Lokantada Yüştei garsonu çağırdı. © Garson bu getirdiğin yes nedir? > Bıldırcın kebabı! > “ana yazık oluyor, ne di- Havada çalışıyorsun. ep > Du hayal kuvveti sende hik Ns olurdun! Sahte “Erm otomobil istemişti, sen bir di- © aldın öyle mi? vet, eye otomobil almadın? ahte inci var amma sahte otomo- müsünüz? Perl z * Mükemmel Aalatıye du: a Sayet zarif, masrafı az, idaresi ko- a seniz mükemmel, bulunmaz bir O Kadin mı dediniz? hag Bir Kadından bahsetmiyor omusu- ha Hayr bir otomobilden bahsediyo- lar taş atıp camımı kırdılar. Ne, “İZ bir kere kendinizi benim yeri Üz da ne demem lâzım geldiğini ——> be n camcıyım.., * di ki kadar kurnazım,|İ: ia Misafir gelmedi mm Ağ ye gece yarısı bayanı uvandırdı: ” En bayan kalkın.. ir Bu i b Ne yazık, dedi, e | DA, O Biret, — Ayakkabılar büyük olursa daha iyi ya büyük anne, (hayvan bahçeleri de| ÜMisatir gelmedi, , gelecek seneye tamam gelir. yok. Vuramadım Ölçü Arkan, an - — Karşımızdaki evde oturan kadın yü- İç, yanına koş - züme kirli bir tabak attı, — Böylelerine kadın demiye yüz bin iy” KE, Anne, anne, gehid lâzım. Tam manasile bir kadın ol- Yar, » banim yü - saydı, temiz tabak atardı. Sen vurdu, * Ya, dı Kesre Sebebi var Ma Yütamadım an — Karım seyahate çıktı, kendisine Mağa tokat vu günde ik! mektub yazıyorum. ein boşta — Bu ne sevgi? kulaklarını — Sevgi ile alâkası yok, gidetken, ta çekiyor « 3 «eğer hergün senden bir mektub alamaz. Taş devrinin postacı, mektub dağıtıyor. sam dönüp gelirim» demişti. Şürekâsı Uzağı görüyor N Alek başıma iş görüyorum diyorsun & ştübelinda «Ali ve şürekâsı» yazılı. Öyle yazmak icab etti Aliyi yaz gere, tabelâda boş yer kalmıştı. kelimesini ilâve ettik. - Yalancı dolma Noa ta sahibi müşterinin verdiği pa- ”, dünyanın en büyük Zoytar — Lütfen öksürür Fil — Öhöl SON POSTA — —— — —2 Tercih UL cuk yanına gitti: yorum. kucağıma geldin değil mi? yası çıkmasın diye kucağınıza oturmayı tercih ettim. Son sürat Jise anlattı: — Otomobil son süratle geliyordu... Otomobilin şoförü itiraz etti: * Ferahlamak için Muallim söyledi: — Kim dersini biliyorsa tahtaya gel- sin! Çocuklardan biri tahtaya geldi; mual- Tm sordu; çocuk cevab veremedi; muszl- 3m kızdı: — Dersini bilmiyordun da neye tahta- ya gelmek istedin? — Sırada çok sıkışık oturuyoruz da biraz ferahlamak için! ti — Senin uşağın var mı? — Uşağım yok amma bir çınırağım var ya! Ne yazık İş bulamıyan er - kek, sinirli sinirli o- gibi konuşurum. 'Til. Uzun burunlu söyledi: — Bufnumun ucundan ötesini göre - mem, Küt burunlu güldü: — Tebrik ederim. Gözlerin uzağı gü - | rüyor.. demektir. Büyük m e aktı; N Atıyorlardı: i bara sahte. »- Bizi beraber » karı koca — Benim öyle bir tarlam var ki sonu Die güldü: olduğumuza hükmetmişler, bulunmaz... Ma, Sıkar, ben de sizin lokantamızde & — İnsanlar böyledir. Her şeyi fenaya © | — Ya ben'mki daha büyük; sonu değil; NE dolma yedim. yorarlar, başı bile bulunmaz. i Bisikleti, MZ der Mantar bisikletle l g WE | Mantar topluyor - Nu San Ankara Cİ e Ba Nt lardı, Biri mantar - a Ürt saatte git N Yara baktı; m Yilan sx — Merak ederim, söylüyor. NR ylüyor. dedi, acaba neden Neyg vii mantalar oo şemsiye ay İM.. Doğruyız geklinde olurlar, Sak kendım —— — ; ni Öteki düşündü: N Vigor — Kız kardeşiniz mi büyük? — Mesai saati bittikten sonra da dei- A 4 büstkieri, MM çocukken o büyüktü amma, rede kalıp çalışmış olduğumu, yor. — Buldum, dedi, ru a, vida sonradan ne oldu bilmem ben ondan gun argın eve dönmemden de anla- tubetli yerlerde ye . koydum, beş yaşa daha fazla büyüdüm, msyor musun? tiştikleri içindir, ya oturmuştu. Sevimli bir ço- ka — Kucağınıza oturmak isti- — Beni sevdin de onun için — Hayır bayan, kanape) Ya da ana baba seçer, Bu zvretle evli yeni boyanmış da; üstüme bo- Otomobil çekçek arabasına çaromış, a- rabayı devirmişti. Arabası devrilen po- — Hayır, hayır, son süratle gelen o idi. dasında dolaşıyordu: A — Aslan gibi kav- vetliyim.. — Papağan! 7 Biz Sayfa 7 Çinliler nasıl evleniriz, bilir misiniz ? Düğün hediyelerinin kırmızı kâğıdlara sarılması şarttır. (Maruf bir Çinli bizde (Çinde) evlenecekleri ya kılavuz. lerin kimisi mes'ud, çoğu beuoaht Hele kılavuz ve ana Vaba; karşı tarafın! şöhretine, zenginliğine tamah etmiş olur- larsa... Bu hatanın cezasını karı xoca bü- tün ömürlerince iztırab çekmekle öderle:. Bununla beraber kılavuzların her iki taraf hesabına dostça hareket ettiğine inanılır. Hakikaten, ellerinden geldiği | kadar da iyi çöp çatmak isterler, Çünkü bizim dilimizde (Çin dilinde) şöyle bir vecize vardır: «Bir yuvayı bozmuk on mabedi yıkmakla birdir.» Arada bır ni- şan bozulduğu görülebilir. Buna sebeb, kızla oğlanın eyıldız» larının uyuşama.i raasıdır. Bu, şüphesiz batıl bir itikaddır. Fakat yüz yıllardanberi büyük bir itna ile takib edilegelen bir Adet halindedir. Bunun için daha evlenmeye karar ver. meden, ilk iş, kızla oğlanın yıldızları hakkında bir kâhine danışılır. Çinde her- ikesin yıldız: sekiz harfle gösterilir ve adına «sekiz işarets denir, Bu işaretler her insanın doğduğu sene, ay. gün ve s1- atin ikişer harfinden meydana geli hin evleneceklerin «sekiz işaret» #ğ: manalerı bulur ve izdivacın heyırlı olup elmıyacağını haber verir. İki yılöız arasında bir aksilik varsa nişandan var- | geçilir. Yoksa, sira kızı güveyiye göstermiye gelir. Gizlice bir yer tayin edilir ve kız sıkılmasın diye kendi$ne hiçbir şey Mir, n del'kanlıya şöyle bir gösterilir. Bunun üstüne, eğer kılavuzların gönlü de heş edilmişse, «küçük nişans yapılır. Ya- ni kılavuz vasıtasile kızın evine iki altın. fkı gümüş, yahud bir altın, bir gümüş halka yollanır, söylenmeden - habersiz oraya götü * «Son nişan» iki gile nazarında da çok dahâ mühim bir hâdisedir: Çünkü bu ni- şanla nihayet düğün günü kararlaştırıl. mış demektir. O gün gelinin evine türlü hediyeler götürülür ve bunun için uğurlu bir gün seçilir, adına da enlşan götürme günü» denir, Başlıca hediyeler şunlardır: ! Yazlık, kışlık kumaşlar, altın gümüş ta-| kacakler, (160) tane kadar «anka kuşu çöreğin ile «ejderha çöreği», kesilmiş iki| yım, iki domuz (takriben oner kilo 1- gırlığında), canlı bir kaz, dört şişe şarap, birkaç kilo da hurma, fındık, fıstık, kes- tane... Bütün bunlar tahtadan tepsilerin için- de, tahta sandıklara yerleştirilir. Tepsi- ler saadet rengi sayılan kırmızı renk kâ. ğıdlarla süslenir, hattâ kaz baştan ayağa kırmızıya boyanır. Kazdan maada her şeyin sayısı çifttir, Burdan muksad yeni evlilerin bep çift yaşı larını temennidir. Düğünden bir gün önce kız tarafı ile kılavuzlar da güveyinin evine yığınlarla hediye yollarlar. Bunlar daha ziyade mo- bilya, biblo, elbise, yatak takımı, mutfok takımı nevinden şeylerdir, Taşımak için mahsus masalar, hamallar tutulur. Yolda herkes görsün diye bütün hediyeler ma- saların üstüne yayılır. Her masayı iki ha- mal taşır. Umumiyetle 12-16 tane ması yollanır, Nadir düğünlerde masa sayısı 24 ü veya 32 yi bulur, Bu cihet ailenin mali ve içilmaf veziyetine bağlıdır. Bazı pek zengin olanların 48, 64 tane masa yolladıkları da vakidir. Her bir hediyenin üstüne kırmızı kâğıddan kesilmiş «saa- det» sözü iliştirilmiştir. Düğünden daha iki üç hafta evvel kız ve oğlan tarafi akrabalarına, dostlarına davetiyeler gönderirler. Düğün günü u- şeklardan. hizmetçi kızlardan baska bir iki de muhasebeci bulundurulur. Bn mu- hasebeciler misafirlerin adreslerini, işim- N ve hediye olarak ne kadar para ge- tirdiklerini bir tarafa kaydederler. Bir gün onların da düğünü olunca ayni mik. tar para gölürülecektir. Bundan başka gelinin yanında iki yenge, iki de sağdıç bulunur, Sl Yaşlı kadm parkta bir sıra-İ gelin, evinden ayrılırken mutlaka ağlar ve damadın pısı önüne geldiği zaman gururu kırılsın diye sokakta bir hayli bekletilir muharrir yazıyor ) Atalardan kalma eski bir âdete göre! işlemelerle süslenir ve sekiz kişi tarafın- dan taşınır. Alay davullar, bayraklar, şemsiyeler, süslü yelpazelerle bezenir. Ailenin verebileceği paraya göre 60 ilâ 120 Xişilik bir kafile bu alaya iştirak ecer, Düğün günü davetliler sabahın deku- zundan itibaren gelmeye başlarlar, Her gelen önce güveyinin ana babasını teb- rik eder, sonra kırmızı kâğıddan yapıl mış büyük zarf içindeki hediyesini verir. Zarfın ortasında hediyenin ne olduğu, $ol alt köşesinde verenin adı ve adresi yazılıdış. 40 sentten, bir iki ufak ipek pars çasından tutun da metrelerle ipekl “ve satene varıncıya kadar her şey nediye e- dilebilir. Hepsi de kırmızıdır ve en azı dört beş metre, hiç olmazsa geline bir manto çıkacak kadardır. Hepsinin de üş- tünde iri, kırmızı harflerle yazılmış: «Yüz yıl gül gibi geçinin, «Uğurlu olsuna gibi bir saadet dileği göze çarpmaktadır. Sigı- ralâr, çaylar içildikten sonra davetliler sofranın üst başına buyur edilir. Fukat zemeğe başlamadan önce birkaç kere reddetmek âdettir. Yemek sonunda ev sahiblerinden biri; gelenlere düğünleri- re şeref verdiklerinden dolayı teşekkür eder, Daha pelinin sandalyası evden çıkma» dan ortalığı bir davul sesi doldurur. Bir tarafına şeytan gizlenmiş olmasın diye gelin binmeden sandalyasının içi dışı aye malarla aydınlatılarak iyice araştırılır. Sonra dört köşesine huzur ve rahatlık işareti olarak birer elma konur. Bu san dalyayı iki yengeden biri gelinin evine götürür. Arkasından da yengeyi geri döndürmek için ya bir araba, ya da yeşil işlemelere sarılı bir sandalya gelir, Üstü kırmızı çiçekli gelinliği de bu kadın gö türür, Gelin; ayağını evden dışarı atma» dan bu elbiseyi giymeye mecburdur Ge- Ür sandalyasının yollanması ve gelin'n evden çıkması için hep birer uğurlu saat aranıp bulunur. * Gelin sandalyası, gelinin evinin önüne gelince, kapılar kapanır, Dışarıdan er. kekler kapıyı çalarlar. İçeriden çocuklar «hediye almadan kapı açmayız» derler. Bunlara biraz pâra verilse de razı ölmâz- lar. Daha başka şeyler isterler, Bunun Üstüne sağdıçlarla yengeler dı. şarıdakilere «aman kuzum ağurln saati kaçırmayınız» diye bağırırlar. İkinci des fa hediyeler dağıtılır ve kapılar açılır. Soğdıçlarla yengeler sandalyayı evın taş- lığ'ına alıriar. Gelin giyinmiş, bekliyordur. Yüzü kır. muzı bir duvskla örtülüdür. Bu duvağı Hüveyiden başkası açamaz, (Devamı 10 uncu sayfada) (9) Çinde adum taşımaya mahsus kollu sandalya,