sına bırakacağını düşünmüştü. » 12 Savn SATIM” İMES Geyire Bir an birbirlerine baktılar. Kadın açık| sanın üzerine yıkılacakmış gibi basıklı - SoN P POSTA Son ge yin Hikâyesi NE KADIN VE ERKEK Suad Derviş 4y1BIN! — Bir kadını seviyordum, beni bıraktı, kapının kanadını parmaklarile sıkıyordu. | ına kızıyordu. Masanın üzerinde sun'i! gitti, Ayaklarmdan dizlerine doğru bir sıcak- Jığın çıktiğmı hissediyor ve karşısındaki adama ısrarla bakıyordu. — Görüyor musun? Erkek gözlerini yere eğmiş, hasırın &- zerindeki lekeleri sayıyor ve düşünüyor. du: «Benim ayaklarım da bu lekelere ye- nilerini ilâve edecek. Beni buradan kov- duğu zaman benim ayak izlerim de bu - rada kalacak.» Eli korkululta merdivenlerden inece- ğini düşünüyordu. Kadın kalbinin şiddetle çarptığını his- södiyordu. İşsizlik krizleri içinde kulla - mlân eski sistemleri tatbik etmeği düşü- müyordu: «Sakin olmak istiyorum... Sa - Kin olacağım...» İçinden sanki başka bir kadın onu tiyatroda im'ş gib! ellerini ho-| vaya kaldırmağa, halıma üzerine yığıl - mak gibi sun'i hareketlere sevketmeği . İçindeki bu deli kadım sus. nuvaffak oldu. Soğuk Gir içeri, dedi. Erkek girdi. Arkadan kapının kapandığını işitti. Ka- dın arkadan erkeğin saçlarını, cmuzlârı- nı seyrediyordu, Sonra öne geçti. Dudak Jarı heyecanla titriyordu, Yanakları ateş İçinde yanıyordu. Erkek tanımadığı eş - yaya bakıyordu. Bakır portmantoyu gör- dü: «Hayret! Bu kötü portmantoyu de - İiştirmemiş. diye düşündü. Sonra birden içinde, yüzüne otuz yaşında maskesini ta- kân bir his duydu. Yanaklarını şişirdi. Mutfaktan oldükça kuvvetli bir iâha- na kokusu geliyordu. Erkek genç bir Pan- Jette Traversacın oradan oraya koşaca - Kın, eşyanın yerlerini değiştireceğini, sağa sola emirler vereceğini ve kocasının yanma (koşarak ellerini.onun elleri ara - Ha'buki Madam Traversac gayetle sa- kin bir şekilde ve enerjik adımlarla ön. de yürüyordu, Kendisine şimdi bancı gelen bu kadının arkâsımden yü rüyor ve içinde kısa ökçelerini, genişle - miş olan kalçalarını tenkid ediyordu: «Al Ishım ne ka değişmiş, ne fena!,.» son- ra gözleri aynadaki, ince, uzun boylu ve şakaklarma hafif ak düşmüş erkek ha - yaline tebessüm etti, Bu erkek nefesi da-| ralmış, yaşlı bir kadının arkasından yö-| rüyordu. İ Geniş bir koltuğa gömülmüştü. Gözle- ri gene duvarlarda dolaşıyordu: «Ben burada ne arıyorum?» diye dü - şünüyordu. Odanın sıkıcı sıcaklığına, tavanın in - Son Postanın edebi romanı; 43 Avuçlarımı ona dm ve dizlerimi, man yastık ellerimle hafifce kapar, güneşten daha sarı ipek saçlarına sik rerdim. Ve böyle Âdemle Havva gibi, yalh»z ikimiz, iki ruh, iki beden yaşar- dık. Hem onlardan daha mes'ud bir ö- mürle, hiç bir cennetin ayrılık acısını duymadan... Ne haya Fakat sh, bu haya bugün ben, evvelki bu ıztırabı yaşar mı idi maz kâse oyapar » uyuduğu Za» dudaklarımı ne boş, ne gülünç hayal! hakikat olabilse idi rablarımı aşan stikbal için korkuyo Bugünse o tehlike buk yakl r ki onun başı ucunda dolaşıyor. vgilimi hangi ellere ka iyor, edu m. tüğum 2. B“tün gün, içimde bu ş liklarda İsa pi Rum ayazması, ra ile, çam - akşam olunca, noktasına çıktım. - Güneş gözlerini incitirse | ptraca -İrir meyvalar vardı, yutkundu. Paule onun şapka ve pardesüsünü-almıştı. Silâhls elinden alınmış gibi idi. O böyle şiddetli sahnelerde daima elleri m n ce binde ve şapkası kaşı Hilmiş olarak girmeğe alışıktı. Kayıdsızlık göstermeğe uğraşıyordu. Kadın masanın üzerindeki bir sigara ku- tusunu erkeğin önüne doğru iterken: — Daima sigara içiyor musun? Diye soruyordu. Erkeğin sigarayı ye detmesi üzerine de: — Şimdi de 'ben sigara içmeğe başla- dım, diye ilâve etmişti. Ne yaparsın, ha- yat! — Evet, hayat! — Beni görmek mi istiyorsun? Bu ka- dar uzun zamandanberi... u yerin şam karşısında bir ayna vardı. Gözleri mütemadiyen bu aynada idi, Bu sahte itidal ve soğukkan- Ulığından korkuyordu, Yüzündeki çizgi -| lere dikkatle bakıyor ve: çizgiler yoktu. Yeni peyda ol - muşlar, diye dü Karnını kemerile sıktı, etekliğini dü -| zeltti ve tırmaklarına bakmağa ba k ona bakmıyordu, Bu abdalen dö- şenmiş ve lüzumundan fazla sıtılmış o - dadan kurtulmak. yahud da ona hakikati söylemek istiyordu. — Ayrıldığırmz gündenberi » diyen seni düşündüm. İnsan isted yapamıyor, işler... Kadın: — Her zamanki gibi iyi yalan sövlüvor, diye düsünüyordu. Sonra erkeğe döndü — Evet... O zamanlar serbesttin.. Ya şimdi? ma - ki şeyi Sen de bilirsin ya!, — Şimdi mi? Simdi bedbıtım Pavle... |. Bunu söylerken kendi kendine düşünüyordu! Simdi bedbahtım, ka* bunu sö lemek benim için ne kadar ayıp" erkeden bir kadına gelin guru rarak bunu söylemek, Bu kadın on sene elinde tutmuştu. Buna vaffak olm duğu halde... — Sen mi bedbahtsın? liğini muhafaza etmek is - gibi dik oturuyordu. Erkek hafn gözlerle kadının yüzündeki çizgilere, kı rışıkhıklara, biraz sarkmış olan çenesine ve elbisesinin üzerinde duran eline bakı- yordu. Pudralar yanaklarında ayrı du - ruyordu. Pudranın altında derisinin par- ladığını görüyordu. şöyle Yazan: Halid Fahri Ozansny onun arkasında Burgazın Gstü, içiçe geç-| miş ve böylece ufkun dibine yapışmış heybetlerile heyulâlar gibi görünüyor ve öndeki kocaman cüssenin pıril pırıl ya - nan ilk ışıkları bu esrarlı dev vücudün yerlerini şaşırmış sayısız gözlerini andı » rıyordu. Ve deniz, benim tepemle karşıdaki aza- metin arasında, sankı siyahlaşa siyahlaşa | göklere ve göklerden üzerime devrilecek bir katran kaynayışı manzarasi alıyordu. Artık bu tepenin arkasında, Maden uf- kunda her akşam daha geç doğan ay, bu dakikada bu yükseklikten de uzaktı, Fa- kat Süheylâsız geçen akşamımda hangi), ay yolumu sydınlatabilirdi? kendi irademle karanlığa mah - etmiştim. Düşünüp taşınmıştım: S lâyı bir daha görmiyecektim ve ya - Adadan kaçacaktım. Kaçacaktım, skat idim? * İnsan bir kere Aşık olmasın! Yoltsa beş yaşında ne kadar çocuksa, yirmisinde de ığum tepeden &- şağıfa kalmıştı. E da kararan çam- Jar, gittikçe hafifleşen hışıltılarla bana tesellive benzer bir seyler fısıldıyor sanı- odur. hattâ benim gibi altı yıl fazlasile yirmi altısında da... Bundan sonrasın kendim henüz yaşamadım ki tecrübemle tayin edebileyim! oksdör d Ben artık|, unutabilecek mi Sonra kendinin de hayreti içinde hıç - kırarak mağa başladı. Bu onun âsü- bını bozmuştu. Fakat Paule de birden ye- rinden doğrulmuş, erkeğin yanına gel - mişti. O da ağlıyor ve bir taraftar da o - nun gözlerinin yaşını siliyordu. Ona söy- lemek için zihninde hazırladığı sitemli sözleri büsbütün unutmuştu. Ona: — Mösyö, sizi artık tanımıyorum... Si- zi çoktan unuttum, mösyö... Habuk! o şimdi erkeğin kulağına şun- İları mırıldanıyordu: — Küçüğüm! Seni o kadar bekledim Ki! Artık her şeyin bitmiş olabileceğine ina»! namıyordum. Kaprisler hepsini affedecektim. Fekat senin sabrın Benim hemen ihtiyarlamak'ı- İğim lazımmış. Sen o kadar güzeldin ki, biraz evvel içeri girdiğin zaman düşme- mek için kendimi zor zaptettim. Dinle be- Ne kaçışlarını, |ke Imamış. i anlatırsın... Sonra... ökmüş ve yalvaran lı kadına doğru € Bu anda gö- rünmiyen bir saatin çalınmasını bekliyor. du. o zaman, bacaklarına sarılmış olan bu kadını sürükliyerek kalkacak: «Birak be- ni! Bırak beni diyorum, sana» diye bsği- recaktı, Sanra dışarıya çıkacak, orada ha- vaya, hayata ka çalmıyor ve gazocağının şacaktı. Halbuki odada saat çıkardığı muttarid ses ve yaşlı kadının bıçkır larından başka bir şey işitilmiyordu. O aslı mı idi? Dışarıda hava ne ka- Ya daha İyi Islak ve kahve rengi gözle köpek sadakat'le hakıyordu. tekrar bul kek yerinden Kendini gençi hissediy larına sarılan kas duran şay pardesüsünü aldı Affet. Kadın pencereye koştu, açtı ve «Jean's Eye bağırdı. Erkek onu işitmemişli, Göğ sünü şişirmiş vahşi bir yürüyüşle uzak- : balo ertesi gün Adadan Kaçamadım; yalnız, Süheylâyı görmemek İçin, tam bir gün, bir gece, evde bahçeye bile çıkmadan o- döma kapandım vücudümde kırik'ık var behanesile yemeklerimi bile odama ge - Ürttim ve hiç durmadan okudum, yaz - dım, res'm yaptım. Fakat gene de Sü - heylâyı düşündüm! İşte içimin çürüklüğü bundan! İste iIk di! Hem üstelik, daha karışık, daha can sıkıcı vaziyetler ortaya çıkararak... heylâ ile karşılaşmam... Evet, ertesi sa- | İnüz zayıfı eden giy ölşen dadının yanında, bir köşeye yı - dan ellerindeki küçük ları ve kürekleri #le kum doldurup boşal tarak kuleler yapan Erdinçle Ülküyü sey- rediyordu. Beni görünce sarardı, bir da- * gibi oldu, fs- 8 di ia zoraki bir tebes - mle yanıma kuştu. Güzel gözlerinde varan bir bakış vardı. ! Kaç kere onum büyüsüne kapıldım! Nasıl ki bu defa da öyle oldu. Bana önce, dudakları arasından, şunu fısıldadı: — Dün akşam sizi çamlıkta her zaman. ki yerimiede aradım, bulamadım. Yalanımı belli etmemek için sesime ha- yordum, Karşımda, uzakta, Heybe vel Şimdilik, yirmi dört saat süren gönül) #f, müstehzi bir ton vermeğe çalışarak: ,) zaları mıntat — Affedersin... Seni tekrar görürüm... | İayip ve yanı yazıya ihâs edişi! Günlü) yarım iflâsım... Tamı da arkasından gel-| Önce, biç beklemediğim bir anda Sü- bah, bu yirmi dört saatlik itikâfımın he- madı sandığım Adadan kaç « rımla ve hiç kimseye bir şey de- ip bahçeye inmiştim ki hay- retle karşımda onu gördüm. Süheylâyı... kova « Sarıyer askerlik şubesinden: Şube * “| tan olursa olsun kayıdlı 310 - 330 da- hil doğumlu ihtiyat erlerin senelik ih- tiyat yoklamaları yapılacaktır. Bun - lardan 310 - 320 doğumlular 6 - 15 Şubat 939 zarfında, 321 - 325 doğum- Tular 16 - 26 Şubat 939 zarfında, 326 - 330 dahji doğumlular da 26 Şubat 939 dan 15 Mart 939 tarihine kadar şube- ye gelerek yoklamalarını yaptıracak » lardır. 2 — Yoklamalsr hergün sabah saat 9 dan on ikiye kadar yapılacaktır. İh - tiyat yoklamalarını bu müddet zarfın- aptırmamiş olanlarla askerlik mü- yeti kanununun emrettiği cezalar |tatbik edileceği gibi herhangi resmi ve hususi daire ve müessese, fabrika ve - sairede müstahdem olanları yukarıda zılı olan günlerde göndermivenler ür kanunun emrettiği ceza tatbik edilecektir. * Eminönü yabancı askerlik şubesin - — Fatih, Eminönü ve Evüb ka- rında oturan bilümum askerlik şuh#erine mensub 310 330 (dahil) doğumlularla 335 doğuminların yoklamaları şübemizde yapılacaktır. 2 Bunlardan ihtiyata nakletmiş olanlardan: yabanc 310 - 320 doğumlular 6/2/939 dan 15/2/939 a kadar, 321 - 325 doğumlu- lar 16/2/9359 dam 26/2/939 a kadar, 326 - 330 doğumlular 27/2/939 dan | 5/3/939 a kadar yoklamaları yapıla- Jcaktır. 3 — Yoklamalar hergün sabahleyin saat 9 da şubemizde başlıyarak saat 12| de bitmiş olacaktır. 4 — İhtiyat yoklamalarını yaptırmı- | yanlar ve herhangi resmi ve hususi «sese, fabrika, gazino ve Sa- da yukarıda ilân edilen a yoklamaya gelmiyen er hakkında askerlik İ | ! ——— | — Vah vah, dedim, ben daha yukarı - lara çıkmıştım. Daha yüvaş mırıldandı: — Demek beni beklemiyordunuz? — Geleceğinizi ummuyordum da. larla gezersiniz! Bu defa sesim oldukça hızlı çıkmış ol- malı ki: — Susun, yavaş söyleyin, dedi. Hem bü- rada olmaz. Yarın İstanbulda buluşalım. Size her şeyi anlatacağım. İnadımı kırmak istemiyordum. Fakat ne gayıf bir mücadele! . İstemez. Bana anlatacak hiç — Rica ederim, Tuğrul! Bu hitab karşısında birdenbire sarsıl « dığımı hissettim, Bu, Süheylânın ağzın » dan sanki ilk defa ismimi işitişimdi. Ba- na şimdiye kadar ekseriyetle siz diye hi- i, Fakat en teklifsiz, en sami - hiç bir sözü bana Bu zâfırm o da hissetmiş olmalı ki şuh bir sesle tekrarladı: — Geleceksiniz değ — Evet.. yarın. Vedalaşmak için henüz elini uzatmıştı ki bahçeye annemin indiğini gördüm. — Annem geliyor, dedim, bir şey belli etmi Süheylâ hemen döndü ve biraz evvel bana yaklaşırken dudaklarında beliren! tebessümle bu defa anneme doğru yürü - dü, Fakat, aman Yarabbi, annem gayet resmi bir baş selâmile mukabele etti, Şimdi Süheylâ olduğu yerde donmuş kalmıştı. Hemen yanina gittim ve artık anneme dönüp bakmadan bahçe kapısı- ile LABAH, Söz Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınır. ASKERLİK İŞLERİ l ihtiyat eratın yoklamaları! | kanununun 93 üncü maddesindeki e? İM mizde yerli ve yabancı herhangi sınıf -)abkâmı tatbik edilecektir. $ — Yoklamalara her mükellef nü” fus cüzdans, bir zesim ve bir et İ senedle şubeye gelecektir. 6 — İşbu yoklame askerlik kanunu” nun 33 üncü maddesindeki sarahs'€ göre umum! mahiyetinde senelik b yoklamadan ibaret olduğu ilân olunü” 335 ceğumluların muayene günleri Eminönü Askerlik Şubesinden: 1 75 Bu sene askerlik çağına giren 335 dö” ğumlularla muayeneye ve muamele * leri itibarile bu doğumlulara bra daha evvelki doğumluların ilk yokla * yi maları 6 Şubat 939 dan 15 Mart 9 tarihine kadar devâm edecektir. 2 — Eminönü merkezinin ilk yok! ması 6, 7, 17, 18, 27, 28 Şubat ve Mart günlerinde, Alemdar nahiyesinin 8, 9, 16, 20 batve2Zilâ 4 Mar Kumkapı nahiyesinin 10, 11, 21, yn” Subat ve 6 ilâ 8 Mart. Beyand nahiyesinin 13, 14, 23, Şubat ve 9 118 11 Mart. Küçükpazar nahiyesinin 15, 25, 28 Şubat ve 13 ilâ 15 Mart tarihlerind yapılacaktır. 3 — Her mükellef bizzat veya bil” vasıta nufüs cüzdardları ve ' mahsl mümessilleri de beraberlerinde olar# sağlıklarını, sağlamlıklarını, san'atla * rını ve tahsil derecelerini kayıdların yazdırmağ» ve nüfus cüzdanlarına i$* İret ettirmeğe mecburdurlar. Bun apmamış ve yaptırmamış olanlarda askerlik kanununun 93 üncü madde * sine tevfikan 10 lira para cezasi! mahküm edilirler. 2 İbrahim Zati Öget İİ Belediys o Karşısında, (o Piyerioti ceddesinda 21 numarada ber;dn Uğieden sonra hastalarını kab Tp eder. ve AKŞAM na kadar onunla berâber yürüdüm. AY'X lırken: — Süheylâ, dedim, annem de benim Bİ" İbi o gece balodaki helinize ainirlenmiğ”” Fakat müteessir olma. Bunu sonra gö şürüz. Süheylâ, hiç bir şey demeden, yal yüzüme hazin bir nazarla baktı. Bu 99” zarda kendisini masum göstermek istiy” bütün manalar vardı. Kendim onu o anda affetmiştim. * Ertesi gün, Beyoğlundaki Madamın * partımanında sabırsızlıkla onu bekliy0” dum. Koskoca oda âdeta bana dar Bö” yordu, Çünkü korkuyordum, gelmiye"* dye... Annemin bahçedeki istiskalini ” ceza olarak benim üstüme yüklemi diye... Peki amma ne yapabilirdim? O” nun yanında annemle münakaşa mi eğe cektim? Hem bakalım, annem o kızgı * tıkla daha ileriye gider de kızın büsbütÜ” kalbini kıracak bir takım sözler de #ÖL lerse doğru mü olurdu? Esasen o s6 ine, Süheylâ gittikten #9” enleri de söylemiğ baş seli yet anası yanınd” $ e bir gece gezin uz diye » kaniiz gece YA rısı bir sürü tanıdığı, tanımadığı e İdenizde dolaşmaktan? Bilhassa molöri” içip içip sarhoş olmaktan? Üstelik kı” da içirmekten? Ben onun bu sözüne hak vermekle Pİ raber, komşuluk ve tanışıklık hatırı mamızı ileri sürmüştüm. Carkası ve)