emiyet hayatında «Dedi Kodu denilen bir âlet vardır; bunu hepimiz biliriz. Aramızda biç kimse yok- tur kı Dedi Koğunur fena bir şey oldüğu- nu bilmesin ve söylemesin. Bununla be - raber, ötrece derece, hepimiz bu Aletin tesiri altında kalırız. Ben bu Dedi Kodu Afetire karşı kendisini en çok şuurla müdafaa edebilen insanlardan biri oldu- ğumu zannederim, bununla beraber, bâ- zan, farkında olmıyarak, ben de kendimi onun pençesine kaptırabilirim ve, bere- ket versin, kontrol kuvvetim yerinde olduğu için kendimi toplamakla gecik - mem. Dedi Kodu, en büyük tahribatını kültür kuvvetleri zayıf olan insanlar arasında yapar. İçtimat hâdiseleri «şey» ha ağ «şahıs» şeklinde gören kültürsüz insan, «şey» lerden bahsetmeği bilmediği için «şahıs» lardan bahseder. İş eşahıs» tar bahsermeğe gelince, tabialile *yi söy- lemeğe imkân yoktur: Herkes iyi olursa bizim fens olduğumuz manası çıkmasın- dan korkarız ve o zâman, kendimizi üste çıkarmak için, herkesi batırmıya koyu - Wiz. Bu satırları okuyan her vatandaş, binbir tecrübe ile bilir ki bu memlekette yaşıyan her adamı en çirkin şeylerle it ham için en az yirmi adam bulmak ka - bildir. İki şahidle bir insan asılabilece - ğine göre, eğer Dedi Koduyu şahid ola - rak dinliyecek olsak, başımıza gelenleri tasavvur edebilirsiniz! Günlük hayatımızda hep dedikoduya Maruzuz. Karşısında her gün dört defa taklak attığımız insanların bile arkalo- rından çok feci şeyler söyliyebiliriz. Söy- lediklerimiz sahih olsun veya olmasın, isbat edebilelim veya isbat edemiyelim, sırf söylemek zevkini tatmak için söy - İeriz. Şeref öldüren, haysiyet mahveden, Imsanları haklı veya haksız âhlâki töh - 'metler altında bulunduran bu zevk, iç - timaf manasile, caniyane bir zevk dahi olsa bize tatlı gelir, O zevki mutlaka tat- mak isteriz! Menfur zevk! * Resimli Makale: Şeref büyük bir kıymettir, fakat Insanın ona lâyık olması şartile,, SON POSTA İstihkak kesbetm dır. her sarafından s Yabancı lurka.. iyenin üzerinde şeref yabancı bir hırka- sırıtır. SOZ ARASINDA Japonların eski ve Kudsi bir Adeti Japonlar, imparatorlarına kutsiyet :za- fe ederler. Bunun için de huzuruna y&- Hergün bir fıkra Teşekküre değmez Kibar bir kadının bir nezarete bir £ işi varmış, Bu iş için nazırı görmüiye £ : gitmiş, nanr kendisini çok iyi kabul i etmiş ve işi yapacağına dair söz veri miş. Kadın nazırın odasından çıktık. $ tan sonta bir tanıdığımı görmüş: — İhtiyar maymun, demiş. Bana işimi yapacağını vödetti. Arkasına baktığı zaman şaşırmiş. Meğer nazır da kendisini e için odasından çıkmışmaış. Birkaç gün geçmiş, kadının işi ok muş. Kadın bu sefer nazıra teşekküre gitmiş. Nazır onu gene çok iyi kabul: etmiş, kadın teşekkür için söz -söyli- 3| ii yeceği sırada o daha çabuk davran- mış” Çocuklar hangi Musiki parçalarından Hoşlanırlar ? Londrada West- ara verilen telli ları vaziyetleri te3- İ bit eden resımleri mütalea eden ruhiyat minsterde çocuk- Sözün Kısasi Kitab, mietmnd di Hırsızlığı Ka E Tal “eçen gün, gazetenin il göyle bir haber verdı: * oğlu falan isminde bir genç Ankar desinde filâncaya ald dükkândan edi mua ve gazele çaldığından ağliyeY€ rilmiş ve tevkif edilmiştir.» Bu mesele hakkında fazla bir $€9 miyorum. Bu hırsızlığın faili, 03 kasdi, şekli, çalınan şeylerin kemi” ve kefiyeti tamamile meçhulümdüf kadar kt, hırsızlık minküllülvücul yub ve merdud olmakla bersbef; fail vunu, meşru yollarla tatmin e& yen şedid bir okuma aşkile irtikâb lemiş ise, bu onun lehinde kafifletiğiiğiğ beblerden addedilmelidir, «Sirkati şiir edene kat'ı zeban dırl, diyecek kadar şiddet eslâfın indinde bile, yegâne mübah #8 lan hırsızlık, kitab hırsızlığı idi. Hâlâ, okumak bahenesile iğreti se | &ttabları sahibine inde etmemek, lardanberi içimize işlemiş fena İl ki larımızdandır. Ve bu itiyad Ez hâs değildir, bütün insanlığa HsHâ, maalesef, okuma hevesi bizde müz Jâyıkı veçhile taammüm etmedi. den, başka milletlere nazaran, bü surla biraz geriyiz bile. Fıkra meşhurdur: Fransada husus tübhanesinin zenginliğile meşhuz bir ta sormuşlar: > — Ariyet kitab almak âdet, saki! hakkında fikriniz nedir? — O âdeti tamamile tahsin ederimi si miş. Zira şu gördüğünüz zengin kü va hane, ötekinden berikinden fryet alıf lade etmediğim kitablarla vücyâ bi tur Eski âşlnalarımdan biri de, her ye” dindiği k'tabın ilk sayfasına, kalın Te şu bozuk düzen beyti kaydederdi? gi » 2 «Yâ olur zayiğı, ve gelmez, yâ mütehassısları, yedi ile on iki yaş ara- göyet İ smdakilerin, ağır havalardan daha fazla| Tövbe ettim; kimseye vermem ben İlmüteessir olduklarını, hafif musiki eser- yet yari Bu büyük bir Afetin umumi tezahür -|lim ayak girerler. Resimde gördüğünüz İeridir; bunun hususi tezahüz sahaların-| gibi, Japonya başvekili 73 yaşlarında ve dan birini de bilhassa siyaset muhiti te$-| bekâr bulunan Baron Kiişiro Hiranuma | kil eder. İctimat hâdiselerde olduğu Ribi:İ huzura girmeden önce ayakkabılarını çı- siyaset hâdiselerinde de hâdisey! «şey» Vi olarak mütalea etmeğe kadir bir küllür seviyesine çıkamamış olan insanlar, yaİmev;bu olacak şey-veya şeyler yok mu- masallar veya şahıslarla meşgul olurlar.|dur? Elbet vardır. Fakat, bizim kafala - Henüz binbir gece hikâyelerini ünüt -İrrmiz bunları aramakla meşgul olmuya — Teşekküre değmez, demi;, ayri £ leri çalımırken, bunları kayıdsızca dinle- nesilden o mahlâkların Pirbirlerine £ diklerini beyan etmişlerdir. yardım etmeleri bir borçtur. lll Resmimiz, bir kanseri dinliyen yavru- Dir ihtiyar maymun daima bir şebeğe lati yardım eder. önleri yer 4 |Moskovada 20 Ko uriğdei ilk defa muz satılıyor | , : Aile » bisikletler mamış, henüz en büyük oküma kitabı ro- mandan ibâret olan bu memleket, masal halinde Dedi Koduya da pek merekl; - dır. Meselâ, daha dün, Atatürkün &on hastalik aylarında ne kadar masal işli - #iğimizi hatırlıyabiliriz; Atatürkün ölü- münden üç ay evvel, önün öldüğünden ve fakat bu hâdisenin saklanmakta ol - duğunden ciddiyetle bahseden insan ne kadar çoktu! Türkiyenin yirminci asırda yaşadığını düşünmekten âciz olan bu masal meraklısı muhayyelelere acımak Mizımdır: Bunlar, kafa itibarile, Sultan Mvradın Kosva muharebesindea öldüğü tarihi geçememiş zavallılardı! Sonra, şu Ekrem König meselesinde, güzetelerimiz - çok şükür, Son Posta bu arada dak| değildi - büyük bir mahcubi- yete uğradılar, Niçin? Çünkü kendilerini Dedi Kodunun pençesine kopılmaktan kurtaramamışlardı, Evet, Dedi Kodu her zaman yalancı ve iftiracı değildir; bazan » ender olarak - doğruyu da iddin eder; fakat, Dedi Kodu arada bir doğru da söy- Jer diye cnun sözile işler ve şahısla: hak- kında hüküm vermeğe kalkacak olursak hayatta ne nizam ve ne intizam kalır; insanlar birbirlerini yerler. Bunur için, Dedi Kodu bir defa da doğruyu söylemiş olsa, elimizde sağlam delil ve kuvvetli is- bat imkânı bulunmadıkça biz ona gene vaki* bulamaz ve bizde âdet böyledir ki hiç kimse doğru ve tam bildiği bir şeyi ottaya koyup işte «bunu ben söylüyo - rumi» diyemez, Çünkü bu iş giç, öteki! kolaydır. Dedi Kodu, aramızda o kadar terrör yapmıştır ki düzgün olduğuna inardığımız bir fikri, objektif bir şekilde söylemeğe bile cesaret duymaz olmuşuz» dür. Dedi Kodu bizi bu derece korkut - muş veya uyuşturmuştur. Dedi Kodu, Osmanlı âdetidir; Osmanlı imparatorluğu, Dedi Kodu ile idare edil- di; uzun asırlar, Osmanlı sarayında pa - dişah değil, Dedi Kodu hâkim oldu. Mo- dem Türkiye gerek şey ve gerek şahıs üzerinde Dedi Kodu fle değil, madde, tetk!k, tetebbü ve tenkid ile düşünmeli ve 6 ruretle hüküm vermelidir, Bu ba - kımdan cümhuriyet devletine ve cümhu- riyet hükümetine düşen bir de vazife var: Dedi Kodunun hâkimiyetini ortadan kaldırmak için temiz maksadh, tetkikli ve bilgil! tenkide bu memlekette artık yol açmalı ve hayalımızda onun hâki - miyetini temin etmek üzere modem Türk Kafasını faaliyete geçmeğe teşvik etmelidir. Doğrusunu söylemek lâzım ge- Jivse, Osmanlı istibdadını yıklığımız de- virden, yani otuz senedenberi bir türlü tesis edemediğimiz medeniyet yapıcı en büyük ve'en fazıl kuvvet budur, Umumi iltifat etmemekle mükellef!z: Vazifemiz, | hayatımızda biz bunu şimdiye kadir ne kendimizi Dedi Kodunun akışma testim | bocerebildik, ne de devlet tarafından bu edip, her şeyi fena görmek ve herkese fana söylemek değil, doğruyu, hakikati! İN lanıniğe 'çalışmiklır. İSTER İNAN, * Bir vakıtlar İstanbulda bir «Balıkçılık Enstitüsü; Eğer Dedi Kodu ile geçirdiğimiz va -İİ sonra kapandı. kitleri, içinde bulunduğumuz hayatın muhtelif meselelerini derinden derine sikik :le meşgul olmıya sarfetseydik kim bitir meydane ne kadar iyi şey ve doğru hakikat çıkarabilirdik. Bu memlekette ciddi ve ilmi bir tetkik ve hattâ tenkid Neden açılmıştı, hepimiz hatırlarız: — Balıkçılığı fenni şekilde öğretecek, bütün şümulile bir İSTER İNAN, yi Avustralyada Sidneydeki bisiklet me- raklıları bu «aile bisikletlerinin» ieaâ €- dilmesine ziyadesile sevinmiş bulunmak- tadırlar, Zira aileler tatil günleri çoluk çocuklarını da bu spordan zevkiendire- bilmektedirler, yolda teşvik gördük. Halbuki Dedi Ko- Gu denilen cemiyet yıkıcı düşmanı an - cak Tenkit #dını taşıyan iyi maksadlı, me deniyet yapıcı ve feyiz verici vatandaş mağlüb eder. Muhittin Birgen İSTER vardı, Moskova dükkânlarında 20 seneden - beri ilk defa ölarak mz satılmağa başlamıştır. İhtilâldenberi, Ruslar bu «ecnebi lüks» meyvasın bulamamak- ta idiler, Satıcılar, muzu hiç görmemiş olan genç müşterilere, tu meyvanın nasıl soyulacağın" ve yeneceğini gös - termektedirler, İngilterede garib bir çan hırsızlığı İngilterede Alderşotta bir çan hırsızlı- ğı olmuş, ve muzibin biri en büyük kili- senin bir buçuk ten ağırlığındaki ve Kı- nm muharebesinden sonra yapılmış olan çanını çalmiş, yerine içinde: «Biz mo- dern, kübik çanlar istiyoruz. Eskiye ta- hammülümüz yoktur, Onun için bu çanı ortadan kaldırdık!» diye yazılı bulunan bir kâğıd bırakmıştır. Müthiş bir orman yangını Ajanslar Melbourne'un 120 kilamet- Te şarkında bulunan Nooje'de” vukua gelen müthiş orman yangınından bah- settiler. Nooje, 13 senede üçüncü de - fa olarak yanmaktadır. Kazada ikisi kadın, ikisi erkek, dört de çocuk olmak üzere 8 can kaybolmuştur. Hasar, beş milyon İngiliz lirasıdır. INANMA! endüstri haline getirecek, diye günlerce yazmıştık. Neden kapandığı hatırımızda Yulmamış. Dün bir meslekdaş söylerii: — Son zamanlarda sadece 3 talebesine mukabil Almanya- dan yüksek maaşla dedi, ISTER getirilmiş 4 profesörü vardı da ondan, INANMA! Ve böylece - aklınca - kitablarını sg taya koyardı. ve Lâkin bu çocukça tedbirlerın hi faydası olmadığını, olamıyacağını nelsimde denemişimdir. Kendi kü'ğl nemde, ne rehmetli babamın, ne de — dimin eserlerimizden tek bir nüshâ yi lunmadığını söylersem İnanız sm Fakat sakın beni ayıblamayın! Beli © defn veniledim.. on defa da, evime ğ | şu. bu, kemali nezaketle: i — Okuyayım.. getiririm. Diyerek sirıkladı, götürdü. Akim çıkmadığı müddetçe istemekten ut tadi Sonrs da hangi kitabın kimin tarafi yel götürüldüğünü unuttum. çoğu da, - babamın kitabları. piyasada er için, bir daha yerine koyamadım. şim. ahdim var: Ben de, o bende eksilen SX talJarı her kimde bulursam, ayni müracaatla edineceğim. Sıra benim. duk, duymadık demeyin! Bunu yaptığım gün belki nefsime şi hiraz hiceb.. hamdolsun bugüne ks temiz kalmış vicdanımda hafif bir si duyarım... Lâkin, tekrardan elime geçecek o? cildin, evvelee benden aşırılmış a ihtimalmi düşünerek, az çok teselli Tarum sanıyorum,