va NİZ ve deni : Bu enizcilik u kuvvetlerine Bugün en Ngilteredi Tr. yük devletlerin deniz umumi bakış kuvvetli donanmaya malik bulunan devlet İngilterenin hali hazırda 15 zırhlısı, 62 Tuvazörü, 775 torpidosu, 56 denizaltısı vardır («Son Posta» nın deniz işleri mütehassıs yazıyor) Herbaa, mgilterenin iki büyük saffı Seviye dünyanın en buhranlı bir Bady; çyafamakta olduğu muhakkaktır. Mia, b inde bir kara zaeselesi gibi gö- İ ağu gr etmektedir. Şimdiye kadar ol Olacak itikbalde de denizlere hâkim MİN gali devlet, müstakbel raüeadele- Okuyu, olacaktır, deng, e Arma adedlere istinad ede M Yaşamış âhlarının ve er har devresi " öğe olan silâhlanma yarışının ; Vereceğim, ie ku ZIRHLILAR Vvetlerinin temelini teşkil e- kler çok rağbet görmüştür. gemilerin son durumu nedir: Hiler Ton 47409) « Yeniler Adet Tan 15500 14000 0000 14(000 140999 A 70000 *“000 70000 (Baltıleta myada 27 yeni gem: yapıl bunların vasati kıymeti — 1390.000.000 Türk lira- om 164”00 50 (Şüpbeli) EN İYİ GEMİLER gr, Bamakta olan gemiler iki kı- O tona zdan büyük bir kısmı “, Rüya, mi ki İtalya, Almanya, Fran- hu bi, 2Ponya ile Arnerika ve İngi- y - Ksm gemil, lakta- Ve yda, gemileri bu ağırlıkta başi Bile, ka Japonya fe Amerika Mak Mi dah, 4 büyük gemiler de yap- milers bir göz Y tana 40,6 Ste 5, 465. Bu bi Yebirin #ekil itibarile aşağı yukarı Yer Pütün #mektedirler. Ancak Fran- İrlstiriyo Plânı geminin baş tarafına iş en, Arhi 7: Bu sistemin cephaneli- Yalanı ile süratten istifade gibi iç Cr. Fakat © nisbette gemi- tehlike, e iye ga, Olduğu iddia edilmekte ve ezin © düşecek bi © eek bir tetirek Söylenmekte- gemilerden muh Sidaki kadar gemisi .. m 000 ton va (Belki daha çok ve daha büyük. tür) 2 1 buhran daha zıyade denizlerili; .| Alman 2-İbüyük bir fedakârlıkla silâhlandığını gö- harb gemisi: Nelson ve Rod ey KRUVAZÖRLER Bu gemiler bilhassa düşman ticaret ge-| ni imha ve bilâkis onları himaye) inşa edilirler. Mühim vazifelerinden tanes! de büyük zırhlıların keşif hz retlerin: yapmaktır. Fakat bu gemilerin cesameti harbi takib eden senelerde pek ziyade büyümüştür. Şayanı hayret olan cihet; son buhranda, hiçbir devlet bu ge milerin cesametini büyütmemiştir. Gerçi Japonların 14.000 tonluk gemiler yep-| makta olduğu söylenmiştir. Fakat habe! rin asli kenüz çıkmamıştır. Milletler 1939 senesine şöyle bir kruvazör durumu ile gırmişlerdir. Hizmetteki İnşada buluran kruvazörler 2 Z 2 (Belkide fazle) 3 rn İngiltere Amerika Japon Fransız İtalya Rus 3 (Belkide fazla) Alman 5 Yukardaki rakamlardan da deniz *ics- reti en fazla olan İngilterenin en çok kruvazöze malik olduğunu görüyoruz. Buna mukabil İngiltere denizaltıları €- bemmiyet vermemekte haklıdıc. Çürkü denizaltı deniz ticaretine musallat olan bir vasıtadır. TORPİDOLAR Torpido bakımından milletler 1939 se- nesine şöyle girmişlerdir: Hizmetteki İnşada bulunanlar 2 42 (Eskileri çoktur) 2 6 # 39 9 ” 8 6 İngiltere Amerika Tapon Fransa İtalya Rus Alman 175 21 124 nn 14 Ll 3 sı Li DENİZALTILAR Hizmete 160 76 “ 61 58 “ 16 “ 2 Cetveilerden de milletlerin ne kadar 5 — (Eskileri çoktur) Rus Fransa İtalya Japon İrgiliz Amerika İrüyoruz. Bu rakamlar bize büyük dav. İlstlerin hazırlıkların isbat etmektedir. Bunların yanı başında ikinci derecede o- Top ta âenize ehemmiyet veren devletler de vardır, Fakat bu azametli rakamlar ktrşısmda onları yazmak pek lâşey bir f;- kir hösü eder, Herhalde onları da ikinci bir makalemde bahis mevzuu etmek 13- terim. Şimdi bu muazzam filolar yanında ve onların himayesine güvenerek ticâret &i- lolarını sıralıyalım; (Devamı 13 üncü sayfada) İbir per kakkile canlandırırdı. Meşrutiyetin | SON POSTA Sahneye ilk defa çıkışım O geceki heyecanı hâlâ yaşarım. Rejisör rolümün geldiğini söyliyerek beni sahneye ittiği zaman gözlerim görmeyordu. Her taraf sis içinde idi sanki... Gözümün önünde birçok kırmızı balıklar dolaşıyordu. Bunlar her halde seyircilerin fesleri olmalı idi! —i— Dünkü kısmın hulâsası ( Dünkü sayımızda Naşidin baytar mek »- tebine gün kaçış rarak Enderuna dahil ol ri orta oyununu, sarayda imtihan oluşunu ve mailleri okudanuz. Bugün Naşid dır.) Abdiye aid bir hikâye Aklıma gelmişken söyliyeyim. Abdi için bir hikâye anlatırlar. Güya Abdi Ab- dülhamidin huzurunda bir po; kırmış. rivayete göre, oyun icabı Abd: birin.a ayakkabısını çekmiş, bir türlü çıkara » mamış: — Memur maaşları gibi mübarek, bir rlü çıkmıyor! Demiş Bunun aslı astarı yoktur. Abdi fevka -; Jâce korkak bir adamdı, Bu nükte akima gelse b.le yutmak fedakârlığına katlanır, bunu söylemezdi, Ümmi bir adamdı am-' ma. bunu akledemiyecek kadar cahil ve bıdala değildi. Ağrından kaçırdı da diyemeyiz. Buou çok araştırdım. Kat'iyyen böy.e bir hâ- dise olmadığı netiesine vardım. Oyunculuğumun iradi seniyeye arzı lâzımdı Huzurdu oynamağa başlamak, hemen| size amiattiğım şekilde kolaycacık olma » dı, Ben beğenildim, heyete kabul edil - dim, edildim amma, vaziyeti içeri arzci- mek icab ediyordu. Evvelâ tahkikat ya -| pılacak. kimlere mensub bulunduğumuz, babamın kim olduğu araşlırılacaktı. Bi nm oyunculuğumuz yüksek tasdika İz - tiren dedursun, ben bir müdde; te bunu bekliyecek değilim ya! Abdi mes'uliyeti #zerine oldı. «Sakallı gelin» i oynuyor »! du, Bu oyunda bana çingene çalgıcı ro « verdi, Mızıka kumandanı Neşet Paşa bunu öğrenince dehşetli öfkelendi. —- Ne yaptırız?.. Diye Abâiye çıkıştı, Abdi merhum da: — Bizim Ahmedin oğlu, ne olur, ya - Yancı, düşman değil ya! diye karşılık ver- di... Zabr: evlâdı. ne fenalık gelir bun - dın? Sarayda ilk oyunum budur. İ Kayserili İbul ettim. Rolüme geceli gündüzlük çalı- şıyordum. Temsil akşamı geldi, çattı. Kendimi hiç bilmiyorum. Sankı sahneye çıkan, oynıyan ben değilim! Oyun biter bilmez ellerimi Bertiranmn iri avuşleri içinde buldum. O da benim kadar heve - canlı idi: — «Sen bu meslekte çok şöhret kaza - İ nacak ve zengin olacaksın» Dedi. Bu sözlerden yalnız bir temennisinde haklı olduğunu zaman isbat etti. O geceki heyecanı elân yaşarım. Reji - sör, rolümün geldiğini söyliyerek beni Suhneye ettiği zaman gözlerim görmü - yordu. Her taraf sis içerisindeydi sanki.. gözümün önünde bir çok kırmızı balıklar dolaşıyordu. Bunlar her halde seyircile- r.n fesleri olmalı idi, Orta oyunu zaten senede ancak bir iki! defa oynsnabiliyordu. Hünkâr. eğlendi - ren başka eğlenceler, ecnebi truplar var- dı. Ben muhacir taklidi ve sahibi gelmi - yen roller yapıyordum. Bu sırsde'sarayda «İtalyan operetiz bu- hnuyorüu. «Bertiran. isminde bi de ecnebi hokkabaz ve pandomıma takımı vardı. Bsba, sna ve bir da kız çocuktan müteşekkil olan Bertiranlar ailesi uzun zamanlar mızıkada çalışmışlardır. Hok - kabazlık ve pandomimacılıkia hakikaten değerli insanlardı, meşrntiyetin ilârmn - da merhum Reşad Rıdvan Beyin teşril ettiği «<Heveskâran heyeti. ne de İzbil olmuşlardı. Bertiran çok san'atkâr bir a- aamda, Atdülhamidi taklidde pek mu » vaffak olurdu. «Ağamız eğleniyor» istm'i pandomimde Abdülhamidi senesini idrak edenler kendisini çok iyi tanırlar. «İtalyan operet heyeti ve Bertiraı da çalışıyordum. Bana ufak tefek rol) veriyorlardı «Fanet>, «Bu kaç», «Mas - ken» da roller aldım. Bertiran iyi bir r2. dü, İstidad, kabiliyet gözünden kaç- mazdı, lik defa halkın karşısında Bir gün beni çağırdı. «Gran Viyes pi- 'İyesinde polis rolü teklif etti. Sevinçle kı- Naşid ilk defa canlı karagözde Bir taraftan orta oyununa, diğer ta - raftân temsillere iştirak ediyordum. Abbas Hilmi Paşanın takdiri Bir akşam Hidiv Abbas Hilmi Paşanın davetli bulunduğu hir temsilda «Pastacı çırağı: nı oynuyorduk. Oyun muvafla « İkiyeti giti, Son perde kapandiktan sönra ğını sildim, giyiniyordum. Kar - mda Alibas Hilmi Paşanın yaverini bul . Hidiv hazretlerinin selâmını ve iklerini getirmişti. Hidiv beni çok beğenmiş, yaverine beni hulup tebrik et- mesini, selâmlarını ve muvaffakiye: te . mennilermi söylemesini emretmiş. n bunlar beni teşvik ediyor, san 3- la bir kat daha bağlıyor, hevesimi ört - tırıyardu, Muzıkada bir de dram heyeti mevcuddu. Bu heyet Türkiyedeki tiyat - du; / Abdülhemid devrinde bir orta oyunu; Kavuklu Hamdi, Küçük İsmail ve meşhur Minas roculuğun ilk müessislerinden addedilen Gedikpaşa tiyatrosunu kuran meşbur (Gülü Agop) tarafından tesis edilmişti Benim muzıkaya girdiğim sene Güllü A- gop yani Yakub Efendi, - sonradan müslüman olmuştur - vefat ett Hey»in heşına muallim Zati Bey geçmişti Bu - rada da vazife alıyordura. Görülmemiş bir sünnet döğünü Arasıra verilen emir üzerina vükc'â düğünlerine de gidiyorduk. Bunlar işin de bütün vuzuhile hatırladığım Naixe Sultanın oğlunun sünnet düğünüdür. Da- madı şehriyari Celâl Paşanın yalısırda muazzam ve muhteşem bi“ sünnet düğü. nü yapıldı ki sormayın! Kırk gün kırk gece süren düğünleri masaliardı işitmi- | şinizdir, Naime Sultanın mahdumu ne - cebetpenuhileri bu masalların kırk gün - lük eğlencesini Üç gün içinde karşilarım- da gördüler. Paşazade mahdum bev'e, belki beş yüz çocuk ta sünne: edilmişti. Düğün evi hastaneye benziyordu. Sün » net çocuklarının karyolaları adeta ke - | ğuşlar teşkil etmişti. Bir tarafta Borazan Tevfik ile Kadıköylü şişman Refik en gü- zel moncloğlarım söyleyip, herkesi p geçirirlerken, diğer taralta sarav saz he yeti en rwâide eserleri çalıyor, başka bir selonda biz orta oyunu oynuyorduk. Meş huf kuklacı Mehmed Zeki çocukları eğ - lenâirirken, Hilmi Beyle Fuad Naci Bey bokkabaza çıkıyorlardı. Ben her tarsfa yetişiyordum. Kuklada Mehmed Zeki Beye yardım ediyor, orada işim bitince Yuüad Nsei Beyin yanıma koşarak hokka « baz yardaklığı yapıyordum. Haydi ora « dan Abdi Efendinin yanma, ortu oyunu oynamağa. Borazan Tevfik Hazır adı geçmişken size biraz da B>- #mzan Tevfiği anlatayım: Borazar, Tevfik tam maftasile san'atkâr ber adamdı, Meğdahlığı zarifleştirmiş, a- Mirangalaştırmıştı. Monoloğ söyliyecuği z2sman meşhur simokinini giy: hesablı jestler v aslına mutabık mimiklerle hi köyesini anlatmağa başlardı. Taklidi çk kuvvetli idi, Onun en çok ihtiyar bir ka dawn yanlış tram, binrek biletçi ve vatmanla kavga et Nea olur beni & vwmin sına götür, diye kocakarının taki aplığı hikâyesini beğeniler Br de büyük bir yangında bir türbenin boşaltılması monoloğu vardı. İk: törbe rdı. İki türbedar her şeyi dışarı çıkar - dikten sonra, biri sandukanm arkasını, biri de önüne gider, öylece sokağı çık lar. Mahalledeki kadınların feryâ bii sandukanın altındaki adamler: gür « müyorlar; evliya ayaklanmış sanarak: (Devamı 13 üncü sayfada)