bir hüviyete ve maziye malik hiçbir namuslu adama gide * “nün kızını istemeğe cesaret gös- im. Fakat, Dura ile birkaç za- Reçirdikten sonra, artik kamı bir kedi gibi, yalana yalana bir çekiliverecek vaziyette defil - de Olgun vücudlü ve hayrete şayan taşkın, hassas ruhlu Musevi hi çelik zincirlerle kendisine Artık ondan Mini im- i temiz bir işe Bu işte muvaffak olduğum lg yapıp yaparak Dura ile ev- * Yakat, gireceğim (o mamuskârüne iş, P azan siz ki bugünkü gizli ve kirli : Met m kadar bana bir menfazt te - *imiyecekti, Tabildir ki bu da, Du- Mazarı dikkatini (o celbedecekti. Onun içine bir şüphe vere - almak için, bir gün Du bir surette konuşmaya ka- EK on işlerini yapan - r r çoğaldı Ki, artık bunda hiç İmadı. Ben, başka bir işe gir- Bp, Söyorum, em «bu #kriml geyet tabif bularak, Şnmeden cevab verdi: | zi rh da, ne olursa olsun. Me belki bugünkü kadar ka - Yacağım. aim sağ olsun. Tek, ekmek pa - ML çikar da Ma olursam, belki beni sev - — > Sen çalıştıkça, daima severim. El , Çalış... Daha gençsin. o Belki, ? birinde zengin olursun. Ni De na rn da 4 İatasamayda Beyaz Ruslar bir iş lı iy açmışlardı. Her tarafa hizmetci, Zârson vesaire gibi işciler veri - i Min Dertağ bu büroya müracant ederek N lem yardım etti, Büro - Mn ei iki Koçak Ura.. Sonra da N bügek Urayı derhal verdim. Ken- © Üüyyeftere kaydettirdim. Kefili de » Babor verecektim. giktım. Ellerim pantalonu - (<blerinde olarak dolaşmaya baş- » Dalgın dalmm o hem dolaşıyor, halime ae acı gilüvordum. “ bana kim kefalet edertii?.. Ha In tanıdıklarim, kendim gibi Ve mükerrer sabıkalı serseri - Bunların en aklı ba - anlardan birini kefil diye orla- ima bile, kıpkızıl bir cinnetti. İeve düşüne düşüne Tünele doğ- tam Venedik sokağının hu ari kömlerri Abmed beyle zi ZF, M 2 isg 7 Memurlarını (görür görmez, 2 ve Ahda bir suçumuz olsun, ister j >“ derha) başımızın dönmesi, sararması, hareketlerimi - 4 Map “a bir kararsızlık alması, pek a Öyle oldum. o Ahmed beyin Mezarlarından bir an evvel kur Ra Ti vi K itin kalabahığn karışmak fetf - Fakat Ahmed bey birdenbire Ma. Saratim!. Buraya gel. rka korka yanına yaklaş - Ölü Kaamda divan durarak başımı ğ Sözlerini dinlemeğe baş me ber, tatlı dilli ve saf yürekli a yakayı ele çıksak; bize u * Masihatler verirdi. Suçsuz za- da rastmeldikçe de durur, ile ay ederdi. Nitekim şim -| iş” Namuslu bir iş e 7 SON POSTA adamı Dura ile ciddi bir surette di de beni yukarıdan aşağı kadar süz- dükten sonra: — Ne o Sarafim!. Bugün halinde bir tuhaflık var. Süt dökmüş kediye benziyorsun. Dedi, Fakat gözierinde o kadar tatlı bir İ- i, beni derhal cezbetti, He- men, ellerimi uğuştura (ouğuştura ona yaklaştım Derdimi dökmeye başla - dım: —Ahmeri bey!.Bizim işin, çıkmaz bir yol olduğunu anladım. Artık töbekâr olmaya mecbtr kaldım. Gittim, kendi-| me iş aradım, Ilattâ iş idarehanesine i- ki buçuk lira da yatırdım. Fakat beni bu işe almak için kefil istiyorlar. Fa - kat, bana kim kefil olur?. İşte şimdi, derin derin onu düşünüyorum. Ahmed bey, kaslarını çaltı Bir kaç saniye bıyıklarını büke büke yüzüme baktı ? — Hangi iş idarehanesi? Dedi... Biraz evvel çıktığım idareha- neyi tarif ettim. Gülümsedi: — Mademki töbekâr oluyorsun, Ss- rafim.. sana, ben kefil o olacağım. Gel bakal m. Diye, Galatasaraya doğru ilerledi. Görün Bulmacası Soldan sağa: 1 — Gölge - Adi. 4 — Bmeller - Kapı önündeki tahta, 3 — Gölgeli renk - İkinci, 4 — Elemler - Cennet bahçesi. 1 — Okur - Bir nevi deniz nakil vamta- " 8 — Aciz gösteren - Belli. 9 — Kuvvet - Çocuk yemeği, 10— Mahkemenin yazılı kararı - Cere- yan eden. Yukarıdan aşağı: 1 — Alan - Kanaat getiren. 2 — Emeller - Acele eden. $ — Ceriha - Razı olmak. 4 — Keder - Yollamak, 7 — Kam koydukları yer - Hırs 8 — Onda bir vergi - Yürümeğe yarısan UZUV 9 — Şimdi de - İki tarafı kesen bıçak, 10— Akamete dücar olan - Hatırlıyan. YE ie TR Te SE b va komtuşmağa karar verdim İdarehaneye gittik.. Ahmed bey, hü- viyetini bildirdi. Bana kefil olmayı ka bul etti. Böylece (Pariziyyana) ismindeki ba- ra yerleştim. Fakat, herkesin gözü ö - nünde dolaşarak nazarı dikkati celbet- memek için büfecilik hizmetini kabul ettim... İşte, hayatımda meşru olarak kazandığım para, buradaki hizmetime mukabil aldığım paradır. * Pariziyyanaya yerleştiğimi bildirdiğim de: e Duraya zaman, çok sevindi. Ve rhal, resınen nişanlanmamızı teklif Fakat ben ihtiyatlı muvaf'k buldum. — Acele etme Dura. Birkaç para bi- riktirelilm. Ondan sonra, her şeye hazı- hareket etmeyi . Bu hareketimle, çok isabet), Çünkü: âraden yirmi rün serer seç»| mez, barda mühim — bir hâdise zühur etti, O tarihte İstanbul harb zeneinle- ek hovardalarının kay - nak yeri olan bu meşhur bar, birden - bire kaparıverdi, (Azkası var) Bilmem Bir do'icrun günlük notlarından Zayıflık ve ve istirahat | Zayıflamış olanlara ve yahud'çok zn- yıf olup da kilo Kazanmak istiyenlere herşeyden evvel kat'i istirahat tavsiye ederiz. Çünkü bu bünyede olanlar ye »- diklerini tamamen yakmaktadırlar, Esa- sen bazı bünyeler böyledir. Bilâkis ye - diklerini yakamıyın bünyeler de var. dır, Şişmanlarda, artrilik olanlarda ol- duğu gibi. Birinoi sınıfta olanlar aldıkları gıdanın tekmilini yaktıkları gibi vücud - Yerinden de mütemadiyen sarfederler. Bu sebeble daima rayıf kalırlar. Bun - Jarın kilo kazanmaları için he tebâlliha- Ta, ne ds yalnsa kuvvet iâçları kâft ge » Wir, Kendilerini birkaç ay yatakta ve yahud oturmuş bir halde istirahati kat”. iyeye koymak kâfidir. Derhal kilo alır - Jar. Ve şişmaniamağa başlarlar, Tabii ba devrede gıdaların tanzim etmeği u - nutmamalıdır. Bihasa kışın tereyağı, hamur işi ve balıkyağı çok $avsiye olu - nur, Cevab imteven — okuyusularımısın. — gosta pulu yalamınlarımı vie ederiz. Aksi bak dirde ietekleri mukabalasiz kalabilir, İN izne ilkünsülsmimkinilimisiiğ Sayin 13 Son Posta'nın tofrikası: (AY Baron de Tottun hâtırala 18 “Rum n evlerinde yemek Bir kadın gördüm ki, parmakları ile bir zeytin alıyor, Fransız tarzında yemek için çatalına saplıyordu Bu avdefte bir çeşmenin | iakbel kocam nişinlisni kaçırmak e gezmeden etrafında toplanmış birkaç kâse yo-İherkesi mütesssif eden ssbırsızca mer ğurt, bir iki demet dik. Müttefikan pek keyifli bir gün ge - girdiğimizi söylüyorduk. Tercümanın evine avdetimirde yemeğe davetli komşu bir takım Rum kadınları bulduk. Bunlar bizden evve! gelmişler. di. Mevsimden ziyade gurur ve azame - tin telkin ettiği fazla bir süs, büyük bir minderin üzerine siyah, yahud al tül - bendden osvablar sermişti. Bunların bü - tün dikişlerinin üzerinde sırma şeridler dikili idi. Bu esvabların ağırlığı havanın sıcaklığına inzimam edince kadınları ha- reketsiz, ğdeta dilsiz bir hale soktu. Masmafih, bösma kalıp bir takım 8öz- ler söylendi. tekrar tekrar söylendi ve sofraya oturuldü, Yemek Fransız usulün. de veriliyordu. Yuvarlak bir masa var- dı. Etrafına iskemleler dizilmişti. Kaşık- lar ve çatallar konmuştu. Yalnız eksik o- lan şey bunları kullanmak itlyadı idi. Maamafih bizim Adetlerimizden hiç biri ihmal edilmek istenmiyordu, biz İngi - lizlerin Adetlerine ne kadar ehemmiyet! veriyorsak, Rumlar da bizim âdetleri - mize o kadar meftuniyet gösteriyorlar - dı. Yemek esnasında, bir kadın gördüm ki, parmakları ile bir zeytin alıyor. sonra, Fransız tarzında yemek için, çatalına saplıyordu. Artık biz «santö lerin (sıh- hate içmeler) modası geçmişse de bu eski usule başka memleketlerde tesadüf et - mek insanın hoşuna gidiyor. Bizim Rum- isr bunda hiç kusur etmediler. Hattâ er- kekler bu merasimi, ayakta ve başları a- çık yaptılar. Daha az hoşa gidecek cihet “İeyni şarab bardağınm bütün sofrayı do- Jaşmasıdır. Zarafet ve temizlikten ziyade bolluğun hüküm sürmüş olduğu yemekten sonra, davetliler yemek yenilen salondaki min- der üzerine dizildiler. Kahveyi çubuklar takib etti, Modadan bahsolundu ve mi - hayet lâkırdı dedikoduya dayandı. Bizim ahlâk ve âdatımızdan en uygun surette taklid edilmiş olan gey işte bu idi. Bu esnada, genç kızlar salonun bir kö- şesine asılmış salıncakta eğleniyorlardı. Cariyeler kendilerini sallıyorlardı. Ka »- dınlar da ayni keyiften tatmak istediler. Sonra yerlerini koca sakallı erkekler al- İdılar. Şatranç vesaire gibi oyunlar orü- rın eğlentisine bir hatime teşkil ettiler. Akşama doğru, bütün davetliler ve ev sahibleri hava almak için iskeleye indi - ler. Bu, kayıkların yanaşmasını kolay - laştırmak üzere denize doğru uzanmış bir nevi mendirek idi, Ay yükselmeğe başlıyordu Ortalık o kadar sakin idi ki denizde bir gezinti ar- zosu uyanıyordu, Bu sırada bir dövme va, dövülme' gürültüsü içinde feryadlar, bos- tancı başının. geldiğine işaret teşkil et » Üler. Bütün kadınlar kedi görmüş fare - lerden daha süratli bir surette ortadan kayboldular, Yalnız korkacak hiç bir şey- leri olmıyan baştercümanın karısı ile Ma- dame de Tott bostancıbaşının huzurunda bulunmaktan çekinmediler. Yirmi dört kürekçi tarafından çekilen bir kayıkta bastancibaşı kendisini gösterdi. Bir kaç sarhoşa ceza vermişti. Parla ke. vifi bir kaç kadını da tevkif ettirmişti. İskelenin tâ yanından geçerek yoluna de- vam etti, Oradan geçtiği sırada birbiri - mizi selâmladık. | Yeni neşriyat | Bekârlar — Fransanın barb sonrasi mn - harrirlerinden Montherlant'ın en muvaffak bir eseridir. Üniversite doçenllerinden 'Ta- nk Arten tarafından dilimize çevrilmiştir. Remzi Kitabevinin çıkarmakta olduğu eDfün- ya muharrirlerinden tercümeler serisi» nin 21 noel kitabı olarak Antişar etmiştir. erimez ame EE e0E ERİ omamRRAşI marea TURAN TİYATROSU Bugün gündüz ve gece Ses kralişesi Hamiyet Yöceme ve arkudaşları Camal Sahir İsmali Düm» DULE bizlikte Serlor Varyotesi İki oyun birden Birinet oyun gündür : < AZAB LP ikinel oyun: SİYAH MENEKŞE 4P, gece: YUFKAĞI MEHMED 3P, Kaçışan Rumların kibir ve gururu kor. kuları için bir mazeret arsmağa onları sevkediyordu. Bu sırada, bostancıbaşının tuttuğu yolu takib eden bir kayıkçı, so - rulan sual üzerine, ortalığı büyük bir te- işa verdi. Çünkü kayıkçının verdiği ha- bere göre, bostancıbaşı bir Rum kadını - nın köşküne gürültüsüzcee yanaşmış ve konuşulan şeyleri bir kaç dakika dinle - dikten sonra adamlarından bir kaçı ile pencerelerden tırmanarak içeri girmişti. Balıkçının bütün bildiği bundan Iba - retti. Fakat berkesi bir korku istilâ et - mesi ve köşkteki kadına karşı bir mer - hamet İrssi duyulması için bu kadarı kâfi idi, Kadının başına gelenler hakkında “İttrii türlü ihtimalterin düşünüldüğü er.) | rada, ev sahibimizin küçük kızının müş- tere ( getir-| kımı tatmin etmek için geldi, Bizim mia İir kadınlardan birine: — Müsterih olunuz, dedi. Kuzininiz ve dostu elmaşlarını, müceyherlerini ve ü zerlerindeki bütün paralarını feda ede rek işin içinden sıyrıldılar. Tereddüde mahal yoktur. Bostancıbaşı onları birden bire basmıştı. Yakalanarak kayığına ak dı. hapishaneye götürüyordu. Fakat ta» mehkârlığı işe yaradı. Maamafih, ümid «Vleri kadar hoş bir gece geçirmiş ok madılar, Bu hikâyeden sonra, Rum kadınlarının hiddetine artık payan olmadı Hukuğ münakaşaları, vak'a hakkındaki mütalea- Yar sürüp gitti. Bunları yalnız küçük ka yikların hışırtıları inkıtan uğratıyordu. Bostancıbaşı korkusu bu küçük kayıkları kocaman tekneler gibi gösteriyordu. Mas mafih, artık bostancıbaşı korkusu kal - mayınca, onun mezeliminden kurtulmak yollarına dair mütaleslara girişildi Bo Zerin ortasından İstanbula avdet ettiği görülünciye kadar bostancıbaşı ile meş « gul olmakta devam ettiler. Artık gezinme hürriyeti gezmek arzusunu tekrar uyan. dırdı. Az bir zaman zarfında denizin üstü bir sürü küçük kayıklarla doldu. Kadınlar çalgı çalarak bu kayıklarda dolaşıyorlar, dı. m takım da biraz sonra bu kala « balığa iltihak etti. Kıyı sıra gidiliyor, ev« lerin sahfbleri tenkid ediliyor, onlar da köşklerinden mukabelede bulunuyordu. Ben de öyle şeyler öğreniyordum kı bag- tancıbaşı bunlardan pek istifade edebi « Yirdi. Ben küçük bir sandala müstekbel da » mad ile birlikte binmeyi tercih etmiştim, Çehresi, neş'esi beni alâkadar etmişti. De. Hkanlı hoşuma gittiğin: derhal anladı. Nişanlısını rahat rahst görememeklen duyduğu teesşürleri bana dinletti. Duy- duğu azabdan müteessir oldum. Ertesi gö» nü hangi saatte nişanlısını kendisine gög- terebileceğimi söyledim. Ben nasıl bu imkâm hazırlamakta sö « sümü tütmuşsam, o da mülâkat mahalli, me gelmekte o kadar dikkatli davrandı. Fakat kendisini gözetliyen uğursuz bir halayık bir telâş feryadı çıkararak benim bütün tertiblerimi altüst etmek tehlike- sini peyda etti. Kız da nişanlısını görmüş, bir koridora doğru kaçıyordu, Koşarak bu koridorun medhalinde oyu yakaladım, genç Rumu çağırdım. O da derbal yanı- ma geldi. Koridorun nfhayetinden iki kadin ka» pitolün kazları gibi haykırarak imdada | koşuyorlardı. Fakat çabuk yetişemedikles ri için damad nişanlısını alelâcele öp « meğe vakit bulabildi. Bu suretle ben de bu gençleri Fransızlaştırmaktan mem « nün oldum. Genç kızı artık bıraktık, ge » lip aldilar. Ana, baba, benim yaptığın * şakayı tasvib ettiler. Artık nişanlılar « günden itibaren serbestçe birbirlerini gö mek hakkını kazandılar. (Arkası var)