Uludağda Üç Gün osT Herkes bize ayni şeyi soruyordu: “Siz Uludağa mı çıkacaksınız, yoksa Çelikpalasta güvey mi gireceksiniz?,, ANLATAN : NUSRET SAFA COŞKUN Dağda kayakçılar. ve Uludağa giden neyeli Dir grup Muhakkak Musa da Turisinaya, bi - zim Uludağa çıkışımız gibi hiç bir kül fete lüzum görmeden tırmanmıştır. 38 kilometrelik kar yoluna, Çamlıca tepe- sine teferrüce giden bir ehtikeyf ka. yıdsızlığı ile, yalnız ayağımızda rugan pabuç, elimizde bastonumuz eksik, öy- le düştük. Uludağa çıkmak için Şimal kutbuna giden Rus keşif heyeti kadar hazırlan - mak lâzımmış meğerse. Su geçmiyen önü cırcırlı ceket o yani —fermuarlı— lâciverd golf pantalon, dağ ayakkabısı, İki kalın yün çorap, kukulete, gözlük, yün eldiven, kayak, fki ucu demirli bas İon vesaire, vesaire... Biz sanıyorduk ki, Bursadan otobo- bile bindik mi Uludağda otelin kapı - sındayız. Halbuki otomobil ancak yo - Tun dörtte birini (o çıkabiliyor. Ondan sonra kayaklar ayağa, yürü babam yü- rü... O da yürüyebilirseniz., zira kayak lar: ilk defa kullanmak sandetine erdi iseniz, mübarek tahta parçaları sizi huylanmış bir merkeb gibi çifte ata a- ta geriye sürükleyebilir. Nitekim aya Zıma geçirip ilk adımı atar atmaz, sır tımı tuşla mağlüp olmuş'bir pehlivan gibi verde buldum. Dünya cennetinde geçirdiğim üç gü- nün masalı Denizbank vapurunda bâş- lar, Evet, bu bir masaldır. Çünkü ma sal kadar inanılmaz, masal kadar bir - birini tutmaz, masal kadar garib bâ - diselerle doludur. İnsanlar cennete bir gok dünya zahmetlerinin pahasına gire ceklerdir. Biz de Uludağa belki de a - yatımıza mal olacak zahmetler ve me - şakkatlerle ulaşabildik. Araf hakika- ten müthişti. Denizbank vapurunda garsondan bir kakao istemiştim. Önce konulan fincana ilk kaşık dar- besini vurduğum zaman üstü bembe - yaz kesildi. Eğilip bakınca, ne görsem beğenirsiniz? Bir sürü kurd yüzmüyor rmı üzerinde. şaşırdım. Çünkü şimdiye kadar kıymalı kakao-hiç içmemistim. Garsonu çağırdım: — Kuzum, bu nedir? — Kakao efendim! — Onu biliyorum, üstündeki lokma » lar?.. Eğilip baktı: — Kurd efendim!. — Listede bu kıymalı kakao diye yazm'yordu. i Uludağ seyahatinin aksiliklerle ge - çeceğine beni inandıran bu küçük vak- ayı sadece kaydetmekle iktifa edece - Bim. Bazan süküt acı (sözlerden daha beliğdir. Mudanyaya üç buçuk saatte vardık. Müteveffa (Altay) vapuru da yarım sa at fazlasile giderdi. Maamafih küçük Denizbankların amelimanda (Etrüsk) ağabhevlerine çekmesinden tabii ne ©- labilir? Vapurda Ankara Gazi Terbiye Ens- #itüsü beden terbiyesi öğretmeni, &a - Yakçılık federasyonu #kinci başkanı İl- Yas Sınala tesadüf o ediyoruz. Onunla küçük bir göz aşinalığımız var. Kendi- tarafından ortaya atılan id Son Pasta gazetesinde birkaç hafta ev- vel intişar eden (Bir saraylınin hatırala- ri) isimli yazımı okumak Jütfünde bu- lunmuş olan. uzun senelerdir teveccühü» nü ve muhabbetini kazanmış olmakla i- thar duyduğum çok muhterem ve fani! bir zattan, eski mutasarrıflarımızdan Bay «Kirerhyaytar daki sini dağ kılığile iki dirhem bir çekir - dağevinin önünde., Şimdi bir mesele var; Otamobil ve tâ dostluğa tahvil etmenin olüzumuna| ye kadar çıkabiliyor; ondan sonra Ka - kani oluyorum. rabelene, oradan Kirazlıyaylaya kas|ilerdeki nesillere Osmanlı saltanatımn yazıların tarihi bir hakikati tamamile; tebarüz ettirebildiğine benim kanaatim pek yoktur. Bu husustaki bazı malümas tımı ve bu vak'alarda bulunmuş insan- Yardan işittiklerimi ve nihayet bütün o kuyup işittiklerime ilâveten bu hususta” ki kendi mütaleatımı bir kere dinlemek terseniz, beni gelip görünüz. Belki ben- den işiteceğim şeyler sizi ve okuyucula- rınızı alâkadar eder: yi gidip evinde ziyaret ettim. Beni bü- yük bir nezaketle karşılıyan Bay Sadi "Dük tarihine bihakkın vâkıf olan bir zattır, Bu mesele hakkında düşündü'üe- rini ve bildiklerini bana uzun uzun ân- Jattı, Ben kendi hesabıma Abdülüzizin intihar etmiş olduğuna inanmakla bera ber, bana anlattığı şeylerden çok istifa» de ettim, kike değer bir mevzu olan «Abdülâzizin intihar mı ettiği, yoksa katil mi edildi- ği» meselesi etrafındı bw son işittikleri» ! ni takib etmiş bulunan okuyucularımın bu yeni malümat ve mütaleatıma karşı alâka duyacaklarını tahmin ediyorum. dek görünce bu aşinalığı ahbablığa, hat | kaptı - kaçtı ancak 14 üncü kilometre-| Bay Sadi söze böyle başladı: Sadiden şöyle bir mektub aldım: Kızım, Sultan Azizin habile intiharı, yahud katli, Sultan Muradın ahvalile Çerkes Hisan vak'ası hakkında yazdığınız yazı- Tarı okudum. Üzerinden, yarım asırdan farla zaman geçmiş olan bu meselelerin hakikati barı yaşlı ve saraylı bayanların bu babda leh ve aleyhte söyledikleri hikâyelerle mey» dana çıkamaz. Bu mesele hakkında yazmış olduğunuz! Ak* Aldığım bu mektub üzerine Bay Sadi- Henüz karanlık ve münakaşa ve tet- mi neşretmeği düşündüm. İsmini sakladığım saraylının hatıratı- — Yakın tarihe aid olan şu vak'alar, Bay İlyas Sınal biz kararımızı kafa-| yaklarla yürüyerek gidilecek. oDağın|son devirlerini öğrelecek meselelerden mızın jürisinden geçirmeden ahbabca| tepesine ayni 'günde elini uzatıyor: — Bursaya mi?, — Evet, hen de dağa. — Beraberiz o halde, ben de gidiyo- rum, Talebelerim dağdalar.. Hay Allah razı olsun, garib kuşun yu vasını Allah yapar, muhatabımız bizi bir gözden geçiriyor: — Kuzum Nusret Safa, sen Bursa - ya Uludağa mı gidiyorsun, yoksa Çelik palasta güvey mi gireceksin! Ayol elbi. selerin nerede?.. Nerede olacak (üstümde. İşte golf pantalonum, paltomu giydim. Başımda kasketim.. Otomebilimiz, Mudanyadan dekovil! ile tren ortası şimendifere tozdan di 1 lini çıkararak Bursaya doğru koşarken | İlvas Sınal dağa hangi şartlar dahilin - de çıkabileceğimizi anlatıyor. Kavak - larla giv'lebilecek bir pabuca muhek » kak lüzum var Bakalım klüpde kayak da mevcud mu?. Otomobil pek az bir messfeye çıka E. Bursada Parti binasında önünde oto- mobilden indik. Vakit geçirmeden ka - yakçılık federasyonu Bursa ajanı ve Bursa kayakcılık klübü başkanı Saimi görmemiz lâzım! Saim Altıok: — Evvelden haber vermeniz lâzımdı, diyor.. bilmeni kayak bulunabilecek mi? Bunlar hiç hesaba o katmamıştık. İster misiniz İlyas Sınal gibi bir rehbe. ri kaybedelim.. Telefonlar işliyor. gazeteciler dağa çıkacak. pabuç, kayak yetiştirin! Saim Altıok bir taraftan soruyor: —- Mukavemetli misiniz, atlayabilir. misiniz?. — 'Tabit, gazeteciyiz bilmez olur muyuz hiç? ten.. Yarım saat sonra klübün ve eşin dos- tun yardımile lüzumlu eşya bulunu - yor, , atlamasını iz bu 28 - çıkmağa imkân) olduğu halde bunlar zamanımızda kıs- yok. Gece Kirazlıyayladaki dağ evinde!men yanlış istihbarat ve kısmen gelişi kalınacak, sabahleyin erkenden yuka -| güzel tevilât ile yazıldığından bu yolda- rı çıkılacak. Hesabca ancuk ertesi günki bazı neşriyatın tarihf fayda noktasın bir metre yetmiş santim.. İlyas Sınal: İlene kadar böyle gideriz. Diyor. Mesele deve hikâyesi... Hani deveye sormuşlar ya! i mi seversin, yokuşu mu? Oda: — Allah üçünün de cezasını versin!) tanbulda bulunan İngiliz eli Demiş, — Peki amma, biz sana iki şe duk, iniş ve yokuş, Sen bir üçi nereden çıkardın? Deve gülmüş, masal bu ya: — Düz yolu unuttunuz mu?.. demiş. Ben de iki vasıta karşısında kalınca: — Üçü de fena. Diye mırıldanmaktan kendimi alama dım, Otomobille uzun mesafe kateder sem, midem bulanır, p Çocukluğumdanberi dört ayaklı hay- vana binmeğe (tövbeliyim. Merkebin biri karnımı ısırmıştı. O gün bu gün - dür, dört ayaklı (o hayvanatın yamna yaklaşmam. Bir üçüncü olarak yaya gitmek kalı- yordu ki, bu da ancak kayaklarla müm» Kün olabilecekti, Lâkin onları da aya. Zıma ilk defa takacağım için, kimse Uludağdan sağlamlığımı muhafaza e- derek inebileceğimi temin edemezdi. | Ben de deve gibi üç vasıtaya lânet oku- yarak en ehvenişer bangisi ise, bunu seçmeği sabırlı rehberimiz İlyas Sına- la bıraktım. Kaptıkaçtı ile çıkabileceği yere kadar gitmemiz, oradan kayak - larla yola: devamımız takarrür etti, (Devamı 10 uncu sayfada) İri Elyet» ismindeki zatın r. |imate mi, yahud Vak'al Sultan Abdülü- wİziz» ürvanile Londrada bir mecmusya öğleden sonra dağdayız. Bütün bu me-|dan tasrih ve tashih edilmesi icab eder. safe yürünecek. Karın irtifa yukarda| Vakıâ Sultan Azizin intihar ettiği, yahud katlolunduğu hakkında mevcud olan ri- vayetler bir takım delillere istinad eder — Şaved gözünüz tutmadıysa başka| ve bu rivayetlerin istinad ettiği deliller İ bir çare var. Katırlara bineriz. Karabe-| iki ihtimale ayrılır. Bunun için de mes€- le bugüne kadar az çok şüpheli görül- müştür. Bu vak'aya temas eden birçok neşriyat vardır. Vaktile ben bunların hemen hep- sini okudum. Şimdi size bence bunlar a- rasında en ehemmiyetli olan birinden bahsedeceğim, bu vak'a zamanında, İs- «İntihar mı, yazdığı makalenin tercümesidir. Bir sefirin kuvvetli ve emin olması lâ. m gelen membalardan aldığı istihba- rala ve bir kısmı da kendi şansi temas- larına sid malümatı hav, olan bu yazı herhalde diğerlerinden daha fazla tarihf hâkkiatlere istinad eder ve zikre değer. «Sir Hanri Elyots un kitabında en zi- yade şayanı dikkat olan kısım İngiltere muayeneden sonra hâsıl ettiği banaate göre vak'anın intihar olduğunu kaydet- tiği satırlardır, Gene eyni kitabda: Saray hekimlerinden, İngiliz «doktor Mincine- nin: Sultan Azizin validesi tarafından: «Oğlu mu ben öldürdüm» dediğini işit - miş bulunduğunu anlatan parçadaki taf- silât tâ sizin hatıratını yazmış olduğunuz saraylının söylediklerine uygun gelmek- tedir. Halbuki o zaman cesedi muayene eden yerli ve ecnebi doktorlar tarafından müş- tereken kaleme alınmış ve sonra da neş- redilmiş olan rapor muhtasardır. İntihar hakkında kat'i hüküm gösterir şekilde LE Tarihi bir münakaşa | | Abdülâziz davası Abdülâzizin intihar ettiği hakkında bir saraylı dialara yapılan itirazlar yazılmamıştır. Doktorlar: Yalnız intiha& rın kendilerine gösterilmiş olan - ma kasla - yapılabileceğini ve bununla sâğ ve sol şah damarlarının açılabileceğini söylemişlerdir. O kadar!... Diksonun geciktiği için öteki hekimler den sonra cesedi tek başına muayene ek miş olduğunu ve vücudie katle delâle edecek hiçbir yara 5 kendisine söylemiş bulunduğunu yaz © Imaktadır. 2 tanın: «Oğlumu ben öldürdüm: demesi. ni, oğlunun istediği makası vermeğe mi; saade etmiş olmasından müvevellid yese hamletmiştir. Bu da hatıratım neşretfi. Biniz saraylının hikâyelerine uymakla. dır. bu sözleri, doktor valide sultandan de gil cariyelerden işitmi makasın sarayın içinde bulunduğu ve de şardan getirilmemiş olduğu kanaatini w yandırmak gibi bir maksadın gözelilmiş bulunması pek muhtemeldir. lumu ben öldürdüm: diye teessüründen saçını başını yolan Pertevniyal sultan sonradan kâtib kalfalardan birine yazdırmış olduğu «Sergüzesinsmes İş © mindeki kitabında oğlunun pencereden. giren eşhas tarafından katledildiğini yaz» miş ve bunun emarelerini göstermiştir. kında şu fıkrayı bir aralık Sultan Azizin mabeynciliğinde ve Sultan Hamid dev. rinde bazı valiliklerde bulunsu Hacı Ha- san Paşa merhumun Jisanından işittim: naklarını kesmeği itiyad edinmiş, bu jti- | | yadında da adetâ ifrata varmış, Bunun | için günün birinde başmabeynei ile di. gerlerine eğer kendisi makas isterse, eli. ne makas verilmemesini sıkı sıkı tembih etmiş. Fakat birkaç gün sonra yeniden makas istemiş. Bunu bışmabeynciye has ber vermişler, o da hünkâra makas veril. miyeceğini söylemiş, bunun üzerine Ab- çisi «Sir Hans|dülüziz o mabeyncisini karşısına çağıra- rak. onu şiddetle azarlamış. ia münasebet almıvan bazı merakları var« dı. Meselâ horoz dövüştürmek, pehlivsfi güreştirmek merakları gibi... Sultan Abdülâziz izzetinefsine çok düş | kün, çok kibirli bir insendı. Hali ona son derece müteessir etmiştir. Hattâ pes rişan bir halde Topkapı sarayına nakle dilirken başmabeyneisine: «Bana bir z6- hir bulamaz mısın?. da demistir. Sonra da Topkapı sarayının Valide dairesinin © selareti tabibi olan ve Abdülâziz öldük-| kasvetli ve binbir saray kurbanının ha- ten sonra onun cesedini muayeneye da-| yallerile dolu-olan odasında bu teesitird vet edilmiş bulunan «doktor Diksonun» |bir vahime haline gelmiş: yasatmazlar, muhakkak öldüreceklerdir; sözünü tekrarlayıp durmuş ve gün sonra kendi arzusile Çırağan sara- yana nakledilmiştir. man Sonra: İntiher etmi< olması ati #htimalini bertaraf edecek en kuvverli delildir. S #1 olduğuna dair olan del'ii ve kuvvetsiz değildir. Bunları biri le mukayese etmek muhakkak ki tarih © için faydalıdır. İşte ben bunu yapma istiyorum. Abdülâriz devrindeki İngiliz elçisi Sir Hanri Elyot «Sir Hanri Elyot> risalesinde, doktor eseri görmediğin Gene doktor Mincinenin: Valide Suk Valide sultanm yeis halinde söylediği , Bu şayia ile Fakat oğlunun vefatında: «Eyvah oğ. valide 3 Ben kendim bu makas meselesi hak- Abdülâziz ekseri makaslı sakal ve tır. Sultan Abdülâzizin bu gibi halleri ve Sonra da | «Beni artık birkaç Çırağan sarayına gittikten kısa bir zâ- Fakat hâğisenin intihar olmayıp da ka. esnssiz (Arkası var) Nakleden: Suad Derviş