Demediğini bırakmaz Karısının, öldüğünün yıldönümünde türüyordu. Kapıcı gördü. — Kim bilir, de- di, karınız buna nt kadar — sevinecek- tir. — Evet, fakat Allah vere de kaça aldı- Ümı duymasa.. çok para verdin diye, ba- Ba demediğini bırakmaz. * Yanılmam İki genç kız kanuşa konuşa yürüyor- lardı. Biri ötekine göyledi: — Nişanlım, şim diye kadar bana; sekiz bin —dokuz yüz altnuş yedi de- fa, <«seni seviyo- — Eksik, yahud da fazla olmasın, — Bayır, ne eksik; ne de fazla.. ben bir İstatistikçi yanında dört sene daktiloluk #itim. Böyle hesablarda hiç yanılmam, * Hoşlanmıyorum —— Konuşurken, ikide bir bana, gülüm; güller solukturlar, Kokuları olmaz; onlarla bir tutulmaktan Nq hoşlanmıyorum, * Yüz kiloluk — Yüz kilo geliyormuş. — Kendisi alt mış diyor, — Onun söyle. diği de doğru. — 122177? — Yaşını — sor: dukları zaman d3 #Otuz beş diyor. Otuz beş yaşında iken ta. Riyanlar var.. 0 zamanm hakikaten altmış kilo geliyormuş. Vecizeler Kökü derinde olan ağaç, rüzgürdan yı- * Uyanık bir tnsan tam uyuyan bin in- #andan kuvvetlidir. a B mezarına çiçek gö-| Taksitle alış veriş edenler —| , , . Taş devrinde çıkan gazetenin idare memuru — Niçin gazetenin üzerine «Gönderilen evrak *iade edilmeze cilmlesini yazıyorsunuz? Güzetenin sahibi — Onlarla kendime bir ev yapacağım da... — Görünüşe aldanmayın.. bu bir ci- mayet değildir. — Tütün kokusu başımı ağırtır. bay. — İnanırım bayan, eskiden benim de ağrıtırdı.. fakat zamanla alıştım. — Bay müdür, 1939 modeli olarak çı- karacağımız kapanlardan bir nümune getirip dırakmıştım! Nasıl buldunuz? -î'”’ Ual sordu: — Yazdığım mek tubu aldın mı? a | — Aldım. : — Çok ateşli 1dt değil mi? Nasıl bileyim Bir ağaç altında buluşmuşlardı. Genç kız, genç erkeğe — Bilmem, — Nasıl bilmezsin. — Termometrem yoln * Olabilir — Yeni bizmetciniz nasıl? — Çok iyi, fakat çok kırıcı, eve gel- diğindenberi tam iki düzüne tabak kırdı. — Kocanızla &. rasında bir anlaş- ma olmasın... — Ne gibi? — Kecanız, kendi başında kırılacak tabakları daha evvelden hizmetçiye söy- leyip kırdırmış olabilir, * İğne yastığı — Fakirizm tecrübeleri yapıyorum am. ma eskisi kadar para kazanamıyor rum. Başka bir iş tutmak istiyorum — BSen başka ne iş yapabilirsin?. — Bir terzi dük kânında iğne yaştığı gibi de kullanılamaz mıyım? * Ağladım — Dün gece sinemaya gittim. — Sinemaya mı gittin? Karın öleli daha hafta geçme- di — Bilhassa bu- nun için gittim ya.. kalbim çok acıklı; başlar başlamaz gözlerim yaşardı. Bitin- ceye kadar hep ağladım. * Vecizeler İki tavşanın birden -peşinden koşan tazı hiç birini yakalıyamaz. CASU SLUK tarihinden birkaç yaprak Almanların Lavrensi şeytan zekâ h Vassmuss Kayser ikinci Wilhelm arzımukaddesi süt beyaz atı üstünde ziyaret ettiği sıralarda İrandaki bu genç konsolosun medhini fevkalâde tah İngiliz harbiye nezareti istihbarat bü- rosu, şark cebhesindeki düşman kuvvet. lerinin vaziyetini göstermek maksadile, ayda iki kere, mufassal bir harita bastı- rır, dağıtırdı. Dört harb yılı boyunca, bu haritanın İranın mühim bir kısmını kap- hyan yerinde, beyzi bir çerçeve içine a- lnmış ve kırmızı mürekkeble şu sekiz| harften ibaret isim görüldü: Wassmuss. Adı istihbarat haritalarında hemen he- men Fransa ile İngilterenin mecmuun- dan daha büyük bir yer tutan bu adam kimdi, neden dört uzun yıl başlı başına bu mühim yeri tutmuştu? İranın bütün cenubunu elinde tutan bu kuvvetli insan, Almanyanın o zaman- ki genç İran konsolosu idi, Wassmuss, harb çıktığı sıralarda an- cak otuz beş yaşlarında vardı. Şarka ya- yılan şöhreti tıpkı Lawrensinki gibi bir efsaneyi andıriyordu. Hattâ İngiliz mü- şahidler ona doğrudan doğruya «Alman- ların Lawrens> i adını takmışlardı. Lawrens, (*) bilirsiniz, keskin zeklâsı ve mesleğindeki geniş bilgisi ile pek haklı olarak bütün Arabistanda en kudretli casuslardan daha büyük bir şöhret ka- zanmış genç bir İngiliz casusuydu. Lawrens yalnız — casus ta değildi. Modern tarihe adı korkünç bir çeteci o- larak geçmiş bulunuyor. Bu genç çete- cinin yerli Arab kabilelerinden teşkil et- tiği hecin kıt'aları çöl harbınde kendi ©- sas kuyvetleri, techizatları ve harb saha- sının hususiyetlerile ölçülemiyecek bir stretaji — muvaffakiyetine — erişmişlerdi. Bizzat Lawrens lüzum gördükçe - bazan yanında adamlarından bir iki yerli ile « Türk hududunu geçer, köprüler yıkar, trenleri berhava ederdi. Kıyafet değiştirmenin ustası idi. Fakat tam bir Arab şefi kılığırta girmeyi de kâ- fi bulmamıştı. Arab kabilelerinin ideal- lerini emel edinmiş, hareketlerinde on- lardan ilham almış gibi de görünürdü. Lawrens hem mükemmel bir casustu, hem de kendi kendine yetişmiş bir «ca- sus Üstadır idi. Karşılaşacağı düşman hakkında, yetiştirdiği elemanlardan, en doğru haberi almadıkça harekete geç- mezdi. Casusluğunun ve kumandasında- ki çete gruplarının çok kıymetli hamle- lerinin verdiği netlceler Filistin harbin- de General (Allenby) ye kıymeti ölçül- mez birer kazanç olmuştu. İşte Wassmuss böyle bir insanın - Al- manlar tarafındaki - eşi ve benzeriydi. İngiliz (genel kurmay) 1 onun istihbarat haritalarında dört yıl o büyük yeri tut- muş olan tek insan adına iki koca düş- man ordusu kadar ehemmiyet verir, o gözle bakardı. Wassmuss, (Buşir) e harbden önce Al- man konsolosu olarak yollanmıştı. Bu konsoloshane © vakitler İrandaki bütün eşlerinden daha nüfuzlu idi. Kayser ikinci Wilhelm — (Arzımukad. duydu, az sonra kendisine sisat bağlandı - E L E F Ingiliz casusu Lawrens gusu bu meseleye de bir şekil verdi. (Bu. #ir) e harb gemilerile gelen zabitler: «Madem ki, dediler, İran bitaraflıktan çıkmıştır. Şu halde istiklâl hakkını da kaybetmiş demektir.» Buna mukabil Wassmuss ta susmuyor- du. Bir avuç malyetine: «Arkadaşlar, diyordu, bu —memleket- ten kimse bizi kovamaz. Esas harb mın- takasından uzaktayız. Fakat burada da çok şeyler yapılabilir.» O zamana kadar Alman kordiplomatiği İngiliz nüfuzunun - İngiliz süngüsünden de, topundan da önce - girdiği her yer- den derhal uzaklaşıyor, (Berlin) e dönü- yorlardı. Wassmuss öyle yapmadı. Oldu. ğu yerde kalmaya ve mücadeleye giriş- meye karar verdi. Bunun için ilk yapılacak şey etrafı sa- ran İngiliz kordonunu yarıp kurtulmak olacaktı. Wassmus bu tehlikeli işe, alelâ- de fakat tam yerinde kullanılmış, bir kurnazlıkla muvaffak oldu. İngilizler, (Buşir) den çıkıp gitmek is- temediğini görünce, onu tevkif etmişler- di. Nesi var, nesi yoksa müsadere altınz almışlar, ertesi gün karargâha yollıya caklardı. Son gece, başına dölt nöbetçi dikilen konsolos, sevgili atını görmek için yalandan bir merak tutturdu. Nöbet- çiler kaç gündür onun mevkufiyete bo- yun eğmiş, zararsız bir insan olduğuna inanmışlardı. Ahıra kadar kendilerile beraber inip hayvanı görmesine razı ol. dular, Wassmuss atını muayene etti ve güya o mıntaklara mahsus bir rahatsızlı- ğa tutulduğuna hükmetti, İyileşmesi için elinden geleni yaptı. Gene nöbetçilerle birlikte yatağına döndü, Fakat yufka yü- reği rahat edemedi. Yaptığı ilâçların iyi gelip gelmediğini görmek için birazdan des) 1i süt beyaz atının Üstünde göz ka-| gene ahıra indi, Tabif yalnız değil, nö- maştırarak ziyaret ettiği sıralarda İran- | betçilerle birlikte...- Bütün gece böyle daki bu genç, müteşebbis konsolosun | kim bilir kaç kereler inip çıktı. Nihayet ni methini duydu. Ondan az sonra da Wass-|çabaha karşı nöbetçiler yorgun düştüler, müuss'a, memleketi. namına propaganda | uyuklamaya başladılar. Her sefer Wass- IB yapması için, fevkalâde tahsisat bağlandı. | muss'la ikisi ahıra inerken bu defa hiç ıı 1914 de İranın vaziyetinde acaib birbiri inmedi ve tabif konsolos ta yatağına Şİİ karışıklık vardı. Günden güne ateşlenen | dönmedi. Bir daha ne onu, ne de sevgili 'ı ve sebebi iyice kestirilemiyen bu dahili (atını oyanlarda gören olmadı. Fakat adı kargaşalığın görünürdeki hedeli - İngi-sık sık duyuldu. lizler kadar Almanların da göz diktiği -| VWoassmus kaçarken atına, ağızları mü:- DK petrol membalarıydı. Milletlerarası — bir|hürlü bir takım torbalar da yüklemişti. f anlaşmaya göre, bu mıntakanın asayişi- | Bu torbalara aşağı yukarı 14,000 — altın a. ni korumak bitaraf İsveç hükümeti fan-|mark doldurulmuştu. Frahsızların 1870- 4; darmasına — verilmişti. Halbuki daha|1871 harbi sonunda Almanlara ödedikleri Hİ Marn'de ilk silâhlar patlar patlamaz, | bu tazminat parası kırk yıldır. Berlin müttefik devletlerin İrandaki — ajanları,| mahzenlerinde bekletilmişti. Büyük Harb U Wassumuss'un İsveç jandarma kuvvetini | başladıktan az sonra (Buşir) deki genç ğ avucunda tuttuğunu sezdiler. konsolosa yollanmış, o da onlardan fay- | Her şeyin başında gelen menfaat kay-|dalanacağı vakti pek iyi kestirmişti. N Wassmus gün ağarırken dörinala sırt- lardaki köylere doğru yol aldı. Oraya ge- (*) Ba yazı slisilesi İngiliz kaynaklarından türkçeye çevrilmektedir. Bu Iitibarla ve vekayi hakkındaki bütün hükümler fa. |lince durdu. Artık bir kaçak değildi. Düş- ,Fakat henüz bu kadarının bedelini ödemişlerdir. (Devami 10 ncu sayfada) i giliz müelliflere akldir,