17 Şubat 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

17 Şubat 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 Sayfa il “Son Posta, nın Hikâyesi SON P osTA Ana Oğul “Ferdi çok küçüktü. Henüz dört yaşma eni basmıştı. Babası yazı yazarken ya- âş yavaş yanına sokulur; — Baba, bana kâğıd verir misin? İ Derdi, Ferdinin babası o muharrirdi. men her gece evinde çalışır, fin gazeteye vereceği yazıyı hazırlardı. Oğlu kâğıd ister istemez birbiri üzerine tonulmuş kâğıdları arasından bir iki ta» he çeker: Al oğlum, oyna! ni erek Ferdiye uzatırdı. Ferdi kâğıd- alır almaz sevinir, fakat ayni zaman- başka bir şey arardı Bu aradığı bir kalemi idi. Onu bulmakta ekse- İe annesinin kendine yardımı doku- du. Ferdinin annesirdz tuvalet çek- 4 n bir kenarında dâima bir k un kalemi bulunurdu. Belki bunu kaş- larını düzeltirken lâzım olduğu için, bel- ti de Fordi istediği zaman ona vermek İcin saklardı. Ferdi babasından kâğıdları lar almaz. annesinden de kurşun kalem Kâğıda ve kaleme, bir arada sahib | olunca sol elini kâğıdın üzerine bastırır, sağ “elile tuttuğu kalemle elinin resmini (Ağıda çizerdi. di büyüdükçe resim yapmak mers3- kı da artıyordu. Beş yaşına geldiği 29- iman başka bir şeye merak etmişti. Kâğı- Ha bir damla mürekkeb damlattıktan kâğıdı katlıyor, mürekkeb damla- n kâğıd katlandıktan sonra kat yeri- fikri tarafında yaptığı birbirinin eşi ikilleri neye benzetirse onun eksikleri- kalemle tamamlıyordu. Bazan bunlar. dan bir tavşan resmi çıkarıyor, bazan bir etrafına toplanmış birkaç 'er bir şeyler yapıyordu. di büyüdü, Liseyi bitirdi o Güzel "atlar Akademisine girdi. Babası Fer- şehrin iyi bir yerinde bir atölye aç- Ferdi artık akademiye gidiyor ve 8- inde çalımyordu. Yaptığı tablolar beğenilirdi. Bu sırada hayatlarında değişiklik oldu. Ferdinin babası ansı- zin ölüverdi. Anne oğul kaldılar i * > Ferdi atölyesinde çalışıyordu. Yaptığı esme o kadar dalmıştı ki annesinin 3- girdiğini, yamna geldiğini bile irkedemomişti, © — Ferdi. * Ferdi başını çevirdi. Annesini gördü. ının Ö! ü zamandanberi, annesi rada sırada atölyeye geliyor, oğlunun şmasını uzun uzun seyrediyordu. İşte | ertesi | insana HUMMER. Yazan: Nimet Mustafa afili — Nerede olduğunu bilseydim!.. — Bana sorsaydın söylerdim. — Söylememen için sormadım ya, ge- ne muhakkak orada, onların evinde ye- eğe kalmıştım. — Onlar dediğin Jaleler değil mi? — Evet! — Niçin anne Jaleyi istemiyorsun. Ben © kızı çok seviyorum, onunla evleneces ğim. — Olmaz. ben buna hiçbir zaman razı olmam. — Niçin razı olmuyorsun anne, Jale fena bir kız değil ki... — Bunu düşünmedim bile.. fakat aile- si bizim ailemizle denk değil O kızı ara- mıza almak, onun ailesile birleşmek., bu çok fena... Ferdinin annesi, eski bir paşanın kızıy- dı. İyi kalbli, çocuğunu çok seven, koca- Sina çok sadık bir kadındı. Fakat haddin- den fazla mağrurdu. Her şeye yukarıdan bakar, öyle olur olmaz şeyleri beğenmez- i istiyordu, Hatlâ şefirin Avrupada tahsil görmüş kızını oğ- Tuna alacaktı, O daha bunlardan bahset- mek için vakit bulmadan oğlu Jaleyi or- taya koym i İlenmek isted bele sen, peki! de, Bir kere gör, konuş ne ködar seveceksin, — Ben sana. — Demek istediğini bana filân paşanın. — Paşa değil, sefir.. — Her ne ise: paşa, sefir. onun kızım münesib görüyorsun, çünkü ailesi... Öy- le amma Jalenin ailesinin nesi var? anlıyorum, gen hdi gene gelmiş, gene o çalışırken sey- ekti, © Son Poslanın edebi roman: 57 — Bilmem, diye cevab verdi, herhal- inmiş olmalı Fakat nerede ise direk , ir geliyor. 12. ” İskele önü in Diye Suphinin elinden tuttum; ardi öyin ise gel bakalıin:!. | © Vapur halkı, iskeleden tâ yukarıya, “Saat meydanına kadar iki taraflı bi - ikmiş halkın arasından akın akın nh- tırma boşalıyordu. Bu sağdan soldan ve ortadan dalgalanma arasında gözlerim hangi çehreye bakacağını şaşırmıştı ki Suphi kolumu dürttü: —- Nah.. işte bek.. karşıda... Dedi, * — Kim? Eniştem mi? “Diye sordum. p— Hâyır.. Despinanın anası,. anlaş Tan karı da onu bekliyor! * Gösterdiği tarafa baktım. Hakikaten nanın anası, önündeki yalvudi arının omuzları arasından. başını mış, kısa boyunun üstünde yük - İmeğe çalışarak, çipil gözlerini kır- pışbıra kırpıştıra vapurdan çıkanları £ eniştem göründü e imiş kızları tebessüm. le süze süze iki taraflı karşılayıcılar z arasından geçmeğe başladı. Fa- Ne Biraz fakir; bundan ne çıkar? — Kâfi Ferdi, bundan artık bahsetmi- | Yazan: Halid Fahri Ozansey kat tam kocakarının önüne gelmişti ki, Despinanın anası, ! birdenbire dalgıç r anne, ben bü kızı alacağım. D yelim. Durup dururken birbirimizi kırı- yoruz. Pencerenin yanına gitti Perdeyi ara- ladı. Dışarda yağmur başlamıştı: — Ne pis hava, gene yağmur başladı. Halbuki ben şimdi gidecektim, — Biraz oturursun anne, yağmur diner. — Misafirlerim gelecekler, evde bulun- mam lâzım. Yağmur da pek dineceğe benzemiyor. Sen burada üşümiyesin, bak arkanda değil, süeterini de çıkarmışsın, giy onu üşüyeceksin Ferdi. gece de pek geç kalma. üşürsün, diye söylüyorum oğlum.. dün gece öksürdün de. Gene pencereden baktı. Yağmur yağı- yordu. — Bunun dineceği yok, ben gidiyo- rum. Ferdi, elini öptü. O Ferdiyi kucaklaöı. Kapıya doğru yürüdü. Porimantoğa bir kadın şemsiyesi vardı. Elini şemsiyeye ü- zet. Sonra birden çekti: — Bir kadın şemsiyesi, — Evvelki gün Jale unutmuştu. Bir an anne oğul birbirlerine baktılar: — Şemsiyeyi ben alayım mı oğlum? — Al anne, ıslanmazsın, Şemsiyeyi aldı. Kapıdan çıkarken ar- kasına döndü: — Allaha ısmarladık Ferdi, ben fazla geç kaldım. Jaleyi görürsen söyle bana gelsin, şemsiyeyi kendisine ben vereces ğim.. evine de haber versin, akşama yes meğe alıkoyarız, Sen de erken gelirsin.. adı Jale değil mi idi? Ben onu çok seve- ceğem . söyle söyle, hem bugün söyle, akşama bekliyorum. — YARINKİ NÜSHAMIZDA: Kuyruklu yıldız Çeviren: İbrahim Hoyt ae liğe “Boyabadda iki küçük hırsız yakalandı Boyabad (Hususi) — Uzun müddet- tenberi zamızda bir çok evleri so - yan iki küçük hırsız yakalanmıştır.Bun lar 12 yaşmda Hacıçaylı Yusufun oğlu ile 13 yaşında amele Kel Hasanın oğlu |'Tevfiktir. Her İ | edilmiştir. Hır: ce de hı inden yakalanmış, yaşı küçük olduğu için adliyece ser - besi bırakılmıştı. — Diye söyleni bimı beklemeden gene > kendisi ilâve etti: — Bu gidişle Despina ailesi Madende bir ev daha yaptıracak. Hemen Allah enişte beyin yüreğine sabır, kesesine bereket versin! Fazla söylemesine vakit bırakmadan, Suphiyi geriye doğru çektim: — Haydi gene kalabalığa karışalım, Suphi, dedim. Sen birazdan eniştemi otele göt ün. Ben onunla ancak orada görüşürüm. Olmaz mı, gelir ha- Pirinç - Mercimek - Arpa - Kornflör - Yula/ Patates Unu vesair müstahzaratı Yavrularınızı neş'e ve sıhhate ulaştıran bir zafer yoludur. Tarihi tesisi : 1915 M. Nuri Çapa Beşiktaş Türk Hava Kurumu Ankara şubesinden 1 — Ankara merkez kazasının tayyare piyango biletleri satışının omüteaddid bayiler marifetile idaresi kararlaştırılmıştır. 2 — Bu iş hakkındaki şartnameyi her talib şubemiz kaleminden istiyebilirler, 3 — Teklifte bulunabilmek için taliblerin asgari on bin liralık nakid veya ban- ka mektubu veya arttırma ve eksiltme kanununun kabul ettiği esham ve tahvilât vermeleri şarttır. 4 — İhsle kapalı zarf usulile ve arttırma, eksiltme kanununun tarifatı datre. sinde 11/Mart/1939 Cumartesi günü saat on altıda Ankarada Genel merkez binası dahilinde şubemiz idare heyeti huzurunda yapılacaktır. 5 — Bu işe talib olanların ihale gününden bir gün evvel yani Cuma günü saat on altıya kadar teminat ve teklif mektublarını ayrı ayrı zart içerisindr olmak üzere bir zarfa koyarak makbuz mukabili şubemize vermeleri lâ zımdır. Bu saatten sonra verilen teklifler kabul edilmiyecektir. (488) (977) li ie SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız Arkasından da, dan ve ailemden uzak düşsem bile, hiç değilse öbür tarafta Süheylâyı kazanır, onü kaybetmezdim. Çünkü o zaman Süheylânın benimle evlenmesi mutlak bir zaruret olurdu. . İşte eniştemle O otel odasında karşılaştığım esnada bir şimşek hizile bunları düşünmüş ve içimden bunun için ona acımıştım. Kendi hesabıma onu hemen hemen afletmiş gibi idim. Zaten ablamın bal- kondan savurduğu küfürler ona kâfi bir ceza değil mi idi? İlk önce nezaket gösterdi, yalnız ha. gibi yahudi kızlarını ii eltle yararak| yer verirsin bana? Ben pastanedeyim. | tırımı sordu, sonra sesini yavaşlatarak: ona doğru atıldı. Kızlar, kaşlarını çatıp arkasından söylendiler. Fakat o, bu söylenişlere hiç aldırmadan eniştemin koluna yapışmış ve kafasını yana çar. pıtıp yukarıya çevirerek, serbest elile de hareketler yaparak bir şeyler an - lalmağa başlamıştı. Hey gidi hovarda enişteciğim! Aşırı çapkınlığının cezasile birdenbire öyle şaşırdı, (öyle afalladı ki... Yüzü kıpkırmızı kesilmiş, cadaloza dik dik bakıyordu, Nihayet kolunu o - nun elinden kurtarabildi ve hiddetle rıhtımın sol tarafımı gösterdi. Şimdi karşı safı yararak bizim tara- fa geçmişler, fakat bizi görmeden Se. lek birahanesine doğru yürümeğe baş- lamışlardı. Biz de, Suphi ile uzaktan arkalarını; takib etmiştik. Bir iki adım daha yürüdükten son- ra, rıhtımın kenarında durdular. Eniş- item ecele cüzdanmı çıkararak, bu müz'iç, bodur karıyı defleyecek para- yı, Suphinin dediği gibi bu akşam da avucuna sıkıştırdı. Suphi: — Sanırım, yirmi liradan aşağı sa- vamadıl Biraz sonra eniştemle Suphinin ko. nuşarak pasianenin önünden geçtikle- rini gördüm. Eniştem, yan gözle içe - ride bana baktı. Sonra birlikte uzaklaş- tılar. : Bir müddet bekledim. Nihayet Suphi dönüp geldi ve kulağıma: — Haydi, dedi, seni bekliyor. Ve o benim iskemleme otururken ben pastaneden çıktım. Eniştem beni, oteldeki odasında, sa- bırsızlıkla ayakta bekliyordu. Vakıa bi- raz tereddüdle elini uzattı, fakat ben bu uzatılan eli reddedemedim. Nedense bu iradesiz adama karşı içimde ansızın bir merhamet uyanmıştı, belki de hiç lâyik olmadığı bir merhamet... Fakat acaba ben de hayatta ondan daha mı dürüst hareket etmiştim? Despinanın başına gelen, Süheylânın da başına ge- lebilirdi ve o zaman... O zaman, belki vaziyet, ruhf safhada benim için şimdikinden daha az acı 6- lurdu! Babamın hırsını yenemesem on. — Evdekiler nası1?, Çocuklar iyi mi? Diye konuşacağımız davanın alâkar darlarını hatırlattı. — Herkes iyi. yalnız ablam o ak şamdanberi haylice (sarsıldı, dedim, Çocuklara gelince... Sustum. Eniştem, gözlerinde fFk defa belirdiğini gördüğüm bir damla yaşla: — Eyy.. çocuklara gelince?. Diye sordu. — Bana gizli gizli hep sizi soruyor - lar. Hattâ Erdinç, neş'esizliğinden kaç gündür salonda tahta atına bile binmi. yor! — Peki, dedi, şimdi ne olacak? Ab - lan beni affedecek mi? — Bilmem. Yalnız şunu temenni ede- rim ki annem ona Naciye hanımden bahsetmesin! Sarardı: — Naciye hanımla benim ne slâkam var? Diye yalandan bir asabiyetle göste. riş yapacak oldu. Fakat derhal kısa kestim: RADYOLİN Sin YAZI aldatmıyalım. Ben buraya her şeyi bi- lerek geliyorum, O da sizin arzunuzla.. O halde benimle açık konuşun. Zaten başka türlü bu işin içinden çıkamayım Cevab verınedi, sustu, düşünüyord Ben sözüme devam ettim: — Hem size şunu söylemek isterim Süheylâyı da kendinize düşman etme yin. Belki o yüzden başkalarını da... — Ne demek istiyorsun, Tuğrul!? Dedi. — Ne demek istediğimi siz pekâli anlarsınız, değim. Süheylâ zaten, sew dikleri için bile kaybolan bir yıldızdır, Onun yolundan çekiliniz. — Bunu size kim söyledi? Diye sordu. — Bizzat Süheylâ... Gene suslu ve başını önüne eğdi. Sonra: — Bu söylediklerin eski şeyler! diya anlatmağa başladı. Ben asıl İçinde yu- varlandığım bataklıktan kurtulmağa çalışıyorum. Bir bataklık ki gittikçe beni dibine çekiyor, belimden aşıyot omuzlarıma kada, yükseliyor. Bir gay ret etmezsem o boğulacağım. Şerefim, mesleğim, ismim, hepsi tehlikede bun ların.. ne demek istediğimi belki an - lamışsındır. o Açıkçası, Despinanın ailesi beni tehdid ediyor. Ada rum * ları ben geçerken yüzüme dik dik bakı yorlar. Hasılı bu iş mahkemeye düşer. se benim için çok fena olecak. Daha ablanın da, babanla bir « boşanma davasi için avu- kata gittikl öğrendim. Eğer o dâs vaya bu Despina meselesini de karış tırırlarsa iki taraflı mahiim olurum. (Arkan var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: