Meşrutiyet herkesi muhartrir, Şair, gene herkesi aktör yapmıştı Be herkesi nde hayatımda bir meşrutiyet yapmak, başlı başına bir kumpanya kurmak tiyordum. Fakat karşımda çocukken hayranı olduğum büyük komikler vardı. Acaba muvaffak olabilecek mi idim? —10 — ayn eğlence kadrosu il bütün bu. faaliyetleri kucaklıyan iftan da bahsetmek faydalı olacak-| Karenin tiyatro, mızıka, orta oyunu, Kün, İlân diyoruz. Bunlar nasil bir teş-| ta b Tani, ağlıdırlar, nasıl idare edilirler,| Derma bilmiyenler için meraka değer bir; sin mızıkat bümayunda neler vardı, 08 DİR mralıyalım: 5 kelam bir bando, e” bir orkestra, * İn takımı (kerk kişilik). 5 talcımı (zamanın en üstad mi D. larından. mürekkeb) Tam k Oytun, Alafranga ckkabaz. Km se şu son zamanlarda Zati İM Yaptığı gibi cidden insana hay- Üvetek cildi numaralardan müteşek- lan hokkabaz Cemil Bey idare- “© BU zat itfaiye kolağası imiş, he- Uç rek hokkabazlığı benimsemiş m1 Sky almışlar, meşhur (Kaznof) dere- Va İz. zeki, on parmağında on hüner, n bir adamdı. milan başka bir de bizim bildiğimiz 2 hokkabaz. Yani Yahudi hokka» be 'kleri neviden bir hokkabaz ta AS1 vap; 2 Pehityaz, İnn ne takımı, Sap ŞABÖZ (dört takım, en maşhur hayal - “a Mirekkeb), Şalığını kabağa medyun bir paşa yi aa takır > - ik Şalmak deyip te geçmeyin, bu SaR'attı. Bir zamanlar mızıka ku- ya olan Reşad Paşa bu mevkie Ölür, p Pİ güzel kabak çalmağa medyun- Başçayı3i Paşa Sultan Aziz zamanında Mai a Eteşlik hali, bir kaza gelmiş ha Posta olmuş, iki düğmesi de kop-| nkü. atmışlar, tardolacak. ay kabak dinlemekten fevkalâde aş MIŞ. Canı istemiş, aramışlar, da Mebetaiz aş Bi saat her halde müna - y, Maşlar, Vakit olacak ki, kimseyi bu - N Paşa kışladaki telâşı görünce Re- tuş, © 9 Zaman Çefendi) tabii sor - ii bsi nedir bu teliş?. nk Big şı İstediğini, huzuruna gö- liğe kabak çalmasını bilen Bi aşa Memi söylemişler. Re- disi, evkalide kabak çalıyormuş, mi Ba Pak Beyi DAĞ etmemekle beraher, bulamadılar ti benzer bir adamı el ettir; iğ. İşta Reşad Paşa Hiliğa kadar n yoldaki lı e $ Bülüp geçtiğimiz ka - dür, takır, kalkan, kıl a iç gibi inilir İyi Marengozli uk; bat ai tattık ta bi Ma ia e Aleksanyan tuvar, hem bir sanayii nefise mektebi, hem bir devlet tiyatrosu idi. Benim pek aklım ermez amma, fcizane kanaaimi| söylemek isterim ki, eğer bu teşkilât bi- davette ıslah edilerek devam ottirilsey- âi, şimdi kurulmak istenilen devlet ti - yatrosunun nüvvesi olabilirdi. Orası 2- meli ve nazar! derslerile, kurslarile bir mektebdi. Bir san'at yuvası idi. Dağıl - mamış, iyi ellere düşmüş olsaydı, her ne- vi san'atımız buradan çok istifade ederdi, İyi elemanlar yetişirdi, şimdiki gibi san'atkârın kökü kurumazdı. O zamanlar bu tşkilâtın idaresi uhde lerine verilen adamlar hakikaten sân” sever kimselerdi. Saraym siyaseti ne O - lursa olsun burada temiz bir san'at ha - vası eserdi. Meselâ İbrahim Paşa. Uzun müddet mızıka kumandanlığı eden bu zat tam manasile alaturka, basit bir insandı. Fukat san'ata âdeta Aşıktı Orta boylu, sevimli bir adamcağızdı. Arkasına datma ayniye giyer, yemek pişirmeğe meraklı başında beyaz takkesile gece gündüz Sa - rayda, nekre bir zat. bekâr olduğu için Bir ocak hikâyssi Ona sid bir fıkra vardır ki, yaptığı nükte bugün bile muhtelif kimselere izafe eğilerek söylenir, Bu doğrudan doğ- ruya İbershim Paşaya aiddir. Anlatayım: Bir gün Cuma selkmlığt: Ayasofya câmisinde yapılması irade edilmiş, ban- do gelmiş, gösterilen yerde mevki almış. Başlarında da İbrahim Paşa. Bu sırada uzun boylu, arkasında İstanbulin, kırmı- 71 fesli, bıyıkları boyah bir şahıs, gururia ve azametle ötekine berikine emirler veş wi bir konserva-|rir, sert sert hitablarda bulunurmuş.. Ges Uba mızıkaya karşı da bir münasebet » sizlik etmiş. Paşa yanındakilere sormuş: — Kim bü adam?. Cevab vermişler: — Ocak eskisi efendim. Ocak diye, bildiğiniz gibi kışlalara fi- Jân diyorlar, Yeniçeri ocağı, Enderun 0 - cağı gibi. İbrahim Paşa bıyığını burarak şöyle demiş: — Kurumundan belli keratanın!.. Meşrutiyetten sonra Saraya ve sarayda bulunan san'atkâr- lara aid hatıraları burada birakarak biz tekrar kendimize dönelim. Meşrutiyet ilân edilmiş, saray darma dağm olmuştu, Artık sarayın bir zevki kalmamıştı. Abdi tekrar halka dönmüş, bir kumpanya yaparak temsillerine bâş- lamıştı. Büyük Şevki, Hasan er de bir taraftan oyunlarına devsm ediyorlar- dı, Gençtim, san'ata âşıktım. Kendime güvenim vard AHIR ben de hayatımda zaruri gö Kenöimi yokluyordum. Hayır, hiç e piyasada halkı kirip geçiren muvsfisk komiklerden aşağı değildim, Üstelik b bir çoklarında bulunmıyan bir meziyete sahibdim. Metodlu ve disiplinli tım. Hüdayi nabit yetişmemistim. Tiyatronun tekniğine vâkıftım. Güzel um. Fakat bütün bu ğa Üç rakib vardı: Gençliğim, tecrübesizl'Bim. isimsizliğim!, Evet, çok genç sayılırdım, tecrübem yoktu. Ne olsa halkın temavülerine hâ- Teti ruhiyesine yabancı idim. Bir firma sahibi olacak kadar yayılmış ismim yok- tu, Bunlar beni e kendi ken- İdime: — Oğlum Naşid, diyordum. bu işde teenni ile hareket etmek gerek.. mızıka- daki imtihanda sırtını sıvazlıyan tslih, bu sefer sana sırtını dönerse güme gider- sin. Biraz daha piş. biraz daha tecrübe- ni artlır, piyasayı iyice tetkik et. senin kurşında çocukluğunda bakıp, bakıp içi- ni çektiğin, hayran kaldığın komikler var. Bunların karşısında tutunmak müş. küldür, Uzun tereddüdlerden sonra bir müi - det daha kumpanya teşkil etmemeğe ka- rar verdim. Meşrutiyetten sonra muallim Zati Be- yin idaresindeki dram heyeti tekrar faa- Tiyete geçmişti. Şehirde hayır cemiyetleri menfaatine verilen müsamerelere iştirak ediyordu. Ben de burada kaimeği tereh lettim, Meşrutiyet herkesi muharrir, her- kesi şair, herkesi gazeteci, herkesi aktör İ yapmıştı. Bursada kış başladı Bursa (Husust) — Kânunusâni ayı ilk günlerinde kar getirmiş, son gür-| tâ havanın bu kadar güzel gitmesinden meyvacılar endişeye bile düşmüş, â - Zaçların aldanarak çiçek açması, sorira çıkacak soğuğun bunları mahvetmesi ihtimelleri varid görülmüştü. Halbuki Şubat ayı da tıpkı geçen ay gibi ilk gününden itibaren suratını değiştirmiş, kar ve fırtına getirmiştir. Bundan do- İayı bayram pek sönük olmuştur, çalışmış-| İbahiste şu noktayı nazarı dikkate alma -| lerine kadar da yaz gibi geçmiştir. Hat-| velden halledilmiş bulunmaktadır. Sayfa 7. “ Yirminci asrın en meşhur simalarından biri Yeni dün yanın akıl hocası olan adam Günde 5.000 mektub alıyor, en gizli sırlar bile ona söyleniyor, buna rağme! Nevyorktan İ Amerikalıların sAlnl bocasıs.. Bu da nedir, diyeceksiniz, Hiç şaşmayınız! Bu- gün bu akıl hocasının Amerikada fevka- lâde bir şöhreli vardır. Ona «Voice of İ Experience> denilmektedir ki etecrübe - nin sesi» manasına gelir. Her gün W. O. R, markalı Amerikan 1 yonunda bir çeyrek, yirmi de- ka müddetle konferanslar vermektedir. Ona gelen mektubların sayısı cümhur - reisi Ruzveltin meklublarmın sayısını geçmektedir. Bir günde aldığı mektubla- sın sayısı tam 5,000 dir, Bu mektubların ta ve tetkiki ile meşgul olmak üzere otuz beş kâtib; var » |dır. Bu kât ar, okurlar ve mutad mün - at çerçevesi haricine çikan mevzü- »nferanslar verir. of Experlences yedi seneden - beri spakerlik yapmaktadır. Onu Ame- rikada tanımıyan, bilmiyen yoktur, A - ni ı vardır. Nüfuzdan bahsettik. Bu lıdır: Amerikadaki 120 milyon ha 70 mil un radyosu bulunduğu tes - İ bit edilmi Mektub yağmuru Amerikanın her tarafından mektublar yağmaktadır. Cevab alan meraklıların sayısı şimdiden 3,000.000 nu geçmiştir. Halli icab eden meselelerin çoğu aşka ve kıskançlığa lar içinde iktısadi meseleler de mevzular sırasına girmişlir. İktısadi mevzula de dikkat nazarlarını çeken noktalar: İş- sizlik, meslek intihabi keyfiyetleridir. Artık her şeyden ümidlerini kesmiş ve hayatı kendilerine ağır bir yük telâkki e- denlerden çoğu nihai ve elim bir karar vermeden evvel «Voice of Experience» e bir kere baş vurmaktadırlar, «V. O. E» onlara radyoda hitab eyle - mekte ve nasihatler vermektedir. Ad - reslerine malik olduğu iskdirde onlara kâtiblerinien birini gönderip derdlerine| artsik olmaktadır. Hiçbir sırrı faşetmiyen adam «V. O. Es nin arşivlerinde altı tane de cinayet itirafı bulunmaktadır, O zabıtaya bağlı değildir. Radyoda halka okuduğu beyannamede kendisinin (Akıl hocası), (derd ortağı) telâkki edilmesini rica eylemiş ve sözüne itimad edilmesini taleb eylemiştir. Ken- disine tevdi edilen sırların hiçbirini faş eylememektedir. «Voice of Experience: sırf kendi söz - leri De milyonlara baliğ olan müşterileri- nin arzularını tek başına karşılıyama - maktadır. Bununla bersber hiç bir mek-|., tub cevabsız kalmamaktadır. Üç çente bir nasihat İstiyenlere uzun broşürler de gönderi. mektedir. Bu broşürlerde cevabların hepsi bulunmaktadır, Her bir mesele ev- Bu er her sabah gelen mek -| rdan dört beşini alırlar ve «Akil ho -| ederler, O da bunlara göre | üzerinde pek büyük bir| as eylemektedir. Son ay-| n kendisini tanıyan yok! m bir manzara broşürlerin sayısı yüzü geçmektedir. A - değini üç çente satmaktadır. 1938 senesi zarfında 1,025,000 broşür satmıştır. Elde eylediği kârı hesab edi » Diz!,, Son zamanlarda bu broşürlerden seki - zini bir dolara satmuktadır. Kâtiblerinin ücretleri, posta masrafları bu kârlardan beleğan mabelâğ kapan - maktadır, Muhtaçlara senede 54.000 « dolar veren adam O, E. rdöyo spikerliğinden de ayrıca iki bin dolar almaktadır. Hususi lerden aldığı ücretlerin yekünu belli değildir! Bu paralarla bir de mu - azzam bir hayır cemiyeti küşad eylemiş» tir, 1938 senesi içinde muhtaçlara tam 54000 dolar dağıtmıştır... Esrarengiz bir sima Bu makaleyi buraya kadar okuyânlar hiç şüphesiz şunu düşünmüşlerdir: Pek iyi! Fakat bu harikulâde şahıs kim olsa gerek?. |, Onu hakkile tanıyan Amerikalıların sayısı pek azdır. «Vo'ce of Experlence» adma bürünmüş olan Marion Sayle Taylor kim olduğunu ü meydana çıkarman dar. ikrince «meçhul bir şahsa fazla itimad edilmektedir. Ona bilâistisna İbütün derdler dökülmektedir! ktub « larınm hepsine «V. O, E.» imzasını at « maktadır, v. Mevsuk tahminlere göre Marion Sayle 'Tsylor kısa boylu, saçsız, sinirli, çelik gi- bi bir iradeye malik fevkalâde bir adam - dır. Pek eski zamanlardanberi halkın derd. lerine ortak olmaktan büyük bir zevk duymuştur. Sesi tevk; e tesirlidir. Radyoda olsun, mektublarda olsun ver» diği nasihatleri çok tesirlidir. Mutlak bir itaati telkin eylemektedir. En gizli kalmış aile imtizaçsızlıklarını tedavide yektadır! Babası kiliselezde iz yapmış. Demek babadan kalma vâkıf bulunmaktadır. Daha 1909 senesinde henüz sinni rüşde vâsıl olmamış kızları himayeye başlamış» tır! Bu kızlardan çoğunu kurtarmış, kurta» ramadıklarını sonuna kadar müdafaa ey- lemiştir. Sonra çocukların ahlâkları üzerlerin - de tetkiklerde bulunmuştur. Hastâ tee » rübelerini arttırmak için hapishane gar - diyanlığı bile yapmıştır! Tecrübelerini tekemmül ettirmek için bir kollejde bir müddet profesörlük te yaptığı anlaşılmaktadır. Amerikan halkı âAkıl hocasi» nı çok fazla sevmektedir. Onunla çok yökından meşgul olmaktadır. O da tslebelerinin, derd ortaklarının arzularını yerine getir. mekle uğraşmaktadır! a Amerikanın binbir garib çehre » de budur! Ermenakta zatlirree Ermenaktan o yazılıyor: Kazamızda zatürree hastalığı son birkaç gün içim de çoğalmıştır, Kaza hükümet doktoru hastalığın ne geçmek için tedbir - ler almaktadır.