| İ İ Â j v < z HO ah | | Ce 4 ; V| ; ? a ihga 5 Senler kn ya : İkala TMesele Rapı ”| ânün Franko İspanyasını, vukuundan 368 sene sonra, resmini pullara SON POSTA koyduracak kadar manasız ve gülünç bir gurura sürükleyen hâdisenin iç yüzü nedir? İnebahtı deniz muharebesi Sokullu Mehmed Paşa Venedik elçisine şöyle | demişti: “Sizden bir adayı "lmlkla Sakalımızı kolunuzu kesmiş olduk. Siz ise donanmamızı mahvederek ancak kesmiş bulundunuz. Kesilmiş bir kol yeniden meydana gelmez; fakat traş edilen sakal daha gür olarak çıkar! ,, ; "Son Posta,,nın tarihi bahisler muharr :îğ denizeıli.ği tarihinde belki cesareti nisbetinde müdebbir olmayan Ali Paşanın sebeb olduğu bir Inebahtı mağlübiyeti tr İ ki buçuk Yıldanberi güzel ve şen İs- nhep ';nyay, enkaz yığını ve mezarlık ha- larım yanakta olanların iki pul çıkardık- Bu Pun::m gazetelerinden öğreniyoruz. p“gand (_MOdem haçlı seferi» ne pro- h 8:! için basılmışlardır. «Modern makl'at *ri> de otoriter devletlerin de- harbdir devletlere açmak istedikleri * Möksadlarını haklı göstermek duik ı:münimi bahane tutuyorlar; şim- Man, A Men lâfta kalan bu kavgayı tam )n:lar_ * bütün dünyaya yaymak isti- ka tihet bizi alâkadar etmez; zira baş- hqı::ğnaıa'm iç işlerine karışmamak dam Prensiplerimizdendir. Kandıracak Sinler Ulünursa kandırmamazlık etme- İ t pulların üstünde niçin e;ı: Yapılmış olan bir harbdea bir anda o ha_rbde müttefik donanmaya um“lmş olan prensin resmi var- &rın üstüne başka resim kona- m&hîn Ydi? Hattâ başka resim konulsa laş ımdllnm daha açık anlatmış olmaz- mmı,ny di? Doğrusu komünizme karşı a- Gört İStenen mukaddes harble bundan lan h::ılî önce Türklere karşı açılmış o- İçin , ” #rasında münasebet bulabilmek Si kı Di a Ün> pulları tertib ve kabul e- sivri akıllı olmalıdır!. hakkındaki fikir ve müta- set Âj estirme ve kuvvetli şeklini b €minde» muharririmiz Selim 0 üeç Bayet güzel verdi. Biz yal- k deniz harbinin İspanyaya Yollara ne kadar şeref verdiğini, #deceği, ” Sonra ne kazandıklarını te'kık kaş Önce Mmuharebeyi kısaca, fa- €n i tek S'az:):ılî im noktalar üzerinde dura- Batı A, Turâkedenızın_ bütün devlet'eri 159 | aleyhine birleşiyorlar Tihda S€nelerinde batı Akdeniz kıyıla- leri ._rkl;lh_an bütün hıristiyan devlet- huyorh Srin aleyhine birleşmiş bulu- llzı.nn“h. Malta korsanları Nil nehri a- K Na ge dar sokuluyorlar; Suriye kı- hı. Adalaı-d “1'_181'; yağmalar yapıvorlar- Bayızttin d:'“mşıde ve bilhassa Mısır yo- d kima ü Vakit vakit Türk gemilerinin Üşm dıkları görülüyordu. Bu âh k rü?orlard:uanıan Kıbrıstan yardım gö- ee Tüm diknlear “Siyaşaş D K hiz, :ehî"h&n Tba Üzere Dlı devleti bunun önüne geç- Ve ord TIs adası üzerine bir do- den lldî gönderdi; burayı Vene- v pmedîk n kuvyvetli deniz devleti olan 3a da, :kleflâ başa çıkamıyordu. kleri yere sermek istiyordu. Uraya sığındıkları da olu- | Hırıstıyan devletlerini etrafında topladı; Türk donanmasını mahvetmek üzere bü- yük bir sefer hazırlandı. Böylelikle Kıh- rısın da intikamı alınacaktı. Sefere iştirak eden devletler şunlardı: İspanya, Papa, Malta, Sicilya, Napoli, Floransa, Venedik, Savva, Fransa... Venediğin gemileri (108), İspanyanın (70) hepsi 250 kadardı. Henüz yirmi beş yaşlavında olan Don Jan Dotriş başku- mandan tayin olundu. Mesinada toplan- dıktan sonra Preveze taraflarına doğru gelindi. O sırada irili ufaklı iki vüz elli gemi'den ibaret Türk donanması İnebahtı İimanından bulunuyordu, Müttefit — do- nanma körfeze doğru gelmeye başladı. Önde elli dört kadirga ve onların arka- sında da o devre göre pek büyük sayılan ve her biri üçer bin ton hacmince olan altı mavna vardı. Bunların — vazifesi Türk saflarının, kırılmadan müttefik do- nanmaya yaklaşmalarına engel olmaktı. Ali Paşanın hataları Türk başkumandanı olan Müezzinzade Al: Paşa bir meclis topladı. Kumandan- ların fikirlerini söyledi. Sol cenaha ku- manda eden Uluç Ali Paşa dedi ki: — Gemilerimiz altı aydanberi denizde- dir. Eksikleri çoktur. Buraya geldiğimiz zaman :se askerin bir kısmı, sefer dJönü- şüdür, diverek gemileri bırakmışlardır. Denizde düşmanla karşılaşmak doğru de- ğildir. Limanda kalmalıyız. Düşman bu- raya giremez, Fakat Müezzinzade Ali Paşa herhalde dövüşmek istiyordu: — Donanmada askerin eksikliği harb etmeye engel midir? Diye adetâ çıkıştı. Ona yaranmak isti- yenler de ayni fikirde bulundular. Uluç Ali Paşa hiç olmazsa harbi müm- kün olduğu kadar iyi yapmak istiyordu: — Öyile ıse kıyılardan açılâalım. Ergin denizde çarpışalım. Kıyıya yakın olur- sak biraz gözleri yılmış olanlar hemen gemileri bırakarak denize atlar ve sahile çıkarlar. Enginde olursak karaya çıkmak ümidi bulunmadığından ister istemez öl- düresiye dövüşürler. Dedi, Bu fikrini de kabul ettiremedi. | Harb başlıyor 15Tİ senesi Birinciteşrinin yedinci Pa- zar günü (*) Türk donanması limandan çıktı. Müttefik donanma ufuktaki Kör- izolari adalarının yanında toplanmıştı. Yalnız, bir kısmı henüz meydana çıkma- mıştı, bunun için Kaptan Paşa düşmanın hakikfi miktarını tayin edemedi, (*) Bazıları Cumartesi olduğunu ya- zarlar. iri Kadircan Kaflı yazıyor — | 3 Jakat ayni tarih yapraklarını süsliyen büyük zaferlerimizin bir tekinin eşini İspanyol tarihinde bulabilir miyiz? Öğlden sonra iki donanma karşılaştı. «Don Jan» Venedik Galcaslarını öne sür- dü. Müezzinzade Ali Paşa herkesten ön- ce ileri atıldı. Mavnaların aralarından geçerek dosdoğru Don Janın gemisine rampa etmek istiyordu. Uluç Paşa sol ce- naha kumanda ediyordu, Başkumanda- nın hareketini görünce bir aralık amiral gemisini son hızla sürerek ona yaklaştı: Mavnaların aralarından geçmek doğru değildir. Top ateşi sizi harâb eder. Cenah- lardan hücum etmelidir! Dedi. Fakat Müezzinzade Ali Paşa bu makul sözlere şu cevabı verdi: — Ben Osmanlı donanması kaçtı, de- melerini kabul edemem. Ş Kuru sıkı top atarak düşman amiralini selâmladı. Önun da bu şekilde cevab ver- mesi ıcab ederken Don Janın gemisinden büyük bi gülle atıldı, Mavnaların aralarından geçerken müt- hiş top ateşi altında kalınmıştı. Türk ge- milerinin güvertelerinde birçok yaralı ve ölü görülüyordu. Yıkılan direkler, par- çalanan toplar da vardı. Buna Tağmen Türk yiğitler: düşman saflarını yardılar; Don Janın gemisine rampa ettiler. Üç Türk ve üç İspanyol gemisi birbirine kan- caladılar, Ali Paşanın plâni düşman baş- kumandanını yakalıyarak öldürmek ve harbe böylece nihayet vermekti. Deniz üstündeki kara harbi iki saat kadar sür- dü; İspanyol amiral gemisinin Türk de- nizcilerinin ellerine düşmesine kaldığı zamanlar oldu. Fakat bu kargaşa- lıkta bir kurşun Ali Paşaya isabet etti; ağır yaralı olarak yere serdi. Saldıran İspaniyollar onun başını kestiles ve ge- minin seren cundasına astılar, Bunu gö- ren Türklerin manevi kuvvetleri kırıldı. Sağ cenahtaki Şoluh Mehmed de vü- rulmüştu. Bir kısım gemiler Uluç Paşa- nin tahmin ettiği gibi kendilerini karaya atmışlardı. Yalnız sol cenah kumandanı Uluç Ali Paşa Jan Anderya Dorya kumandasında- ki 54 Venedik kadirgasını çok ustalıklı bir manevra ile şaşırtmış, dağıtmış ve mMmerkeze yardıma koşmuştu. Birçok ge- mileri batırdığı gibi Maltalılarla Vene- diklilerden on beş kadirgayı esir etmişti. Hattâ Mesina amiralinin başını kendi elile kesmişti. Fakat gerek merkezin ve gerek sağ cenahın bozulmuş olduğunu görünce artık tek başına harbe devam etmekten bir fayda yoktu. Bunun için kumandasındaki kırk kadirga ile engin- lere açıklı. Harbin neticesi Osmanlı tarihçilerinin «Sıngın donan- ma gseleri» diye de andıkları bu harbde (Devamı 10 uncu sayfada) ramak | Karagöz Seyrettim Yazan: Nusret Dün akşam Kara - göz seyrettim. Evet, dün akşam ek 5 seriyetini küçük ço - cuklar teşkil eden bü yücek bir kalabalık içinde bu eski ve se- vimli dostumla çok z & uzun süren bir ayrı « / lıktan sonra tekrar kavuştuk. — Sesi, — kulaklarıma damlayan sihirli bir madde gibi tesir ei« ti. kafamın için - deki âlemi sisledi; beni kaldırdi on beş yıl geriye savur - du. Çocukluğumu - ha- tırlıyarak, çocukla - şarak ve çocuklara hâs bir eğlence te - lâkki edilen bu mil« KU Şehremini Halkevinin salonunda çocuklar ekseriyeti — teşkil ediyorlardı amma delikanlılar, rujlu, ojeli genç kızlar, ihtiyarlar da az değildi " Safa Coşkun w a - ( © & Ğ — KA RAL B temaşamızi gö - * zümde büyülterek seyrettim. Şehremini Halkevi güzel bir karar vermiş.. bundan sonra her Çarşamba akşamı bu orijinal temaşamızı ihya maksadile Karagöz oynatacakmış. Salona giterken iki taraflı bir korku içimi dolduruyordu. Karagözü seyirci- siz bulmak bir, ikincisi de toplanabilen seyircinin yarı yolda Karagöze olan a- lâkasının nefesinin kesilmesi.. Çok şükür korktuğum başıma gelme- di. «Şeyh Küşteri — meydanında» boy gösteren göslermeliğin önünde dikkat- li bir kalabalık vardı. Kalabalığın key- fiyeti kemmiyetinden çok keyfimi getir di. Çocuklar ekseriyeti teşkil ediyor - du amma, delikanlılar, rujlu, öjeli; se- nelik permenantlı, Danyel Daryö, Gre- ta Garbo kılıklı #enç kızlar, torununu alıp gelmiş çarşaflı hanıminineler, ki - bar tavırlı bayanlar, münevver kimse- ler de az değildi. Karagöz aynatılan yerin — kendine mahsus bir dekoru bir havası vardır. Bu doktoru. kokuyu çok gerilerde bı- rakmış olmama rağmen busün dîpçlirl ve taptaze hissediyorum. Bir Halkevi salonunda ayni şeyi görmeğe — kalkis - mak, yahud istemek de fazla bir istek olur. Maamafih «Karatöz» ün samimiyeti salona sinmemiş değil!, Karagöz oyna - tacak zatın biraz gecikmesi dört gözle beklediğim protestoya vesile teşkil et - ti. Miniminiler nereden bunu: — Baslayalım mı, başlayalım mı, Ka- rasözün evini tasşlavalım mı? Diye tepinmese başladılar. Çocuklaşarak seyrettiğimi söylemiş - tim. Ayvaklarım gayri ihtiyart tempoya | istirak etti. Oooh, ayaklarım yere de - ğil de, mazinin kafasına vuruyor sanki. «Niçin ihmal ettiniz, — yaşatmadınız Karagözü?» diye. : Derken, perdenin önüne Karagözü oynatacak olan zat, Şinasi Okur çıktı. — Gecen hafta, dedi.. size Karasö - zün tarihçesinden bahsetmiştim. Bu hafta da size Karagsöz hakkında biraz daha malümat vereceğim. Güzel bir düşünüş: — Karagözü deve veya sğir derisi olarak değil de, haki- ki hüviyetile halka tanıtmak faydalı - dir.. Vakıa Karagözcünün konferansı Ka- ragözü kadar kuvvetli — değildi amma, gene hiç olmazsa dinleyenler Karagö- zü Nurullah Ataçtan daha iyi tanıdı - lar. Şinasi Okur içeri çekildikten sonra göstermelik ekış kış» sadaları arasın - da ortadan kayboldu. Yanık bir perde gazeli işitildi. Karagözün yârı vefakârı Hacivadl tesrif ediyordu. O romatizma- lı belini alamıyarak perdede gözükün - ce salonda neş'eli mırıltılar yükseldi, öğrenmişler cukların değil, büyüklerin de anlama: dığı bir elfazla konuşmağa başladı: perdesi Hacivad semaisine devam — ediyor; Derken Karagöz — ışgırlağı sallanarak perdenin üst zaviyesinden refiki dem « güzarına sesleniyor: Vay efendim vay,., O ne alkış, o ne kahkaha.. Durün daş ha Karagözcük bir şey söylemedi. Memnunum.. yeni nesil Karagözü be- nimsiyor. Arkamdaki genç kız henüzt — Aman bu da çekilir mi! Nerede Şarl Boye! demedi. Oyun, «Karagözün eşek — olması»,., Kendisine vüz vermediği — için annesi büyücü olan sevgilisi tarafından aca « yib bir hale konuluyor. n Genç kızlarda bir iç çekiş.. Sinemanın yadigârı.. — ÂAçşk insanı ne yapıyor? Kadın, sevgilisini çirkinleşmiş gö - Tünce dayanamıyor, — annesine tekral yalvarıyor, onu eski haline getirtiyor, Buna mukabil de Rezaki Bey — ka « dının aşkını ve davetini kabul ediyor, arkamda aksülâmel: — Öno. ne müptezel erkek., kendisi - ne fenalık yapan kadının aşkını kabul ediyor. — Kuzumn hanımanne sizin zamanı» nızdaki aşklar böyle miydi? Gurur yol muydu hiç?.. Hacivad okuüyor: Ben sana demedim mi sevme dokun yâr Sekizde vefa dokuzda cefa bunda bi iş va) Arkadaşım kulağıma eğiliyor: — Eskiden de âşıklar şimdiki gib maymun iştihalı imiş. Baksana Haci : vad bile sekize kadar vefa buluyor. Karagsöz sonuna kadar ayni alâka ve zevkle seyredildi. Alkışlandı. Ben de Şehremini Halkevinin bu te şebbüsünü alkışlıyor, size de seyretme nizi tavsiye ediyorum. Nusret Safa Coşkun Bir tramvay arabası tutuştu 181 numaralı (Fatih - Taksim) tramvay arabası dün sabah Fatihte içinde yolcu bulunduğu halde manevra yaparken, tramvay arabasının bozukluğu yüzünden birdenbire gelen kuvvetli bir cereyanın tesirile arş tutuşmuş ve arabanın üst kıs« mı yanmağa başlamış ise de sirayetine meydan verilmeden söndürülmüştür, Bir yumurtacının paltcsu çalındı Çarsıkapıda küçük Yolgeçen hanında yumurtacı Kenan zabıtaya müracaat © « derek Ömer adında biri tarafından 'pal - tosunun çalındığını iddia etmiştir. Suçlu Çocuklar ellerini çırptılar. Hacivad ço- yakalanarak tahkikata başlanmıştır Nakşi sım'un remzeder hüsnünde rüyet — | Bir hacei hükmü ezeldendir. hakikat —