pp z Uzun, boğucu, çıldırtıcı bir öksürük tekrar göğsünü ve gırtlağını parçaladı. Zayıflıktan şeffaflaşan sarı elini büyük bir zahmetle yanındaki masaya kadar götürerek bardağı aldı, bir yudum su iç- wi. Elleri ve dudakları titriyordu; bardak- fa kalan suyun büyük bir kısmi sakalın- dan sızarak göğsüne dökülmüş, düğmesi kopuk geceliğinden sızarak ihtiyarı üşüt- müştü. Tekrar başını yastığı koyarak derin, canındın kopmuş kadar derin bir «ah'» eğerek inled! ve evin alt katında yatan #lesini düşündü: Karısı çocukları şimdi rahatça uyuyorlar, yukarıda yatan bu ihtiyarı, onun ıztırab ve acısını dü“ şünmeden dinleniyorlardı. Ahmed efendinin titrek dudakları ara- #ından bir kelime çıktı: ve dan bir nöbet şekeri alarak emmi ladı. Biraz açılmış, nefesi rahatlı aklı başına gelmişti; fakat gece ilerlediği halde uykusu bir türlü gelmiyor, göz ka- pakları olnma mıhlanmış gibi kapanamı- yordu. Scbanın nm gözüne inde yanan Vi rmasın diye esk rn arkasına lenen idare kanililinin ölü ışığında ina baktı. Elli seneden- beri içinde yaşadığı bu oda, bu ölü ışık altında büsbütün yabancı ve uzak bi manzara gi uhunu titretiyordu bu çe... Halbuki karyolası gene o eski siy. demir karyola, soba gene çatlak kapaki ğı hasta kitabıa- yeşil çini soba, yerdeki keçe gene her za-| yar: manki soluk kırmızı keçe idi, O halde de- Bisen şey ne idi? Hiçbir şey, fakat her şey... Ahmed efendi, yetmiş yaşına ka- dar bir mermer sütun apsağlam ve Sinidik dren Ahmed efendi hastalanmış. ilk defa olerak yatağa düşmüştü. Belki de bir daha bu yataktan kalikmı- yecaktı? Bunu düşününce içinin isimsiz bir köşesinde bir yer sızladı. Tekrar dudakları arasından: — Hainler! sözü çıkacaktı, çıkmadı. Ahmed efendi bu kelimeyi telâffuz ede- meden durmuş ve dinlemişti. Neyi dınli- mü? Rüzgârin saçaklarda, camlarda çı - kardığı oynak sesleri mi? Beyaz bıdı- inalı duvarda asılı duran saatin tıktakını İmı? Hayır, Ahmed efendi, yetmiş sene- İdenberi ilk defa olarak varlığının tanı- İ madığı bir köşesinden yükselen ve kak bini, beynin! sıcak bir buğu hâlinde kav- rıyan bir ses dinliyordu: Ne yaptın Ahmed, yetmiş senelik İ varlığında kimseyi sevmeden, kimceden bir tok şefkat sözü işitmeden nasıl yaşa- dın? Evet, nasıl yaşamıştı? Niçin & bağl kimsi lanmasını isteme: İ Şımdi bir sokak köpeği g'bi yalnız ve İzavallı bir halde ölüp gidecekti, ö , | Tekrer derin bir öksürük kemi sarstı, tekrar bir yudum su içi aldi ve gözlerini karan- seye nmamış, tı, babası da üvey eli Ah- beğ yaşındaki oğlun ne bırakarak genç yaşında ölm ananın nde cn büyük olduğu bal- de kardeşlerinin kendisine ezyot we ha- İkaret ettiklerini, kendi haklarından bir İsey çaldığını y üne vurarak evde ona > gibi i ıktıklarımı hatırlıye: anası önü, beş sene beraber dığı eski kocasının hatı evinde alakaymuş, kocasi simemış- ş miydi? Hayır. Ona acıyordu ve işte Ahmedin en iden, onda vahşi bir titiz n şey de bu merhametti, Bazan bu- Ba o kadar isyan ediyordu ki, âyni baba- ölümünü te- menni edecek kadar bairleştiği oluyor- du. — Beni kimse sevmiyor, ben de kim. seyi revmiyeceğim.. İşte Akmedin kalbini, yıllarca müd- detle dolduran bu duygu oldu ve bü yüz- den ne evde, ne de mektebde kimseye yaklaşamadı. Bazan ürkadaşlarından biri, herhangi bir sebeble ona yakın olmak, ona muhabbet göstermek istese, titiz ve i5- AZ e çocuklarının! San Posta, nın Hikâyesi Ymm ŞEFKAT DİLENCİSİ A KK, Çeoiren: Faik Bercmer ayymemiiz — — Herkesin nefret ettiği ve kaçtığı bir çocuğa yaklaşmasında mutlaka vir sebeb var, Bana acıyor, yahud benimle eğlen- mek istiyor. Bu yakınlığın arkasında kim bilir he fena bir oyun gizlidir. Ahmeğin gençliği de çocukluğu gibi yalnız ve kapalı geçmişti. Onun nasıl o- lup ta evlendiğine kimsenin aklı eri yordu; halbuki bunun sebebi çök basitti: Ahmedin v4 yi Yalnız kalmak korku; a başladığı zaman ar' ğını, başının üvey anasının yüzü- |” derhal bir şüphe kaplardı; İPara ka ne hi l m yalız ne yaparım? demekten dini alamamıştı. e yüzü gülmiyen, kime ile iki İ çift lâf etmiyen bu acaib adami başın-| K için üvey anası: İh dedi ve Ahmed üvey sma- sının kulduğu kızla evlenmeğe hemen razı oldu. Hiç olmazsa yalhız kalmıya- Kalbi her andanberi kapan. sını sevdi mi? Hayır, İtürlü s n l e hayatıra girix çekmek için evin en ü a ndak İmiş ve ukşöm işinden gelir gelm iğlip kendi kendisine oKaime , Aşağıda, evin içinde ya- ön bir insanın mevcudiyeti ona kâl ordu eler böylece geçmişti... iki defa kalbin. benzettiği garib bir sı- muştu: Biri oğlu, di kıs geldikleri zama çek ri di yanında duran Ü atan karısından ey.anasıln ya. | utanmışt. On. dan sonra ds karısı, üvey anasi ve kar- deşleri gibi çocuklarının devm © İnanarak onlarda kendisini | da kaç- da İstanbul Sıhhi Müesseseler arttırma ve eksiltme Komisyonundan Eksiltmeye konulan iş: Şişli Çocuk hastanesi hariciye pavyonuna ilâve eğil#” cek iki oda, Keşif bedeli: 2725 lira 1 kuruş. Muvakkat garanti: 205 lira, Şişli çocuk hastanesi hariciye pevyonuna ilâve edilecek iki oda açık eksi” meye konulmuştur. Hw itme 21/12/9838 Çarşamba günü saat 14,30 da Cağaloğlunda Sıtbat ve İçtimaf Muavenet Müdürlüğü hinesırda kurulu komisyonda yapılacaktı 2 — Mukavele eksiltme bayındırlık işleri genel, hususi ve fenni şartname Pr” je keşil hülâsası ve buna müteferri diğer evrak hergün komisyonda görülebii” 3 — İstekliler cari seneye aid Ticaret Odası vesikasile 2490 sayılı kanunda 7” zılı belgeler ve bu işe yeter muvakkat garanti makbuz veya barika mektub İl£ birlikte bu işe benzer en az 2000 liralık iş yaptığına dair İstanbul Viliyetmö” &ksillme tarihinden 8 gün evvel almış oldukları müteahhidlik vesikalarile likte belli gün ve saatte komisyonu gel Imeleri, o (8799) LEAD A Yu Lİ RADYOLIN ile 'ABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız SÜMER BANK Karabük Demir ve Çelik fabrikalarından : Fabrikamız için lâzım olan 40,000 ton kireç taşının Irmsk * Filyos hatti üzerinde Balıkısık i istasyonu yakınından ihracı ve Balıkısıkta vagona tahmili bir müteahhide ihale edilecektir. is teklilerin tafsilâtı öğrenmek ve şarinameyi almak üzere 20.12.933 tarihinden evvel Karabük Bürosu Müd leri ilân olunur. HALK OPERETİ Bu uknm seat 9 da Tekeri de ( Erkekler lüğüne müracaat etme" ERTUĞRUL SADİ TEX TİYATI yordu Dışarıdan gelen bir gürültüyü! sayfada) ——— kâr ruhunda bir fırtına kopar ve ile (Devamı 13 nci Takvorla Misis Fulblöd bu hengâ -| ZENER — — — hoşlanıp erte: gördü. H © Sabahları, Torik, ms arasında önce kaybolmak, başka yere göçmek ar - zusunu duydular. Fâkat buna mu » vaffak adı « lar; çür hepsi - nin vapurdan be- Taber çıkan eş - yasi birbirine ka- Tişmış, gümrük salonuha bir ara - da sevkedilmişti , Oradan, naçar ayni otelin yolunu tut- tular, Burası, Marsilyanın en meşhur cad desi olan Kanebiyerin üzerinde idi. Ka- Pacı, pasaportları muavene ederken, müşterek oda istiyen Takvorla Misis Fulblöde mâhalı mâralı göz kırparak, gülümsedi, ve: şu hâlde, Türkiye ile ında ittifak hasil diplamatlara verdiğimiz mi ayıralım. İfakat hanım da kendine ayrı, müs- takil bir oda istivordu. Gurabi efendi ağ edecek oldu. Kocakarı ayak dire- — Hayır! Yola çıktık çıkalı, hastaba- kicılığı ediyorum, Bıktım senin öksü- rüğünden, aksırığından! Azıcık başca - Zinimı dinlendireceğim. — Masraf... — Benim mesarifim de bir bu olsun! Esvah vapınma: bir cön aldırma - drm. İkt gün şurasında ayağımı uzatmak, vüendümü di rek istiyo - rum. Bu kadarcığını da çok görmeyin artik! Torik, an nm bü e bir! yerli yerina dağılâ ahendi bozulmuş gibi idi Pirelerini dökmek mksadile otelden fırlayor, kendi ken- dine vermeğe w'diyordu. Sehirde Gala- ta'ı bir rum bu'lmaştu. Onunla, Marsil- yanın her tar: 1 dolaşıyor, zevk ve #afahat yerlerine girip, çok defa sa - He kaprisini Keş! . oturmuş İ SON POSTANIN EDEBİ POMANI baha “karşı dönü « yordu. Takvorla (o Misis Fulblöd kendi ha» valarında idiler . Bunlar da, tanrı» nın günü, şehrin pi- toresk köşelerini, bucaklarını gezi * yorlar, bazan de o - tomobille' harice çi- kıp Kot Dazür de - nilen Akdeniz kıyı» larına fkadar uzanı» yorlardı. İfskat hanıma ge linee- o büsbütün iş, cellailen » — Artık ülâllah ! Küflendim.. * kok - tum.. otura otura kötürüm olacağım! Ne bu? Benimki de can. Ben de geze - ceği tozacağım elbet. Hem buradan pek hâz ettim. Eksik olmasın, gezdire- cek adam da buldum. O, benim evlâ - dım! Diyerek, sabah akşam Zormanm ko- lunda sürtüyordu. Ne oldu ise, Gurabi efendiye olmuş- $u, Zavallı ihtiyar, ördek yumurtasına kuluçka tavuğun altından çı- kların denize atıldıklarını hayretle müşahede etmesi gibi, kendi teşebbüsü, kendi parası ile yola çıkan bu vefasız arkadaşların kendisini orta birer tarafa savuşmala- rına önce, hüzün karışık bir şaşkınlıkla bakmıştı. Bir gün süren bu tehayyür - nelonu bas ı altındaki dar, gelip ların sâyı- den sonra alıştı. Sabahları şında, bastonu elinde, ote kahveye iniyor, akşama | geçen kadınlı, erkekli yol sını kontro! ederek, vakit ;eçiriyordu. Bu pineklemeden bikk lık getirip İde, bir gece nasılca, kep: vi bir arada bulduğunda" — Yahu! Kap'ıcalara ne zaman gide- ceğiz? Ben sızılarım g ce artıyor. Diyecek olmuştu. Fakat hepsi de lâ- kırdıyı na tıkayıvermişlerdi: — Biz burada geziyoruz. eğleniyo - ruz.. Doymadan bir yere gitmeyiz. Zavallı, bu hodgümlik önünde mü - teessir olmuş: — Ya, ben? diye sormuştu. O zaman en ağır cevabı karısından kırk yıllık âyalin - den almıştı: — Sen mi? Patla! 'Takvor, Zorman - la vapurda müna - kaşa ederken iddia eylediği centilmen - lik kaidelere hilâ - fen: — Henüz para de- Biştirmeğe vakit bu- lamadım.. bahane - sile, Amerikalı kadir nın dan geçi « niyordu. Abayı yak- tıkça yakan karı, ce- binde dolarları had- siz hesabsız harca - makta idi. Torik de kendi kesesinin hâ - kimi idi. Fakat Zor manla İfakat hanım ne ile gezip tozu - orlardı? İşie bu muammanın halli güçtü Güç amma, bize, bu tıynette herifle- rin dalgalarına vakıf için güç! Yoksa, kendine sorulmuş ol-| sa, o pek kolaylıkla, şöylece izah ede- cekti; — Ben mükemmel dansetmesini im, Bütün modern dansları en klâsik tarzda oynamak benim en büyük hü - nerimdir. Barlarda dansör olarak çalı- şırım. Arcak saatlerim mahduddur. Bu işi ancak, saat ondan, on ikiye kadar görebilirim. Ücretim de, bir dans için elli franktır, Bahşişi de ayrı. Böylece, gecede 300 frenk benim vasati kazan- cımdır. Bazı kadınlar ayrica benden bulunmıyanlar | randevu da ve; üz frangın Ben şim otelde atin 'k başına ğınacağını bilemiyordu nün bazan böyle oluyordu. T.âkin sabahlai nun yerine, ufak bir çocu zı'm:ş mektub, aynen şö «Beybaha! eBen, peşi kendimi Anadolda tu Tört kumpanyası rejisör! n. Bu mangiz se! temizledim. Sula Bizde daha eyileri vi Gönen, Kr yor, değil mi bs İk vapura otla, sefayi dökeyim, dünyanın gelirim. Göç kalmam, biye #manet ol, babacığ"! | ylece günler geçiyor, GU ime di zavallısı he yapacağını, Kİ etin? ram anlatacağını, kimin meri ve Derken, hafta tamam olaran bir akğanı Torik Neçmi otelde ii © medi. Buna ilkin pek aldırma rıda in mulak o ikin $ ger nüyordu. Halbuki o sabah v gri ri k efendiye hitab eden bir mektü Yeni harflerle ve kursun kal yle idi N sıra ağırlık taş usandım. Lâkin bu lâfıma gü niz. Hep berâber yola düze ava Çi ü ni; ara gitme ar! Burs abamam ne kat urba a1, anneme de bİr ter, Enayi'ik edip te, manci m. (A img im gizden Orun için. karar verdim, S2. Tacağım. Peşime dişmeyiniZ rimi belli etmiyeceğim. Senin yarın sağ vara üç yüz elli bu idi, İfağat hanımı: «Aze mis diyerek, 16 rakıyor, de de volisini çevi bir İ irip * abi efe”; a getiri vi gp yele MÜ er “a a gani" pa koc güne a bir şi APİ hâtırls Fişi Üsküdarda bekle, Ben acık pi zevkini ma vk ka ee) Rab