20 Ocak 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

20 Ocak 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Eski Şehremini operatör Cemi SON POSTA Topuzlunun hatıraları (C Eski Şehremini operatör Cemil Topuzlunun hatıraları —) Abdülhamid devrine aid feci ve gülünç bir hatıra Ameliyat yaptık, fakat Nafia Nazırı Mahmud Celâleddin Paşayı kurtarmak mümkün olmadı. Adamcağız öldü ve biz de, içimizdeki Musevi arkadaşın tavsiyesile, Paşanın adamları tarafından öldürülmemek için konaktan gizlice kaçtık Cemil Topuzlu: ! - Tib Fakültesi reisi olduğum zaman| merkez binasını, teşrihhaneyi, bütün lâ-| brratuvarları, hastaneleri, hattâ hebatat bahçesini bile bir yere toplamıştım. Bilâ- hare icra roevkiine koymak istediğim program da şu idi: ânında bize teslim edi- len hastans pavyonlarının adedini - ki| muktarı o zaman 3 ve yatakları 40 ile 50 arasında idi - 12 ye çıkartacak idim. Bu suretle yataklar (800) e baliğ olacaktı Muvakksten merkez binasının üst ka- tında hulunan hastaları oraya taşıyacak idim, Gene merkez binasının hemen he- men yarısını işgal eden askeri tıb tale- beleri hastanelerimiz civarındak, aske. ytar mektebine naklettirecek idim. Böylece boşalacak olan o kısmı lâbora- tuvarlara tahsis eyliyecektim. Hattü 800 hasta yatağını az buluyor- dum, Harbiye nezaretinden Haydarpaşa askeri kastan istiyecektim. O da eli- me geçerse, mümkün mertebe modem b'e ale sokarak 600 yataklı bir hastane yapacak idim. O zaman, Mb Fakültesi hastanelerinin yatak adedi (1400) e çık- mış bulunacaktı. Fakat evvelce anlattığım sebebler yü- zünden istifa edince, memlekete müfid olmak, memleketteki tıb varlığım yük- selimek gayretine matuf bulunan bu © meller maalesef tahakkuk edemedi. Va- k'â Abdülhamid TI devrinde dedikodu, vesvese ve hafiyeliğe kurban ola n Meşrutiyetin nit adesesi. mesrutiyetten sonra tâmamen o! Müs halde kalı denilemez. çök zamanlar tedr'ç kald lamıyor. İşte, meşrutiyetin sonra görüleğe! lar bariz birer misali olsa gerek Size, Abdülhamid T muhit. nasıl bir b raki tababet kin, tekâmül ami rinden ln dı. Rânânm yanına sokuldu ellerinden *utup minderin üzerine çek- ti, oturttu: — Nerelerdesin, vefasız? Haksız bir ifhanv ihtiva eden bu hi- tab, genç kadın: ikaza, &tenbihe kâfi geldi. Utancından kızardıkça cazibesi artan taze yüzünü Mollaya doğru çe - #irdi, âhu gözlerinin sitem dolu bakış- »arile orm süzdü.. — Ben mi, vefasız?. Bana mı söylü - yorsun?, demek istiyordu. Mo'la haksızlığını anladı. o Râninm fki elini birden tuttu, o güzel vöcudü kendine doğru çekti, kadının temiz ve ıhk nefesini, kendi dudaklarınm hiza- sında duyuyordu... — Arkandan çok gözyaşı döktüm, Rânâ! dedi. Rânânın ağzından ilk söz, bir fısıltı halinde çıktı: — Öyle imiş. Teessürünüze bilmiye- rek sehab olmüşüm.. affedersiniz! — Sen beni hiç andın mı?. Hatırla dın mı beri? — Süküt ikrardan gelirmiş. Demek ki sen de beni, benim seni özlediğim gibi özledin.. öyle mi? — Neden susuyorsun, Rânâ? Bir tek kelimen beni ihva edecek, Bunu takdir etmiyor musun? — Ne söyliyeyim? — Bir tek söz!, Bana karnı vefakâr - ığını tevid edecek bir tek kelime!, Rânâ durdu.. durdu.. sonra, birden - bire gerive çekilerek: — Beni bü kadar seviyordunuz da, köpek pibi ne diye evinizden dışarıya attınız? diye sordu. Molla, höyle itirazların (o karşısında puslayı sasıracak adamlardan değildi. İçini çekti; elinde tuttuğu enfiye men - d sözlerine götürerek güya bir yaş sildi, ve" — Ah, güzelim, ahi. dedi. İnsan de-| : Arab İzzet Paşa ve eğlenceli bir hatıramı - haddi zatında ölüme taallüku yüzünden feci olsa bile - anlatacağım. O devrin nafıa bazırı Mahmud Celâ- leddin Paşa oldukça yaşlı ve hasta bir a- dam idi. Zavallı, nihayet yatağa düşmüş. tü, Hünkârın iradesile, bir sabal,, Çifte- havuzlardaki Köşkilmden hemen Yıldıza gittim. Padişah, paşayı muayeneden ge- çirmemizi söyledi. O devrin meşhur he- kimlerinder doktor Horasancıyan ve hir vi ile beraber Mahmud Celâleddin nın konağına geldik. Musyene s0- Paş -İnunda şuna karar verdik: Hastayı kur. tarmak imkânı yoktur. Pek zayıf bir ih- timal ile, belki ameliyat yaparsak yebilir. Fakat, hasta, smeliyat yapılma. dığı takdirde muhakkak surette ölüme mahküm olduğu cihetle, bir kere de o- perasyon Vasıtasile onun talihini nilen zayıf mahlük, kendi mukaddera - tma hâkim olsa, sen bugün sade gönlü - mün sultanı değil, hayatımın da ebedi ve müstakil arkada. $ı, evimin hanımı o- lurdun. Neyleyim ki sana çok geç rast - ladım, Aile vaziye « tim, mevklimin ica- bi ve bence saçma sapan, fakat başka - larınca vahibürrla - ye bir takım şartlar, senin, canımdan ko- parcasına evden w zaklaşmana göz yum maklığımı intaç ey - ledi.. amma, sen sa- nıvor musun ki, be- nim taze fidanım, konaktan çıkmanla, gönlümdeki omevkiini de kaybettin? (Aslaf, A'lahü azimüşşen şahidimdir ki, bir tek dakika seni sevmekten, düşün mekten fariğ olmadım, Bu sözleri söylerken, bazan Rânânm ensesine kadar sokuluyor, o kulağının İ dibinde, kadın, onuri sıcak nefesini du- yun heyecanlanıyordu. Bu ana kadar, kendisinin başkasına bağlı bulunduğu arada bir hatırına ge- lerek, benliğinin uzak bir köşesinde en- gin bir sızıltı duyuyordu. Mollanın ne- vazişleri arttıkça o öteki bağ (gevşedi, silindi, o engin sızıltı da büsbütün din- di. Şimdi artık Rânâ, hayatının tek aş - | mekte hiçbir mahzur yoktur. Ömrü varsa yaşar. Bu Karardan sonra Mahmud Celâled- din Paşayı bayılttık. Üç doktor birlikte çalışarak ameli; yaptık. Doktor IHo- rasancıyan hastanın yanında kaldı. Mu- sevi arkadaşım ile beraber ben de yanda-| ki odada beklemeğe koyuldum. Az Horasanciyan telâşla yanımıza Bana: «— Aman Paşa, hafıa nazırı ölmek ü- zere'» Dedi, Hemen yerimizden kalktığımız gibi içeri koştuk. Birkaç dakika sofira da Horasancıyanın verdiği kara haber ta- hakkuk etti. Ben de, Abdülhamid II ye vereceğimiz cevabı nra geldi Fakat, Musevi arkadaşımız, bize daha| yakın bir tehlikeyi işaret etti yapışarak: «— Paşa. Paşa, dedi, biz burada çok durmıyalım. Me, le o ağası, efendilerin Tarsa «doktorlar, paşamızı öl fikrile, bizi pırasa gibi doğramaya kal. karlar! İyisi mi, buradan bir yolunu bu- İup vavasça sıvışalım!, Cahil Obir muhitte O bulunduğumuz için, ölünün çenesini bağlamalarımı dabi tembih edemeden kaçmağa karar verdik. Yavaşça aşağı ir ev sahibinden kaçan hırsızlar sokağa kapağı dar attık Kapıdaki çavuşa da, çaresiz: «— Tekrar geleceğiz!. yalanını kıyır. dik Doğruca Yıldıza gittim. Hacı Ali Pa - şının odasını girdim, Meksadım, paşanın löldüğünü hünkâra söyl rica et- mekti den de, bu vesveseli adama (Abdülhamid TI ye) meseleyi nasıl anla- tacağız diyor, kuruntulanıp duruyordum. (Devama 10 uncu sayfada) Yazan: Sabih Alaçam Koluma Son Posta'nın Romanı :26 .ne baygın bakışın var, Sami Molla yerinden kımıl dadı, Rânânin yanına sokuldu kı ile, o aşkın eşsiz hazzı ile sorhoştu. Başını sevgilisinin göğsüne (dayadı. gözlerini bir cennet hayalinin üzerine kapadı.. kendini bıraktı.. —3i— Muayyen günlerde, Seniyenin evin- de buluşuyor, unutulmaz anlar yaşı - yorlardı. Râni kocasından da, ilk bir öz evlâd gibi bağlandığı Hürmüz - nmeğe başladim. | «İde ikame | Garib ve meraklı şeyler Karısının ta cesedile yaşayan adam Yeni Zelanda mahkemesi, cesedi evinde muhafaza eyliyebileceği kararını Anlatacağımız vak'a çok garib sayı- lırsa da garabeti nisbetinde doğrudur. Nâorne adındaki Macrili evinde, ka- rısmın tahnit edilmiş cesedini muha - faza eyliyebilmek için mahkemeden i lâm almıştır. Bu Kararı veren «Yeni Zelanda» da Christchurch şehri mah- kemesidir, Orada Naorne, pek büyük bir şöh - reti harz hir adamdır, Srk giyinir, Har- bi Umumiye İngiliz ordusu safları ara- sında rak etmis, harb madaivası ve Militarv Cross nişanlarile taltif edil « miştir. Maori centilmeni Naorne. İngiliz ordusunun en yaman süvari z4billerinden biridir, Avustral- yada hireck at varışlarında birinelliği kazanmısır. Mikermel “polo oynar. Tahsili yüksek değildir. 'Tam bir cen » tilmen olmakla beraher kabilesinin ört ve Adetlerine çok bağlıdır. 54 va- şındadır. Öhriştebureh'un kırk mil ka- dar &* ptüs ormanı için eylemektedi de, bi Evde uyüyan bir kadın... Naome çok zensindir. Bundan bir - ç sene evvel sahib bulunduğu ara - ziyi satarak zensin olmuş, ve sevgili karısile evine çekilerek hiç kimseyi kabul etmemie başlamıştır, Herkesle sikisikıya görüşen ve herkesin büvük takdirlerini kazanmış olan bu adamın böyle birdenbire bir kenara çekilmesi pek büyük dedikoduları mucib olmuş- tur. Günün b çok sevdiği Naorne'nin eski ove » arkadaşlarından İn - giliz vüzba; D. 0. Brakehurst, bir- denbire onun evine gitmiştir, M arkadaşına bir sürpriz yapmaktır kat arkadaşımın kapısı önüne gel ni görünce Naorns onu kovmuştur. Arkadaşının bu sebebsiz hiddeti Brakehurst'un helerini davet et - miş, polise meseleyi bildirmiştir. Gü lerini görmekte de- vam ediyordu. Hür- müze gene eskisi gis bi bakılıyor, yiyece- ği, içeceği vaktinde veriliyor, fakat ço - cuk eski alâkayı, es ki şefkati artık gör müyordu. Osman e - fendi de, karısında sezdiği (değişikliğe rağmen, gerek ken - di bakımında, gerek evin tertibinde bir aksaklık müşahede etmiyordu. Rânâ- nım durgunluğunu herhangi bir maddi rahatsızlığa hamle derek bir iki defa istizaha kalkışmış - tı. Aldığı cevablar kendisini tatmin etmemekle © beraber, daha fazla deşmeğe lüzum görmedi. Ve eskiden kapı dışarı ayak atmazken, son zamanlarda sık sık sokağa çıkan Rânâ- nn huyundaki bu tebeddülde hiç bir kötülük tevehhüm etmedi. Esasen onu, her seferinde, hasta kapı yoldaşını yok- lamağa gidiyor sanıyordu. zamanlar) Vakıa, mahallede, Rânânn böyle haf jtada iki defa öğle üzeri evinden çıkıp den de manen uzaklaşmış, ve nihayet|ta, akşem ezanında dönmesi, dedikodu tamamile kopmuştu. Evi, barkı gözün. de yoktu. Molla ile buluşacakları gün kumkumalermm dillerini çözmüştü. — Hamamemınki mi?, Sürtüğün bi- ve saatleri iple çekiyor, iki mülâkat a-|ri! diyorlardı. rasında geçen zamanlarda sersem gibi, meczub gibi yaşıyordu. İnsiyaki bir hareketle evinin hizmet Ancak, hiç kimsenin aklma, onun &- şığını bulmağa gittiği gelmiyordu. Za- ten, kıyafet itiberile fevkalâde müed - hnit edilmi$ suçluyu muhakeme e nün birinde Naorne'nin evinde iyat yapmışlar, birşey buli dır. Yalnız bir köşede güzel e nm uyumakta olduğunu görül” — Uyuyor! Uyandırmayınız! yi Naome'nin bu istirhamlarınf se aldırmamış ve kadını yaziyi se aldırmamış ve kadının vaziyeti Tahnit edilmiş kadın.» Nihayet bütün mesele meydsni mıştır. Kadın ölüdür ve tahnit tir! Nanrne karısının bir sene eri fat eylemiş olduğunu, kendisini sevd'Zinden onu gömdürmedillği nit ettirdiğini, hayatının kalan rini onunla birlikte geçirmek olduğunu söylemiştir. yi Naorne, | ay hapis yatmış, tit hareketinin kendi dinine uyduğülğği kimseye hesab vermek meci a de bulümmadığınt söylemiş, beraet kararı almıştır. «e. Mahkeme, karısının cesedini € gi de muh eylemesine, “ği kimseye göstermemesine karaf tir. ö € a * Dişleri söküldükten sonfi görmeğe başlıyan Ami”, Amerikaaa Texasta Borger çücük bir şehir vardır, Bu şehirde eden yetmiş dörtlük Joe Lovat PET o det evvel tam manasile âma yi Göz doktorlarının hepsini dolaşmif gi ei almamış ve talihine nihayet Kal ii, şiddetli diş ağrısına tutulmuş V9 bir dişçiye gitmiştir. Dişçi onuğ çekmiş, dişleri çekilir çekilmez J08 birdenbire görmeğe başlamıştır: hiç birinden sadre şifa verecek karar vermiştir, İhtiyar günün > v) dişinden başka üç aded sağlam ükemvrel surette yazıp ol Ki dep, kapah geziyor, oy bakıyordu, Böyle bir gidişi raak için insafsiz ve suiniyet mak gerekti, gesi Böylere, günler, aksamadan a du. Ve Sami Molla ile Rânânm“© aşakaları bulutsuz, pürüzsüz si dip gidiyordu. Günün birinde ufacık bir yasi kaldı ber şeyi meydana çıkarsefi fi oldu. Rânâ, Seniyenin evine ge : çin, alelüsul Tavukpazarında * paytona biniyordu. Ve gene, ayni ba onu, aksam üzeri (oAğayol başına getirip orada, o boş bif hizasında bırakıveriyordu. İşte biz defasında, nasılsa; tüik; imamı: karısı kendisi lamış, bakmış, tanımış, fakat , tesadüfün farkında bile olman g i aksam, komşulardan Kiğgfe ıcının evine O! # len imammki, birdenbire, di şer gibi MUŞtU? i | — Dün, nereden geliyordu” bulundli İ hanımcığım? Bu sualin neye mebni bilmiyen Rânâ. dilinin anak Yag gu yalanı er tabi! tavrile te # — Kanı yoldaşlarımdan biri yes” , onu yoklamağa #itti idim.. # — Allah versin! Gözümüz yok ma, zengin adamın karısı olmak # — Neden icab etti, şi lamak zengin harcı mı? — Yok, sanki.. paytonlardâ sunuz, maşallah da, Genç kadın birdenbire, olani. ın baş'na çıktığını hissetti, nız sokakta y çeyrek verip, Sultanahmedâ” tona bindim. İlâhi, kardeş! sed ettiğin ş0y7! tara

Bu sayıdan diğer sayfalar: