“SON POSTA Hergün Akdeniz meselesinin Ciddiyeti nereden İleri geliyor? Yazan: Muhittin Birgen ünkü makalemizde gösterdiği * miz veçhile Roma konuşmasın- da derhal bir takım müsbet neticelere varılması imkânı yoktu. Bunun için, ko- nuşmalar, daha riyade afaki bir görüş teatisine münhasır kalmıştır. Karışık bir takım meselelerin halline bir çare bul - mak için daha bir hayli konuşmalara ve yahud uzaktan müzakerelere ihtiyaç var- dır. Belki bütün bu işler sulban halledi- Icecek, belki de halledilemiyecek veya « hud, iş.. harbe varacaktır Şimdiki hak de müsbet hiç bir şey söylenemez. Muhakkak olan bir şey vardır; İtalya Akdenizde bir şeyler istiyor. İstediği şe- yin Suriye mandası olduğuna dair çıkan şaylaları biz varid telâkki edenlerden de- ğiliz. Bizce İtalya, Akdenizin şarkından ziyade gârbile alâkadardır; Römada yük- selen «isteriz» sesleri arasında ileri sü- rülen » lib listesinde belki mübalâiğa vardır; fakat, bunlar, bir taraftan atmak için, öbür taraftan istemek maksadile söylenilmiş değildir. Avrupada şimdiye kadar olup biten şeyleri, İtalyanın urmü- mi vaziyetini, hesablarını ve Almanya ile olan anlaşmalarını tetkik ettikten sonra vâsıl olduğumuz kanaate göre, İtalyanın gözü şarki Akdenizde değil, garbi Ak - denizde ve şimali Afrikadadır. * Bu eiheti böylece kaydettikten sonra gü noktaya bakalım: Acaba, Fransayı bu kadar ehemmiyetle alâkadar eden bir ba- histe bu kadar esaslı bir matslib listesi tanzim etmek için İtalya kâfi derecede kuvvet sahibi midir? Biraz garib gibi görünse de, oiz öyle zannederiz ki, şimali Afrika bahsinde kâ- # derecede kuvvetlidir. Sebeb: İtalyan donanması Fransanın Akdeniz donanms- sını, deniz üslerine tamamen hapsedecek derecede değilse bile Fransa sabillerin- den Afrika sahillerine nakliyat yapması- na mâni olacak derecede kuvvetlidir. Şi- mall Afrika ise kendi kendisini müğafda- dan Acizdir. Şu halde, bugün İtalya He| Fransa arasında bir harb çıkacak olsa, İtalya için şimalf Afrikayı istilâ etreek| fevkalâde güç bir iş değildir. Geriye İlak yanın Fransa ile Avrupa topraklarında yapacağı muharebe meselesi kalır. Bahsin bu tarafı kolay değildir. İtalya- nın Fransaya karşı karada muvaffaki - yetle harbedebilmesi için, ya hududla -| rını fevkalâde iyi tahkim etmiş «lması, yahud da ikinci bir.yardımcının imdadı- Mı temin etmesini Jeab eder, Bunu temin etmedikçe. İtalya, Fransaya karşı harb açmıya cesaret edemez. x İtalya bu yardımı temin edebilir mi ve bu yardım kimlerden gelebilir? Şimdi de bu suale cevab verelim. İtalyaya bu yardım iki yerden gele - bilir: İspanya ve Almanya. Bugün İs - panyanın İtalyaya yardım edecek hali yoktur; Franko İspanyası İspanyavı ta- mamile istilâ etmeli, biraz dinlenrmeğe vakit Bulmalı; ondan sonradır ki, Fası ta- mamile istilâ etmek Üzere İtalya ile am- Taşabilir ve onunla birlikte Fransa ile uğ- Taşır. O zamen, İtalya ile İspanyanın şi- malt Afrikayı istilâ etmeleri mümkün 0- Yar. Almanyaya gelince, bu cihet karışıktır. Son zamanlarda Daily Express gazetesi, İtalya ile Almanya arasında aktedilmiş olan gizli bir Htifakın - kendisince mev- suk olan - metnini neşretti. Bu metinden anlaşıldığına göre Almanya le İtalyadan her hangi birisi tek bir devletle muha - rebe halinde iken ikinci bir devlet düş - man olarak bu muharib müttefiğin kar- gısıma çıkacak olursa o zaman diğer mül- tefik, otomatik bir şekilde ve bütün kuv- vetlerile muharib müttefiğin imdadına koşacaktır. Eğer bu metin doğru ise, yahud Ber - Mr - Roma mihveri bu tarzda bir prersip Üzerine kurulmuşsa, İtalya ile Fransa a- rasında zuhür edecek bir harbde'İngil - tere Fransaya yardım edecek olduğu da« kikada Almanya da İtalyaya yardıma # mecbur bulunur, Bu, umumi bir harb de- mektir Xi İngiltere onu istemiyor. Zaten umumi bir harbin şimal! Afrika mesele- sinden dolayı çıkmasını İtalya dahi iste. mez. Görülüyor ki İtalyanın şimali Afrika Resimli Makale: muşlardı: vabını verdi, Şöhreti, Aile yuvasına Değişmiyen kız Film kumpanyalarınca Greta Gerbo » nun halefi olarak gösterilen ve sinema » İya intisab ettiği takdirde, belki ondan da fazla şöhret kazanacağına inamian Mis Aino Bergo, sinemanın yalancı şöhretini, sile yuvasına değişmiyerek, tayyare fab- rikatörlerinden milyoner Fairey'nin oğlu Amerikalı âlim, muharrir ve devlet adamı hayatta takib ettiği hareket düslurunun ne olduğunu sor- e Zaman ve yer meselesi. Franklen'e haddi zatında nında yapınız, pa ; i Hergünbirfıkra Sana da tekrar ettirir : Bir tarihte Muhlis Sabahaddin bir operet trupu yapmış, bu trupa komik Fahriyi de almıştı. Bir gün Fahriye ; i bir garı prova ettiriyordu. Fahri şar- : İ kıy bir türlü Muhlüsin östediği tarz- $ da söylüyemiyor, Muhlis te üide bir: İ — Olmadı baştan! İ Diye bağinp tekrer ettiriyordu. İ Bir aralık sahneye giren bir kedi, i Fahrinin tam yanında mâyovlamıştı. Hi i i i i : ; : Fahri kediye baktı: vi — Çabuk buradan kaç, dedi, şimdi, | olmadı!.. diye sana da miyavlamanı ; tekrar ettirir. : li lerek emeli Bu soğukta tuvalet ile Sokağa çıkan kız Söylediğimiz söz, yaptığımız hareket, başladığımız iş doğru olabilir, fakat zamanında söylenme- miş, yerinde yapılmamış, münasib dakikasında başlanma- — Her işi zamanında ve her şeyi yerinde yapmaklır, ce- (mış ise fayda yerine zarar getirir. Uygun işi uygun zara - | Şapkalarına futbolcu Resmi yaptıran Kadınlar İngiltere futbol mevsiminin en hara-, retli günlerinde bulunuyor. Kupa maç - Sözün Kısası Tübünlürtmiziyi” Takdim şekli E Talu Pi nhisarlar Vekâletinin, propaganda V€ reklâm karşılığı olarak Kamutay ayrıca bir tabsisat isteyip aldığımı me” nuniyetle istihbar edenlerdenim. Filhakika, mübarek Türk toprağının e nefis ve kıymettar mâhsullerinden olan tütünün şimdiye kadar değerile gi tenasib bir ihtimama mazhar olmadı! esefle müşahede eder, dururdum. İptidai maddelerini gene bizden saf alan yabancı devletlerde sigaranın tehlike arzediliş tarzını daima gp? görmüşümdür. Bizde ise, gerek eski reji zamanında ve gerek devlet inhisar eline geçtiği tarihtenberidir, tütünleri * miz, halkâ, iştihayı celbedecek şek değil, bilâkis kaba ve antipati zarif içerisinde erzedilmekte bulunmuştur. Halbuki, evsaf itibarile bizim tütün * lerimiz bütün dünya tütünlerinden üs* tündür. Hususile, tütün kıymetini arti çi ran harmancılık âdeta bizim rakibsiz ihtısasımız olmuştur. Memleketimi muhtelif bölgelerinde yetişen çeşid Şi tütünlerin iyice terbiye edilerek, ancak mütehassıslarımızca malüm bir Bİ dah'linde karıştırılmasından vücude £ * len nefis harmanların sırrını henüz kimse keştedememiş ve böylece, tütün * çülüğümüz, tâ eskidenberi müess€$ şöhretini muhafaza eylemiştir. Lâkin, dediğim gibi, ambalâj hususu” daki ihmalkârlığımız, veyahud ki becs * riksizliğimiz, bu nefis ve kiymetli me * tam, gönlümüz arzu ettiği gibi sö ne, fikrimce daima engel olmuştur. Kadinin güzelliğini tebarüz ettirek © nun kıyafeti, makyajı olduğu gibi. bengi bir mâlm cazibesini ve minnetif revacını gritıran da onun prezantasyonÜ takdim tarzıdır. Sigara kutularımız, Sipahiocağı, Se sun ve belki de biraz Yenice müstesni * en keskin tiryakiyi tütünden vazgeç'r! © cek kadar zevksizdir. # İnhisar idaresi, hatırlarsınız, aylsr€f ballandıra ballandıra ilân ederek orta «Tiryaki» namile bir u'cube koydu. mine kat'iyyen diyecek olmıyabilir. w kin, Tiryakinin kutuları için seçilen ÖN nekler nedir?, Bayst çikolâta ile $i Mmavisi!!, ile evlenmiş, ve: «Benim için yuvam daha elzemdir.» demiştir. larında şampiyon olacak takım daha be-| Hem bayat çikolâta demekle de, kale * nüz belli olmamıştır. Futbol delileri, r6-| mimin ucuna gelen diğer, daha uygun bir simde gördüğünüz gibi, şapkalarıma o -|tâbiri nezahati lisan mecburiyetine feğ” İ Resmimiz akıllı kızı kocasile birlikte gösteriyor. için Fransa ile harbetmeğe karar verme- gı, ancak, İspanyanın sağlam bir hükü » met ve kuvvetli bir ardu sahibi olduk - tan sonra kendisile anlaşmasından sonra mümkün olabilir. Bu takdirde İngiltere muharebeye iştirak etmezse umumi harb çıkmaz, > bir mahalle ve komşu kavgası şeklini alır, * Görülüyor ki işler dönüp dolaşıp muh- telif meseleler ve ihtimaller karşısında, İngilterenin alacağı vaziyete tâbi kalı « yor. İngiltere ise halen umumi oir harb İstemiyor; çünkü buna karşı hazırlan - mış değildir, Şu halde, siyaseten Fransa, İngiltere, yahud İtalya ne derlerse desin- ler, fiilen, İngiltere bütün bu işlerin or tasındı hâkem vaziyetindedir. İtalyan politikası, İngiltereyi bu vaziyette sıkış- tırmak ve kendi lehine Fransa “zerinde bir tazyik icra etmesini temin eylemek istikametinde çalışıyor. İngiltere de bu- nu pekâlâ anlıyor. Ancak işler o kadar karışıktır ki bir hamlede halledilemez. İngiltere, bütün bu ihtimaller arasında düşünüp taşınacak, oynıyacak, duracak, tekrar yürüyecek ve her şeyi İngiltere. nin menfaat hesablarına uydurmünın ça- reletini arıyacaktır. Şunu da unutmıyalım: Fransâ, nariçten | Amerikada bir gece partisine iştirak €- den bu genç kız, sanki ilkbaharda imiş gibi, halk soğuktan tirtir titrer, kaçacak yer ararken, böyle ipince dekolte bir tu- valet ile 500 metrelik bir yolu yürümüş, ve partinin verildiği yere gitmiştir. ———— e ——— o kadar çok muhtaç olur. Londra siyase- # bakımından bu da mühim bir mesele- dir. Akdeniz meselesinin ciddiyetini ve hal şekillerinin güçlüğünü güstermek ü- zere bu işin daha bir çok veçhlerini güs- ne kadar tazyik görürse İngilterenin eli-|terebiliriz. Şimdilik bu kadar kâfidir. ne o kadar kolay düşer ve bu müttefiğe| İSTER binaları aramaktadır. Şüphe yok ki şehre yapacağı en bü- yük hizmetlerden biri de bu mekteb sıkıntısını ortadan kaldırmak olacaktır, muvaffakiyet yolundadır, hattâ şim- İSTER INAN, Bir müddet evvel tecrübes'ne girişilmiş olan çifte tedcisat usulü fena netice verdi, kısa bir zaman içinde kaldırılması karar altına alındı. Şimdi yen! valimiz münasib mekteb Muhittin Birgen İSTER sizlik gösterilmişti, INAN, ISTER yuncu resimlerini çizdirerek maçlara de- vam eimektedirler, Rusyaya gittiği halde Voroşilofu tanımıyan adam Geçen senenin Eylülünde, Londrada büyük şahsiyetlerin bulunduğu bir zi - yafette, Rusyada gördüklerini anlatan! tayyareci Lindberge, davetliler arasında, Loyd Corç: — Dostum, demiş, Rusyadan yeni gel - diniz. Hoş geldiniz, safa geldiniz, bizim Veroğiloftan ne haber?.. Lindberg de gayet şaşkın bir tavıria şu cevabı vermiş: — Voroşilef ta kim oluyor, tanımıyo - tum! Casus Lavrens ve kadınlar Meşhur İngiliz casusu Lavrens öldü gitti, Belki de kemikleri bile çürüdü. Fa- kat dedikodusu daha hâlâ bitmedi. İngi- liz gazeteleri, ondan gene bahsedecek bir vesile bulmuşlardır. Güya Lavrens öm - ründe asla sevmemiştir. Esasen kadın - dan ziyadesile utanır, âdeta ürkermiş. Hayatında Leydi Astör, İngiliz ediple - rinden 'Tomas Herdinin eşi Madam Har- di ve en yakın dostlarından birinin ka- rısından. veni bu üç kadından maadasile Samimi olmamıştır. Onlarla da «lelâde bir dost gibi görüşmüştür. INANMA! dilden mekteb olabilecek epeyce hina bulmuştur. Kendisini hemen tebrik edelim: Fakat bizim hatırımızda kaldığına göre bu çifte tedrisat usulü konulurken sebeb olarak yer - arandığı halde münasib bina buluna - mamış olduğu söyleimişti. O halde şimdi bulunduğuna gö- re veküle iyi aranmış olduğuna: INANMA! etmiş kulunuyorum. Geçenlerde piyasaya çıkarılan «İzmi? de ayni zevksizliğe kurban olmaktadı* Bundan kirk yıl evvel, kenar şekercil€ * rinin bayram şekeri kutuları, i kutuları, «İzmir, kutularından şüptesi çok daha zarif, daha orijinaldi! Bunlar, ocaba, içlerindeki sigaraları” nefasetine nazar değmesin diye hassa! mu, kasden mi böyle tertib ediliyor? Zarfın mazrufu sattırmakta, rağbet celbetmekte ne büyük rol oyna” dığını: alâkadar idare ufak bir takdir edebilir, r Ben burada, Ankarada, insanlar biliy©” rum ki, birinci nevi sigaranın tiryakisi * dirler: İnhisar idaresi bu nevi sigar” ” yalmız İstanbulun, İstanbul cihetindi” muntazam kutularda, diğer yerler de BÜ -'bunun da hikmeti meçhuldür - biçimi rahatsız ve sevimsiz paketler işinde sattırır, İşte o dediğim zevat, #7 lık sigaralarını İstanbulda oturan dost * İarına sipariş edip getirtirler, Demek ki, kulunun biraz derli toplu öf ması, böyle bir külfeti bile müşterin göze almasında âmil oluyor.