Berlinde üç sene kalemi e Hiz Hayatta en çok istediğim şey, bir ro - mânımın ecnebi lisanına tercüme edil - mesi idi, Buna rağmen Tempo gazetesi tarafın - dan fevkalâde surette (o reklâmı yapılan romanımın neşredilmesi bana zevk ver » medi. Roman başlamadan bir gün evvel dört sâyfalik el ilânları dağıtıldı, Bütün Ber- En sokakları, kaldırımları metrelerle be- nim ve romanımın ismini taşıyan kâğıd- larla dolmuştu. i Dört milyon nüfuslu bir şehirde her elde kendi romanımın ilânmı görüyor - dum. Bu çok istediğim bir şey idi. Beni| svindirmesi Jlâzım geliyordu. Fakat se - vindiremiyordu. Hiç bir şey düşünecek halde değildim. Bir tek düşüncem vardı: Babam!... Bütün kâinatım bir hasta odası idi. Bütün arzum, ona ızlırab vermiyecek gi-| dular hazırlayabilmek, ona biraz bir şey yedirebilmek, ilâçlarını zamanında ya - pabilmek ve o müthiş hastalığın pençe -| sinden, ölümden onu kurtarabilmekti, Babam biraz daha iyileştikten sonra bizden uzak kalmak istemediği içir ona Fosanen sokağında altı odalı mobilyalı bir ev tutmuştum, Evde aylıklı bir ka - dın, doktorumuz, bir de aylıklı basla bakıcımız vardı. Onun hastalığına icab edebilecek bü -| tün ilâçlar evde hazırdı. Evi bir hasta « ne haline koymuştuk. Profesör Bier mu avini ve asistanı daima onu ziyaret e diyorlar, Icah ettiği vakit radyum yap tırmak için birkaç gün hastaneye gidi - yorduk, Dünya ile alâkamızı kesmiştik. Dört — Acemi değilim. Hakkınız var, Fa- kat sevmedim. Kadın, birdenbire gibi, telâşla” — A, affedersiniz. dedi, Deminden- beri siri ayakta tutuyorum, Oturmaz mısmız? İki pencere arasını bovdan boya kap- ayan sedirin Üzerine gidip yanyana ©- turdular. — Demek; beni seviyorsunuz. İnana- yım, övle mi? — İnan, Rând, — Evet amma, ben! daha busün gö rüvorsunuz. — Pir insanm, senelerce gönlünde yaşattığı bir havele kavustuğu gün ona Yabancı nazarile bakmıvacağı bir hakikat det! midir? Yirmi yedi vasın- devım. Kendimi hi'dim bel. muhav- yilemde siri salillendirdim. Bana sizi tarif ettikleri vakit. evsafmızı sönlüm- de vasavan kadının evsafına pek vakm bularak. «iri sörmek sevdama düstüm. Bimdi de rördüm.. ve sevivorum... — Peki, fakat. seveceksiniz de. ne olacak? Renden karsilik beklemeniz abestir. Ben nefsine hâkim olmıyan bir İnsanım. Renli Seniverin evinde, bir, bir.. sermavevim! Zabit irgildi, avafa ka'kin Odamn İçinde bir asağr, bir yukarı, sinirli si- nirli gezinmeğe kovuldu. Biraz sonra Rânânın karsısma geldi, durdu. — Çık, bu evden! dedi, Seni nikâhla ulavım!. Rânl başını salladı. — Böyle şeylere acele karar veril - mez. Bunu İleride konuşuruz. Zamanı gelir. yahud ki gelmez. Zabit sordu: — Niçin? — Sevda bir garib maceradır. Hem gelindir, hem de uzun gid — Adamma göre. değil kendine gelmiş İp ile geçinen birTürk kadını 3JVAT DERVİŞİN HATIRALARI Romanımın telif hakkını 30.000 dolara satın almak istiyorlardı “Fakat birdenbire beklenmedik bir müşkül çıktı. Türk muharrirleri beynelmilel anlaşmanın imtiyazlarından istifade edemezler, deniliyordu. Babam cançekişiyordu. Bitkin bir halde idim. Mesele ile daha fazla meşgul clamadım Suad Dervişin büyük bir Macar mec - muasında çıkan yazısı ile resmi kişi onun başında titreyerek bekleşiyor. duk, Onun bir tek arzusu yoktu ki yeri - ne gelmesin. * Romanımın yirminci tetrikasının çık « tığı gündü. Ulistein müesseses! müdür - lerinden birinden bir mktub aldım. Bu mektubla beni idarehaneye ve kendisini görmeğe davet ediyordu. O gün bilmecburiye hastamın yarın - dun ayrıldım Ulistein'e gittim. O zama. Ru kadar şahsan henüz tanımadığım bir| zat beni karşıladı. Bana romanımın çok büyük muvaffa- k'yet kazandığını ve Tempo gazetesini üc yüz bin arttırdığını söyledi. Bu sözleri söyler- ken Rânânın gözleri dalmış, hayali, ma - ziye rücu ediver - mişti. Zabit ayağa kalktı. — Maalesef siz - «n bu gece'aymı) « mak mecbüriyetin » deyim. — Neden? Nereye gidiyorsunuz? — Konağa. — Hangi konağa? — Zaptiye nazırı- nın. — Ay! Zabit gülümsedi. — Evet. Cafer pa- şanın yaveriyim , Cür'etime mi şaş « tınız? Rânâ cevab vermiyor, susuyordu. Delikanlı ellerile, kemerinin tokasını düzeltirken: — Ne olur? dedi. Onun ünvanı, ser veti varsa, benim de alev alev yanan bir gönlüm, gençliğim ve ümidlerim yok mu? Vâkıâ silâhlarımız müsavi değil, (Win ben sizi, servetle Ünvanı her şeyden üstün tutan kadınlardan savmıyoru — Teşekkür ederim. — Yoksa size, deminki teklifte bu - İunmazdım. Döndü, ve koltuğun üzerinde uyuyan — Ayn, seçi yapmaz. Bütün gönül -| arkadaşıma seslendi: Jeri bir vurur. Daha fena; her vurdur| Zu gönlü de, iflâh olmaz hale koyar, i Veysi! Haydi, kâlk, gidiyoruz. Sarhoş, homurdanarak gözlerini ara- Son Posta'nın Romanı :38 SON POSTA Almanyada esasen tirajlar yüksek ol - duğu için muvaffakiyet kazanan bir ro- manın bir gazeteyi üç yüz bin arttırma « sı çok iyi olmakla beraber böyle bir ra- kamın bizdeki «ehemmiyetini haiz değ'i- dir. Direktör, Ullstein müessesesi namına bana teşekkür etti, Sonra başka muvaffakiyetler temenni- sile elime bir sürü kâğıilar verdi. Bun - lar romanımı kendi Jisanlarına tercü:ne etmek veyahud ikinci tabı olarak meş - retmek isteyen muhtelif memleketlerin, muhtelif müesseselerin talebler; idi. İç » lerinde Belgradda intişar eden (Politika gazetesinin bir mektubu, (Nürnbergde çıkan bir gazetenin, Romanyada Per - noviçte çıkan bir Almanca gazetenin, İs- kandinavyadan bir mecmuanın teklifle - ri vardı. Direktör bunlardan başka Amerikadan da iyi teklif aldıklarını söyledi: — Elinize verdiğimiz adreslerle şah « san temasa giriniz! dedi. Kitab ve kopi” rayt hakkı için de bizim bürolar sizinle münasebete geçecektir. Çün biz Al - m.anca neşriyatla fazla kazanmayız. Asıl kazancımız kitablarımızın başka lisan - lara, bilhassa İngilizce lisanına mesindedir. Amerikadan da bi var, Çok iyi bir teklif... Zanned il romanınızın kopiraytını sizden iyi şera « itle satın alabileceğiz. Bu sözlerden fazla bir şey anladığım yoktu Elimde kâğıdlar biraz evvel eve dönmesini istiyordum. Yalnız ew düşü - nüyordum. Radyum tedavisi hakikâten dil üze » rinde büyük bir iyilik göstermişti. Fa - kat, dilden, Iki defa, pek çok miktarda (Devatma 10 uncu sayfada) Bil Fransız mecmuası tanınmış sine- |bir anket açmıştır. Ankette sorulan su sl şudur: — Kadında ve erkekte aranan başlı- | ca meziyetler nelerdir? Mecmuanın aldığı cevablar şunlar - dır: san'atkâr Florelle diyor ki: — Bir erkeğin kadında aradığı baş- lıca meziyet «zekâ» dır. — Bundan sonra, hergün.. her saat, Zabit, kadının gözlerinin içine bak- tr — Ben de size te- şekkür ederim, şim- di.. Rânâl Sarhoş davran »- mış, bu sahneyi seyrediyordur. — Ool dedi. Ma - şallah! Siz işi pişir - 'bâdi Talâtla Rânâ, ba - kışlarmı o biribirle- rinden ayıramıyor - lardı. Dudaklar: bir leşmek, bu akşam burada (o aktedi'len hiss mukaveleyi bir puse ile teyid et- Beberuhi Molla: «Elmasım!, dedi., Jadı. — Faslı bitirdiniz mi? Ne çabuk, ya-İmek arzusunu duyuyor, fakat mecliste hu! Bari beni bıraksaydınız da uyu - saydım. Öyle tatlı bir rüya görüyor - dum ki alimallah!, Rânâ da #yakta idi. Zabitin elini tt bir yabancının bulunuşu buna mâni oluyordü. — Yarın gece beklerim. — Gelirim. Allaha ısmarladık, Rânâ! — Güle güle git. Talât! Veysi bey yılışık yılışık sokuldu: — İsmimi perden biliyorsunuz? — Ver elini, öpeyim, yenge hanım! Ge mere pi Islak dudaklarını, uzatılan nermin — Ya! Demak gönüllermiz ©, öYİSİ e yapıştırdı. e tu. — Ne zaman gelirsiniz bir daha, Ta- lât bey? mi? Rânâ doğrudan a cevab ver.) — Vallah, Talâtçiğim, tebrik ede - medi. Sade, sunlini ladı: rim! Hatun dediğin böyle olurt, — Ne zaman geleceksiniz? lar, — Bilmem. Tehlikesizce.. ne zaman- kil indi, Si bae mk hoş görür. Yıldızlar arasında bir anket Kadında ve erkekte aranan başlıca meziyetle! Annabella: «Erkekler doğra ve neş'eli kadınlardan hoşlanırlar! diyor. Marcelle Chantal ise erkeklerin zeki ve zarif kadınları beğe” diklerini iddia ediyor. Danyel Daryö zeki bir erkeğin her şeydi” üstün olduğunu söylüyor, Ankete cevab veren yıldızlar; Yukarda soldan sağa: Alice Fisld, Yvette Lebif Annabella, Aşağıda: Paulette Dubosr, Germaine Aussey, Blanche Monte Buna Blanche Mantel şu cevabi w ma yıldızları arasında dikkate şayan riyor: # — Florelle'in cevabı pek yerini değildir. Erkek kadmda «zeki» yi dir ederse de onun «budalalığını? Güzel Moussia'nın cevabı: da sö) — Bence erkeğin kadında art Söze karışan Jesnne Boitel şu mü" taleayı serdediyor: (Devamı 10 uncu sayfada) tan çatlıyordu. Rânânm kendi odasi gitmekte olduğunu sezince dişarıyâ y layıp önledi. — Ne oldu? Genç kadın başını bile çevirmeli! cevab verdi: — Hiç Ve gitti, yattı, —10— Sabaha kadâr gözlerine uyku gir” mişti, Talâtın, henüz tatmadığı lerinin iştiyakile kıvranmış, durmuf Gönlüri yıkanmış, temizlenmiş, a taze hissediyordu. Hakiki aşkın, 2 ranmış kalbler üzerinde bazan şifa verici, canlandırıcı tesirleri ri Bu fuhuş ocağının içinde, kendini denbire yabancı bulmağa başlar? Bu evden, bu muhitten Kurtul iht Geçen yıl şehrimize gelen meşhur |başlıca meziyet «fantezi» dir. çarelerini düşünüyordu. Hele, ih paşatının meclisine artık tahammül demiyecekti. Aylandanberidir ke” ona Tametmekle nefsine ihanet et ni, aşkım küdsiyetini ayaklar altıns dığı idrak ediyordu. Geçmiş 0 rin yadı bile içine bulantı verdi. ge hin, syağına gönderdiği nimeti tel yecekti, Bilâkis ona dört el ile sari cak, onun sayesinde yükselecek, tüğü çamurdan sıyrılacaktı. ri O gün Cafer paşanın gene gelmek tmali vardı. Buna karşı erkenden “İş bir almak gerekti. Kendini: « Yola dedirtecek, veyahud ki hastalık ne ederek ona görünmiyecekti. esi Yattığı yerden Şalarete s€ Arab gelir gelmez: zi, aşağıda birisi bekliyor. — Kim? — Bilmem. Deccal kıyafetli, bir herif. — Ne istiyormuş? — Onu da söylemedi. Mutlaka hanımı göreceğim, dedi, Ben de tum.,, kahve pişirdim., » (Arkas ver)