( '":ü. intisab ettiğim şebekenin, ba- iye bir emniyet hasıl edebilmesi Tw Üyük bir maharetle takibde de - Ay:;'merine emindim. N'ı'! Zamanda, doktorun da büyük * 'ıh:.u" ve merakla beni beklediği- u%n ih ediyordum. Tabiidir ki, ona hüh de çok tehlikeli buluyordum. 5"2 b €en kurtulabilmek için nihayet, *it kolaylık buldum. Dlşg GDa Balıkpazarı caddesinde du - | “.' k"î'm’ bir arabacı vardı. Arabası &i Çy YAfeti de pejmürde olduğu için % E:lu_ş(ıvn bulamazdı. Onun için dü üstü .”âkrd:urwm' arabasının üstünde Ğt"mde derin bir merhamet uya- v!__“u':. arabacı ile ahbab olmıya karar ğ;lkün. onun Aarabasına bindim. Tzj daki taşlığa gittim. Arabayı, o Vere Manzora karşısında teriha bir x“hlrd:m X_ Babat, Burada, beş on dakika ka- | b aj Biraz hava alacağım... İster- | nıdhîlln!ann torbalarını tak, Hîıuıh'dîf söz, ihtiyar arabacı ile ah- İğp ; Müya kâfi geldi. Kulakları biraz n ( en adamcağız, torbaları taktık- l.,;:n. arabanın yanına çömeldi. » Memleketin halinden, açlık- | ite, “Türetten, — işsizlikten, atlarına hqe;“lc arpa ve saman tedarik ede- Üi İSin maruz kaldığı müşkül va- | q.h::m uzun uzadıya şikâyet etti. & bi bunları, acıyarak — dinledim. " hayli teselli verdim. Ve sonra, <e Matarak: Nz""ll al, Bu akşam, benim tara - n.&n:lhrını bir ziyafet çek. GU arabacı, bin bir dua ile lirayı G f artık, o dakikadan itibaren ba- M__ letdar kalarak bir hayli işime Ğ:_ Zün, erkenden, yumuşak bir k k pansiyondan çıktım. Ça- adını taşıyan adamcağızın var?. Kulağıma eğildi. Yavaş bir sesle o da, şu cevabı verdi: — Oradaki dastlar çağırıyorlar, — Ben.. dost, möst tanımıyorum, Diye, bağırdım. Kadının yüzüne ka- pıyı kapadım. Faket, içim içime & ıyacak bir he- yecan ile giyinmeye başladım. Doğruca Kroker öteline gittim. 44 numaralı odanın kapısına, parmakla - rimın ucu ile itinahca bir kaç fiske indirdim. Uzun boylu, kumral, genç ve güzel bir kadın, kapıyı aralık etti: — Ne istiyorsunuz? Dedi Hiç tereddüd etmeden, parolayı ver- dim. — Parden.. bir dostumu arıyorum. Kadın, geri çekildi. Kapıdan girme- me müsaade etti. Beni, ilk defa gördü- ğü için az çok hayret ederek sordu: — Hangi dostu arıyorsunuz? — Mister Nizameddin... Gerek halinden ve gerek sözlerinden İtalyan olduğuna şüphe etmediğim Ahmegğ % bindim. Köprüye inerken, Merzarlığının tenha geçidinde, lan şapkayı çıkararak el- kumaşından olan pelerini ba- zaman, Çakır Ahmed şa- ikat, senelerdenheri yüzlerce de binlerce maceraya şahld 'ş;af:eıgıı_ derhal kendini topladı. Parayı alırken, pişkin bir te- ğ le gülerek: hn,&dl madmazel.. Allah işini rast Murıldandı... Hiç şüphe yok ki, iz beni, gizli bir mülâkata git- kıyafetini tebdil etmiş olan Rünahkâr sanmıştı. Psa, sansın.. Allah, bu adam- İsun... Ona, (Kredi Liyone) önünde ben gelinceye kadar l tembih ettim. Doğruca sihe gittim. Babacığımı gör - derecede para bırakarak let ettim. Gene Şişhane me- arasından geçerken pelerini Pa Çıkararak şapkamı piydim. 'qh â gelir gelmez, Madama YA £ z DE ğ'f ğ F4 Z x 4 f S S Bana gelen oldu mu?. yır, xon “"nın içimden, derin bir: Cektim ;:':' bir saat geçti, geçmedi. Ka- Pı,d:mdll. Yaşlı, cadaloz ve kılıksız A% Tla karşılastım. Ermeni olduğu qvım_ * Çök fena bir Fransızca ile X yeförür görmez, sordu: xğ:.'hınk sen misin? imtihan olabilirdi... Derhal S q:î;'m' Kroker oteline geleceksin. Şattım, Cevab verdim: bu kadın, bana hiç bir söylemeden, — kapıyı — arkasından ki - lidleri. Odada kimsenin bulunmama- sı ve kapının kilidlenmesi, bana pek garib geldi. Kadın, odanın sağ tarafındaki tek ka- nadlı kapıya ilerledi. Önündeki yük - sekçe etajeri bir kenara çekti. Mun- tazam fasılalarla kapıya beş fiske in - dirdi, Kapı, aralık edildi. O aralıkta, bir fı- şey | Esrarengiz yeni işler «— Bir dostu arı yorum!» dedim. Ne münasebet?.. Orada, ne işim| sıltı geçti. Sonra, kadımj geri çekildi Nizameddin kapıyı açarak içeri girdi. — Hoş geldiniz, madmazel. İki da- |kika oturunuz. Şimdi sizi çağıracağım. Dedi. Oradaki sandalyalardan birine iliş- tim, Mütecessis görünmemek için göz- imi duvardaki bir çiftlik resmine iktim. Öylece bekledim. İki dakika sonra kapı açıldı. Luna görünerek, adetâ bir fısıltı ile beni Ça- ğirdi. Yandaki odaya geçtiğim zaman, o- dada yalnız Nizameddin ile Luna var- di Nizameddin, bir takım fotografları ük bir zarfın içine yerleştiriyor, ve telâşlı görünüyordu. Bu telâş © kadar bariz bir şekilde , bu fotomgraflardan birini yere üğü halde bunun farkında bile Fakat benim gözlerim bir saniye zar- fında bu reeme ilisti. Ve 0 anda vücu- düm, bir elektrik bataryasına doakun - muş gibi titredi. Resim, en aşina oldu- ğum bir manzaravı, bütün — fecaatile gösterivordu. Bu kücrük kâöğıd barçası üzerinde. Havdarpaşa garının duman - lar ve alevler arasında yandığı görü - nüvyordu. 'Tabiidir ki, ben bu resmi hice görme- miş gibi hareket ettim. Derhal Lunaya sarılarak: — Sizden ayrılalı pek cok zamam ol- madığı halde, bilseniz o kadar özledim Üa Diye, söze giriştim. İ fArkam var) Bütün göğüs hastalık- larına yol açabilir: Fakat bir tek Baş, diş, şekilde dindirir. bastalıklara karşı İcabında günde üç kaşe alınabilir. Nezleye, İsim ve markaya dikkat. bilhassa müessirdir. 'Taklidlerinden - sakınınız. 0 Yazaı İvANPİEİN . Tertüme İngiliz - Türk Maamafih, Türkiye, 1902 de, Küveyi gi - malinde sahilin bir kısmını işgal etmiş - ti. İngiltere buna mukabele olmak üzere, 1903 de, şehir üzerinde himayesini ilân etti. Ö zaman İngiltere hariciye nazırı bulunan Lord Lansdowne Alman harsı karşısında İngiliz noktaj nazarını tasrih için ayni sene $ mayısta Lordlar kama - rasında şu beyanatta bulundu: «Tored - dütsüz söylüyorum: Başka bir devlet ta. |rafından Basra körfezinde bir bahri üs, yahud müstahkem bir liman tesisini İn- giliz menfaatlerine karşı gayet vahim bir |tebdid gibi telâkki ederiz. Elimizden ge- Ülen bütün çarelere teşebbüs ederek bu - na mâni olacağız.» Ayni zamanda, Londra hükümeti, Bağ- dadı denize bağlıyacak müstakbel bir hattın inşası takdirinde ona iştirak etmek niyetinde olduğunu Türkiyeye haber ver- di, Fransa da bu İngiliz teşebbüsün'n te- min ettiği fırsattan istifade ederek bu işteki hukukunun mahfuz bulunduğunu bildirdi. * İngilizler Küveyti Süveyş deniz yolu- na ikinci bir yol ilâve edecek müstakbel şimendifer için normal bir intiha noktası (telâkki ediyorlarsa, bu şimendiferin Ak- | âeniz kıyılarında hangi noktadan hareket edeceğini tayin hususunda gayet müte - reddid bulunuyorlardı. Bazıları İsken - derun körfezini münasib görüyor, ba - zıları Port-Saidi, bir kısım da Berut ve Hayfayı tercih ediyordu. Hayfa taraftarları, 1891 de, İngiliz ser- mayesi ıle, «Suriye Osmanlı şimendifer zaman Hayfayı Şama bağlıyacak ve bel- ki de bir gün Basra körfezine kadar uzı- yacak bir demiryolu inşasına başlamıştı. Maamafih. bu bir prensip teşeboüsü idi. Çünkü Basra - Mezopotamyanın iktısa- di vaziyeti o devirde mütasavver de- miryolundan kâr edilmesini pek meşkük gösterecek bir halde bulunuyordu. Onun iç'n. İngilizler bu meselede hukuklarının kâfi derecede mahfuz tutulmuş olduğu - nu görünce, inşaatı durdurdular. Fakat, 1902 de, Transval meseleri mü- nasebetile İngilterenin teyakkuzu mu - vakkaten hafiflemiş bulunduğu bir sıra- da, Sultan. Almanyanın teşviki ıle, Hay- fa şimendiferi imtiyazını satın aklı. Üç seneye kalmadan., Alman mühendisleri Esdrelon ovasından Deraya bir demir- yolu inşa ettiler. Bu hat 6 noktada Me- dine hac yolile birleşiyordu. Hayfa - Bas- ra körfezi yolu artık İngilterenin elinden kaçmış demekti. Buna karşı protosto da edemezdi. Çünkü Almanya güya bama- men Türkler tarafından yapıldığı iddia olunan bu işten resmen uzak durmuş - tu. * 1906 senesinde, bu defa Suriye - Misır hududlasında olmak üzere, yeni bir İn- giliz - Türk ihtilâfı zuhür etti. Bu bavailde, hddud Akdeniz sahilinde Rafah'tan başlıyordu. Sonra Cebeli Mak- rayı cenubdan dolaşıyor ve Akabe kör- fezinin birinde Kiızıldenize varıyordu. Akabeyi Türkiyeye ve Tabah kuyularını da Mısıra birakıyordu. Panjrmanistler, Basra körfezine inmek plânlarını file çıkaramadıkları için, Sul- tanı Tabahı ele geçirmeğe teşvik ederek emellerini başka bir tarzda istihsale çı - lıştılar. Bu suretle Kızildenizde serbest bir mahreç elde etmek ümidinde bulunu- vorlardı. Diğer taraftap, Kızildenizde Babülmendeb Boğazının şimalinde Fete- san adalarını da ele geçirmek ümidinde idiler, Bir demiryolu şubesi Akabeyi Hi- gaz demiryolunun bir istasyonu olarak Maan'a bağlıyacaktı. Bu şubenin Inşası resmen Yemen isyanlarını teskin için gönderilecek Osmanlı askerlerini a nok- tadan vapura bindirmek lüzumu ile izah eyliyordu. Binaenaleyh, Türk kuvvetleri Mısır hu- adele ağrılarile diğer ağrıları en kısa zamanda ve en kat? | dudunu geçtiler ve 1906 senesi şubatının soğuk algınlığına, gripe ve emsali 15 inde Tabah'ı işgal ettiler. Fakat Rüyük Britanya bu yeni tehdid karşısında şid - detle mümannat gösterdi. Zaten Feresan adaları üzerindeki Alman emellerini de akim bırakmış bulüunuyordu. Cebellitta - rıktan, Maltadan, Hindistandan ve anava- AD .. d ilolar ve İngiliz küvvetleri M - ŞARKA AİD KAYNAKLARI. Cahut şirketi» ni tesis etmişlerdi. Bu şirkete o | edeni Ffdteyin Cht Yalçın 1906 da Suriye - Mısır hududlarında yeni bir tilâfının zuhüru sıra geldiler. Babıâli de sefenberlik hazıre lıklarına başlıyordu. Maamafih, İngiliz ültimatomu ninayet Sultan tarafından kabul - edildi. Ikinci Gülllaume bir harbde henüz Türkiyeye resmen müzaheret edecek kadar kendi « sini kuvvetli hissetmiyordu. * İngilterenin enerjik vaziyeti Almanyayı Basra körfezinde entrikalar yapmaktan menoetmiyordu. Wönchaus Alman ticarethanesi, inci ti« careti yapmak bahanesile, 1896 da Bender Abbasta teessüs etmişti. 1902 de, bu şir- ket birdenbire tevessü etti. Bahreyn a « dalarında, Basrada ve Körfezin sair nok- talarında şubeler tesis olundu. Ayni za « manda, Almanlar Sultandan inci zaydi« nın inhisarını ve Ebumusa adasının iş « tirasını istediler. Fakat Londra hükümeti Babıâliye bu talebleri reddettirmeğe mu- vaffak oldu. Bunun üzerine, Almanya faaliyetini arttırdı. 1906 da, bahri ve ti « cari bir devlet sıfatile Basra körfezinde varlığını resmen ilân etti. Wönchaus ti- carethanesi Hamburg - Amerika şirketi « nin ajansı haline inkılâb etti. Bu şirket te biraz sonra Hamburg - Aden - Mast « kat « Basra körfezi hattında ayrı bir yeni servis açtı. Çok geçmeden, Almanlar gözlerini İra« na da diktiler. Orada, Kayzer Tahran hü. |kümetinden Karoun kânallarının imtiya. zını istedi. Bu defa da bu talebler İngil- terenin itirazı üzerine reddedildi. İngilizlerin aşağı Mezopotam |tülârabda ve İranın bitaraf mıntakasında Cermen emellerine muhalefet etmes! için yeni sebebler vücud bulmuştu. Mısırda Kanal ışlerile şöhret kesbetmiş olan Sir W. Wilcochs aşağı Mezopotamyanın Ih « yası imkânları hakkında vatandaşlarının dikkatini celbediyor. Büyük Britanyanın kontrolünü buralara teşmil etmesi Kizu « munu müdafsa eyliyordu. Diğer taraftan, bazı İngiliz tebaaları Şahtan Türk - İran hududunda yeni keşfolunan petrol! taba- kalarının imtiyazını istihsal etmişlerdi. (Arkası var) Nöbetci eczaneler “—u— nöbetci olan eczaneler şunlar. İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Ziya Nuri), Alemdarda: (Esad), Beyazıdda: (Belkis), Samatyada: (Brofilas), Eminönünde: (Salih Necati), Eyübde: (Arif Beşir), Fenerde: (Vitali), Şehremininde: (Nâzım), Şehzadebaşın - da; (Asaf), Karagümrükte: (Suad), Kü- gükpazarda: (Hikmet Cemil), Bakırkö « yünde: (HNAh). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Dellâsuda), Ga * latada: (Hüseyin Hüsnü), Taksimde: (Limonciyan), Pangaltıda! (Nargileci » yan), Beşiktaşta: (AlI Rıza). Boğaalçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (İmrahor), Sarıyerde: (A- saf), Kadıköyünde; (Hüsnü, Rıfat), Bü- yükadada: (Halk), Heybelide: (Halk). BAYLAR! Küçük bir ihmal insana bütün bir hayatı zebir eder. Unutmayınız ki ğîrezervatifleri Teki 10, 3 lük 20, 6 lık 40 Kuruş Her eczanede bulunu"