ON POSTA Zati Sungura yeni bir rakib ! Fakirlerin esrarını öğrenen Çanakkaleli genç Kaşıkla erimiş kurşun içiyor, nabzını durduruyor, çıplak ayakla cam kırıklarını çiğneyor Sayla * «Son Posta,, nın siyasi tefrikası : 2 ÜSARİA, AİD- KAYNAKLARI, -n-ı.sjAMPı'a&ı_ Tertlme edesı J/JJJZLA Cahit Yalçın kski zamanlarda ve orta çağlarda Yakın Şarka Avrupanın hulülü deniyetini yaymak suretile Asyaya Av- rupa kültürünün temellerini soktular. Bazı büyük istilâ yollarını da cihana tamıttılar. Çok sonra, Napol&on İngiltere- yi Hindistanda mağlüb etmek için muh- telif projeler düşünürken bu yollar ©- nun dikkatini celbetmişlerdir: İskender Darius Codoman'ın katlinden sonra, Bessus'u takib ettiği zaman, İranın şimalinde, Hazer kapılarından ve Efga- nistandan geçerek Meşhede, Herata ve Kandıhara doğru giden yolu takib et- mişti, İndou Kouch boğazlarından — geçerek Caboul ve Pişadere doğru giden Oxus ya lu vardı ki bunu takib ederek iptida Se- merkanda gitmiş ve oradan da İndus'e vâsıl olmuştu. İran sahilleri yolunu ise askerlerini Gödrosie tarikile Suse'e getirmek N, muavini Ephestion ile birlikte takib et- mişti. Nihayet, Basra körfezi yolu ki bunu da Nöargue'a takib eltirmişti. Diğer taraftan, İskenderin fütuhatı Av- rupa ile Asya arasındaki ticaret mmübade- leleri üzerinde de pek büyük tesirler yap- tı. O zamana kadar esrar ile örtülü bir halde kalan bu mübadeleler Finikeli ge- miciler ile Yahudi tüccarların elinde top- lanmışlardı. Onlar bu inhisarı büyük bir itina İle muhafaza ediyorlardı. Maama- fih, kervanlar vasıtasile ve Palmyre, Petra, Rhinocolure (Gaze) yolile yahud, bahren, Elath, Ezlongaber (Akabe) — ve Arab - Sina sahilleri depolarında aldık- ları muhtelif şark mahsullerinin hakiki menşelerini kendileri de bilmiyorlardı. O devirde, Kızıldeniz. henüz büyü Birinci kısım Eskı zamanlarda ve orta çağlarda Yakınşarka Avrupanın hutülü «Mısır nasıl deniz yolları için Hin - distanın anahtarı ise Surwye de kara yolları için anahtardır.» General Niox (Askeri coğrafya, V imel cild, 1887) Troie muharebesinden takriben bir asır sonra, Yunan Mmuhacirleri küçük Asya kıyılarına çıkarak orada Yunanlıların Eclide, İonie, Doride, Lesbos ve Rhodes müstemlekelerini tesis ettiler. Bu, çok büyük ehemmiyeti olan bir vak'a — idi. Çünkü bu ilk Yunan kolonlarının zürri- yeti, maruz kaldıkları bütün tazyiklere rağmen, Asya kıt'asının bu parçasına kök salmış bir halde kaldılar ve buradan an- cak üç bin sene sonra, Lausanne muahe- desi ile tardolundular. Bu muahedena- me, cihan harbinin sonunda Rum ve Türk ahalinin mübadelesini kabul etti. İlk Yunan kolenları Asyada yerleşme işinde çarçabuk muvaffak oldular. Artık bütün küçük Asya sahillerine, hattâ Kıb- rısa kadar yayıldılar. Bütün Akdenizde, hattâ Mısırda Nilin ağızlarından biri ü- zerinde, Naucratis'te ticaret merkezleri tesis ettiler. Maamafih, İsadan beş buçuk asır evvel, Elenler İranlılarla ihtilâf çıkardılar. İ- ranlılar bütün garbi Asya ile Mısırı fet- hettikten sonra, Yunanistanı da istilâya hazırlanıyorlardı. Bu, uzun mücadelele- rin başlangıcı oldu. Mödigue muharebe- leri esnasında, yahud sanra, İran impa- Doçenteiz, asistansız, talebesiz pro- fesör Zati Sugura bir rekib çıktı. Fa - kat işbu rakib henüz rekabetini piya - Saya dökmediği için rekabetinin ve ma- rifetinin derecesi hakkında benden baş ka malümat sahibi olan pek az kimse vardır, denebilir. Eğer'bu hokkabazlık, #lliztyon, manyatizme sahasında boy gös teren zat, bir ecnebi olsaydı, doğrusu Onu Zati Sungurun karşısına bir rakib olarak çıkartmağa pek dilim ve kale - mim varmazdı. Bu san'atkâr bir Türk- dür. Üstelik de kardeş Hataydan ana - Vatana gelmiştir. Bana kendisinin İstanbulda bulun « duğunu duyurdukları zaman bir insa- Nın kafasını keserek muhtelif dillerde konuşturduğunu söylemişlerdi. Ken - disini görmek istedim. Bunun üzerine dün Avni Raca is - mindeki bu genç san'atkâr hünerlerini bize Beyoğlunun tanınmış bir barında husüsi olarak gösterdi. Vesaitsizlik yü- Zünden adedleri pek yüksek olduğu ri- Vayet edilen tecrübelerinin ancak pek mahdud bir kısmını görebildik. Ken - disini takdir ettik. Gözlerimizle gör - düklerimizi sıraladıktan sonra işittik - lerimizi de ilâve edeceğim. Müessese sahibinin teberrüken lüt- fettiği salonda, fazla elektrik yanma -| sın diye olacak, ışıksız ve minnacık bir sahnede Avni Raca bize beş — numara Yaptı. Üzerine Hind fakirlerinin elbisesini Biyinen kara yağız san'atkâr delikanlı €evvelâ iki metre uzunluğunda kalınca bir ipi bir kaç yerinden kestirdi. kesi- len parçaları önümüze attı. Sonra okşar gibi ipin üzerinde do - laşan elleri yerine avdet itliği zaman İPi düğümsüz, birbirine yapışmış, ola- Tak kesiksiz gördüm. Bunu sünnet dü- ğünlerinde Lümoncu oğlu da mendil - leri birbirine bağlıyarak yapıyor diye düşündükse de ikinci —numaraya en Müşkülpesend bir mümeyyizin hak - kaniyetile tam numara verdik. Bu tec- Tübe şuydu: İçi cam kırıklarile dolu bir sandık.. Muayene ettik. Muhteviyatını teşkil e- den cam kırıkları muhteilf kalınlıklar- da. Avni Raca çıplak — ayaklarile bu sandığın içine bastı. ve 'tiğnemede baş- ladı. Ayaklarının altında çatır — çutür ezilen cam parçaları tabanlarının al - fını Eminönü meydanına çevirmiştir, diye düşünürken, bu tepinmeden, ez - meden dışarı çıktığı vakit ayaklarında €en ufak bir çizik bile —bulunmadığını hayretle gördük. Nabız durdür ma teerüberi Buünu bir küre tecrübesi takib etti. | kalâde bulmadım. Zira fakirizm ile hiç Pirinçten, yumurta cesametinde bi bir alâkası yoktur. Hokkabazlıktan i - küre elden ele dolaştı.: Buz — gibi idi.| barettir. Tecriibelerimin asıl hayret - Fakat o, bunu eline almasile beraber | bahş olanlarını yapamadığıma müte - tutulmyacak derecede hararetlendir - |essifim. Çünkü vesajtim yanımda de - mesi bir oldu. İki saniye evvel avucu- muzun içinde iken M, Turhan Tan ka- dar sakin olan demir — parçası şimdi Nurullah Ataç gibi ateş püskürüyordu. Hünerlerin en heyecanlısı ve cazibi kurşun tecrübesi idi. Fakir ateşte eri - tilmiş kurşunu içeceğini, sonra tekrar külçe halinde çıkaracağını söylüyor - du. Evvelâ bir kürek içinde erimemiş ik; parça kurşunu gösterdiler. Sonra mangalda bu kurşun eritildi. Mayi ha- line geldi. Henüz mangaldan inmiş mu hallebinin lezzetine bakar gibi, Avni Raca iri bir kaşığı kurşuna — daldırdı. Ve.. ağzından içeri boşalttı. Yüzünde ağzının yandığına dair en ufak bir acı- nın çizgileri görülmüyordu. Tepsi tut- tular. Kurşun külçe halinde düştü. Bunu nabız durdurma takib etti. Ya nana iki kişi çağırdı. Nabzına baktılar: Atıyor. San'atkâr gözlerini — sabit bir noktaya dikerek nefesini kesti. Bir e - Hini tutan aktör Eyüb Sabri, — diğerini tutan bir gazeteci arkadaş bağırdılar: — Nabız atmıyor. Bu iki dakika devam etti. Kendisi bir saat durdurabileceğini iddia edi - yor. San'atkâç tecrübelerinin hitam bul- duğunu söyledi ve ilâve etti: — Eşyalarım Suriyededir. İzmir fu- arını görmeğe gelmişlim. Bu arada İs- tanbula da uğradım. Zati Sungurdan bâhsettiler, Bu numaraları hiç de fev- ğildir. Kendisine bu işe nasıl başladığını ve daha başka neler yapabileceğini sor duk, anlattı. Yazıyarum: — Ben aslen Çanakkaleliyim. Şimdi yirmi dört yaşında bulunuyorum. Ba- bam askerdi. Harbi Umumide İskende- İruna tayin edilmiş. Oradan Halebe geç mişiz. Babam ölünce Hataya geçerek yerleşmişiz. Hayatta hiç kimsem yok. Tahsile devam ettim. Lise son sınıfına kadar okudum. Lâkin çalışmak mecbu- riyetinde idim Bunu şiddetle hissetti- ğim sıralarda Hindistandan yedi dil bi- len bir arkadaş geldi. Kendisi Hindis - tanda Fekrizme âşina olduktan sonra Amerikayı ve Avrupanın bir çok yer - lerini ve memleketlerini dolaşmıştı. Ticaret hayatında muvaffak olama- dığı için bu işi meslek olarak kabul et- mek mecburiyetinde kalmıştı. Beraber çalışmamızı teklif etti. Razı oldum. Ar kadaşım Fakirizmin Sırrını elde etmiş olduğu cihetle yaptığımız — hünerler hayretbahşdı. Her tarafta alâka gör - dük. Bütün Suriyeyi, Filistini, dolaş - tık. Avdette Berutla yerleştik. Fakat oyunlarımıza devam etmedik. Hususf bir yer açtık. Kayıbtan haber veriyor, istikbale ald şeyler söylüyor, manya - tizme tecrübeleri yapıyorduk. Meselâ, kapalı bir mektubun içinde neler yazıl- dığını okuyabiliyorduk. Burada da ay- ni şeyleri yapacaktım. Yasak olduğunu söylediler. (Devamı M üncü sayfada) ratorluğu büyük İskender — tarafından | Hind yolu değildi. Burada gemilerin sey- parçalanıncıya kadar, —Avrupalılar — ile| çi zordu. Finike ve Mısır gemicileri uzak Asyalılar birbirlerile çarpıştılar. * mesafelere nadiren açılırlardı. Onlar se- yahatlerini umumiyetle bahtiyar — Ara- Rivayet olunduğuna göre, Makedonya krahı, Yunanistanın intikamın: almağa gitmek için, Hellespont'u geçtikten son- ra, Asya toprağına en evvel kendisi ayak basmak istedi ve harbisini yere dikerek Asyaya tasarrufunu işaret etti. Şüphes'z ki yaptığı hareketin büyük ehemmiyeti- ni bu tiyatromsu jest ile herkese göster- mek istiyordu. O ana kadar, filhakika, | Elenler sahillerden uzaklaşmağa hemen hiç teşebbüs etmemişlerdi. Yalnız Xe nophon'un On Binleri bundan müstesna- dır. Fakat onlar da İranlı Cyrus'un para ile tapladığı askerlerden ibaretti. Bu defa Avrupalı askerler gerçekten Asyayı fethe çıkıyorlardı. Fakat, Rumlar, içerilerin dağlık küt- lesine hücuma kalkmadan evvel, şarki Akdeniz kıyılarındaki bütün ülkeleri zaptetmek ve bilhassa Finikelilerin şev- riyorlardı. bistan kıyılarına hasrediyorisrdi. Demek ki bu memleketin sekenesi, Sabten'ler, bir taraftan İran sahilleri ve Hindistan yyarımadası ile diğer taraftan Mısır Finike,arasındaki ticaretin hakikl müte« vassıtları idiler. Servetlerinin kaynağını teşkil eden bu inhisarı ellerinde tutmak arzusile, Mısırlılarla Finikelilere Kanâd ve Aden limanlarında buldukları emtia- nin büyük kısmının bahtiyar Arabista- nın içeri taraflarından geldiği zannını ve. ve İskender garbi Asyada muzafferane ilerlediği sırada, Hindistan mahsullerini garba doğru getiren büyük- ticaret ce- reyanlarının çoğunu keşfetti: Bunlar Bus ra körfezi, Babil ve Palmyre yolile; ipek yolu, Baetriane, Hyrcanie ve Hazer li- manları ile; Oxus yolu, Hyrcanienne ve Pont-Euxin ile vukua geliyorau. Maamas ket ve kudretini kat'i surette mahveyle-| gh İskender hakikatin ancak bir kısmı- mek istediler. Granigue (İsadan' evvel 834) 1 İssus (İsadan evvel 333) zaferlerin- nı farkedebildi. Basra körfezinden yola den sonra, Suriyeyi istilâ ile Tyr'i tah- vib ettiler, Mısırı işgal altına aldılar ve orada İskenderiyeyi bina eylediler. Ertesi sene, şarka doğru muzafferane yürüyüşlerine tekrar — başlıyarak — Fırat lile Dicleyi geçtiler. Sonra, Arböles'te Da- rius Codoman'ın ordusunun bakiyelerini de perişan ederek (İsadan evvel 331) Ba- bil, Suse ve Perstpolis üzerine yürüdüler, İranlılar imparatorluğuna hâkim olun- ca, artık Elen fatihler önünde bütün As- ya açılıyordu. Hazerdenizine, Arachosle- ye, Bactriane'a vardılar. Sonra, Caboul vadisini geçerek İndus'un öte tarafında Pencaba girdiler (İsadan evvel 326). Bu kadar gayretin bir bududu olmak | tabil idi. İskender, askerlerinin son dere- gede yorgunluklarını hesaba katmak ıztı- rarında bulunduğu için, Hindistanı fet hetmekten vazgeçmeğe mecbur oldu. İn- duş nehri Oman'a kadar indikten sonra, kuvvetlerinden bir kısmını Basra körfe- zinin nihayetine bahren gönderdi ve mu- çıkacak gemilerle Arabistan yarımada« sının etrafında yaptırmayı düşündüğü devir hareketi tam olamadı. O kadar ki Yunanlılar Hindistanın — mahsullerinin hepsi Akdenize münhasıran İran, Muzo- potamya, küçük Asya ve Suriye yolile geldiğine, Pötra'ya yahud Mısıra iühal 0« Junan bütün emtianın da bahtiyar Aras bistandan yahud Afrikadan çıktığı kâe naatini beslediler. * Makedonya ileri gelenleri İskenderin zaptettiği ülkeler Üzerinde hâkimiyeti | giriştiler. Ptolemede Soter Filistin ile birlikte Mi. sır krallığını aldı; Lagide'ler hanedanı- te|rını tâ Habeşistana kadar genişlettiler. Diğer taraftan, Söleucus Nicator Suri- ye vilâyetlerini yani Yunanlıların Asya- daki arazilerinin en büyük kısmını An- tigone'un elinden aldı; Selevcide'ler he hariblerinin mütebaki kısmını da Ged.şnedınını tesis etti ve Ganj nehrine kadar yosie'den geçirerek Babile kadar getirdi ve orada, vakitsiz olarak, İsadan evvel 325 tarihinde öldü. * İskenderin — fütühatı çabuk zam oldu. Bu fütuhat Elen san'atını, dilini ve me- uçup gitmekle beraber, gerek siyaset, gerek ti- garet bakımından neticeleri pek muaz- harben ilerledi. meden imparatorluklarının inhilâl otti. Pont'un ve Capadoce'un yerl prensleri dan evvel 223 inci seneye doğru, Parihie: Arsacides'lere iltihak etti (Arkası var) ele geçirmek için birbirlerile kavgaya nın şefi oldu. Bu hükümdarlar nüfuzla- © Fakat Seleucus'un halefleri çöle geçe ğğ ğini gördüler. Pergame ile Bithyrie'nin, Ö küçük Asyanın şimalini payıaştılar, İsüs