: — Hastalandım, teyze. fena halde hastayım. Dedim, Teyzem evvelâ ağız dolusu bir küfür etti. Sonra; — Hay Allahım. bu deriler, hep beni mi buluyor? Elisavi geldi. O da basta, yatıyor. Dedi. Mıhlanmış gibi durdum, Telâş ile sordum: — Elisavi mi, geldi?.. | — Evet. — Nerede? — Nerede olacak.. odasında. ateşler içinde yaniyor. Eğer trabzonlara sımsıkı tutunma - mış olsaydım, hiç şüphesiz ki merdive- nin aMbaşma kadar yuvarlanacaktım. Teyzemin odasına Koştum. Bir ham- #ede kapıyı açtım. Karyolaya atıldım. Orada, dona kaldım. O gürel Elisavi, bir hazan gülü gibi solmuştu. Dalgın yatıyor ve sık şik ne- fes alıyordu. Üstüne eğilerek hafifce; — Elisavil, Dedim. Gözlerini açtı. O tatlı yeşif gözlerini hafifce bürüyen kan tabakasile bana baktı. Bu hasta ve melül bakışta bile, bütün his ve şuurumu sarsan dayami- maz bir güzellik vardı. — Hasta mısın, EHsavi?, — Biraz. r — Neyin var?. — Başım çok ağrıyor:.. Boğazım da, fena... Sesi, hırıldayordü. Ağzından acı, sert, kına kokusuna benziyen bir koku intişar ediyordu. Onu konuşturarak fazla üzmek iste- medim. Yavaş yavaş geri çekildim. Ka- prnın önünde duran teyzemi alarak be. nim odama geçtim. Teyzem, tepeden tırnağına kadar tit- riyordu. Ve, artık patlamıya müheyya bir volkana benziyordu. Sordum: — Doktor getirdin mi, teyze?. Bu küçük sual, o volkanın patlama- Sma kâfi geldi. Teyzemin sesi, korkunç bir yıları ıslığı gibi yükseldi: — Doktor mu?. Doktor ne yapacak? Bitmiş kız, bitmiş... Senin, haberin yok. Yatağımın üstüne oturdum, Karşım-i da, yaralı bir sırtlanı andıran teyzemin gözlerinin içine bakarak sordum: JİKenan Pasa Zada Sarafim D n Zade Sarafim — Çıldıracağım, teyze. anlat. ne ol- muş?. Teyzem artık kendini tutamadı. Se- Girin üzerine oturup dilerini yüzüne kapayarak, hem söylemiye, hem de hıç. kıra hıçkıra oğlamıya başladı: — Ne olacak? Bir tanecik evlâdımı mahvetmişler... Evvelâ, ev sahibi ola- cak o rezil herif, zavallı kızcağızımı berbad etmiş. Sonra da, hergün eve bir takım adamlar getirmiş. Yavrucağımı | onlara peşkeş çekmiş... Toy çocuk. bunların korkmuş, ses çıkaramamış. Üstelik de... Artık, kulağıma hiç bir söz girmiyor- du... Hiç görmüyordum. duymuyor - dum.. ve, işitmiyordum. * Kafara inen darbenin sersemliği sa- atlerce devam ettikten sonra kendime geldiğim zaman, teyzeme ilk sorduğum | sual, şu oldu : | — Pekâlâ. ne yapacağız?. Bu &cı zehiri nasil yutacağız? Teyzem de, ayni sualin kıvrandırıcı ıztıralı içinde idi, Aciz ve yeisten inler gibi cevab ver- di: — Ben de bunu düşünüyorum... Fa- kat bu namussuz herif o kadar büyük bir kurnazlık etmiş ki, bunun karşısın- da, hiç bir şey yapacak vaziyette de - giliz. — Ne yapmış?. Ppevlet Demiryolları ve limanları işistmasi Umum idaresi ilânla İ Muhammen bedel ve muvakkat teminatı bedelleri aşağıda yazılı muhtelif cins Son Posta'nın tefrikam; 39 Yazan: ZIYA ŞAKIR Padişahın kılıç kuşanma Baron de Tott'un günü tertib edilen alayı gidişi onların o kadar iftihar — Ne yüpacak?, Kıza, büyük bir if- tira atmış. Güya kız, kendiliğinden içe- riye erkekler almış. Sonra da, herifin beş yüz lirasını çalmış. d — Bunları kim söylüyor?. 'Tenasübe riayet edilmeden yer - — Kız söylüyor... Kızın boğazmda!leri (o kararlaştırıdmış bir sürü sü ve başk yerlerinde hastalık âlâmetleri |tunler var. / İrtfalarındı, o kalde - görünü; görünmez, zavallı yavrucağı |lerinde ve başlıklarında «module: e karşısına alarak suratma öylece bağır- | hİS dikkat edilmemiş g'öı görünüyor; mış, Sonra da, kolundan tutarak kapı, | sentblement» larda hiç bir sıra, hiç bir dan dısarı atmış... Derhal karakola | Kalde. profillerde hiç bir zevk yok. Bu müracaat edecektim, Fakat, bu alçak sütunlar haiz oldukları büyük şöhrete Jâ- sdanmn ifü ki yık değildirler, : ie Bu binada yalnız malzemenin zengin - liğine ve bolluğuna hayran kalmak müm- kündür, Bu malzemenin artık ne Delphes- te, ne Dölos'ta tesadüf edilmiyen zen- İgin aksamından terekkük ettiklerini hük- alarak vaz geçtim, — Pekâlâ.. şimdi ne olacak? — Ne olâcak.. hiç .. Meseleyi, olduğu gibi sinemize çekeceğiz. : ii ayır... i İme insan mey ğ si yaşi gli ren Fakat Ayasolyanın tavanını tezyin © - * den mozayıkların güzelliği inkâr kabul , İetimez Ben hâlâ arada dört «Cherubin» in Derhal yerimden fırladım. Sanki,|,,, salarının ucunu gördüm, Bunlur dört kıpkızıl bir kan deryasında yüzüyor - sütunun evoussure> nin başladıkları nok- muşum gibi, kollarımı sallaya sallaya 4, korniş üzerin: dayanıyorlardı. Mi - koşmıya başladım. : neyi kireç ile badanı etmek hususunda Beyoğluna nasıl reçtim?. Türklerin gösterdikler; inad ve ısrar bu- Sakızağacındeak: Kloranidi apartıma- gün bu mozayıklardan hiç birinin gö * rülmesine imkân bırakmıyor. Parçaları « Bunları, hiç bilmiyorum. nın koparılması neticesinae bütün bütün Apartsmanın merdivenlerini tırma” | harab olup biteceklerdir Barbar bir me- nırken karşıma bir adam dikildi. Bu, yak bu mozayık parçalarını onları tahrib apartımanın kapıcısı idi. eden cehalet ve hırs ve tamadan satın â- Sordu” iyor, — Nereye gidiyorsun”, Küçük küçük mikâblardan mürekkeb (Arkas: var) | kristaliar halinde dağılan bu mozayık - ların bazı parçaları işlenmek için Viya- naya gönderilmıştır. Orada suları gayet güzel muhtelif renkte taşlar elde edildi. Sertlikleri de pek ziyade idi. Malüm eserlerin en mutenasıma karşı ettikleri debdebe hakkında doğru bir fikir verebili Tercüme eden: Hüseyin Cahid Yalçın şerefelidir. Minarelerin en az yüksek! ve en az inceleri de bunlardır. (2) Burada Türklerin hilâle atfettikl İkiymet hakkındaki fikirleri tesbit y gelmiştir. Fakat padişahın (o toplarınd bahsederken bu mevzudan bahse ves I bulacağım. Şimdüik yalnız şu kadar si İliyeyim ki vezirin sarayını, yukarıda 4 Jattığım yangından sonra, tekrar inşa derken mimar, iki avlunun ortasınâş kapıyı örten kubbenin en üst süsü olar dört yapraklı ziynet çelikler: Okulla muştır. Eski kapıyı süsliyen hilâlin ye rine bu tezyinalı ikame etti. Bu küçi süsü Fransız sarayında görmüştü, Bu nun kullanılmasını kabul etti. Hiç kim bunun bir manası olabileceğini aklına g tirmedi. Aymi tarz bir arzu, fakat neticesi far) bir hareket eser! olarak, sarayın başlı kapısını tezyin için rekzedilmiş olan i eski yeşil sütun başlıkları üzerine da yanmaktadırlar, Bunları ebniye emini şikâyet ettim. Bana başlığın san'atkir ne oyulmuş olan yaprakları, onları tak dir edilebilecek surette göze çarptırmaj lâyık olduklarını cevaben bildirdi. İstanbulun deniz tarafındaki suru | ayni tesiri hasıl ediyor. Burada ters ol rak dizilmiş bir sürü sütunlar vard) Bunlar müteaddid tabakalar teşkil edi yorlar ve bu yüksek duvarlara temel hi metini görüyorlar. En adi malzeme j Karışık en zengin enkaz, her adımda © hâletin hüzün verici levhasını arzediyo Eski Yunanlıların nefis eserlerinin kr metli bakiyeleri barbarlığın eserleri. vagon yedekleri ayrı ayrı ihale edilmek suretiyle 7/Nisan/1939 Cuma günü saat 15 de sıra ile Ankarada İdare binasında kapalı zarfla satın alınacaktır. Türklerin göslerdikler: istihfaf eseri di-| kârma karışık bir halde bulunuyor. Bu işe girmek istiyenlerin şağıda yazılı mikdarlarda temina. Ze kanunun. ta- | ğer camileri süsliyer tezyinatın sadeliği! Türklerin tasvirini itmam etmek yin ettiği vesikaları ve tekliflerin. ayni gün saat 14 de kadur Komisyon Reisli- Zine vermeleri lâzımdır. Şartnameler parasız olarak Ankaradı Malzeme dairesinden ve Haydarpaşada Tesellüm ve Sevk Şefliğinden dağıtılacaktır. (o (1103) Eksiltme Eşyanın cinsi Kalemin Oo Muhammen (Muvakkat No. sı " mikdarı bedeli teminat Lira Lira i Tekerlekli dingil, dingi ve komple bojiler, 6 22009 1650 2 Buvatagresler ve tampon gres. sörler 9 15600 1150 3 (o Kapı makarası, Menot tam» pon tası, tampon, cer kancala- rı, koşum takımları ve tefer » rüalı, s9 82400 5370 Pa li Türk Hava Kurumu UYUK PiYANGOS! Beşinci Keşide: 11 /Mart / 939 dadır. Bundan başka: 15.990, 120)), 10.0)) liralık (o ikrami Z lerle (20.000 ve 10.000) liralık iki aded mixâfat vardır... vü Bu tertibden bir bilet alarak iştirak etmeyi ihmal et- meyiniz. Siz de piyangonun mes'ud ve bahtiyarları arasına girmiş olursunuz. | 11! nl | . . Nafıa Vekâletinden: Eksiltmeye konan iş: 1 — Tarsusta Berdan çayı sulama şebekesi keşif bedeli (180.000) liradır. 2 — Eksiltme 10/3/939 tarihine rastlıyan Cuma günü saat 15 te Nafia Vekâ- leti Sular Umum Müdürlüğü Su eksiltme komisyonu odasında kapalı zarf usu- lile yapılacaktır. 3 — İstekliler, eksiltme şartnamesi mukavele projesi bayındırlık işler: genel şartnamesi, fenni şariname ve projeleri (9) Jira mukabilinde Sular Umum Mü- dürlüğünden alabilirler. 4 4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin (10.250) Mralık muvakkat temi nat vermesi ve eksilimenin yapılacağı günden en sz sekiz gün evvel ellerinde bulunan vesikalarla birlikte bir dilekçe ile Nafia Vekâletine müracaa; ederek bu işe mahsus olmak üzere vesika almaları ve bu vesikayı fbraz etmeleri şart. tır, Bu müddet içinde vesikr talebinde bulunmıyanlar eksiltmeye iştirak ede- mezler, 5 — İsteklilerin teklif mektublarını ikinci maddede yamlı saatten bir sast evveline kadar Sular Umum Müdürlüğüne makbuz mukabilinde vermeleri 1- Postada olan gecikmeler kabul edilmez. o (663) X hakkında hiç bir şüphe birakmaz. Bu tez-| manasız gururları hakkırda bir fikir vel yinat dört büyük levhaya inhisar eder.| mek için pek sevdikleri sözlerden birir Bunların içine Muhammedin dör! hali-| zikretmek kâfidir: fesinin isimleri ayrı ayn yazılmıştır. Zen; Kur'anın bazı fıkraları da muhtelif yer- kas a 1 lerde ve bilhanta kürsü tarafında yazı « Haşmet ve debdebe Osmanlılarda, lıdır. Bu kudst kitab namaza takeddüm| Padişahın kılıç kuşanma günü teri a teemmül ve mülâhaza devrinde © -İedilen alayın gidişi onların o kadar ifti rada okunur. har ettiki Kadınlar da erkekler gibi camiye kabul | da pek eml gp edilirler. Bunlar kendilerine tahsis edi-! mafih şurasını teslim ederim ki saltalı len yerde mevki sjırlar. Türklerir shlâk deniz tarikile bir yere gittiği zaman, re ve adatı böyle bir ayrılığı icab etmemiş fakat eden slayda parlak ve azametli bi olsaydı mabedlerce kendilerine yarı bir| kal vardır. O kâyıkların zenginliği, ha yer göstermeisri aitolunabilirdi. Çünkü | #fliği, zarafeti bizim bu tarzda malik ol bir mabedde intizam ve süküt daimi s0-| duğumuz çeylerin kâllesinin üstündedin rette bir mürşid hizmetini görerek ihter etmesi idi ki hayatın ihtiyaçları Haliki lemyezele karşı izhar edilen ibadette hu- dudlar çizmiş, fasılalar ayırmış is? ona (Arkası var) (2) İstanbulun zaptından sonra şüphesi ik inşa edilmiş olan bü minareler sonra ya tahsis edilen bir mabedde hürmetkfirane | pilanların cür'etkârlıkları ve hafiflikleri kar bir perestiş için hiç bır hudud yoktur. Çan seslerinin yerinz ikame edilmiş ha- val bir terennüm namaz saatlerini bir A- — |rab düsturu içinde haber verir, Bu düs - tur Allahın ubuvvetini, Peygamberin vari fesini, duaları ve hayır işlerini birleşti- rir. Her camiin müezzinleri (1) bu mak- sadla minarelerine çıkarlar. Birer sütu- na benziyen bu bir nevi çan kuleleri iç « leri boş küçük kulelerdir. Kuturları dört beş kademden ibarettir. Camilerin kö ES | şesinden kubbelerin tepesine müsavi ka- lınlıkta yükselirler. Sonra yirmi, otuz pusluk bir çıkık, bir galeri buraya mün- tehi olan döner merdiven ile züçük bir kapıda birleşir. Bu kapı dalma Mekke is- tikametine müteveccihtir, Sonra, minare kalınlığının takriben dörtte Kirini kaybederek, beşte, yahud altıda bir kadar ucu incelmiş bir halde yükselmekte devam eder ve sivri bir kü- lâh ile nihayetlenir. Bunun üzeri kur - şan kaplıdır; nihayetinde de bir nevi hi- lâl vardır ki birbirlerine gayet yakın bir surette kapanan iki ucunun arasında u - mumiyetle ayni madenden oyulmuş Allah kelimesini muhtevidir. Büyük camilerde bu minareler mü - tenddiddir. Her birinde geleriler (şerefe- ler) ikiye, yahud üçe kadar çıkar, Fakat sında göre nahoş gelmeğe Akşam saat 20.30 da ANNA KARENİN İN letikiki caddesi Komedi kısmı Akşam saat 20.50 da BiR MUHASIB ARANIYOR İlân Tarifemiz e mm Birinci sahife 400 kuruş İkinci sahife 250 » Üçüncü (sahife 200 » Dördüncü sahife 100