6 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

6 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

; Mestekle beraber, Karlov meydatun - H daki parkın sıralarından birinde oturu - ) yorduk.. Bir pire sirkinin sahibi olan Mestek, — büyük bir can sıkıntısı içinde idi. Çünkü, — artık, bundan böyle pirelerin talim ve ter “X biyesile uğraşamıyacağı kanaatıne vsr- KE mıştı. a Geçenlerde Mestek'in pire sirki bü - yük bir felâket geçirmişti. Bütün bun - ların yalan ve dolandan başka bir şey olmadıkları gibi sabit bir fikre saplanan © — sarhoşun biri, bir sopa darbesile Mes - ğ ı tekin sirki olan pire kutusunu parçala- — Mişti. 'Talimli pirelerin her biri, — çok - î mekte oldukları mikroskobik kâmd ara- — balar olmadan, çıplak bir halde bir yana — firlamışlardı. — Sarhoş, yalnız kutuyu kırmakla ikti « “fa etmemiş, mikröskobu da mahvetmiş- — Ü. Kutunun dibinde, Mestek — sirkinin ]rv Tuhü mesabesinde olan en kıymetli ar - — tist pirelerden birinin kanlı nâşı bulun- — du. Mestek bu pireye «Frants> adını tak- “ mişti. Kutunun dibindeki bu kanlı ö - lünün «Frants> olduğu, mikroskopla ya- pilan müayene neticesinde anlaşı © Çünkü Frants'in bir bacağı eksikti. O X kin'esrarından olmakla beraber size hu- * susi olarak şunu da söyliyeyim ki: Bu Pı gibi artistlerin âyaklarını, fazla atla - Masınlar ve umumi ahengi bozmasınlar # diye, bililtizam koparırlar.. 3 Kutunun dibindeki cesedin yanında bir tek pire kalmıştı. Bunun — ayakları $ kırılmış, ve koşulu olduğu kâğıd araba — devrilmişti.. Mestek, bu ayakları kırılan pireyi d& — çok severdi. Bu pirenin adı «Pepita» idi. — Mestek bana bu felâketli haberi verir « & ken: — — Onu tedavi edebileceğimi ummuş- — tum, diye derd yandı; halbuki nafile... 5' b Bütün gösterdiğim ihtimamlara, gay- retlere rağmen <Pepita» bir türlü iyileş- medi.. Ben de onu öldürmeğe — mecbur “oldum.. : Mestek, uzun — uzun — ePFrants> a olan sevgi Ü bahsetti. Bu minnacık pirenin, a ıdıslın hnnkulıde dansları — derın heyecanı «Pepita» nın ve alâkasından büyük karşısında layı kendisini fena halde kıskanmakta idi, Öleki Fransız vapurunda müm- taz mevkil kendi işgal etmişti. Hal- buki burada ona Tmetelik Veren yoktu. Civa gibi *« canlı ve coşkun İspanyollara To - rik Necminin cevvaliyeli daha yakın, daha uygun ve münis gelmişti. — Hey! Senor Markes!, diye seslen- dikleri vakit, o da: — Buyur! Ne var, ulan, eşşoğlu" Diye cevab veriyor, arkasından da hpanyolc.ı küfrediyordu: — Kohones! Artık, herifler de bayılıyordu.. Bir sabah uyandıkları zaman, bir kaç gündenberidir hasta bulunan ih - U aç MUELT A PT h YERİYTUNNLETE Y OKN İ AOA Y haber verdiler. Vapurda bir faaliyet, bir hazırlık mahsus idi. Torik bunün Bebebini istizah edip de: — Es muerto! (öldü) ü Cevabını alınca şaştı: DD — Vay ölüsü kandilli! dedi. Bu İs - — panyol ailinin bizimkinden farkı yok. © — Biz, nalları dikene: <«Mortoyu çekti'» K lü taşıyanlara: «Mortocu» deriz. Bun- lar da öyle diyorlar. Ben başka dillerin hiç birini belliyemedim amma, bunu öğrencoceğim galiba! Lâkin herifi acaba ne yapacaklar? Vapurda kalırsa kokar, be! İçini bir merak almış, ye bu merak arkıdaşlarına da sirayet etmişti. Biri- birlerine soruyorlardı: — Daha üç günlük yolumuz var. Bel- | ki de daha fazla. ö! burada kukuta- F Caklar mı dersin? 'Takvor, bermutad bilgi satıyordu: — Papurun dibinde buzluk vardır. Orsa koyup saklarlar.. bir şeycik ol - Mmaz. î İfakat hanım: D Son Posta'nın hikâyesi Ciddi tiyar bir gemicinin geceleyin öldüğünü | Adamın Mestek iyice coşmuştu. Heyecanlı bir sesle sözüne devam etti: — Böyle zeki, böyle kabiliyetli mah - lüklara bir daha ömrümde rastlayamı - yacağım.. Şimdiki pire nesli gittikçe bo- zuluyor, tereddi ediyor. Pireler gitlikçe budalaşıyorlar.. Dikkat hassalarını kay- bediyotlar.. belki de yeni bir pire cinsi türemiştir; bilmiyorum.. Geçenlerde da- rülaceze bekçisinden dolu bir şişe pire satın aldım., Fakat gelgelelim bunlardan hiç birisi işe yaramadı.. Benim elimden dünyanın het cins pi- reşi geçmiştir.. Sırasına göre — ben, bir gök fakirler yurdundan, polis nezaretha- nelerinden, hapishanelerden, <ıces'ud a- ile» pansiyonundan, kışlalardan, gemi - lerden, muhtelif otellerden, bakire kız - lar enstitüsünden, kadınlar manastırın - dan pireler getirttim.. Fakat bu pireler- de de en ufak bir kabiliyet göremedim. Vükiâ içlerinde tek tük istidadlı olanlar da yok değildi. Amma bunların da ar - tistliğe karşı en ufak bir hevesleri yok- tu. Kendilerini bekleyen büyük şöhreti anlamaksızın, uldır etmeksıın fırsatı - nı buldukça kaçıp — Sus!, diye ba - ğırıyordu. Oradaki, etler, yiyecekler ne olur, sonra? Geçtim olsün, ağzıma bun - dan böyle bir lok - macıik koymam. — Ne çıkar? yer Reniştir. Hem et du- rur, hem de müte- yeffayı saklarla.. .— Ööğöğöle Allah vermesin! Ölü ile bir arada durmuş eti dünyada yiye - mem! Onlar böyle ko - nuşup dururlarken geminin düdüğü acı acı Ööttü. Hepsinin de birdenbire rengi uçtü, dudakları titremeğe başladı. İç - lerinden biri ortaya bir sual fırlattı: — Gene mi karaya vurduk? Yukarıdan, lostromonun başı uzan - di: — Mösyöler!.. Güverteye çıkın! diye bağırdı. Manasım anlamadıkları bu emrin herhalde kendilerine taallüku olduğu- nu hissederek herifi takip ettiler. Gü- vertede, iskele tarafındaki merdivenin önünde fayfalar saf teşkil etmişlerdi. Geminin birinci. ve ikinci kaptanları selâm vaziyetinde yanyana duruyor -» lardı. Ölen gemicinin nâşı eski bir yel- ken bezine yatırılmış ol halde, yerde ve ortada duruyordu. SON POSTA bir müessese Yazan: Yaros!av Hâşek Çeviren en : içeriye girmezile arka kapıdan dışarı atılması bir oldu rin yeni nesli iki bir <Prants», ikinci bir «Pepita» aslâ yetiştirmiyecektir. Mestek'in bu heyecanlı sözlerinden sonra, ikimiz de kendimizi derin bir me- Jankoliye kaptırdık.. Vaktile Çekoslovak- yada ve Moranyada yaptığımız turne - lerde kazandığımız büyük muvaffakiyet- leri andık.. Bizim' pire sirkimizde esra - rengiz bir propaganda mahiyeli görerek bizi memleketlerinden kovan Macar jan darmalarını hatırladık.. Bir delasında Moranya'nın bazı yer - lerinde, dindarlar, üzerimize — sopalarla hücum bile etmişlerdi. Kendisini sirke davet etmeğe - gitti - ğim zaman Gelştine papazlarından biri bana şunları söylemişti: — Dindar insanlara sizin sirkinizi tav- siye edemem!. Çünkü pire terbiyesi in - |sanlık tabiatina mugayirdir. Baba An - |selnus'un yazdığına göre, orta çağ ma - nastırlarında papazları ısıran pireler, bu papazların gece, gündüz. Allaha — ibadet | etmelerini temin etmek için onları bil - iltizam uyutmazları Kendimi tutamadım, paaza sordum: Şu halde yerek geriye çekildi. Ötekiler, tayla - ların alt başına dizildiler, Süvari bir şeyler söyledi.. tayfalar şapkalarını çı- kardılar, İçlerinden bir iki tanesi sağ ellerinin orta parmağını önce alıtıları- na, sonra midelerinin çukur yerine, en sonra da sol ve sağ omuzlarına götüre- rek haç işareti yaptılar Takvor da bun- lara uydu. Derken, kaptan emretti. Saftan ay- rılan iki kuvvetli gemici, daha bir gün evvel birlikte gülüb, şakalaştıkları, bir çanaktan yeyip içtikleri arkadaşlarının sarılı olduğu yelkeni baş ve ayak ta - raflarından yakaladıkları gibir — Birl. Kil, Üçi. lüklar olarak sayıyorsunuz, değil mi?. O takdirde sizi kat'iyetle temin edebilirim m sirkle bulunan pireler arasında, ahfadına ki bi Hazreti İsayı ısıran pirelerin mensub olanlar dâ var.. Bu sözlerimden sonra az daha papaz- la dovüş edecektik.. Biz burada eninde sonunda dağlara kaçmağa mecbur ol - duk.. Çünkü papazlar bütün bu havali halkını aleyhimize kışkırttılar.. Mestek, benim bu hatıratımı yarıda bırakarak: — Bir insan mütehammil — ise ve her şeye çabucak adapte olmak kabiliyetini haizse, bu insan insanların budalalığının BHer iş, onu bizim yapış tarzımıza göre değişir.. Bir ördek resmi yapmak hiç de güç bir şey değildir; fakat marifet, — bu resmin, ördek olmayıp bir kaplan olduğunu in - sanlara inandırmaktır.. Bir- müessesede muvaffak olamadıysan, bir ikincisini, bir da pek çabuk önüne geçebilir.. üçüncüsünü tecrübe et!. Mestek, ufak bir fasıladan sonra fel. sefelerine devam etti: — Umumiyetle insanlar aptaldır. Yap- — Cop! Diye bir ses du - verdiler.. ğizden ilâç için kalmaz. Gurabi efendi de hayrette idi. Maya- sı çamurdan yuğurulmuş olan Beni Âdemin, gene mutlaka çamura döne - ceği hakkındaki itikadı sarsılmış gibiy- di. — Şimdi bu herifler kebairden bir günah işlediler.. diyordu. Her şey aslı- na rücu eder kavli şerifini cerh etmek Bir iki gün sabredip de, mevtayı toprağa yatırsa- küstahlığını gösteridler. lardı, olmaz mı idi? Takvor cevab verdi: —Bcncıı.WthkUlq görmüşlerdin. — Neden? yuldu. Vapurun dü- düğü üç defa daha öttü.. kaptanlar gü- peşteye yaklaşarak, balıklara yem olan emekdarın arkasın - dan baktılar.. selâm Bu, basiti oldugu kadar hazin mera - sim sona ermişti. Herkes - dağılırken, Torik Takvora: — Deniz üstünde fkıkırdamak b... şey! dedi; şimdi, balıkları ne kadar sevinçdeler, kimbi - lir? Bu akşam hepsi de cümbüştedir. Yarın sabaha herifce- ir deri parçası bilem köpek H. Alaz bette budalaca bir işse, insanların o işe olan alâkası da o nisbotte fazla olur. Bu- rada rol oynıyan icad kabiliyetidir.. Siz bu işe ne der: l — Ben öyle zannediyorum ki bu dün- yada kendi akıllarile yaşıyan insanlar pek azdır. Tabil bu gibi insanlar bizim arkamızdan gelmezler.. Bizim mücssese- mizi yaşatanlar, afişlerde, ilânlarda yaz- dığımız ve vâdettiğimiz şeyleri kendile - rine göstereceğimize inanan insanlardır.. Bizim bahçede yakalayıp da halka A - vustralyadan gelme kanadlı kertenkele diye yulturduğumuz yarasayı hatırlıyor musuün?, Bu acaib (!) mahlüku görebil - mek için herkes seve seve onar kapik sü- lamıştı.. İngilizlerin Hindistan umum va- lisini boğan «Boa> yılanı yavrusunu gör- mek için halkın ne büyük bir tehacüm gösterdiğini, kalabalıktan barakamızın yıkılmasına tamak - kaldığını hatırlıyor musun?, Halbuk! bu alelâde bir kara yı- Tandan başka bir şey değildi.. Ya Koşirj- H Vanek'i, Bornes adasından bir orango- tan diye teşhir ettiğimiz zaman kazan - dığımız parayı hatırlar mısın?. Mestek kahkaha ile gülerek: i nasıl hatırlamam, dedi! Son snasında bizden yirmi kron iste - mişti.. Kazandığı büyük — muvaffakiyeti görerek on beş krona sahneye çıkmağa razı olmamıştı.. Çocukların kafesin içine attıkları şekerlemelerden, çikolatalardan, yemişlerden de amma para — kazanmıştı! Çocuklar kondisine — öte beri attıkça, o bunları bir köşeye saklar, sonra da köşe başındaki şekerlemeci karıya — satardı.. Ben onun bu hesab harici kazancını gör- düğüm için ayrıca yevmiyesine herhan- gi bir zam yapmak istememiştim.. O bu- na içerlemişti de son oyun — esnasında: «Sokaklar, sokaklar, sarhoş — sökaklar!» şarkısını tutturmuştu.. O gün amma da büyük bir rezalet olmuştu.. İşi çakan a- bali az daha bütün barakayı kafamıza indiriyordu.. Canlarımızı zor kurtarmış - tık!. Doğrusu o günkü rezaleti hiç unut- mıyacağım!. İngiliz krallarından Üçüncü Rişard'ın mumyası işi de kıyak kaçmıştı.. Tersine giydirdiğimiz koyun derisi am - ma da iş görmüştü.. Bu mumya dalga - (Devamı 13 ncü sayfada) — Torpağın altında, kasavetlik içe- risinde durmaktansa, ferah ferah deni- zin dibinde balık bulemesım tabil ter- cih ederim. Bu münasebetsiz kızdı: — Haydisene, be, zevzek! dedi. Ö - lümle alay edilir mi? — Asıl onu ilen idilir! En böyük fi- lozoflar ölümü maytaba — almışlardır. İnsanda karakter kuvveti, ölüme karşı österdiği kayıdsızlıktan belli olur. Meselâ ben, kat'iyen ölüm korkusu ne- dir, bilmem. ve melfat olduktan sonra da, cemre gibi isler toprağa koysunlar, ister havaya savursunlar, isterlerse de denize alsınlar, hepsi de bana vız gelir. Benim her işim de dünya iledir. Ahret ilen aksuatam yok! Gurabi efendi, nazarlarında — tahtie edici bir mana ile sordu: — Ahrete inanmıyor musun? — Ne deyi inahnayım? Oraa bir giden, defa gelmiş midir? Bunların hepisi de papaz uydurmasıdır. Bizim Kumkapı- da, pederim der idi, bundan elli sene evelisi bir papaz Mesrop var imiş. Pa- ra ilen, sağlara, cennette yer satarmış; hem de ucuz ucuz bir gün torpağı bol olsun vealidem, kilisaya günah çıkart- mağa gitmiş ise, onda Mesrop derderi görüncez, demiş ki: «Papaz efendi! işit- tim ki cennette yer satoor muşsun.. bir evlek de ben isterim amma, cehenneme nezareti olsun!» Papaz sormuş: «Ne deyi cehenneme nezareti olsun istaor- sun?» Validem cevab etmiş: «Tanıdık- lardan, belkim de cennete kimse gel- mez.. sıkılırım.. hiç değilse, uzaktan uzağa _ahb:ıblar Nan selâm alıp vere - yiml» İşte, ben de o karının oğlu oldu- ğumdan, papaz uydurması olan cennet ilen başım hoş değildir. İş bir defa mo- tor durmasın. Durdu mu? İngilizlerin dedikleri gibi: «Finiş Conil> sayfaları tükenmiş bakkal tefterinden farkım yoktur. tubaflığa Torik (Arkan var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: