ri Kördüğüm dakikadanberi, deli (avucuma sıkıştırdığı çil kuruşu yeni Vi küyygdüm. Hasret ve iştiyakınıza | Mektebe gittim. a kk ül edemiyorum. Böy-İ Bu sükünet karşısında, artık hiç bir hadise olmıyacağına kanaat getirerek büyük bir sevinç içinde idim. i Nitekim, akşam da ayni sevinç İiçin- de mektebden avdet etmiştim. Eniştemi kapıda görür görmez, mem- nuniyeile gülümsedim. Fakat bir an çehresinc dikket eder etmez, korkudan titredim Çünkü, bu ihtivar adamın yü- zündeki hatlar, son haddine kadar ge- rilmişti, Ve adeta, bir canavar yüzüne benzemişti. Her zaman ellerinin en yumuşak-ha- reketlerile “beni okşıyan eniştem, bir- denbire “pençelerini omuzlarıma daya- dı. Vücndüm! siddetle sarstı: akı dan karsiya işaretlerle konuş - | Dülniz yp e Şıkar?.. Ben burada, âdeta bayat geçiriyorum. o Hangi meniz sizi gizlice içeri alabi - bir an evvel, vaktini sa- dildirin ) yim Cahil ve basit olan ablamın YA em İni yazarken, ayaklarım su karşısındaki işa - derhal kafamın içinde işti, 1: i / ivermi Tağmen, ablamın bu ha İğrenmiştim. Henüz tahlil Malik olmadığım halde: Şu ablam, ne vicdansız bir işi », tazık değil mi enişteme...İ — Tuwu, senin yüzüne, : a kalbimde bir acı his -| Diye, suratıma bir ağız dolusu tük- Tük saçtı, Sonra da; # * — Seni alçak, seni.. seni anasından #blamın (mahremi esrarı) ol -| ters doğmuş * kerata, seni... Emin » Bu muhteris kadın, karşı *|beyden bir mecidiye bahşisi alır, benim yüzbaşısı Emin bey ileİmefel fe 1 *l âyak çekildikten sonra bu Z YÜzbaşıyı usullacık içe-|7 Ortalık ağarmaya yüz tutun -İmı gelir... Meğer biz, göğetimizde yi onunla kırmadık koz bırak-İlan beslemişiz... Defol şuradan, hınzır Piç. hali, büsbütün değişmişti.) Dive bağırdı. olduğu sinir illeti, tamami -İ Enseme de, bir şamar patlar. sbütün ve neş'eli İktisap, etmişti, “a >. Yüzüstü yere yuvarlandım, O kadar aha korkmuş ve şaşırmıştım ki, az kalsın, Onu, leme, gene yüz vermiyor. kendi dairesinin © hududunu iri az # / z # 7 . Paşa karısının sevgilisi İmin uyanın da dişarı çıkıp çıkmadığını deli olacaktım, Şuursuz bir balde yerden fırladım, etle menediyordu. Fa - şey esirgemiyordu. kafktım. Serencebev y ndan asa ebe giderken, elime bir # f 2 #. Besiktasa doğru kosmıya başladım. 5 i geçti, dönüp de kapıyı pının önünde dikildi. Güler yüzle: oğlum?.. Mektebde ne » Hele gel bakalım. iki sa- Bişi beni selâmlık tarafına çekti. Ni Vaziyeti birdenbire içime m Bahusus beni odaya 4 ii ( Baştırafı 12 inci savfada ) — İşte şimdi b'raz rahatlandım. de » mwindenberi kulaklarımda müthiş bir gü“ rültü, bir uğultu vârdı.. Adeta bevnimin içine kazma ile vuruyorlar gibi oluyor - düm. Bunun sebebini de bir türlü ar - Jayamadım.. Gal'ba bana daha klorfom koklatmadınız?. Öyle değil mi hemşire? Hastanın bu sözlerinden sonra dokter| ağzını açtı; deliğin ötesindeki memurla « ra dönerek: — Siz ne istiyorsunuz?. dedi, Ameliyat odasına niçin giriyorsunuz . ir Diğer memurları dirseğile iterek deli- ğin basına geçen tröstün idare müdürü, doktorun sualine diğer bir sualle cevâb verdi: — Bu klinik kimin kliniği? — Burası Kırmızı - Ay ve Kırmızı - Haç kliniğidir. — Fakat rica ederim, binanın bu kıs -| mı bize verilmiştir. Siz ne sıfatla bura - sım İşgal ediyorsunuz?, 5 ? # 3 İn piyı sımsıkı kapar hem daha ziyade kuv- evlâd muamelesi zerre kadar hür- amli ! ş £, doğru os “ Ablan, birisi ile se- adam kimdir? — Siz galiba aklınızı kaçırmışsınız, de- di. Ben burarın baş doktoruyum. Bura - sını kimseye vermedim.. Hemşire: Lütfen hastayı dışarı çıkarınız!, Ben bu şerait. te bu pislik içinde ameliyat yapamam! Tröstün idare müdürü: — Hem hastayı götürünüz, hem de ken diniz defolup gidiniz!. dedi. Bu bina bize verilmiştir. — Rica ederim küstahlık yapmayınız!, Bizi rahatsız ettiğiniz kâfi gelmiyormuş | z gibi bir de kireç tozlarını ameliyat oda -| sina 8okuyorsunuz!, Aradaki münakaşa beyağı bir mahalle ın | kavgamna dönmek üzere idi, Bereket ver ş Mİ pp! Hikâye : Duvardaki delik Doktor beyaz ve gür kaşlarını çatarak:|. İri bir del'k açacağız!. Yaşadık bel, Tali. fc ustası, neş'eli meş'eli arkadaşlarına göz sin ördek gegelı daktilo Baş, Diş, Nezle, Nevralji, kırıklık ve bütün ai a EVROZİ GERE EEE İcabında günde 3 kaşe alınabilir. gym (pmpa &$ON POSTA Son Posta'nın telrikası: 2 Yazan: ZİYA ŞAKİR Sayfa 13 Baron de Tott'un hâtıraları (Baron de Cott, 18 inci asırda Fransız) yad, gerek sakin oldukları arazinin tas sefaret heyeti #le İstanbula ve Türkiyeye | biati :tibarile kuvvete münkad bulunur. Niçin koşuyordum.. ve, nereye gidi- yordum?. Bu suailere cevab verecek halde de- Bildim. O yaşımda (gurur) ve (İzzeti nefs)in ne demek olduğunu bilmedi « ğim halde, hayatın çok acı bir haksız- Ik ve hakaretine maruz kaldığımı hissetmiştim. Ablam olacak kadm, benim masu - miyetime hiç ehemmiyet vermemiş. beni iğrenç hırs ve şehvetinin teskinine alet ittihaz etmişti. Ablamın bura ovnattığı rolün ne ka- dar iğrenç bir şey olduğunu anlamıyor değildim. Fakat, dayanacak ve güvene- cek hiç kinse olmıyan şu yabancı memlekette o İğrenç hale tahammül etmek'en başka ne yapabilirdim? Ablam, geceleri Emin beyi gizlice içeri aldığı zaman çok vakit beni büyük sofanın kanısında bekletiyor. enişte - miştir, Milletimizin bütün dünyaca pıeziyetlerini inkâr eder. Baron de Tott'um eseri bu makiseye mukabil 18 inci asırdaki yaşayışımızı, &- detlerimizi anlatmak bakımından şayanı jdikkattir. Kemale ermiş, nejsine itimad besliyen bir milletin kendi hakkında söy- lenen her şeyi öğrenmekten çekinmiye - ceği mülâhazasile koymağa karar verdi - ğimiz eserin mukaddemesini dün neşre başladık. Bugün mükaddemeye devam ediyoruz.) İstibdad cebir ve şiddete meylet- trirken iklim zâfa salk olursa cinayet için elzem olan kuvveti iktisab etmek ü- zere sarhoş olmak lâzımdır; bunu yap- mak müstebidin kudreti derecesine yük- selmektir. Her milletin ahlâk ve âdetleri ile ik- lim ve o andaki hükümet arasındaki mü- Dasebetler hakkında muhakeme yürütü- ürken, geçmiş hükümetlerden neee İince farklar iyiden iyiye tetkik olunur- ken, dehşetle görülür ki halk kütlesi dai. ma en fena, en ahlâkı bozuk tarafa doğ- ru sürüklenir ve ahlâki inkırazının alet- lerini her zaman muhafaza eder, tarasenri ettirivordü. Korku, beni kıskıvrak bağlamıştı. Şunu da itiraf edeyim ki, derin sükü- tumun sebebleri arasında, her sabah ablamın avucuma sılostırdığı cil ku - ruslar» oldukça mühim bir tesiri vardı. Çocukluk... Beni bu menfur harekete sevkeden, o kosk kaşarlanmış kadın id. Hal böyle iken onun bu ahlâksızlığının bü- tün mes'uliyeti benim omuzlarıma yük- letilmiş. ve daha bu yaşta iken bana| Henüz mevcud milletlerin en kalabalı- (kerata) denilmişti. ğı ve en münteşiri olduğu halde hepsinin Ablam, bu manevravı nasıl çevir - İen sonuncusu derekesine düşmüş en meş- miş. kendi menfur cürmünü ortadan İhur bir kavim üzerinde bunun tesirleri- silerek bu iğrenç vükü benim omuzla * İni tekdir etmemğe imkân var mıdır? Hiç rımâ nası! vükletmisti? (Arkan var) | bir meşru tasarruf hakkına malik olma» dan yeryüzünü sanayilerile kaplıyan, bu-| lundukları yerlerin hepsinde hükümetin tazyıklerine boyun eğen Yahudiler bu! muhtelif hükümetler ortasında kendile- rine müsaade edilmiş bir nevi belediye hukukunu icra ederken eski teograslie- rinden hâlâ bir gölge muhafaza ediyor- lar. Onları hakarete lâkayıd bırakan O budalaca gururu yalnız bu idame ediyor. Yahudiler bu hissizliği soğuk ve dağlık | memleketlerde kuvvetli bünyede in- sanlarım daima cesur ve ekseriya münta- kim oldukları yerlerde bile muhafaza e- diyorlar. İstabdad yahud hürriyetin suj- istimal fiziğe bütün haklarını jade et mediği zaman ahlâk dalma liziğe hâkim di; doktora dönerek nazik bir eda fle: — Af buyurun doktor, “dedi. Kimya tröstü bu binanın neresinde idi? Doktor, ayağının ucu ile döşemeye vi- Tarak: — Bir kat aşağıda, bizim altımızda. Doktorun bu son sözleri üzerine trös- tün idare mödürü ellerile saçlarını yole- rak foryada başladı: — Eyvaklar olsun, ben (yanlış bir iş yaptım. İşi tamamen ters tuttum: Bizim dördüncü katımızdan onların besinei ka-| gönderilmiş, 23 sene kalarak bir ecnebi|lar. Bolluk ve sükün ve istirahat onları mütehassısı sıfale hizmette bulunmuş -|düçar oldukları esaretten tur. Türk dostu addedilemez. Bizden) Dağlar halkını ise bu dağların bais ok bahsettiği zaman cahil, müteassıb, bar «| dukları mahrumiyet ve yorgunlukların bar kelimelerini kullanmayı âdet edin -| acısını hürriyetin cazibesi içinde umu (turlar. tanınmış | tesliye eder, Suriye sahilinde dolaşıldığı zaman, ise tibdadın bütün sahile yayıldığı ve dağlas ra doğru ilk küyalurda, müdafaası kolay, ilk boğazda tevakkuf ettiği görülür. Lüb- nanın ve Anti Lübnanın hâkimi bulunan Kürdler, Dürziler ve Minvalılar orada daimi surette istiklâllerini ve ahlâk ve âdetlerini ve meşhur Facardin'in hatıra sını muhafaza ederler, İtaat altına alınan eski Makedonyalılar ancak ovalarda ha kikaten itaat altına girdiler, Dağları on lara bügün Osmanlıların zulmüne karşı nasıl bir melce arzediyorsa Romalıların zulmüne karşı da ayni surette bir sığınali teşkii etmişti. Bu dağlılarda iklimin tesis ri hiçbir inkılâb'ile halele uğramamıştır, Yunanistan kahramanından biri, yor. gunluk bilmez cesur ve çalışkan çifçi ler olan Yunanlılar müşterek davayı müdafaa için dalma müttehid bulundu lar, Her biri şahsi bir hakaretin intika m kendi nefsine güvendi, rin zaferlerini terennüm e dana çıkacak ilk düş” le zaferler ihraz edecek- lunuyorlar, diyorlar ve mana karşı b lerine emin bı Türkler kadar haklarında çok eser yas zimış bir millet yoktur. Buna rağmen Türkler hakkında bilinen bir çok şeyler hatalıdır Millet cahil bırakılmıştır, Cahil bir millet kendi saadetini temin hu susunda hiçbir şey yapamaz. Çünkü ce haleti her zaman tahrib eden ve hiçbiz zaman yeni bir şey bina etmiyen biz prensipten ileri gelir. Fransada yahud İngilterede bır adam cahil fakat zengin olursa daima bir Sâü“ det zavahiri elde eder ve bu zavahir in- sana yanlış bir zehab verebilir, Metresi gayet nazik davranacak, hattâ birbirleri. le geçinir müteaddid metreslere malik o- labilecektir, Evinin eşyalarında zevki se- lim hâkim olacaktır. İyi giyinecek, rahat rahat srabaya binecektir. Başkalarınm fikirlerini istiare etmek iliyadı onun ce- haletini bile izale edecektir, O büyük bir ziya kütlesi içine konulmuş kesif bir küt. ledir. Münevver bir millette, servet her şeyi temin eder. Cahil bir millette. ise oluyor, Bu son iddiayı daha iyi tenvir için, bü- tün milletlerin bariz ve mümeyyiz va- sıfları tarihleri ile mukayese edilmeğe kalkıhırsa, şüphe yok ki, onları alâkadır etmiş olan birçok vak'alar içinde muvak- kat olanlarla mağlüblarla galiblerin kay- naşmalarını intâç etmiş olan vak'aları birbirlerinden ayırd etmek lâzım gelir, Seller arzın kendisine dokunmadan yal niz satlını bozarlar, Etrafı tâhrib ettik. ten sonra oralarını hükmü altına almak için Asyada dolaşan bir çılgını kâlanata bir merkez temin etmek ve kürenin iki nisfmı birleştirmek İçin İskenderiyeyi bina eden İskenderi birbirine karıştır. mamak böyle bir fark gözetmekle kabil olur. Fethedilen o memleketin tabiatini tetkik etmek te hiçbir zama» hüküm ve itaat altıra alınamıyan dağlık kavimler. le zaptedilmeleri daima kolay olan ova ahalisini ayni bakımdan gözüntine getir. memek için elzemdir. Bu noktai hazar. dan, hiçbir krallık, hatta hiçbir vilâyet bu kadarla ayn: bir t&bir altında birbir. lerine karıştırılmış olmakla beraber bir- İbirlerinden tamamen ayrı bir takım ka- İvimler arzetmesin, Burada ayni rejimin muhtelif neticeleri de kolayca avırd edi- lebilir. Bu ferk dalma mevcud olacak tır. İnsan, mukavemet kabul etmez su- rette hürriyetine doğru temayül eder, Hürriyetten müstefid olmak imkânını görür görmez onu temine karar verir, o Dağlık bir memlekette, insanlar mevki z * ç im teshil ettiği bir istiklâli muhafaza e- Grip, Romatizma derler. Dağları turmanmağa aşkın bu- ağrılarınızı. derhal keser. tına delik açmak icab ediyordu, Halbu - ki ben, vanlış bir hesapla bizim beşinci kattan i açınen, onların üst kısmı o- Jan bu kliniğe çıktık?, Doktor öfkeli bir sesle: — Evet bizim kliniğe (çıktınız. dedi. Burasırı açtığınız gibi kapamanız da 18- zm.. sniivor musunuz? 'Tröstün idare müdürü kaşlarını çattı, Duvarcılar ise, büyük O bir canlılıklâ ve hep bir ağızdan: — Demek ki, dediler, bu deliği gene biz kapayvacağız!, Sonra da alt katta ye. himiz varmıg. Bir delik acacağımıza ki delik açacağız ve bir tane de kopayaca « gır... 'Tröst müdürü delikten ayrıldı. Duvar. kırptı. Yazan: V. Ardon YARINKİ NÜSHAMIZDA: Lâvanta şişesi Çeviren: Faik Beremen lundukları için. onları kolaylıkla aşarlar ve onların tepelerinden kuvvete meydan okurlar. Halbuki ova ahalisi gerek iti servet daha ağır bir yük demektir. Çün- kü elde edilecek bir nimet bulunmadığı için bu serveti muhafazadan başka bir Şey yapılamaz. Servetten istifade etmek ve zevk almak imkânsızlığı serve: birik- tirmek keyfinden başka bir şeye imkân bırakmadığı zaman onu toplamak men- faate daha ziyade ehemmiyet verilir. Malından hakikaten müstefid olmak için servet iktisab etmek kâfi değildir. Zengin adamlar sınıfında, mes'udlar Bü dirdirler, Çünkü sulistimal etmek İstis mel etmesini bilmekten kolaydır. Cahilin en kolay vasıtayı elde ettiği yegâne vak'a ihtimalki budur. Fakat sıhhati muhafaza için pehrizkârlıktan istifade etmesini bil mek üzere bir takım bilgilere ihtiyaç bus lunduğu inkâr kabul etmez. Teemmül ve mülâhazaya kadir berkes bunları düşünebileceği halde nası! olu yor da Avrupa ile Türkler arasında fki asırdanberi mevcud münasebetler yanlış fikirlerden başka bir şey husule getirme. mişlerdir? Öğrenmek için okuyanlar ni- çin benim söyliyeceklerime dahâ ziyade Wimad etsinler Sözlerime inandırmak için elimdeki hüccetler neledir? Milady Montagu'ya atfedilen mektub. lar hakkında hiç böyle düşünülmedi. Bu mektublara herkes inandı. Muharririn is- tediğ: de bu idi. Okuyucular da çok kere bununla iktifa ederler, Filhakika; bir ye. niçerinin, istediği güvercinler yerine ses fir zevces'ne takdim ettiği kadının bâşı levhası başka br kadıya Yapılmış bir ha- (Devamı 14 üncü sayfada)