21 Ocak 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İki ahbab KK, A, T P AÇ Dü ç Ka | L '& ARük L e A — BSON POSTA Ü -- çavuşlar : Engizisyon ve moda | — Kim o kendi kendine konu- A & lumü;üçîâhyan? Burada, benim hüküm hahl!iîği Yerlerde benden başka kim Engizie,, Fslıyabilir ki! Bazi, &nt « — Kah kah kah; güleyim İsnile hç Bibi kurunuvustanın bir as- ç t“'bağı Süşmek istiyen yirminci asır ."'M Cesareti varsa meydana çık- d | E“Rîzıw Ne o bu sözler bana mı idi? '::1 hüıbhîn' kr Tabif, sana sesin uzak- F Bönüyüş Sesi gibi şakıyor.. hele biraz — , Moga *Mimda konuş. t 4 En"'aelğım Senin yanında konuşmaktan , 4 mı sandlnç t $e SYön — Sen beni tanıyor musun? Pw acak olursa.,, epey gülümç ü O fakai Madim da deği ği at Üzerin eğil, kıyafetia gülünç, münçm _de biraz isliyecek olursam; Ü gene muhafaza eder amma Ur.. insanları bu kılığa sokar, -0 — Fazla cüretkârsın, fakat kim Olduğumu bir bilsen. €n benim kim olduğumu bir Fngi, Üen Sİzisyon e Modk“:v &i hiçbi h'lçbir aşadığım asırda ben- -B T şey yoktu. U asırda da benden kuvvetli Eng Yoktur ve olamaz. ıî:sîn. !.aıç:;;'B_u asırda kuvvet!li ola- hnd“da <M €nimle boy öçlüşemezsin! r &, aşallah, burnun pek Kafda- lanngmsyo'ı İRE b urık_' ai ların R'(]an âp , Kendimi tanıtmak için, ; Elîît Ufak bir misal söyliye- Vle avâğkmcm insanların ayak- bu ay Ş ablar geçirirdim ki, a- , .; kabılar içinde iker: bar- Yeteşi, d;faklnnmız kırılıyor. kur- | Moğ Ye yalvarırladı. S2 p B Gok: cüik - : *le hj Bülünç şeysin dostum, r ni İn Önür *trafına bak.. gel gel pence- h. * şu hhıaî'"' dü üh'd! 'mbeıı]m onları , *Yakkablar B€cenleri gördün mü? Se- n ayaklarına giy- A !'a "nisbeile herhaide *?al:kaı,: büyük ayaklıda ne ka- BBK Var, Bu yetişmemiş gi- tarafına da on beş san- 'îîsî-âkhm. Çektiği azabi ta- , ü lğ..] fakat bağırmaz, gü- v Shgi> yle istiyorum, Tekpa, YoN — İnsanları saçlarından di- “Mağıaç, Bağlar, Saatle K Arlap “Tce Öyle bırakırdım, ' ni sızlarlardı, aldırış — etmez- .;’ , Üa Dö — Sen hi Üç Cüliba, ğîlhîç_kadm berberi görme- Pn * bir gör, benim 'cadım- Oralara gelirler, — Tabit | ea ÖON sen, kollarından rla Sürükliye sürükliye ge- Tsun © Mo dl duır, Rit D Şie iptidat Ş m'du lli ğîtî:aı_oldugun, aklının ken;ıazı ben Yal_s elli! Bu asırda zorla i 9Yakla Eız arzu ederim. Onlar ? Piş tipiş gelirler ve o- — Siyah burnuzuna, siyah koko-| :*df Berçi seni gördüğüme mem- | Şenlere Bgiydirdiğin ayak- YAZAN : İSNET HULÜSİ rada, berber saçlarını ayrı ayrı demir- lere bağlar. Bu kâfi değilmiş gibi; demir- leri de kızdırır. Engizisyon — Bağırmazlar mı, çağır- mazlar mı; kurtarın, d'ı'ye yalvarmazlar mı? Moda — Güleceğim geliyor.. ne müna- sebet. «Aman biraz daha fazla dursun da daha kıvırcık olsun» diye bağırırlar. Fnsizisyon — Kıvırcik olsun diye mi bağırırlar? Moda — Evet, onların saçlarını kıvırt- rım. Engizisyon — Yani, Moda — Yani düzken parlak ve ipek kadar yumuşak olan saçlarını kıvırır, kı- vırtcık koyunun tüyüne benzetirim. Engizisyen — Ne olsa benim yaptık- larımı yapamazsın. Ben zamanımda kau- yü çıkrığına benzer C“mberler yapmış- tım Bu çemberleri insanların bo'lerine geçirir, kalımn karınlıyı incecik bir hale getirinciye kadar sıkıştırırdım. Aman © (hali görmeliydin, cölüyorum> diyenler mi istersiniz. «Yeter patladım» diyenler mi? Moda — Çok gerisin dostum, bunlar benim için hiçbir şey değil? Etrafına bak- man, gözünü açman kâfi!. Kadınlar, hat- tâ birçok erkekler bugün senin çembher dediğinin daha sıkısı ile bellerini sıkış- tırmışlardır ve bunu da benim bir işare- twımle kendi kendilerine istekle, arzu İle yapıvorlar, Dikkat etsene bir tek şiş ka- rınlı İnsana rastlıyor musun? Hakikatte| hemen hepsi karınlıdırlar.. fakat karınları çember içinde olduğu için böyle görü- nürler. Dahası da var: Bu karınları çem- berle, yani şimdiki ismile, korsa ile sıkış- |tırılmış olanlar bu halde iken yürürler, koşarlar, yemek yerler. ğım, ben senden kuvvetliyim. Şişman vüsudlüleri günlerce aç bırakıp, sıska- laştırır, iğne ipliğe döndürürdüm, Moda -— Zayıflık modadır, dediğim an- da dünya yüzünde bulunan bütün insan- lar günlerce yemek yemediler, su içme- diler. En mutena sofralara oturdukları halde eğızlarına birer lokma koymadan kalktılar ve öyle inceldiler ki, tasavvur edemezsin. Bana inanmıyorsan... Engizisvon — Sana inanıyorum, İna- nıyorum fakat... Hayır, hayır, hayır ka- bul etmiyorum. Ben senden zayıf ola- mam. Yaptıklarımı gözönüne getiriyo- rım... İnsanların yüzlerindeki, vücud!e- rindeki tüylerini, kaşlarını, kirpiklerini conbızlarla yolardım. Moda — Şu tüysüz insanlara, şu ince |kaşlı Kadınlara, şu bir tek kıl görünmi- yen kollara, göğüslere bak. Bunlar nasıl oldu? Tüyler kendi kendilerine mi dö- küldüler? Böyle şey olmaz değil mi? Be- nim emrimle onlar cımbızları ele aldılar ve teker teker tüylerini yoldular. Envgizisyon — Bazan kadın erkek bir kalabalığı karşıma alır. Onları bütün bir Tarındaki kumluklara koşuyorlar, Engizisron — Sana mağlüb elmıyaca-| . gece sabaha kadar zıplatırdım. Hele zıp lamıyan olsun., hele bir dakika biri dur - sun!.. Moda — Caz, dans kelimelerini duymar dın galiba. Zilli da - vülun tokmağını bir kere davula vurayımı, maz. Gündüzleri ak- şama kadar, geceleri sabaha kadar zıplar, gene zıplarlar. Engizisyon — Bü - tün bunlar birer iş: z hakikaten bü husus- larda benden kuvvetlisini kabul ediyo - rum. Moda — Demek galibiyet bende, pes değin!.. Engizisyon — Evet bunlara pes, fakat yar. ateş üstüne koyardım.. vücudleri kı- zardı. Kararırdı, yanardı. ora- larda cırıl çıplak kumlara yatıyorlar, vü- cudleri kızarıyor, su topluyor, kararıyor, yanıyor, : Engizisyon — Bir tane-daha kaldi. İn- sanların burunlarını kulaklarını keser- dim. ' Moda — Büyük burunlular, seve seve burunlarını kestiriyorlar. Büyük memeli kadınlar, memelerini kestirip küçültü- yorlar. Kalın bacaklı kadınlar bacakla- rını yontturuyorlar. Onlar da arzumla, emrimle yapılıyor. Engizisyon — Mağlübiyeti kabul et- tim, sen bendn çok, hem pek çok kuv- vetli imişsin! İsmet Hulüsi — Terzini beğendim, bana adresini verirsen, ben de ona bir manto dikti « reyim. — Bir şartla, sen benim adresimi ©- na vermiyesin.. Diktiği mantonun pü- / Yasını istemiye gelir de... Kardan sulh perisi — Bahara kadar dayanabileceğimi hiç ümid etmiyo- TumM, zıplamıyan insan kal- — Denizcilik Bahisleri — r'_'.'î FU * Sayfa 7 Denizi anlıyan ve anlamıyan devletler | İngilfere 1918 de donanmasının bir kısmını tahrib etmeseydi dünya bugünkü ıztırabları çekmeyecekti (“Son Posta ,, nın deniz işleri mütehassısı yazıyor ) daha bitmedi. İnsanları çırıl çıplak s0- Geçen hafta donanmaya iltihak etmiş olan ilk büyük Alman saffı harb gemisi «Şarnhorst» a kumanya taşıyan Alman bahriyelileri. 1914 te dünya gene bugünleri yaşamış, Moda — Yaz oldu mu, hava ısmdı mı zaman zaman vukua gelen sağanaklar, herkes şimdi plâj denilen deniz kenar- en nihayet Büyük Harb fırtmasını patlat |mıştı. Büyük küçük, âlim, cahil, herxes bu fırtımanın dünyaya, artık nihai bir sulh ve sükün getirceğini ümid etmişler ve sulhüş»bu tatlı ümidlerle beklemişler- di. Fakat Büyük Harbden henüz yirmi se ne geçtiği halde fırtınanın sükünete in- kılâb etmediği ve bilâkis daha ziyade şümüllendiğini görüyoruz. İlk bakışta içerisinde yaşadığımız buh- ranın daha ziyade karaları alâkadar etti- ği anlaşılıyor. İtalya toprak istiyor, Fran- sa vermiyor, Japonya arazi istiyor, Çin vermiyor, Almanya istiyor, Lehistan is- tiyor, Bulgaristan istiyor, hülâsa istiyor- lar, istiyorlar... Fakat meseleyi biraz ta- mik edersek dünyayı ilgillendiren deniz meselelerinin kara meselelerinden daha mühim olduğunu arilarız. Dünya iktısad devresini yaşamaktadır. Alelümum ma- kine, ve telsiz telgrafın tekâmülü inanıl- mıyacak neticeler doğurmuştur. Bu tekâ- mül denizlerin kıymetini milletlerin in- dinde pek ziyade arttırmıştır. Bu suretle büyük küçük, mali durumu müsaid, gay- ri müsaid, bütün devletler denize, deniz ticaretine, deniz kuvvetlerine daha fazla önem vermek mevkiinde kalmışlardır. Eski devirlerde Büyük Harbden evvel bu önemi anla- muş devlet yalnız bir tane idi: İngiltere... Barbarosun büyük sözleri Osmanlı im- paratorluğunun batıl kafasına bir türlü nüfuz edememişti. Bu sırada nirçok dev- hemmiyet vermediklerinden göçüp git- 'İ mişlerdi. İspanyanın küçülmesi, mukad- des Armadanın mahvından, Osmanlı mi- paratorluğunun göçmesi — donanmaların yanmasından, Bizansın inkırazı bu dev - letin de denize hâkim olamamasından ileri gelmiştir, Buna mukabil düne kadar denizlere ve dolayısile dünyaya hâkim olan İngiltere saltanat ve satvetini idarecilerinin zeki kavrayısına medyundur. İngiltere, bir a- da devleti olduğu için donanma yapma- mıştır; o dünyaya hâkim olmak için filo- lar hazırlamış, anlıyarak çarpışmış ve dünyanın tutamak noktalarını daha 18 ve 19 uncu asırlarda ele almıştır. Büyük Harbden evvelki nazariyeler O zamanlar İngiltereden başka denize ehemmiyet veren yok gibi idi. Bu muaz- zam deniz Gdevleti programlarını iyi ve sağlam bir esasa bağlamiştı. Diyordu ki: — Benim donanmam, benden sonra gelen iki kuvvetli devletin filolarını ye- necek kudrette olmalıdır. letler, daha yelken devrinde, denize e- Bu devlet, 1890 dan sonra, karşısında bir rakib buldu. Bu şuursuz bir Alman imparatorluğu idi. Kayzer tahta çıktığı günden itibaren donanma yapmağa baş- ladı. İlk yapılan Alman donanmasında bu şuursuzluk, aşikâr olarak, göze çar- par. Vakta ki büyük amiral Tirpiç A- man bahriye müsteşarı oldu; bu şuursuz hazırlık bir program çerçevesine girdi. Fakat ne yazık ki bu terakki ve tekâmül teknik sahadan sevk ve idare sahasına geçememişlir. O muazzam gemiler, filo- lar Büyük Harbde düşen fırsatlardan is- tifade edememişler, limanda kapalı kal- mışlardır. Sebeb: Ordu harbedecek, ka- zanacak ve ondan sonra da donanma sulh masasında iş görecekmiş... Bu nazariye haddi zatında, deniz sevk ve idaresinde, doğrudur. Donanmalar, kara kuvvetinin aksine olarak, harbaet- meden de siyaset üzerinde müessir olabi- lirler. Fakat bu nazariye coğrafi vaziye- ti müsaid olan devletlere tatbik edilebi- lir. Meselâ Büyük Haârbde Türk donan- masının mevcudiyeti Rusların Boğaz - lar mintakasına asker çıkarmasına mâni olmuştur. İstikbalde Türkiye denizlerde - ne kadar kuvvetli olursa, memleketin sulh içinde uzun zaman yaşaması o de- rece mümkün olacaktır. Fakat Almanya gibi denizden abluka edilmiş bir devletin, en kısa Zzamanda hapisten kurtulmak için denizlere atıl- masi lâzım gelirken bunun tam tersi bir yol takib etmesi bize Almanyanın aley- hine hüküm verdirir. Demek oluyor ki Almanya denizi anlamiış bir devlet deği!, bilâkis parasını körükörüne denizilere at-, mış bir devlet imiş... Bugünkü vaziyet Geçmişin bugüne tesiri nedir? İşte bu- gün, Büyük Harb, asırlardanberi, denizi bilmiyen devletlere bile donanmanın 'e- hemmiyetini öğretmiş bulunuyor. Şimdi bu vaziyeti tahlil edelim: Vaşington tahdidi teslihat konferansı- nın bir esası vardı: 5: 5: 3: 2:2. Kısaca bunun manası şu idi: Amerika, İngiltere ile beraberliğe malik olacak, gene Amerika Japonyadan, İngiltere de Fransa ve İtalyanın mecmu kuvvetlerin- den büyük birer filoya malik buluna- caklardı. İşte yukarıdaki adedlerle ifham editen muadelenin manası budur. Fakat bugün bu anlaşmanın hükmü kalmamış- tır. Bütün devletler bu hadleri aşmış. or- taya Almanya gibi bir devlet yeniden çıkmıştır. Herhalde GBüyük Harbden ev- velki İngilterenin üstünlük nazariyesi bugün tatbikatta mevkiini kaybetmiştir. Artık İngilterenin hedefi kendisinden sonra gelen iki kuvvetliye üstün olmak (Devamı 10 uncu sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: