12 Sayfa “Son Posta, TA Çemizer: — Ben budala mıyım? i Bu suali sorduğum şu anda yazı masa mn üzerine koyduğum ufak bir el ayn sında buruşmuş yüzümü çerçeveliyen be- yaz saçlarımı görüyorum. — Ben budala mıyım? Bu suali, kalabalık bir mecliste bir - denbire sorsaydım; orada bulunanların hep birden: — Estağfurullah! Diyecekleri muhakkaktı. Fakat hepsi “de şüpheye düşecekler. hiç biri budala olduğumu zannetmiyecek amma bir kıs mi: — Birdenbire delirdi! Deyip, benden uzak durmak istiyecek- ler, bir kısmı da: — Bunadı artık! Diyerek, bıyık altmdan güleceklerdi. — Ben budala mıyım? Bu sualin en doğru cevabını verecek gene benim., altmış yaşındaki tanınmış alim, kendi kendine bu suali sorarsa, ge- ne kendi kendine cevabını verebilir: — Evet ben bir budalayım! Budalayım amma, neden böyle oldum, Biçin şimdi kendimin budala olduğuma hükmediyorum. İşte bu çok garib, daha doğrusu bu çök acıl Ben ilim yüzünden budala oldum. Çok Öğrenmek merakı beni budala etmiş, fa- © kat ben bunu senelerce anlıyamamışım.. © keşki bugün de anlamasaydım. Seneler » denberi kitabdan ayrılmıyan gözlerım, bir an düşünmekten geri durmıyan ka - fam, bugün biraz değişiklik zevkini duy- mak için beni alıştığım, içinde yaşadı - 5 ğım hayattan ayırmasalardı.. oh o zaman © bugüne kadar yaşadığım mes'ud hayatı! © Gözlerim büyümüş v böyle birdenbire yıkmaz, bir budala ol- duğumu, bugüne kadar budala bir ha - yalle aldanmış olduğumu kendi kendime #tiraf etmezdim. Mektebimi bitirdiğim zaman yirmi © beş yaşımda idim. Oldukça yakışıklı bir gençtim. Kendime baktırır, kendimi be. ğendirmeyi bilirdim. Bu arada bir çok genç kızlarla tesadüfen tanışmıştım. Fa- kat hiç birile uzun boylu kur yapmış de- ğildim. Güzel bir genç kızın yüzüne, mü- tehasib vücudüne, gözlerine bakarken kendi kendime: — Bunun da vakti var. şimdi benim için bundan daha elzem olan çalışmak, öğrenmektir. derdim. Kendimi © kadar ilme vermişim ki; yalnız kaldığım. ki - tablarımdan başımı kaldırdığım zaman- Jarda gözlerimin önüne gelen sarışın, es- mer, kumral, zayıf, tombul, şirin, melân- kolik, genç kız tiplerine: Hep ayni cevabı ve: Sen Postanm edebi romanı: 44 SON POSTA | nin Hikâyesi b İL. MR. İL. 1 DA ZAMANI VAR Nimet Mustafa EDE | — Hele biraz bekleyin, onun da vak-! Bahçe kalabalıktı. Genç kızlar genç er *i VAP keklerin kollarında geziyorlar, Sevda » Derdim. Yaşım ilerliyor, bilgim artı -İblar banklarda elele, omuz omuza, baş *yor, gün geçtikçe şöhretim, memleke - başa oturuyorlardı. itim hududlarını aşıyordu. Bir kaç dela (Bir bankta tek başına bir genç kız var- etmiş, oralarda tetkikler yapmış, konfe -, kehribar siyahlığında idi. Yüzünün çiz - ranslar vermiştim. Etrafımla alâkadar gileri çok inoe, ufak tefek vücudü, ku - olmaz mıydim? Şimdi iyi biliyorum ki..| sursuz denilecek kadar muntazamdı. Yas etrafımla da alâkadar olurdum, Trende'nına oturdum. Bir an onunla konuşmak, gördüğüm bir genç kıza alıcı gözile bak, | onunla dost olmak, ne bileyim, onunla tığım, konferans verirken ön sırâda o - sevgili olmak hevesine kapıldım. Elle » turan vücudünün güzelliğini, bu güzel -| rimi uzatsam, siyahi saçlarını okşıyabile- iik müsabakasında ölçü elan bir güzellik 'cek, biraz sokulsam, vücudünün taze ko- mütehassısı imişim gibi dikkatli dikkatli kusunu daha yakından duyacaktım. tetkik ettiğim çok vekidi. — Onun da zamâni var! Fakat hepsi bu kadardı. Bütün öm -| Demek istiyordum. rümde bir kere olsun bir genç kadınla Bu ara yüzü bana çevrildi. Bir şey söy- kol kola gezmiş değildim. Hani gençli «| lemek ister gibi bir hal almıştı, ğimde okuduğum romanlarda tasvir edi- Bir şey söylemek istiyor, fakat sıkılı - len aşk sahneleri vardı: Bilmem şimdiki Yordu. romanlarda da bunlar var mi? Genç er) — Bir sey mi söyliyecektiniz? İ kek genç kızla kolkola yürürler, ey ışığı; Gözleri yaşarmıştı. vardır. Genç kızın yüzü bu ay ışığında, © Bana, dedi, babamı hatırlattınız O- İ olduğundan daha güzel görünür, hafıf bir DU çek yeni kaybettim. Saçları sizin saç- güzelleri meşhur memleketlere seyahat dı. Gözleri siyah üzüm renginde, saçları! İnın yerinde yeller estiğini görerek her © Seli pl İzmir Ağırcezasında | (Baştarafı 5 inci sayfada) hul adamlar Hüsnünün elinden tuta - rak kaldırmışlar, özür dilemişlerdir. Koyun tüccarı Hüsnü, her şeyden biha- ber trenin ikinci mevki salonuna gir - miş ve oturmuştur. Kozılçuilu istasyonunda o bilet kon - trol memuru, Hüsnüden bilet isteyin - ce elini cüzdanına götürmüş ve cüzda- şeyi anlamış ve trenden inerek polis âraşlırma dairesini haberdar etmiştir. Gecenin #aat onunda cereyan eden bu yankesicilik hâdisesi Üzerine araş - tırma dairesi faaliyete geçerek iki saat içinde bu yarkesicilerin meşhur sâbi - kalılardan Hasan Galay ile babası Peh (Baştarafı 5 inci sayfada) Bursa tar'hi bir şehirdir, Camileri, lerinin san'at kabiliyetini canlandır - maktadır. Fakat Bufsada turistlere bu gibi yerleri gezdirecek kimse mevcud değildir. İşittiğime göre cami kayyum- Tarile iktifa olunmakta imiş. Turizm BURSANIN NOKSANLARI mescidleri ve türbelerile Osmanlı Türk| ivan Hüseyin olduğunu meydana # karmıştır. Bu #ki şahsın saklandıs€. sabıkahlardan Dudunun Tepe N evine giren polis memurları sal > 2 tarı 1102 Jira para ile birlikte 4 mıştır. Yankesiciler bu paranın 38 5“) rasını kumarda kaybettiklerini söy#” mişlerdir. ğ Ayni evde yapılan araştırmada, kidenberi aranmakta olan meşhur # bıkalılardan Kara Salih © oğlu İzzet yakalanmıştır. İzzet, Urla, Çeşme, “ ferihisar ve Menemen köylerinde 08 vi soyarak iki defa karakoldan kaf! ğa muvaffak olan yaman bir İzzete Dudu kadının yateklek ettiği laşılarak eşyalarla — birlikte Dudü tevkif edilmiştir. il ve Ulucamilerdeki kıymetli o halı toplıyarak bir yere yığdırmış, müreff kaldırmış. Hülâsa Bursada belediyeye bağlı © larak derhal turizm (teşkilâtı ki getirmelidir. Bu teşkilât turistlere # sayı karış karış gezdirmeli, şehrin i8X rihi ehemmiyetini tebarüz ettirmeli” saçları erkeğin yüzüne dokunur, Göz göze gelirler. Birbirlerine daha yakından ba- | karlar. Dudaklar hareket eder. Birbirle- rine «seni seviyorum, derler, Bunlar belki yalan şevler, fakat bana öyle tatlı geliyor ki; bir an onun fa - İfeda ederdim. * — Ben bir budala mıyım? Bir kere daha ayni suali kendi ken - İdime soruyorum. Muhakkak bir buda layım. Ve muhakkak bu budalalığım yi zünden bütün bir gençliği bütün bir ha- yatı mahvetmişim.. bugüne kadar: — Onun da zamanı var! Diyordum. Fakat bugün çok iyi onla - dım ki zaman geçmiş ve ben farkına var- mamışım. * Bir bahçeye gitmiştim. Biraz hava al mak, etrafımı seyretmek istiyordum. dını duymuş olsaydım, her şeyi, her şeyi â rüzgâr eser, genç kizın rüzgârdan dağılan yide gibi beyazdı. Sizin gibi giyinirdi. | işlerine bakon vilâyet zat işleri müdü- — Babanız mı? | — Evet babam. Bir ay evvsi öldü.. çok iyi bir insandı, Her halde siz de iyi bir in- | şansınız. Çürkü ona benziyorsunuz. İ Çantasını & bir resim çıkardı. — Bakınız. Resme baktım. Aynaya bakmış gibi ol.| um. Benim beyaz saçlarım. — Allah sana uzun ömür versin kızım! Yanından kalktım. Ve artık düşünmü- yordum. Bütün bir genclik, bütün bir hâ- yat budalacasına geçmişti. — Onun da zamanı var! Derken bn zamanın geçtiğinin farkına varamamıştım. YARINKİ Xa NA: dir. Bursa valisi bu nokta üzerinde © hemmiyetle durmuş, İstanbul beledi * yesi ile aralarında uzun boylu i bere cereyan etmiştir. Tercümanii. verilecek para temin edilinceye Kağı Bursaya topiu olarak akan turistler V çin İstanbuldan tercümanlar # tevsi e rü Almanca, Fransızca ve Rumca bil- diği için resmi mahivette ziyaret ya - parları bu zat gezdirirmiş... Ya gayri resmi mahiyeltv gelenler?.. Orun için, cami, mescid. türbeye giren seyvah kar şısında lisan bilmez, basit şekilde ge m Korkunç Profesör Yazan: V. Ardv Çeviren: H. 4lar NEVROZIN Baş, Diş, Nezic, Nevralji, kırıklık ve bütün | N me Nihayet annem yumuşamışlı Ove kıza başka bir raslayışında İat göserip gönlünü Yazan: Halid Fahri Ozansry Evet, Süheylâ karşımda 'd», Sırtında Grip, Romatizn.a ağrılarınızı derhal keser. 3 kaşe alınabilir. MN (ENEZ l Bilhassa beni sarhoş gördüğüne deği) mit. N — Ever, diye cevab verd ın yi unuttun sanıyordum. Bu söz, istemeden dudak'arımdan çık « mıştı, Birden, nadim oldum, Fakat İş iş- ten geçmişti. Süheylâ, ansirın yüzüne vuran bir kan dalgasile kıpkırnuz:; kesil di. Sonra sesi, o çamılıklak: ilk müdhiş itirafının büznile titredi: — Yazık! Ben de artik bana bu teimih. ileri yapmazsınız sanı um. Bilhassa Arık içk'- il «İşlik defa gördüğüm mavi İipeXu dantelden sizinle o kadar açık konuşan bir kıza kar- alacağını VÂ- bir elbise ile.. Dudaklarında ayni tebes * şı... detmişti. Hâsılı, annemi de bu suretle süm, ayni baygın ve insanı aşka çağıran, Hafif ve müteessir bir sesle verilen bu yola getirmiştim. Halbukı, bundan bir zaman evvel, bu aile ile konuşmasına içimden razı olmıyan bendim. Şımdi ise, annem © eşikten kendisini çekerken onu orlaya tekrar sürüklemek istiyen de benim. Doğrusu, aşk yüzünden, vicda « nım hilâfına, ne kadar da aklâksız olmu- şam" Fakat Süheylâ gecikiyordu. Geleceği vapur. yolcularını yarım sâat, hattâ kırk dakika evvel Köprüye çıkarmış olacaktı. Oradın; tramvay beklemek şartile on da“ © kikada Beyoğluna ve beş dakikâda da bu- © karısık olmuştu. £ raya gelebilirdi. Yoksa korkum doğru mu çıkacaktı? Gelmiyecek miydi? Bu anda gözlerim gardrobun aynasına ilişmişti ve oradaki heynlimden ödeta kendim ürkmüştüm. demindenberi asabi m saçlarım “karma »ki çıldıracaktım. Bereket versin ki avartımanın zili çalındı. Kapı açılıp kapandı. Koridor da telâşlı adımlar oldu ve nihayet oda- mın kapısı acıldı. Çok şükür! Süheylâ karşımda idi, ellerimle tarak yarı açılış, gözlerinde her zamandan faz- la bir deniz akşamı lâcivetd'iği ve derir- liği, kollarında ve omuzlarında en hisli titremeler. — Süheyla! Diye haykırdım ve onu kollarımda sık- tm. — Biraz geciktim deği! mi? dedi. Ne yepayım, gelirken terzime uğradımdı. i Nasıl, bu yeni robumu beğendin mi? — Harikulâde!.. Sana o kadar yakışmış ki... Kollarımın bir lâhze omuzlarından çö- zülmesile beraber, yavru bir kuş gibi sil- k'nerek fırladı ve hemen gardrobu aça - rak, elbisesi kadar zarif şapkasını her za- manki çivisine astı, Ben onun bu hareketine yalnız, hayran gözlerimle bakıyor ve şimd- hiç bir şey söylemek istemiyordum. Bu dakikanın şiiri o kadar her sözden İha ince, daha manalı idi! Sonra gene, geniş ve yumuşak sedirde yanıma gelip oturdu ve ben daha elierini ellerim içine alırken: — Biliyurum, o gece neye kızdın?.. de- cevab, hakikatte bir gülle kadar ağırdı. Hemen gönlünü almak istedim: — Yanlış anladın. Ben k'ç bir şeyı tek mih etmek istemedim, Yalrız, işte. ne bileyim. baloda annenle 6 gecek; hali - niz gözümün önüne gelince... yinmiş, türbe beki 4, cami kayyu -|lecektir. Turizm teşkilâtını munu görünce, hi rı, kilimleri sa -İmek için de hükümetin yardım tın almak icin derhal mazarlı#a girişir: |lenmektedir, mis, Vakıfler idaresi bu yüzden Yesil İzzet Kola* 4 m gi . .- Yes Yaryas İnhisarlar U. Müdürlüğünden : Cinsi Mikdarı Muhammen B. 715 Eksiltms ş Beheri 'Tutarı (o teminatı | Şeki (o Santi Lr.Kr. Ur. Kr. Lr. Er. Tonga :pi 10.000 kilo oO— $0 omw0 — 459 — Kapılı pa Krisla! yazı takımı a (8 parçalı) W adedi 14 52 580 80 43 58 Pazarlık o 16 1 — Şartname ve nümuneleri mucibince satın alınacak (10.000) kila tanga Pİ ile (40) ader (8 parçadan ibaret) kristal yarı takımı hizalarında yazılı usulleri# ayrı ayrı eksiltmeye konulmuştur. : i TH — Muhammen bedellerle muvakkat teminatları hizalarında gösterilmiştir “II — Eksiltme 7/2/939 tarihine rastlıyan Salı günü hizalarında yazılı şasi” İlerde Kabatüşla Levazım ve Mübayaat Şubesindeki Alım Komisyonunda» yapt” lacaktır. ö IV — Şartnameler parasız olarak hergün sözü geçen Şubeden alınabileceği © gibi nümuneler de görülebilir. j V — Kapalı eksiltmeye girmek istiyenlerin mühürlü teklif mektubu kanun! vesaik ile * 7,5 güvenme parası makbuzu veya banka teminat mektubunu fhtiv# edecek olan kapalı zarfları ihale saatinden bir saat evveline kadar yukarıda a0. geçen Alım Komisyonu başkanlığına makbuz mukcbilinde vermeleri ve pazar" İn iştirak edeceklerin de muvakkat teminatları ile komisyona gelmeleri ilân olu” nur... (443) Söyle, yavrum... — Gelmezsen ben yalancı çıkarım, Çün- kü bu gece seni baloya bırakıp kendim yalniz da gidemem. Fakat o zaman da bu- nun hıncinı senden alırım, dedi. Şaşırmıştım: — Demek iniikama da kalkışacak an - nen?.. Peki ne imiş o alacağı hınç?. Hiçkırdı: — Babama Göztepeden bahsedesek - miş.. benim felâketimden.. tabli, yalnız beni lekeliyerek... İşittiğime adeta imananuyordum. Bir ana, kızına böyle bir tehdidi naşıl yapa - bilirdi? Bilhassa o ana ki, o kızın felâ - ketinde bir tek mes'ul kendisi idi. Hem sonra, o ihtiyar, hasta adama bu son Iz - tırabı da vermeğe, eğer kalbinde bir tek tel bile kalmışsa, nasıl razı olacaktı? Bu kadın yoksa, güzel bir mahlök şeklinde Doğruldu ve hayret dilecek bir azimle bıraz evvelki düşkünlüğünden. bıçareli- #'nden sıyrıldı. Bu'deta, haklı olduğuna emin, korkusuz, hiç titremiyen bir sesle, bir hâkim karşısmda im'ş gib: kendini müdafnaya girişti: — Bunda benim kabahat'm ne?.. An. nem, akşamdan o motördekilere gelece- gimizi vâdetmiş.. bana söyledi.. ben git- mem, dedim. Sözünü kesip hafifçe sitem edecek ol - dum: — Peki. sonra niçin gittin? — Babam içeriki odada idi. Ortadaki kapı açıktı, Annemse israr edip duru » yordu. Fakat inadımı görünce, bana ya- vaştan öyle bir söyledi ki... Sustu. Gözlerinde artık görmeğe ta » hammül edemediğim 6 göz yaşları yeni. den belirmişti, Merakla sordüm bir canavar mıydı? Süheylâ başını, yandan, sedirin ucun - daki çiçek resimli pembe yastığa dayamış ağlıyordu. Sanki, o yastıktak. çiçeklerin içinde en canlı bir çiçek olan güzel yü- züne bir bahar yağmuru id: yağan! — Ağlama, Süheylâ, diye yalvardım. Ağlama, unut artık bunu. unutalım! Göz yaşlarını içine sindirerek tekrar doğruldu ve yüreğimi sızlatan bir bakış- © — Hep böyle diyorsunuz, dedi, unuta- lm! Fakat bazı şeyler var ki unutulmu- yor işte. ne siz, ne ben unutabiliyoruz! Bu sözüne karşı bütün kalbimle ona G- mmld vermeğe, teselli vermeğe, hattâ onu ————— — — a — Söyle, Süheylâ.. ne söyledi annen?..| — Yu annem?. Onun da bana karşi hissi var ki, eminim nihayet son timi hazırlıyacak! Dedi. — Nedir o his? Bu suslime yeni bir hayretle şu © aldım: ğ — Beni kıskanması, çünkü artık yıf lanıyor ve ben henüz gencim, b) Bir lâhze ikimiz de sustuk. Bu içinde onu bağrıma çekerek, sanki # sevgili değil, kederli bir çocuk gibi oki dım, Sonra gene konuşmağa başladık, * kat ikimiz de daha yumuşak, daha SİgÖn bir sesle... — Süheylâcığım., demek bütün but ları düşünecek kadar hayatta ızlırabı Tamışsın? — Ben kör değilim, Tuğrul! Her b kati görüyorum. Annem, benim de bir azrail gibi kanad germiş! — Peki, kaç ondan yavrum. -berâ9” kaçalım! — Ya babam?.. O ne olur? Ondan bü tün hayatımda hiç incinmedim. Beni k9X bedince eminim ki yaşıyamaz. Zillete 9" Tıştı, anamın ihanetlerine alıştı, her ir Jü ıztıraba alıştı, fakat korkarım ki arık buna alışamaz, benim yüzümden de ©” azaba katlanamaz, ölür zavallıcık! AN mın öldüremediğini ben mi öldüreyi”” Babamın katili ben mi olayım? — Ya anan, sendeki bu zâfı hissettik seni her zaman hırpalamıyacak m? gi hassa geçen akşamki ısrar ve tehâidleri tekrarlamıyacak mı? — Ne çıkar, tekrarlasın., ben artık a kendimden fazla inandırmağa çalıştım; | cefaya alıştım! ş .— Ben her şeyi unuttum, Süheylâ.. yal nız unutamıyacağım bir tek şey var: Sa-| yım? na olan aşkım... — Ya ban?., Ben seni kıskanmaz m (Arkası var) 3 ba a $ . $ ta, v tiny I ni Yiş ve