30 Aralık 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

30 Aralık 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Size doğru bır şey söyliyeyim mi, is - “mini bildiğim çıçekler dördü geçmez: Sardunya, karanlil, gül, hercai.. Doğru söylemişim.. Düşündüm. düşündüm; bir beşincisini bulamadım. Böyle benim gibi — gört çiçekten başka çiçek ismi bilmiyen bir insanın çiçekçi çiçekçi dolaşması, bü- — ket buket çiçekler yaplırması kimsenin Jaklına gelmez değil mi? Nitekim benim (de aklıma gelmezdi amma oldu. Olan bi- feni, eksiksiz anlatah'ilmem için baştan | | — başlıyayım.. Bir akşam Beyoğluna çık - Omuştım. (Hemen her ekşam çıkarım ya) — ğönüm sıra bir güzel genç kız yürüyor - du. Güzel genç kız dediğime bakıp ta ha- — kikaten fevkalâde güzel yüzlü bir -genç kiz zannetmeyin; belki yüzü çirkindi. — Kim bilir, burnu eğri olabilirdi, gözü şa- p olabilirdi, yüzü çiçek bozuğu olabilir- — gi. Fakat bunları bilmiyordum. Çünkü o “Gönden gidiyor, ben peşinden yürüyor « O dum. Bütün gördüklerim onun gayet — Muntazam vücudü, ve usta berberin bü- tün ustalığile itinalı bir itinasızlık ver - diği rengi tabiiyi ondıran boyalı sarı saç- Oları tdi. ; Genç kız bir çiçekçi dükkânımın önün- b _',i. biraz durunca, ben de curdum. Çünkü öne geçersem, kendi hesabıma iyi etmiş volmıyacaktım, Çünkü ben acnun o ana ka» |dar görmediğim yüzünü 1938 dünya gü- ;î_'“:' gazetelerde gördüğüm ve çok ho- oşuma giden yüzünden daha güzel olarak Mmuhayyelemde canlandırmışlım, — Yüzü çirkin olmasa bile benim muhayyelemde canlandırdığın dünya güzelinin yüzün- — dan bir parça başka ise sukutu bayale dğrıyacaktı Adtlarını diğim, renkleri mor mu, — Mavi mi farketmed'ğim çiçeklere alıcı olmuyan gözlerle haktım. Ve biraz ba - gamı kaldırdım. Bir de ne göreyim. İki gam arkasındı ni çiçekçinin vitrini- “nin sokak üstündeki camı ile dükkân ta- tafındaki camının arkasında bir genç kız başı görünüyordu. Sarı bir*baş. Yaradı- düşım icabi ben sarışımları çok severim.. Hattâ üç yaşımda çocukken bile.. Yok o çağda da sarışın kadınlara âşık olurdum; ' demiyorum. Fakat, sarı kedileri daima — kara kedilcre, tekir kedilere tercih eder- - dim.. Bizim bir komşu Fatma teyze var- — dı, kedi meraklısıydı. Onun evine gitti- — ğimiz zaman kedilerinin her cinsini tek- — meler, kuyruklarını çekip canlarını ya - kardım, sarı kesilerine gelince onları 'vtıiınelemek. onların canlarını yakmak Şöyle dursun, hepsini birer birer kuca - alır okşar, severim. b * — Fazla çenem açıldı galiba. Gazetede hi- — Soan Postanın edebi romanı: 11 yolcuları Nihayet ikisi de benim fikrimi sordu- o dar. — — Bilmem, dedim, ben kendi hesa- bıma Nizamın dstünü ve oradaki çam - lıklar içinden Heybeliye bakan köşkleri — tercih ederim. Esasen bizim köşk on - — lardan biri... Âşıklar Yoluna yakın... Nevin hanım, derhal, şaka yaptı: — Demek siz de âşik ölmağa nam- /" zedsiniz!? Bu söz bir &ğız aramak mı idi bile - mem. Yalnız bafifce kızardıfğımı hisse- der gibi oldum, Aksi gibi kadın da bu sözün arkasırı brrakmadı: — — Yakınınızda kimler var? Acaba — bemim de tanıdıklarımdan mı? Önce bir kaç i#'m saydım, gayrilradi bü istekle Namık Beyin ismini söyledim. “Nevin, ellerini çırparak koltuğunda doğ- Tuldu: — Nasıl?.. Namık Bey mi?.. Sakın Na - — Ciye Hanımın koöcası olmasın?., Hani has- — falıklı bir adam., bir de kızları var: Sü- heylâ... — — Evet.. onlar.. demek tanışıyorsunuz | — Tabil. onları kim tanımaz! — Burada, Suphi söze atıtdı: — Vah kuzum! Ne kadar da geç kal -| Rölgesinde yaşıyordu. Ona vaktile vur Omişsin bu ahbablıkta?.. İtalyadan yeni|muşlardı. o da vurgunleri, görmekten ldiğin bu cehaletinden belli!.. Aşıklar yolunu 4 Son Posta , aın Hikâyesi ea mınamanımımanını Çiçekci güzeli nnn Yazar : kâye için ayrılan yer, berim çenemle mebsutan mütenasib açılamıyacağı - için biraz kısa keseyim.. Ne dıyordum. Ha... Evet, çiçekçinin camı arkasındaki sarı saçlı baş bana her şeyi unutturmuştu. Sanki Beyoğluna çiçek almak niyetile çıkmışım gibi. hemen mağazaya girdim. Ve bir demet çiçek yap:p bana verme » lerini söyledim. Bunu söylerken gözüm, dışarıdan ' görüp beğendiğim, dükkândan içeri girip daha yakından yüzüne baktı - fim zaman (yalana lüzum yok) âşık ol- duğum genç kızda idi. Bön onu seyrederken, benim buket te hazırlanmıştı. Parasını verdim, buketi aldım. Sokağa fıtladım. Bu buketi ne ya- pacaktım? Evli değildim ki karıma götü- reydim. Ben de eldukça zeki insanımdır.. Hemen kafamda bir şimşek çaktı. Çiçekçi dükkânına kadar peşi sıra geldiğim genç kıza verirdim., Buket hazırlanıncıya ka- da o her halde cpey uzaklaşmıştı. Buket elimde, bir köşlü gibi koşmıya başla - Ve Taksime yakın bir yerde onu gördüm. İnsan kalbinde aşk alevi ol -| duktan sonra her işi becerir. | Sağından geçtim. Karşısında durdum.. | yüzüne baktım. Merak etmeyin ne şaşı idi, ne kördü, ne de çiçek bozuğu, fevka- | lâde güzel bir genç kızdı. — Bayan! Dedim, şaşırdı: — Bu çiçek buketint!.. Dedim, şaşkınlığı bir kat daha ziya - deleşti. — Size takdim ediyorutm! Dedim. Şaşkınlığı nedense bir anda zail oldu, gülümsedi. — Teşekkür ederim. Son Postada hikâye için ayrılan yıcl dolmıya yüz tuttuğu için biraz daha kıs- l İ mak mecburiyetindeyim. Onunla o gün tanıştık, üç gün sonra da nişanlandık. Yazan: Halid Fahri Ozansoy Canım sıkılmıştı. Âdeta bunalıyordum: — Anlamadım coğrusu.. dedim. Bu al- le bu kadar meşhur mudür? Suphi, kendisinden hiç beklemediğim bir serbestlik ve katı yüreklilikle cevab verdi: — Meşhur da söz mü?.. Kibar sosyete- nin bütün Donjuanları Naciye Hanımın göki birer âşığıdır. İçimde duyduğum ürpermeyi haince bir lâtifeyle boğmak istedim: — Belki sen de?.. Bir zamanlar?.. — Yoo, bak., fazla eşeleme... Nevinin yanında pek öyle açık itiraflara gele - mem! Doğru mu söylüyordu? Bilâkis öyle sandımı ki açık itiraflara kendisi can atı. yordu! Yarabbi! bu karşımda konuşan Suphi, benim bir zamanki bağrı yanık dostum Suphi mi idi? Babasının bütün sağlığın- ca ona çektirdiği işkenceli hayat mi onu, sonunda, bu kadar maddi, bu kadar taş yürekli, ve neden hissim! kendimden de saklıyayım, bu kadar hayasız yapmıştı? Belki farkında bile olmadan ON POSTA İsmet Hulüsi (NMEEEHE Ben hemen her gün mahud çiçekçiden bir demet çiçek alıyor, nişanlıma götürü- yordum. Her gün çiçek a/mam vesilesile İçiçekçi güzelile de çok yakından dost ol- muştum. Mesele çatallaşmıştlı. Ya Çiçek- çi güzeli, ya n'şanlım, fakat ben ne o, ne de öteki için bir şey söyliyebiliyordum. Nişanlım güzel, sevimliydi, cana yakındı. Çiçekçi güzeline gelince, o da güzeldi, sevimliydi ve cana yakındı. * «Her hikâyenin bir sonu olur, bu hi- kâyenin de bir sonu olacaktı. Ve ben sonunu nasıl bpağlıyacağımı — biliyor - dum, fakat yazık ki bağlıyamadan yarıda keseceğim. Çünkü k'kâye müsveddesini yaptığım kâğıdın sayısı on ikiye geldi. On üç rakamından teşe'üm ettiğim için bir başka kâğıda tek satır yazamam. Ne yapayım, başıma bir fe'âket geleceğine hikâyem yarım kalıversin.» YARINKİ NÜSHAMIZDA: Daktilonun günahı Yazan: Muazzez Tahsin Berkand TOGO albümü çıktı... Matbuatın tamınmış ressem ve kar'ka- türistlerinden san'atkâr Togo her sene olduğu gibi bu sene de 1939 albümünü neşretmiştir. İçinde bıtçok imzaların fantezi yazıları ile, san'atkârın çizdiği portreler. ve karikatürler vardır. Nöbetci eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler çun - cihetindekiler: (Ziya Nurt), (Bsad), Beyazıdda: (Asadör), Bamatya- da: (Eroflos, Eminönünde: (Salih Ne- catl), Eyübde: (Arif Beşir), Penerde: (Vitali), Şehremininde: (Nazım), Şeh - zadebaşında: — (Asaf), — Karagümrükte: (Suad), Küçükpazarda: (Hikmet Cemil), Bakırköyünde: (RUAD. Beyoğlu cıhetindekiler: İstiklâl — caddesinde: — (Galatasaray), Tünelbaşında: — (Matkoriçi, — Galatada: (İkiyol), — Fındıklıda: — (Mustafa Nall), Cümhuriyet caddesinde: — (Kürkçiyan), Kalyoncada: (Zafiropulos), Firuzağada: (Ertuğrul), Şişilde: (Asım), Beşiktaşta: ÇA Rıza), Boğaziçi, Kadıkây ve Adalardakller: Waküdarda: (Ömer Kenan), Sarıyer - de: (Asal), Kadıköyünde: (Sıhhat, Rı - fat), Büyükadada: (Halk), — Heybelide: (Halk). Alemdarda: onları bilmiyenlere bütün sefaletlerile teşhir ediyordu. ©O gün, dostumla metresimden dudakla- rımdâ mütebessim, fakat kalbimde her ikisine karşı nefrete benziyen bir hisle ayrıldım. Ve şimdi karar verdim: bir daha Sup- hinin apartımanına ayağımı basmıyaca- Kim... VO Akşam Adaya, ancak ikinci direkt va- pürla, sekizi geçe varab'ldim. Ondan ev- velkini beş dakika yüzünden kaçırmış, Köprüde, tam bir saat, Adalar iskelesile Kadıköy iskelesi arasında, dalgın ve ca- nım sıkıntılı dönüp durmüşlum. Zihnim © kadar Namık Beyin karisı ve onun ko- gasına ihaneti meselösile dolgundu ki, başka hiç bir şey düşünemiyor, bu hasta adama karşı bu kaksızlığa isyan ediyor ve bana onların güzel sarışın kızını da hatırlatan bu teessürle rastgelene çarpı - yor, etrafımdaki telâşlı yolcularla gaze - teci çocuklardan haklı şikkyetler işiti » yordum, Hattâ bu kâbuslan vapurda da kurtulamamış, Marmaranın İstanbul u - fuklarında şenlik yapan emsalsiz guru - bunu, arka güvertede, her zamanki bakış larımdan büsbütün başka hislerle seyret. miştim. Nihayet ışte, ıskele atılıp Adaya çıktığım zaman biraz derin bir nefes a- labilmiştim. Temmuz sonu, ılık bir akşam! Ortalık iyice kararmış, rıhtımda elektrikler yane miştı. İki gazinonun önündeki karşılıklı seyirci safları arasından, arkamdan ge - lenlerin dirseklerile itile kakıla geçerken fenalığın |bir el kolumdan tuttu: -| — Ağabey, pastahânoye gel, Saraylı ha- bedbahtları |nıma.. annem orada.. zevk duyuyordu ve en fenası, Baktım, Neclânın yanında arkadaşları | mazdı... Deri ve Barsak artırma ilânı Türk Hava Kurumu İstanbul Vilâyet Şubesinden: Kurban Bayramında teşkilâtımız tarafından toplanacak deri ve barsaklar pazarlık surel/le ayrı Eyci artırmaya konmuştur. 18/Kânunusani/939 Çarşamba bünü saat on birde artırması yapılacak ve fiat değer gürülürse ihsle edilecektir, İsteklilerin belli gün ve saatte ve şartnameyi görmek için de her gün Cağaloğlundaki Şube Merkezine müracaat etmeleri, «9355> Bursa Nafıa Müdürlüğünden : 1 — Eksiltmeye konan iş: Karacabey harasında Grom hastanesinin ikmal ve ilâyei inşaatı olup 20.387 lira Sökuruşluk esas keşfinden 15,000 liralık miktardır. 2 — Muhammen keşif bedeli üzerinden yapılacak tenzilât nisbeti vahid fiat» lardan her birerlerine ayrı ayrı teşmil edılerek bulunacak miktar bu eksilime- nin keşif bedelidir. 3 — Bu işe ald keşif, metraj, proje. fenni, umumi fonni, kapalı zarf üsulile ek- siltme, yapı işleri fenni ve Bayındırlık işleri genel şartnameleri ile mükavele projesinden ibaret evrakı nafia daıresinde görebilecekleri gibl arzü edenler 75 ku- ruş mukabilinde birer örneklerini alabilirler. 4 — Eksiltme 5/1/939 Perşembe günü &aat 16 da Bursa Nafıa Müdürlüğü ek- #iltme komisyonu odasında kapalı zarf usulile yapılacaktır. Ç 5 — Fksiltmeye girebilmek için isteklilerin 1128 lira muvakkat teminat ven y meleri, üçüncü maddede yazıh evrakı kabul ve imza etmeleri ve bu inşaatı ya- A pabileceklerine dair ehliyet vesikası (bu vesika eksiltme yapılacağı günden en az sekiz gün evvel bir istida ile vilâyet makamına müracaat edilerek alınacak- tır.) Talibler şirket halinde iseler 2490 sayılı kanunun üçüncü maddesinin A, B fıkralarında yazılı ve 938 yılı Ticanet Odası belgesini göstermeleri Vâzımdır. 6 — İsteklilerin, dış zarfı mühür mumu ile iyi kapatılmış teklif mektublarır nı 6/1/939 Perşembe günü saat on brşe kadar komisyon relsliğine makbuz bür katilinde vermeleri icab eder. Postada vukubulacak gecikmeler kabul edilmez. (8061) Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. ! ERN EEEEM İcabında günde 3 kaşe alınabilir. EEEE L Yüksek Ziraat Enstitüsü Rektörlüğünden ANKARA —— 1 — Kurumumuz talebeleri için aşağıda isimleri yazılı (4) kalem elbise, palto, | tayyör kapalı zarf usulile eksiltmeye konuın-uşı_ur._ 2 — İhalesi 10/1/939 Cumartesi günü saat 10 da rektörlük binasında müteşekkil kamisyon tarafından yapılacaktır. 3 — Muhammen bedel (18536), teminat (3390,20) Hiradır. n 4 — Teminat ihale saatinden bir saat evveline kadar komisyon reisliğine tes - lim edilecektir. ü 6 — Daha fazla izahat ve parasız şariname almak istiyenlerin Enstitü Yurd irliğine müracaatları — «5225> — (9952) ü Te Cinsi adet Beherinin muhammen  Fiatı teminatı k ——— — Erkek elbisesi 434 Takım — 30 Lira Erkek palto 139 82 » ğ Kız talebeye palto 10 82 » 1390,20 u B . Kız talebeye tay; kızlar... Biri Nezihe, bıri tanımadığım yeni bir kız ve sonuncusu, arkada du - ranı gene o, Süheylâ... Onu görünce &- deta başım döner gibi oldu ve şaşkınlı - fımdan, ) sıkmadan, yafnız şapkamı Çi- kararak kızları selâmladım. Sonra sağda- ki halkı yararak pastahâne tarafına doğ- ru yürüdüm. Neclâ arkamda sesleniyordu: — Ben gene arkadaşlarımla geziyorum. Şayed sorarsa önmeme söylersin olmaz mı ağabey?.. Hazin tesadüf! Pasfahâanenin — içinde, ilk gözüme çarpan Namık Beyin karısı — Hay hay.. ne zeman emrederseniz.. Sanki Steki cevabımı bekliyormuş! Ns- ciye Hanım derhal sesinin tonunu değiş” tirdi ve birden, sun'i bir eiddilik takındı: — Teşekkür ederiz, dedi, vakit geç ben şaka söyledim. Otursanıza efendim. Pastahaneye yeni gelen acemi garso * ntin ayaklarıma çarparat yanıma sürdü- ğü iskemleye oturdum: K İ — Babam nerede, dedim anneme.. S- zinle inmedi imi? ) — Hayır, Namık Bey iskeleye inmiyof da Hafızla beraber ona gittiler.. yalnız bıtakmamak için... Naciye Hanım oldu. Annemle bir masa-| — Yaa? da idiler. Gülşen dadı ile Şadan halam| Bu «Yaa» dudaklarımdan gıydhwl" da, arkaları kapıya Gönük, ayni masada | çıktı. oturmuşlardı. Yanlarındaki masada ab-| Anlaşıldı, anamdan sonra bir zavallı dâ lamla çocukları, bir de bizim Nüzhet var-|babamdı. Onun da bu akşam hissesine di. hastayı oyalamak düsmüştü. İçimdeki buhranı belli etmemek için| Gözlerimi etrafımda Golaştırdım: kâ * dişlerimi sıkmıştım. Ablam, beni görür | gın, erkek aşağı yukarı bellediğim çeh * görmez: reler!. Bir ikisile uzaktan selâmlaştım. — Geç kaldın! Tanıştıklarım, tanışmadıklarımdan kim” Dedi. ler yoktu ki?.. bılhassa kızlar ve kadıt” — Vapuru kaçırdım, Diye cevab verd'm, Naciye Hanım pek reş'eli görünüyor - du, Olâukça monden bir eda ile, öptür - mek için elini uzattı ve arkasından: — Maşallah beyefendi, dedi, biz de tizi bekliyorduk, erken gelip te bize a- raba ile bir akşam turu yaptırırsınız di. ye. Ben, bu teklifsizlik karşısında yeni bir şaşkınlığa uğradım. Zavalu ablamsa, bu henüz dünkü tanıdığımızın sözünü, ihti- mal yeni bir kibarlık icabı zannile hoş bulmuş olmalı ki: — Ya,, diye tasdik etti. Hiç fena ol - lardan... İşte 'saçı her zaman güllü, tatli esmer kız... Işte tanıdıklarının takdim ©& dilmediği arkadaşlarımk bile her rastlayir şında sanki seifim bekliyormuş gibi tavırla bakan, sonra birdenbire — yüzü bir göl gibi durgunlaşan kısa boylu VE pözlüklüsü.. işte biraz ötedeki masada, ” na kız bütün pastahaneyi seslerile doldür ran miyop pözlü bir bayancık ve dah$ başkaları. bunlarım arasında da, yoldü oynar gibi yürümekten yorulup ta bugü! nasılsa buraya uğramış olan tombul” ““ yanakları fazla boyadan al n bir Beyoğlu — çiçeği! Bu aralık, ne zamandır. canımi! — sıkan çirkin bir kıza da gözlerim ilişti. y fArkanı ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: