2 Sayfa Hergün Hangi komisyoncuyu ? KN... Yazan: Muhittin Birgen evlet mübayaalarında mütevas» sıtların, yani komisyoncuların ortadan kaldırılması hakkında geçenler- de bir karar verildi ve dün de bu kararın tatbikatı hakkında takib edilecek usul hakkında gazetelerde bazı tafsilât intişar etti. Anlaşılıyor ki bu kararın gayesi, devlet mübayaalarının bazan lüzumün- dan fazla pahalıya malolmasınâ mâni tedbirler alınmak üzere ortaya evvelâ bir prensip koymaktır. Tatb'kata gel'in- ce, işin o kadar basit olmadığı görülür. Evvelâ, «komisyoncu» tâbirile ne kas- tedild'Bini tayin etmek lâzım: Ortadan kaldıracak olan «komisyoncu» her bü- yük - ve hattâ bazan küçük - ticaretin kullanmaya muhtaç olduğu komisyoncu ise, bu. gayet normal bir unsurdur, Onu ne ortadan kaldırmayâ lüzum vardır ve ne de, hattâ, kaldırılabilir. Çünkü ko- misyoncu ticaretin tabi bir unsurudur. Komisyoncusuz ticaret tasavvur bile €- dilemez. Bu, alışveriş işlerinde satıcı ve- ya alıcı bakımından herhangi bir şekilde zarar verici bir unsur olmak şöyle dur- sun, belki de faydalıdır. Ticaretin selâ- Tretle cereyanı onun faaliyetine muhtaç» tır. Gerek satıcıya, gerek abcıya herhan- gi bir madde veya mesele veya şart hak- kında lâzım gelen malümatı o verir. Sa- temm olduğu kadar alıcının da menfa- atlerini temin etmek onün esas vazife- İerinden bir'ni teşkil eder. Hülâsa, bu ko- misyoncu gayet normal bir fonksiyen sa- hibi bir #earet unsurudur. Bundan dolayı, bazı ahvalde, ticaret şartlarına ve onun kanımlarına, İhtiyaç- larına vâkıf olmıyan alıcılar, komisyon- cunun kazancını ortadan kaldırmayı dü- şönüp te satıcıya komisyoncusuz müs- mele yapmak istediklerini söyledikleri zaman, satıcı müşterinin arzusunu Ye- rine getirmek Üzere evvelâ «peki's der ve komisyancusuna bir kenarda durma- yı tembih eder, Fakat, sonra da, iş bitin- €e, kom'syoncusunun hakkını ayırıp Xen- dlsine verir. Çünkü satıcı için bu kom'e yoncu mutlaka lizımdır; onunla bir tem- sil mukavelesi mutlaka yapmıştır; bu mukavele mucibince de o komisyon hak- kını vermeğe mecburdur. Size «vermi- yeceğim. vermedim, vermiyorum!» diye bin kere yemin etse bile, inanmeyınız. çünkü ticaret böyle ister. Zannedersem, hükümetin ortadan kal dırmak istediği komisyoncu da bu ko Mmisyoncu, bu hem zarur!, hemde favdah unsur değildir. Bu kom'syoncunun zaten alacağı komisyon da çok Iyi hesab edil- miştir. İşin mahiyetine, yani satılan ma- hn cinsine, rekabete, revaca, yapılacak reklâma, satişm devamlı olup olmayısı- na, komisyoncunun bu işde sermaye ko- yup kovmadığına (vesaire (o vesaireye göre bu komisyon yüzde bir çeyrekten yüzde yirmiye kadar tehal&f edebilir. İ- gine göre, bu nisbetler de haksız değildir. Meselâ, radyo işlerinde, kom'syonen ağe- tâ bir tacir variyetindedir ve kendisinin de şatıcıları vardır. Bu işte komisyon di- ye ayrılan hissenin içinde bftün ticaret payları dahildir. Şu halde komisvon yük- sek olmalıdır. Ekseriya bu da yüzde yir- mi, yirmi beş olur. * Hükümetin ortadan kaldırmak istediği komisyoncu eğer bu ise bundan bir fay- da hâsıl olacağını zannedenlerden deği- Xim. Devlet mübayaslarınn pahalıya malolmasında âmil bulunan komisyoncu bu değildir. Normal komisyon, oir malın maliyet flatı içinde dahildir. Nasıl fabri- ka müdürünün aylığı, otomobili, serma- yenin faizi vesaire vesafre malın mali - yet hesabında normal bir unsursa kom!'s- yoncunun alacağı hisse de bu maliyet hesabında normal bir unsur olarak dahil. dir. Kom'syoncu alıcının da, satıcmın da gözü, kulağı, eli ve hattâ bazı ahval Ör «emniyet vasıtası» dır. Bu unsur ors tadan /kaldırılamaz. * Zannedertem devletin ortadan kâldır- mak istediği unsur da bu komisyoncu değil, öteki mahlüktur: Nüfuz komisyon. cusu. Yahud da, adı «müteahhide olan ve ekseriya ticaretini fezadda arıyan ah- Jâk bozucu ve dalavereci mahlük! Bun- Jarın ikisini de ortadan kaldırmak veya- hud, bu iki tipin yıkıcı tes'rlerini kabil (Devamı 10 uncu sayfada) Resimli Makale: MK his ve ilk düşünce insanı dalma uçuruma gö- türür. dalma yanlış kararlar vermesini mucib Os SON POSTA manın filitresinden rehberidir. Bs Baba nasihati. — Karar vermek için ilk hissin geçmesini bekle, Bil ki za- geçmiş his ve düşünce, hissin en büyük Nevyorkta günün Modası olan şapka Bu şapkayı bil mem (beğenecek misiniz?. (Ufacık bir berenin üzeri ne muazzam deve kuşu tüyleri oturt- mak (Nevyorkun en son moda şapka modelini ovücude getirmek demek- tir ve Amerikan sosyetesinin o şık kadınları, o türlü türlü renklere bo- yattıkları deve ku- şu tüylerini büyük bir hararetle başları- na takmaktadırlar, Dört ayaklı posta nüvezzileri Trenler, posta vapurları, tayyareler sâ- yanın bir tarafından diğer Posta nakil müddetleri günden güne daha fazla kısalmaktadır. vasıtalarının. henüz kullanılmadığı mem- leketler vardır. 1 — Norveç posta idaresi kış mevsim- ler:nde trenlerin karlara (o saplandıkları sıralarda #tlardan istifade (oeder, Atlar günde 36 kilometrelik mesafe kateder - ler, 2 — Laponyada posta geyiklere koşu- lan kızaklar ile sevkedilir.. 3 — Kanadada çok defa «Canadia Pa- cifie Kailway»> demir yolları istasyonla- rında postayı karlı (omıntakalara sevke hazır Kızaklara koşulu köpek kafileleri- ne rastgelinir. 4 — Cenubf Amerikada, İsviçrede te » pelerdeki köylere posta katırlar ile nak - ledilir. $ — Kalahari sahrasında posta deve kervanlarile nakledilir Bu kervinlar öç haftada 900 kilometre mesafe Okateyle - mektedirler. yesinde bugün mektublar, gazeteler dün-| len plâtin saçlı yıl- tarafına en! dız Cin Harlovun İkısa müddet içinde (gönderilmektedir. tami bir. benmesi Fakat, buna rağmen bu modern nakil ea AY Hergün bir fıkra Ver yüz lirayı Ucuz mal alıp çok pahahya satan, ; ve bi yüzden zengin olan bir adamın £ evine hırsız girmişti, Hırsız kasayı açtı, Tam paralari cebine dolduraca- İ ğı sırada ev sahibini karşısında gör » İ dü. Ev sahibinin elinde bir tabanca ; vardı ve namlusunu hırsıza çevirmiş. ; ti, Ev sahibinin nasıl bir adam ol - ; duğunu bilen hırsız; — O tabancaya yüz Bra veririm! Dedi. Ucuza mal alıp pahalıya sa » tan, ev sahibi tabancayı hırsıza uzattı: — Ver yüz ray, al tabancayı! —a| Farelerin hücumuna bir ilkmekteb e Camayikadaki 5 ilk mekteblerden birinde © kader çok fare türemiş Uğrayan Z çin, evlerinde bulunan kedileri getirme- ğe karar vermişlerdir. Şimdi, hergün 86 talebe kedilerini mektebe getirmekte ve ferelerle yaptıkları koşmacayı seyret- mekte, bu yüzden derslerine bakami- i maktadırlar. Naam) (Radyo Napolyon ) ve Cin Harlov'a çok Benzeyen bir genç kız Genç yaşında ö- bulunmuştur. Bu dir. Cin Harlovun boyunda ve ağırlı. ğındadır. Onun ka- dar da hareketli, cazibeli ve neş'eli- dir, Hiçbir veçhile, gençliğine odoys madan bu dünye- filmde baş rolü ya- pacaktır. Gündüz külâhlı gece silâhlı bir kadın 6 — Kardofan'da yağmur mevsimi baş-| İngilterede gündüzleri anaların en ladığı vakit yollardan geçilmediğinden müşfiki clarak etrafın muhabbetini ka - posta «boğalar» ile nakledilir! Bu boğa -| zânan, geceleri ise, el ayak çekildikten İar son derece ehlileşmiş hayvanlardır. |ve gece servislerinde çalışan oğlu İşine Boğanın üstüne yerleşen postacı mektub | gittikten sonra, sokağa fırlıyarak civar- ve gazeteleri heybelere yerleşlirir, se -İdaki evleri soyan b'r kadm altı ay hapse kiz günde 330 kilometrelik mesafe kate-|mahküm edilmiştir. Bir senedir sık sk dilir, vuku bulan hırsızlıkları meydana çıkara- 7 — Tancada vapurlardan rıhtımlara|mıyan polis, nihayet kadını çaldığı mü - çıkarılan postalar posta idaresine eşek «| cevherleri terhin ederken yakalamış, bü. lerle nakledilir. Eşekler posta çuvalları | nti duyan kornşuları hayretler içinde ka)- altında görünmezler! muşlardır. (Radio Bounty ) Radyo meraklıları pek yak'nda yeni bir neşriyat merkezi ile karşılaşacak - lardır. Bu radyo merkezinin ismi (Rad yo Napolyon) dur! Sirf bahri messil hakkında neşriyat- ta bulunacak oluan bu merkez meşhür Napolyonun nefyedilmiş olduğu «Sent Elen» adasında kurulmuş olduğundan (Radyo Napolyon) adımı almıştır. Mutad Hindistan yolunun tam mana- sile emniyet altında bulunmadığına ka» mast getiren İngiltere hükümeti «Bü - yük Yolu» tanzim ile meşguldür. Magellan - Sent Elen » Capetown'da kuvveti; telsiz merkezleri kurulmuş - tdi, i İkinci istasyon «Radyo Bounty» dir. Meşhur Bounty hafidelerinin Pitcairn adalarında yaşadıkları malümdür. Bun lar bir Amerikan müessesesine adala- rında bir radyo neşriyat ve ahize mer- kezi tesis ettirmişlerdir. Esrarengiz bir hastalık Amerikada, esrarengiz bir hastalık, altı çocuklu bir aileyi perişan etmiş ve allenin son çocuğu da bu hastalıktan ye- tarak 15 yaşında ölmüştür. 8 yaşlarına kadar normal bir surette büyüyen çocuk- lar, birer birer bu esrarengiz hastalığa tutulmuşlar ve bülüğa ermeden, meflüç bir halde ölmüşlerdir. Bu yüzden, ana baba 17 sene bir arada bir gün olsun bir yere çıkamamışlardır. Zira oğullarını, - meflüç oldukları için - tek başlarına bi- rakamamışlar, onlara sanki 6 aylık be- bek imişler gibi, bakmak, altlarmı temiz- lemek, yıkamak mecburiyetinde kalmış- lardır, Doktorlar miyopati ismi verilen ve gayet sari olan bu hastalığın menşe'ni bir türlü keşfedememişlerdir. İSTER INAN, Dün çıkan bir gazete İstanbul Barosu avukatlarına içti - İİ mammdan bahseden yazıya; şu serlevhâları koymuştu: ISTER bile bilmiyoruz. «İstanbul avukatlarının dünkü içtimaımda genç bir avu - kat bağırdı: İSTER INAN, ISTER INANMA! — Biz birbirimizin sözünü dinlemeği ve söz söylemesini INANMA! bilen methede ede ulühiyet Sözün Kısası Aydede. © E Talu eçende bir gece, şair bir dostun” la birlikte, geç vakit yürüy" yerlerimize dönüyorduk. Ankaranın gö“ zollik ve berraklık hususunda örneği &X mıyan semasında parlak bir mehtab of * talığa masmavi nurlarını saçıyordu. Şaire, bir cemile yapıyorum — Üstad! dedim. Ne güzel bir meh” tab! Ne ilâhi bir gece, deği) wi? Omuzlarını silkti, ve: İ — Sevmem.. dedi. pis! Hayretimden 'donâkaldım. — Pis dediğin. mehfab mı? — Evet. Benim hazarımda o, mübte * zel bir fahişeden farksızdır. Ve, en hassas noktasına parmakla d0* kunulmuş gibi, birdenbire coştu: — Dört tane budala şair. birkaç yi meezub âşık şu, ablak, renksiz, enal Lu çehreyi andıran toparlağa hayran ol” muşlar diye, ben de mi kendimi alçali” yim? Elin yardımile gerdeğe girenler bi ışığını güneşten dilenerek gökyüzün * de boy göstermeğe çıkan şu kaşar kelle" $ı kılıklı, bakır sini suratlı, dü kenar yosması kıyafetli nesnenin, lik veresinde? ğ Bizlerden şüphesiz çok daha doğru #9 rüşlü olan en eski cedlerimiz, biz zavak ne yükselttiğimiz ayın ancak şet İnâanmışlar, ve bu surattan gayri bir şey geleceğine ihtimal verm * mişler. 4 Bu kaspa, tutuldukça, dünyaya 408" kei yağdığına dikkat etmişler.. ay gi gene cedlerimizin müşahedelerine DAS ran taş ve mermer binaların cepheleri” kemirmekle meşhurdur. Hakim Bukrat ile Câlinus, bazı cinsel nevilerinin mehtabdan mehtaba agbi gösterdiklerini kaydetmişler. Gene ay ışığı ipek böceklerini mahve” tiği gibi, sütleri de kesermiş diye eski #7” majlarda bir itikad varmış. Böyle menhus bir keratanın nesini — veyim, ha? Baki Güneşi dersen anlarım, Gönefi bir asalet, bir civanmerdlik, bir efeiğ lik vardır. Onun (doğuşu ve batışı > başkadır. Halbuki; Ay. aydedel. Adı üstünü orta çağın aptal bir dervişinden başka Pİ şay değil! Bir ampul hırsızı yakalandı. | Karaköyde Mehmed Ali paşa yan Elektron etektrik malzeme g* : muru Ali zabitaya müracaat ederek gd” min adında birinin #nağazaya gelP wi dlyeden ampul çıkardığı sırada yüz kiymetinde kırk aded ampul çaldı 8 İlddim etmiştir. Suçlu ampullerle bir te yakalanarak tahkikata bi / Zehirli gaz kursları bugün 86" Zehirli gazlardan korunma bugünden itibaren başlanacaktır. larla meşgul olan vilâyet seferber y dürlüğü bu husustaki hazırlıkları" tirmiştir. Zehirli gaz kursları İst 5 26 muhtelif semtinde açılacaktır. # TAKVİM 16 1939