Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
R kiğ ' | k'e T[yy Iı :_"Etlea?' fs_t'îcvabı büyük bir ma- CP b *rlarn g Üyordu. Resmen ifade- — Pi hey&a Isında hissettiğim kor- CDSi hu yaçndan taş kesildiğim halde, - Ft l iıhlr büğ,î—,îtk çehreli sefil çocuk, be- ŞA ığ;tif_—vab İ Bibi söyletiyordu. İ Ki .baâun ;îm!ten sonra Tayyare, ağır Sile; İad:. Ciddt bir feylesof > İşte Yankesici | aa'ık&h * İnsanın buna canı sıkılır. ÖE G A hesab iş OBteka Aktan Mna ma olarak deliğe Di .dmt Vensin ki, bir şey yoktur... Be - ÜL. br Meselede seni alâkadar g| ğlllumâ’ Yok. Bir kaç güne kadar Blta ' N *:.;d'ğh'u ben lede, hiç bir alâkam ol -| b *mğ; kadar ğ: biliyordum. Ve bir kaç | ı ediy serbest bırakılacağımı | Ve :"ü'ecai% Fakat benim için dü-. z kjmîıhîıbh cihet vardı. Hiç k Nnayet meselesinden, Mhl. ';hyhkh yakasını kurtaramı- hîfm hapis yattığı müddet N Na *&'eoekh. olacaktım?. Ne yiye- Ve nerede yatacaktım?, | N ÜD nar Nü î :î“ Tah’îî Vaziyeti izah ettiğim za- Vei W gn hafifce gülümsedi. Gene | ıq Ala feylesot tavrı fle: '& ı’llln.m"“'-mlu. onun da bir ça- İ Sttim, leri, ümldsiz bir teselli te- Derin derin içimi çekerek: Anneme gitmek ümidi de İ h. sonra, ne yapabili- Ü İ S d | D e  :'“en?_z_ ğ"den öörendik? Birbiri -| © Pgnb&"&k kak kaldırımları, insanın C) üi TPocasıdır. Herşey, orada öğ- Ö K her v Şeye Üetiği IN Kİ îâmlğ[n': beni nasıl bir calısmaya , "i e z Tâyiktle anlıyamamıştım. n Si n:“hul' kaldım: &n lün H Börürsünüz??. . İe,,ı::'flm Birdenbire cevab vermedi. V Ha E!ıl,:sm“m kolayca fâşetmek is- ; * İle Sİbi kacamaklı bir tavır ve Pa Biza “&b verdi: | Pq;ıh* k;d:mke“d diyorlar... Bu ta- B Pak'm ? doğrudur, bunu bilmiyo- 'h!ı::î&“la bana sorarlarsa.. biz. sade- Ş Rbu,;m _dî:nf;etmden istifade et - , Te ' h;; ü Darsınız?, y Whhblhk yerlerde gezeriz, b Ş:ğ)*l'q Saati, kıymetli tabakası x_;:ıı.,lbqı“'k'l'! düşeriz. O kalaba- . , SAVUŞUuUVeTİiTİZ. l !i% w İşi... Nitekim, evvel- 4 x.h"'*m Sebindeki para cüzdanı- ğ aklım ermekle bera- .M anlrvamadıdım şeyler de lâ Tammin, ne demek Ş V . Byaş S Başka bir işe girin. n ÂC1 acı güldü. N%mîi mECct. Biz, (sabıkalı)yız. Bi- “îfl"—% iş değil, selâm bile ! ’ĞM&M sözünü kesti, ' %&% kapısı açılmış.. içeriye Simiay Alar, bereler içinde bir hati İ â::“kı". derhal yeni mev- Ş u hıı almışlar: Z çocuklar Yazan: ZİYA ŞAKİİI arasındr Tayyare hafif çe gülümsedi. Sarı Vasıı, aaeta sersemlemiş bir hal- de idi. Boğuk ve titrek bir sesle cevab verdi: — Bıiırakın canım.. çok dayak yedim. Tayyare, derhal yumruğunu dizine dayadı. tavır aldı. — Sarı Vasil!.. Buraya gel, Diye bağırdı. Vasil, bu emre itaat etti. Etrafında öteki çocuklar olduğu halde, yanımıza geldi. Tayyare, kaşlarını çatmıştı. Büyük bir ciddiyetle onu isticvaba başlamıştı. — Ne oldu? — Yakalandım. — Nerede?, — Karaköyde. — Yalnız ru idin? — Evet. — Nasıl oldu? — Bir adam, Eminönünde sarrafa pa- ra bozdurdu. Cantası, oldukça dolgun- du. Pesine düştüm. Yavaş yavas yanı- na sokuldum. Tramvaya bindi. Ben de arkasından girdim, Kalabalıkta, önüne geçtim. Köprüyü geçerken, işe başla - dım. Yavaş yavaş elimi cebine daldır- dım. Cantayı iki parmağımla yakala - dım. Hissettirmeden çektim, aldım. Tam Karaköyün kösesine gelir selmez, usulcacık sıvıştım. Tramvaydan atlıya- caktım... Fakat, aksi tesadüf. Tramva- yın sahanlığında karşılaştığım bir sivil memuür beni tanıdı. Dik dik yüzüme bakmıya başladı. Onun bu bakışları Oturduğu yerde, âmirane bir| karşısmda kendimi idare edemedim. lDerhal atlayıp kaçmak istedim. Ar - kamdan memüur da atladı. Domuz so- kağının başında, ensemden yakaladı. Tayyare, bu sözleri büyük bir dik - katle dinledi. Sonra, acı acı gülerek. — Öh olsun.. yakalanmayı haketmiş- sin. Dedi. Şimdi bütün nazarlar, bu küçük yaş- taki tecrübeli yankesicive çevrilmişti. Tayyare, Sarı Vasili şöylece tenkide girişti, — İşe, yalnız çıktığın için hata et - mişsin. Yanımna, bir yardımcı alacaktın. Çantayı asırır aşırmaz, derhal onu sa- vacaktın. Bir müddet sonra da arka- sından sen atlıyacaktın... Sonra, me - müuru gördüğün zaman, kat'iyen telâs etmiverektin. Tramvaydan atlamıya , lüzum Görmiyerek, istasyona kadar bekliyerektin... Daha sonra, yakalana - cağını aklın keser kesmez, usullacık cantavı .cebinden cıkararak yanındaki- lerden birinin ceketinin cebine bırakı- verecektin. (Arkası var) |Pevlet Demiryolları ve limanları işletmesi Muhammen bedeli 4000 lira olan 5000 Umum idaresi ilân!arı metre mikâbı oksijen 26/1/939 Perşem- be günü saat (10,30) on buçukta Haydarpaşada gar binasındaki komisyon tara- fından açık eksiltme usulü ile satın alın acaktır. kat teminatlarile birlikte eksilrme günü lâzımdır. saatine kadar komisyona müracaatları Bu işe aid şartnameler Haydarpaşsşada gar binasındaki komisyon tarafından parasız olarak dağıtılmaktadır. (185) Muhammen bedeli 335.000 lira olan yetmiş yedi kalem muhtelif bakır ve pi- rinç malzeme 3/3/1939 Cuma günü saat İdare binasında satın alınacaktır. 15.30 da kapalı zarf usulü ile Ankara'da Bu 1şe girmek istiyenlerin 17150 liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini ayni gün saat 14,30 a kadar Komisyon Reıs!'ğine vermeleri lâzımdır. Şartnameler 1675 kuruşa Ankata ve Haydarpaşa veznelerinde sâatılmaktadır. (228) KENDİR ve KETEN SANAYii Türk Anonim şirketi İdare meclisinin 14/1/939 tprifhli nelik umumi heyetinin sureti adiyede Meclisi idaresinden: içtimaında şirketimiz ortaklarının se- içtimaa daveti karar altına alınmıştır. Ticaret kanununun 361 inci ve dahili nizamnameş_inin 49 uncu maddesine tevfikan 14 Şubat 1939 tarihine müsadif Salı gün_u saat _14 tg Galatadaki Manhavm hanının 3 üncü katındaki şirket merkez;nce_ı aşağıdaki I.'uz.nameyi müzakere etmek üzere en az (5) beş hisseye mal.k hıssedarılaîm içtima gü- nünden bir hafta evveline kadar şirket merkezine veya milli bankalardan birine hisselerini tevdi ederek müukabilinde dühuliye vz_ı’rakalan almaları ve toplantıda bulunmıyacak hissedarların da nizamnamenin 59 uncu maddesi- ne göre diğer ortaklardan kimi vekiledeceklerse bildirmeleri ilân olunur. RUZNAMEİ MÜZAKERAT : 1 — Meclisi idare ve murakıb raporlarının okunarak 1938 senesi bilânço ve hesablarının tetkik ve tasdiki ile idare meclisi ve murakıbın ibra. 2 — Temettüatın sureti tevzii. 3 — Nizamnamenin 27 nci maddesi mucibince vaz.ifesi hitam ı?uaan tüç idare meclisi azasının yerlerine yeniden aza intihabile idare meclisi azala - rının huzuür hakkı meselesi, 4 — 1939 senesi için murakıb intihabile verilecek ücretin tayini, Son Posta'nın teftrikası: Felâkete uğramış kadınlarla çocukların ateş kasırgaları arasına karışan feryadları ve yık lan binaların tarraka- ları öyle bir heyeti mecmua teşkil ediyordu ki bunun . dehşetini tasvire imkân yoktur Yangının nihayet buraya — dayan- mış — olmasından — bir — memnuniyet hıssedildiği. dakikada — rüzgâr — şid- detle — şark — istikametine — dönerek bu ateş — hattını bin iki — yüz «toise» den fazla bir mesafeye doğru yay- dı. Şehrin merkezi istikametinde yürü- yen alevler on üç kola ayrıldılar. Şu kol- lar birbirini müteakib birleşerek çok geçmeden İstanbulu tutuşmuş bir deniz haline soktular. O zaman, sarfedilen gayretler bir fay- da vermek şöyle dursun, bilâkis felâketi artırdılar. Yangının kollarından birinin önünde evleri yıkmakla meşgul bir ye- niçeri alayı yanlardan gelen iki kol ateş ile ıhata edildi. Bu zavallıların ve ayni felâkete uğramış kadınlarla çocukların ateş kasırgaları arasına karışan feryad- ları, yıkılan binaların tarrakeleri, ateşin şiddetinden havada uçuşan pedavraların gürültüsü, her taraftan yangın tehdidi altında kalmış halkın avazı öyle bir he- yeti mefmua teşkil ediyordu ki bunun dehşetini tasvire imkân yoktur. Halk, mütbhiş bir sefaletten kendilerimi kurta- rabilmek için eşyalarımnın ufak bir kısmı- nı tahlis emelile hayatlarını tehlikeye atıyorlardı. Asıl akla sığmıyacak şey hu yangında harab olan evlerin inşaatı bitmeden yeni bir yangının tekrar ortalığı harab etme- sidir., Halka yangından korunmak için hiçbir ihtiyat tedbiri ittihaz ettirmek im- kânı bulunamamıştır. O zaman tahtta bulunan Sultan Osman bazı sokakları ge- nişletmek, yardımları teshil için yeni so- kaklar açmak istedi ise de ev sahibleri ecdad mülküne tam surette tasarruf hak- kını dava için toplandılar. Yıkılacak ev- lerin parasiını vermek icab ettiği sırada sadece yıkmak emrini vermekten başka bir şey yapmamış olan hükümet! izalesi kolay bir mukavemet karşısında kalınca boyun eğmekten başka bir harekette bü- lunamadı. İşte istibdad. Yangına civar evlere yardım etmek bahanesile kolayca hırsızlık yapılabilme- si ekseriya yangınlar çıkarılmasına bir sebeb teşki! ettiği anlaşılmıştı. Hükümet, başlıca memurlar yangın yerine gelme- den evvel atesşi söndürmeğe çalışmağı menetmek suretile bu mahzura çare bu- labileceğini düşündü., Halbuki fenalıfı bütün bütün çoğaltmış oldu. Çürkü yan- gının tevessüüne meydan bırakılıyordu. Onun için, bu kanun ilga adildi. Hattâ tulumbaların miktarı artırıldı. O zamana kadar mahalle müdürlerinin »nezdinde kıfzedilen tulumblar muhtelif karakolla- Ta tevzi olundular, Karakollara bu tu- lumbaları lüzum görülür görülmez he- men vak'a yerine götürmek üzere emir verildi. Fakat ne netice hâsıl oldu? Tu- lumbacılar yalnız zavallı halkı haraca kesmek için yangına koşuyorlardı. Eğlen- mek için kalabalığın üzerin su sıkıyor- lardı. Bu türlü felâketlerle artık ülfet peyda eden bekçiler bunu bir oyun yap- mışlardı. Halka fena muamele ederek felâket ve sefaleti artırıyorlardı, işçiler yangından uzaklaştırılması lâzım şeyleri dikkat etmeden yangının içine atıyorlar- dı. Bir sürü kalabalık ta her tarafta yağ- makerilğe kalkıyordu (11. Sadrazam veya Babıâlinin bütün yük- sek ricali lüzum gördükleri tedbirlerin icrasını emretmek üzere ilk haberde yan- gir yerine gitmeğe mecburdurlar. Padi- şah bile yangına gitmekten geri kalmaz. Yangın ilerliyecek olursa, padişahı ora- ya götlürmek vasıtaları hemea hazır bu- (D Kanun bu kabil yağmakerlikleri me- neder, Hırsızın ateşin içine atılmasını em- reyler. Fakat bir sürü zavallının ateşler İ- nde yandığının sık sık görülmesi, yangın- ş:mn sîırıti. herkesin ayni âkıbete uğramak tehlikesi altında bulunması bu cezayı döşekte —ölmek kadar tabil bir hale — muştu, En şiddetli cezalar bile asayişi edemezler. Asayiş makul bir baslret yatın mahsulüdür. İstibdad hiçbir böyle bir şey yapamaz. BRR ğ İz Gi lunur. Gece gündüz koşulu atlar ve bu maksadla teslih edilmiş kayıklar vardır. İleri gelen rical de ayni ihtiyâ&: tedbirle- rini ittihaz etmişlerdir. Sık sık vuxua-ğî— ler bu angarye çok kere onların uykula- rınt ihlâl eder. «Passevan» tâbir olunan mahalle bek- çileri geceleyin yangına dikkat etmeğe mecburdurlar. Ucu demirli koca bir so- pa ile müsellâh bir halde mahallede do- laşırlar. Bu sopa ile kaldırımlara vurürs lar, «Yangın var» avazile halkı uyandı- rırlar ve yangının çıktığı mahalleyi ha- ber verirler. Yeniçeri ağasının sarayin- da inşa edilmiş olan gayet yüksek bir ku- le bütün İstanbula hâkimdir. Galatada yapılmaış böyle bir kule daha vardır. Bu kulelerin ikisinin de içinde daimi suret- te nöbetçiler bekler. Büyük davullar ça- lmarak artalığa telâş verilir, tâ Boğazi- çine kadar ses gider. Alâkadarlar dük- kânlarına koşuşup gelirler. Fakat çok kere onları yanmış yahud yağma edil- miş bulurlar, Kıymetli emtiayı yangından masun bu» lundurmak ve bunları bir isyan yahud yangın vükuunda yağmadan kurtarmak için bedestenler inşa edilmiştir. 'Gerek tüccar heyetleri gerek eşhas bu bedes- tenlerde mağazalar kiralarlar. Bun- ların — üzerlerinde — tuğla — kemerler vardır. Her bir bedestende he « men hemer bir cins emtia bu- lunur. —Maamafih, kuyumcular bedes« teni en kıymetlisi ise de bu oradaki eser- lerin ne zevki selime pek muvafık olma- larından, ne işciliklerinin nefasetinden dolayı öeğildir. İleride Türklerin sana- yiinden bahsetmek fırsatı zuhür — ede- cektir. Bahsettiğim felâketten sonra padişa- hın nazırlarının ikametgâhı bir sultanın yangından kurtulmuş olan sarayına nak- ledildi (tekrar bir sadrazam konağı inşa edilinciye kadar). İptida yalnız «Envoy& de France» ünvanmı haiz olan M. de Ver- gennes büyük elçi ünvanını ihraz edince, yen: itimadnamesini takdime hazırlandı. HFransada sefirlik etmiş olan Satd efen- di o zaman sadrazamdı. Onun tarafin- dan kabul edildik. Padişahın huzuruna ikinci Salı gideceğimizi tahmin ediyor- duk. İlk Salı pek yakındı (27. Fakat m'i- tenekkiren Babıâlide bulunan sultan (3) M. de Vergennes'e kendisini ertesi günü kabul edeceğini tebliğ ettirdi. Hadid fa. kat zayıf karakterli, sabırsız ve son de« rece mütecessis bulunan bu hükümdar avdette bize garib bir sahne arzetti. Ken- disini ülema kıyafetinde gördük. Yann- da yalnız silâhtarı (4) ve Divitdar'ı 157 vardı. Bunlar da çuhadar (6) kılığına girmişlerdi. Padişah bizim geçişimizi ve Atmeydanına (T) girişimizi görmek için bir sokakta durmüştü. Biraz sonra hü- kümdarın koşarak üzerimize değru gel. dığini, yahud sefirin yanında yürüyüş'i. nü yavaşlattığını gördük. ; (Arkası var) (27 Padişah sefirleri ancak Salı günü kü- bul eder. Bu saraydaki divan günüdür. Di- van bu ismi taşçıyan dört köşeli bir kulenin zemin katında toplanır. Sadrazam, Rumeli ve Anadolu kazaskerleri, defterdar vesalre bu salonun etrafındaki sıralar üzerinde otu- rurlar. Sadrezamın mevkiinin üstünde, ka- pının karşısında, dokuz on kadem yükseklik- te, kafesli bir pencere görünür. Divanda ce- reyan eden müzakereleri padişah oradan işl- tebilir. Fakat bazılarının söylediği gibi, pa- dişahin oradan ne kimseyi hançerlemesine âm vardır, ne kendisinin hançerlenme- e. (37 Sadrazamın ikametgâhma bu adı ve- rirler. Bütün devair orada toplanmıştır. Ba- bıâlinin satr nazırları gündüzün orada top- lanarak dairelerinin işleri İle meşgul olurlar. (4) Kılıç taşıyan adam. Başmabeyinci ve hassa müuhafiz kuüvvetleri kumandanı, (5) Padişahın kâtibi ve hokkasını taşıyan adamı. (6) Efendilerine yaya olarak refakat &- den hizmetçiler. TI Eyppodromea, —— A &* A - Kadlk- ” z A AA ü ıi ll LA M Vğn e-0i İ İ mi A el « -. P OÇA vi £ YU M a n l ei üş x eellüan Dü dup çit ae Di adldesimi ai . re L b hi eeei iyena e aa —- 3 tiz d ea L n VA VA