13 Birincikânı. Sayfa W ,*Son Posta» nin macera romanı: 32 Yazan: Ziya Şakir Casusların Adadaki merkezi Dedim, Davus, fena halde bozuldu. — Battaniye mi? — Evet, iz>'Na Yapacaksınız?. — Müseade ederseniz, defhal şu di- âhin üzerine Uuzanacağım. 'akat burada rahatsız olacaksı - aŞ z '!'î Zarar yok. Zaten sabaha ne kal - ay' *Vet.. amma... X-0 bir somurtuş somurttum ki, Ve- 'M’: Sokağının köşesinde, fenerin al- lanan Bin Bile: — Ahmak... 'uî':'klm sonra, koyu bir küfür sa - M !Ya mecbur kaldı. Samafh, bu bezimetini belli et- için nezaketini muhafaza ede- ! Yandaki odadan getirdiği tatlı ÜzerlN) kokulu battaniyeyi divanın ine biraktı. ;:ğw hayrolsun. &, İP oda dan çıkmıya mecbur kal- İlk k%_ıı olarak, kapıyı arkasından kilid- #m, Ve sonra, etrafıma göz gezdir - bu genç ve güzel adam, dişleri - 'asında, tam bir gemici İngilizce- a,ız; bu""llhiı Enver pasanın, Talât pa- | paşanın daha bir çok hü- Ve cemiyet micalinin, bilhassa Tütbeli bahriye zabitlerinin f kıt'alarda resimleri bulunur ZFT f arkasındaki büyük bir ipek in üstünde,altın yaldızlı tâlik Ve yazılmış olan (Bu da geçer levhası aslmıştı. Bunun iki ta- da sulu boya İle yapılmış, iki qm vardı. he muhtelif yerlerinde, tabore- Küçük masalar, etajerler, geridom- rdüu. Fakat bunların hiç Ve Mera e bir tek kitab, ne bir mazete 'q,_:;hir tek kâğıd parçası görün - V)M Yalnız, duvara dayalı zarif üzerinde, küçük sedefli bir kucakladığı, kenarları ve ka- Yaldızlı zarif kıt'ada bir kur'am bulunuyordu. Tü Casus, hiç şüphesiz k! ekseri- £ ]547 A TT & mürekkeb olan misa - hislerini ve gönüllerini avla- İçin —hw'n bir tuzak kurmuştu. edilmek ihtimaline binaen, k"lıı Mumları söndürdüm, İskarpin- q'q.uk çıkarmıya lüzum görmeden h Sönereiidim. Bir kaç defa sağa s0- G_% k, yayları gıcırdattım. Sonra Feteiy h!'-r uykuya dalmış gibi, hare- n'lquhm » Halbuki, uyanıktım. Yik M"'n duvarda gözüme hafif bir Tlon ge ÇPA Eşık, benim bulunduğum Yün ü Yandaki odanın müşterek du- '!'Jğqd' bulunan bir soba borusu Bir mün Etliyordu. üddet gözlerimi bu deliğe dik- * bütün dikkatimi kulaklarıma dinledim. Vakit hafif bir sandalya gıcır- SAA hışırtısı işitiyor gibi olu - Ve meraktan çatlıyordum. bir çeyrekten fazla durama- yavaş kalktım. İskar - çıkardım. Sağlam — bir ::llnk usullacık o deli - ü yadım, En küçük bir ç- W gî:k Fapmadan, sandalyanın üstü- ıİlı.,. im, Delikten bakar bakmaz, az qö"bu—:w" Çıldıracaktımı. ı'l ıınllm Mmanzara, şu idi: Trif ç üflaki köşede, mavi lâkeden Ba İs&miz bir karyola bulunuyor - a y.zıhk:r’ohnm karşısında küçük lle h.”.“'-'nh önünde, arkası tama- dönük olarak Davus otur - Teyler yazıyordu. Sol taraf - 4 düvarın içine açılmış bir Yordu. Bu dolabın üstün- h!_r. Ve altında, yerde duran bü- & nazaran, bu dolab bu #etrediliyordu. Şimdi dolab £ FA Mağrur ve manalı bir eda ile şah | | | | | Önündeki şamdanın mumlarını bi rer birer söndürmeğe daşladı. açıktı. Vâkıâ içi, tamamile görülemi - yordu. Fakat çapraz gördüğüm bir kö- şesinde, bir takım kâğıdların ve def - terlerin uğları farkediliyordu. Bu dolak, hiç şüphesiz ki Davusun casusluk hazinesi idi. Bütün mahrem evrakını, muhaberat kopyelerini, şifre- lerini burada saklıyordu. bareketlerini gözetlemiye başladım Genç ve güzel adam, yarı soyunmuş bir halde, düşüne düşüne bir şeyler ya- zıyor. Vakit vakit başımı önündeki âle- te uzatıyor. Adetâ onu dinler gibi bir veziyet alıyor. Ve sonra, tekrar yazısı- na devam ediyordu. Bu hal, yarım saate yakın devam et- Soğukkanlılığımı muhafaza - etmiye | fi Ondan sonra, Davus, önündeki kâ -« çalıştığım balde, muvaffak olamıvoı; -| Radları topladı. Büyük bir dikkatle do- dum. Adetâ, heyecandan bıığulacâk gi lsba yerleştirdi. Dolabın kapısını ka - bi oluyordum. p padı, dikkatle kilidledi. Büyük bir kot- "ŞARKA Tasslz âmpiaıı’&ı_ Tercüme Hiçbir ayrılık tema; Hattâ, ıslahatçılar Avrupanın — hırsına | mukavemet için İstanbul hükümetile ra- bıtelarını muhafaza etmek arzusunda idi- ler. Meselâ umumi menfaate — müteallik | |bazı meselelerin eskisi gibi sultan fından lesviyesi lüzumunu kabul e | yorlardı. Onlar yalnız Suriyeye aid işle- rin ıdaresine iştirak emelinde idiler, Lübnanlılar — menfaatlerini müdafaa için Şükrü Ganem'in riyaseti altında «Lübnan komitesi» ni teşkil etmişlerdi. Suriyeliler de <«ademi merkeziyetçi Su- riye zomitesi» teşkilâtı yapmışlardı. Tür- diyeye karşı besledikleri hissiyatın bir- ine tevafuku ve ırkı tehdid eden tehe |like. çok geçmeden, Lübnanlılarla Suri- yelileri birbirlerine yaklaştırdı. Sıyasi ve dini nifaklarını unuttular ve icraatlarını sevhid ettiler. Bu hareketten b »Lüb- nan « Suriye koöngresi» fikri doğdu. Bu köngre 1913 haziranında Pariste toplan- dı. Burada Lübnan ve Suriye mümessil- leri ile bütün dünya muhacirleri mümes- silleri hazır bulunuyorlardı. Murahhas- lar Türkiyeye ve devletlere iorası icab eden ıslzhatı müş'ir mukarreratı gönder- diler. Müsaadekârlık ve tesanüd ruhile meşbu olan bu talebler. cihan harbı es- nasında, Lübnan ve Suriye nasyonalizm- lerinin temel programlarını teşkil ede- ceklerdi. Lübnean - Suriye meselesi, 1550 Paris muahedesindenberi beynelmilel bir ha1e |gelmişse de, Fransa, ne vakit bır teşeb- büs zaruret-kesbederse, bir Avrupa »mü- dafaasını temin için önayak olmaktar ge- “Son Posta,, nın siyasi tefrikası : 37 HABİBİLNİNN AİD KAYNAKLARI edeni Alldeyin Gahit Yalçın Abdülhamidin kendi otoritesinden az ço : uzak kalmış ahaliyi itaat altına almak arzuları ülü göstermiyordu. | rek, tavizat aramak için, Von der Coltzun tavsiyesi üzerine, gözlerini Asyaya çe- vırdıği zamanlar idi. Abdülhamid o za- mana kadar kendi otoritesinden az çok uzak kalmış ahaliyi itaat altına almak | tiyordu. 1900 de, Şamdan Hicazdaki mu- kaddes sehirde bir telgraf hattı le bir demiryolu inşasına karar verdi. Resmen haccı teshil etmek bahanesi ileri sürülü- yordu, fakat hakikatte maksad Arabis» tandaki isyanları bastırmağa memiw - keri zuvyetlerin hareketlerini kolaylaş. tırmaktı. Masmafih, bu isyanlar gittikçe çoğalıyordu. Feyz! Paşa 18(4 te Necid emiri tarafımdan mağlüb edildi. Ertusi sene, âsiler Yemenden, Asirden ve Hi- cozdan Türk garnizonlarını tardetitiler. O davirde, sabık Kudüs mutaserrif muavini Negib Azoury Arab meselesi hakkında pek gürültü yapan bir kitab neşretti. Çok geçmeden, «milli komite» devletlere bir beyanname göndererek A- rab ahalinin yeni bir imparatorluk teşkil etmek üzere Türkiyeden ayrılmak arzu- sunda bulunduğunu bildirdi. Bu yeni A- Yab imparatorluğu Dicle ve Fırat vadi- lerinden Süveyş berzahına ve Akdeniz. den Amman denizine kadar imtidad ede- cekti. Bunu bir Arab sultanı idaresinde meşruli ve Hiberal bir monarşi idare ede- cokti. Diğer taraftan, Gismanf idarey: ru- hant ıdareden tefrik için, Hicaz vilâyeti Medine havalisi ile birlikte müstakil bir devlet vücude getirecekti. Bunun hü- kümdarı ayni zamanda bütün Arabların ruhani halifesi olacaktı. Milli kamite Lübnanın hukukuna, Filistinin makama- ri kalmıyordu. Meselâ, 1860 da, Dürzileze|tı mübarekesine ve devletlerin muhtelit Ayni zamanda, başka bir şey de koş- fetmiştim... Gözlerime bir karış mesa- fede bulunan soba deliğinin — içinde, ra yarışını göslteren resim levhasını da, |karşı hır'stiyan Marunileri himaye için duvara asarak, kapıyı bununla nazar - | bize bir vazife tevdi edilmişti. O zan:an- | lardan setretti. darberi, Lübnanlıları Tütk mezal'mine imtiyazlarına hürmet edeceğini de bildi. riyordu. İstanbuldaki inkılâblar 1908 ve 1909 âa büyücek bir ceb saatine benziyen garib Stsşııcc' soyundu. Kolsuz gömleğin- b e isti. Bu âlete mer - | den. kısa iç pantalonundan cınlak ka - bir âlet y ştirilmişti. Bu r e - KİR Jlan kolları ve bacakları. nefis ve son but olan tel, odanm içine sarkıyordu. | gerece mütevszin bir kadın vücudünü Davusun masasının önüne gelen dü- | , / diriyordü. varda da, barometreye benziyen diğer | — Davus, benim su anda gördük bir âlet sallanıyor, bıma merhut olan ldc". ve hissettiklerimden tamamile ga- diğer bir tel de, masanın arkasında | f bir halte, önündeti samdanın mum- kayboluyordu larını birer birer söndürmive başladı. İşte.. artık Davusu yakalamıştım... | Oda, yavaş yavaş karard Üçüncü mr- Onu, bütün bu ihanet delillerile, hü -|mun sönmesi üzerine sims bir hal kümete teslini etmiye muvaffak ola -|a'dı. Ve samra, karyolanın somyeleri caktım. merdadı. Bu entresan sahne, böylece Bu muvaffakiyetin verdiği sevinç ve andı. heyecandan boğula boğula Duvusunı HİKÂYE: Şefkat dilencisi (Büş tarafı 12 inci sayfada) Gözlerini açtığı zaman yanında kızını Hayatlarında bir gün kendilerini ku-| görüü. Geceliği üzerine bir şey almağa cağına âlıp sevmiyen, bir gün onlarla iki | vakit bulamadan yukarı koşan kızım... rim- (Arkası tar) çift 1âf etmiyen bir babayı hangı evlâd sever? Seneler geçtikçe aralarındaki du- yar daha yükselmiş, daha kalınlaşmıştı, Küvvetli bir öksürük ihtiyarın göğsü- nü tekrar sarstı ve başı, boşluğa düşen ağır bir taş gibi, yastığa düştü. Bu sefer gözleri kapanmış, buruşuk göz kapakla. rının arasından iki damla yaş yuvarlana- rak sakalına doğru kaymıştı. Şimdi artık başında ve külbinde bir tel kopmuş gib! derin bir gevşeklik hissediyor, şimdi ür- tık yetmiş senede görmediği ve anlama-| dığı bir şeyi duyuyor ve anlıyordu. O, tâ Üvey anasından başlıyarak, kardeşlermi, karısını, çocuklarını, hattâ üvey anası- nın kocası olan o alçak adamı bile sev- mişti, Hele çocuklarını, hele onları... Şimdi kalksa, yavaş adımlarla, merdivenleri gi- cırdatmadan aşağı inse, kızının — odasını açarak yatağına yaklaşsa ve ona: — Kızım, yavrum... dese; onun gözle- rinde de kendi onun da kollarını açıp: — Baba... diyerek kendisine sokuldu- Bunü görse... İhtiyarın kapalı göz kapaklarından sı- zan damlalar yastığı ıslatıyordu. Birden- bite nefesi tikanyormuş gibi göğsü daral- dı, büyük bir kuvvetle doğruldu, su bar- dağını almak istedi; fakat gücü yetme- miş, bardak gecenin sessizliğini korkunç bır gürültü ile yırtarak yere yuvarlan- mıuş, ihtiyarın başı da tekrar yastığa gü- mülmüştü. — Baba.. baba.. ne oldu size? Niçin ba- | va seslenmediniz? Doktoru çağıralım mı? Ahmed efendi hafifçe gülümsedi: | — Hayır kızım, bir şeyim yok.. sakın Tanneni de uyandırma; hafif bir bas dön. mesi duymaştüm, şimdi geçti. Seni bar. dağın gürültüsü uyandırdı değil mi? | — Hayır baba, akşamdanberi - öl düğünüzü duyuyordum, fakat darılırsı- nız diye yukarı çıkmamıştım; dört gözle |.sabahı bekliyordum. İhtiyarın dudakları hafifçe titredi, eli- ni uzatarak kızınm elini tuttu: — Bana çok mu acıyordun yavrum? — Hastalığınıza merak ediyordum bâ- |ba, | — Demek ben ölürsem çok üzüleceksın LS:bıhnl. demek beni seviyorsun sen öyle |a? İhtiyar babanı bir defa öpmez misin kızım? © Sabahatin sarı saçları babasının Köğ- e yakın bir ışık sezse, süne doğru eğilirken (ki hıçkırık bieden odanın sessizliği içinde çınladı. * Ertesi sabah erkenden, Sabahat. yarı zorla, babasının yatağını aşağıya mdir. Mişti. YARINKİ NÜSRAMIZDA; 8 vapuru Yazan: İbrahim Hoyi Arab ayrılık hareketine yeni bir hamle verdiler. 1911 de Yemende bir İsyan vu- kua geldi. Suriyede ve Trakta kıyamlar yıd etmekten meneylemiyordu. Çünkü cldu. Bütün bu hareketler Türk hükü. Ymuhtelif teşebbüslerimizden, dinleri ne Metini büyük askeri masraflara soktular, olursa olsun, Suriyenin bütün ahalısıni Nihayet hükümeti bazı müsaadatte bu.- müstefid etmek niyetinde idik (1). Bma lunmağa sevkettiler. Bilhassa araben ted. Veralı Balkan harbleri felâketindea Tisatında müsaid davranıldı. Artık arab- İkalkınmak için Türkiyeye ikraz edilecek|canın mahkemeler huzurunda — kmllanıl. paraya mukabil yalnız Lübnana deği, | ması tecviz edildiği gibi Arab memurla- bütün Suriyeye ademi merkeziyet esası-| Tn tavini de kabul olundu. na müstenid geniş bir ıslahat programı| Buna rağmen, büyük harbin arilesin- tatbikini Babıâliden taleb hususunda di- | de genç Türklerle Arablar arasındaki h- Her milletlerle birleştik. 1912 de, Jules-| tili€ bütün şiddetile devam ediyordu. A- Ferry kruvazörümüz gelip küçük Djou-|rablar, oturdukları memleketin coğraft 'nich Hmanında demirledi ve Kumanda| vaziyeti sayesinde, cihan buhranı esna- İheyeti Maruni patrikini resmen ziyaret | sında Türklerin mukabele bilmisıl haree etti Ayni sene Künunuevvelinin sonun- | ketlerinden hemen hemen tamamen ma. da, M. Poincar&, âyan meclisinde irad et-|sun kalmağa muvaffak oldular, İtiği bir mutukta, Türkiyeye âleni bir ih- Maamafih, o devirde halifeler impara- 'tarda bulundu ve Suriye halkının dilek- | torluğunun ihyası biraz zor tahakkuk e- lerini bayırhahane dinlemesini tavsiye| der bir iş gibi görünüyordu. m Bu imparatorluk vaktile Bizans istib- İşie büyük harbin arifesinde, Lüb-| dadından bıkmış yerli ahalinin memnu- nan - Suriye meselesi yakında memnu-| niyetsizliği neticesinde teşekküil etmişti, |niyet ver'ci bir hal şekli alacak gihi gö- fakat hakikatte Arabların bunda hiçhir rünüyordu. Fakat Türkler Suriyeliler.|tesiri yok gibiydi. Çünkü bir Arab ırkı €an ve bilhassa Lübnanlılardan muhta- | Mevcud değildir. Filhakika Arabistanda rivet emellerinin acısını çıkarmakta ge- b"blgmdm ayrı üç grup sakindir: cikmiyeceklerdi. karşı müdafaadan hâli bulunmamıştık. Hiristiye müzaheret — bizi riye inüslümanlarının bazı talenlerini tes Su - etti. İsmailf ve Sami grup ki Sina, Msan, H'caz, Nefoud ve Necid havalisinde otu. Tur; * Lübnanlılerla Suriyelilerin muhtariyet hareketi, başlangıçta bazı Suriyeliler ta- rafından teşkil edilmiş olmasına rağmen, Aruabların ayrılık hareketi ile karıştırıl- mamalıdır. Bu ayrılık taraftarları bütün Arnb ahaliyi yahud Osmanlı imparator. loğunun Asvadaki arazisi üzerine yayıl- mıs arabca konuşur halkı - İstanbuldan müstakil bir otorite altında toplıyarak halifeler imparatorluğunu tekrar - tesis etmek ve Türk hukukundan — tamamen ayrı bir Arab hilâfeti kurmak hülyasın- da idiler, Napolâon tarafından ilham edilen bu fikri mahalli isyanlar dolayısile Türkiye- | den tardedilmiş bazı Suriyeli münevı er- ler 1895 te ele aldılar, Pariste lupluırık; «Milli Arab komitesi» teşkil ettiler. Bu da arabca konuşulan bütün Türk vilâ- yetlerinde efkârı hazırlamak için derhal gizli şubeler yaptı. Fakat bu, Abdülhamidin Avrupadaki kudretin yıkılmakta olduğunu hissede- (Arkası var) BAYLAR! Küçük bir ihmal insana bütün bir hayatı zehir eder. Unutmayı- ki Prezervatifleri Teki 10, 3 lük 20, :.l:k 40 Kuruş Her eczanede bulunur (1) Suriye mnıınıı;ınlırı arasında Pran- sanın birçok dostları - vardı. Bzcümle, Emir Abdülkadirin torunu Emir Ömeerülcezairi. « j