“perdesi açıldı. Fakirin menecer, kulisten — eilerimizden özür diliyeceğiz, bu hüner- laş öpüşerek veda ettikten sonra öteki | gösterilen yere girince, hepsi de âdeta — na yakım Küçük kasabanın, küçücük tiyatro-| şunda Hindli fakir Bahadır, fakirizm tec- rübeleri yapacaktı. Küçücük tıyatronün girdi; ellerini oğuşturdu. — Bayanlar, baylar.. Öksürdü. Derin bit nefes âlâ Jaketatay aram elbisesinin daki tozları, sol elile silk Bayanlar, baylar... Şimdi meşhur Hindli fakir, Bahadırülfakir Hindinin... virciler arasında bulunan karı koca tan mürekkeb bir ailenin küçük >cuk, annesini dürttü; kla, | yakasın- | ve çocu ferdi, Yani ço — Anne, — Sus Babasını dürttü! Babacığ — Ne o çocuğum. — Şimdi oraya hindi mi çıkacak? — Sus, karışma; görürsün. Hindli fakirin meneceri devam ediyor- du: — Bahadırülfakir Hindinın irade kuv-| vetile elde etmiş olduğu kudreti fevkalâ- | Genin rüzüne şahid olacaksıniz. * Seyircilerden bir erkek karısını dürttü: — Hişt bana bak. — Ne var? — Biliyorsun ya, yarın bizim komşu- Bun boşanma davasına şahid gideceğim. — Ne olacak biliyorum.. —— Hani şahld dedi de aklıma geldi. Yarın bana unutturmıyasın. Sus şimdi. Dinliyelim. eceri dinlerler. — Avrupa, Asya, Afrika, Amerika,| Okyanusya, Avustralya, Yeni dünya.. ya- edi kıt'a dolaşmış ve harikulâde hü- le cümle âlemleri mephut ve bay- Yan bırakmıştır. Koluna bıçak saplar. Acı duymaz, yanaklarını çuvaldızlarla deler, z; yere yatar, karnının üzerine koyduğu taşları balyozlarla kırdırır, gene acı duymaz.. işte bayanlar, işte baylar; bu aukşam burada huzurunuzda, Bahadı- rülfakiri Hindi bütün bunları birer kere | daha tekrarlıyacaktır. Yalnız sayın seyir- Terden taşlarımızın bağgajda kaybolması le, karında balyozla taş kırma ân edilmiş olmasına rağmen icra Karamba, La - Feuille Rase'a rampa et - ti. İki süvari, a - ralarında meça - fonla konuştular. İspanyollar, Gu - Tabi — efendi ile yoldaşlarını al - .hağa, fakat Fran saya değil de, İs - panyaya götür - mek şartile Traşı oldular. Kaptan Lögalek bunların, kâ- fi paraları olmadığını söylediyse de, Karamba'nın kaptanı başka türlü ya - pamıyaca ve onlardan para mara bildirdi. TehNike karşısında, esasen ne Gura- bi efendi, ne Torik, ne de hattâ Tak - vor, İspanya lâfının farkında olmamış- lardı. Kaptan Lögalek ile sarmaş do -« de vabura geçtiler. Lâkin nerede bu, nerede La Feuille de Rose? Rahat, kıvracık kamaralara bedel, kendilerine başaltı — ambarında lamalı oldular. l kat ne çare? Karamha kazazede Şilebi kurtarmak için, halatlarla — onu bir hayli çekiştirdikten sonra, muvaf -| levi fak olamayıp da, gene kendi haline bı- Yakarak uzaklaştıktan şonra, hepsi de ü defa dışarıdan eyic rüp hallerine hamdettiler. İspanyol gemisinin gerek kaptanla- rı ve gerek tayfası arasında hiç de ca- saman” “Son Posta,, nın Hikâyesi v FAKİR AAA AAAT A Çeviren : İsmet Hulüsi — aa DLİ ) P '&x*.mvn V edilmiyecektir. Bunun için muhterem, sayın saygideğer seyircilerimizden af | dilerim, İşte fakirimiz yanımda: Fakir, ellerini göğsü üstünde çapcaz o- larak birleştirdikten sonra rüküa vardı. — Şimdi bir sandalyaya oturacak ve onu bir dakika sonra katalepsi halinde göre- ceksiniz... Rica ederim bayanlar, rica e- derim baylar, aranızda bulunan gazeteci ve doktorlardan bilhassa rica ederim. En küçük bir hile olmadığını kendi gözlerile görüp, kendi ellerile muayene etmeleri için sahneye teşrif buyursunlar. Hiçbir gazeteci sahneye çıkmadı. Çün- kü küçük kasabada gazete çıkmadığı için gazeteci de bulunmuyordu. Fakat kasa- bada bir üçüncü bulunmadığı: için iki |doktor sahneye çıktılar. Menecer onların karşısında da yere kadar eğildi: — Buyurunuz, bayan ve bay gazeteci; bayan ve bay doktor. İstediğiniz şekilde | | | | | Menecer, masanın üzerinde duran bir | bıçağı eline aldı: — İşte fakirin koluna saplıyacağı bi- çak. Çeliği sağlamdır. Sapı hilesizdir. Âlim efendilerimiz de bir kere görsün- ler.. | Doktorlara uzattı: “ — Buyurunuz bakınız.. Birinci doktor: — Hakkı var, basbayağı bir bıçan, İkinci doktor: — Sapı biraz tuhafıma gitli. Birinci doktor — Yani ne var, İkinci doktor: — Bana hileli gibi göcündü de.. Birinci doktor: — Ben abdalım değil mi; hileli ile, hi- Tesizi farkedemem. İkinci doktor: — Artık bu kadarı faria.. Birinci doktor: kontrol edebilirsiniz.. işte fakirimiz, şim- di katâlepsi halindedir. Birinci doktor, yokladı: — Evet öyle, İkinci doktor: — Pek benzemiyor. Menecer böyle münakaşalardan — hoş- Tanmadığı için olacak seyircilere döndü: — Doktorlar, fakirimizin katalepsi ha- — Ne demek istiyorsunuz? İkinci doktor: — Ne demek istediğimi anlamıyor mu.- sunuz? Birinci doktar: — Evet, dilinizin altında bir şeyler do- laştığını anlıyorum; hele şunu açıkça söyleyin. İkinci döktor: Hinde olduğunu tasdik etmişlerdir. ederek bir çok ten - bihlerde bulun - muştu: — Geminin — baş tarafından — kımıl - damak yasak!, Gü - verteden başka yer- de sigara içilmiye - cekl Akşam yeme - ginden, sabah güneş doğuncaya — kadar kibrit çakılmıyacak! Ambarlarda külli - yetli cebhane — bu « lunduğundan her ar vukuu — melhuz bir infilâk göz önünde tutularak gece uy - kuya yatarken be - hemehal cankurta - ran yelekleri giyile yatağa öyle girilecek. kit, Takvor ötekilere: kimse yoktu. Bunların hepsi rsana benziyorlardı. Canları- 1p, yüz bin türlü mehâ- ünde oradan buradan hükü - met kuvvetlerine silâh, cebhane taşı - yarak gide gele, yüzleri gülmenin ne demek olduğunu unutmuştu. — İlk günü, seyir zabiti kılıklı bir a- endişeli sordu: — Demek bu vapur cebhane dolu 1 - miş, öyle mi? — Ağığ ağıza. Şu gördüğün kasala - rın hepsi de fişek, ve de silâh doludur. - Allah dam, Gurabi efendi kumpanyasını hu-| etmesin, bir kıvılcım sıçrayıp da bit ta- runa çağırtmış, hüviyetlerini! tesbitİnesinin üzerine kondu mu, hepimiz de, Bacadan, duman ılan beraber, — Eh, altık işimiz iş, dedi. Bundan öteye yolculuğumuz salt kefdir, Dadın- dan yenmez Şam paklavası., şu bizim Torik bey zademiz Bern'de herifin sı- fatına biber ekmemiş olsaydı bunlar - de medeni bir vapur mürettebatından | dan hiç biri de başımıza gelmiyoecekti. Gurabti efendi sözünü kesip endişeli (Devamı 13 ncü sayfada) SON POSTANIN EDEBPİ POMAN kertede, haval fişeği leri alıp da çekildikleri va-| boylarız. — Ne yapacağız, öyle ise? — Hiç! Ne edeceksin? — Kıszmetinde var ise kaşığında çıkar, Herifler müs- takil bizi uçurmak için — bunlara ateş verecek değiller ya? 'Azami dikket e - derler helbetkim patlamasın deyi. Tak bilmem nereden beriden buraacak gel- mişler. Bundan ötesine de ayni — itina ile götüreceklerdir. Ne var ki? Pisi pi- sine yolumuz uzamıştır. Daha şöyle böyle bir hafta deniz üzerindeyiz. On- dan soram da İspanyaa — çıkooruz. Fransaya geçme için dünya kadar yol gideceğiz. — Ben Fransaya gitmekten vazgeçe- gibi gökyüzünü | miyorlardı. Kaptan Lögalek'in asi! Emniyet Sandığından : Taksitle Satılık BİNA / Depo, Fabrika, İmalâthane yapmağa - plverişli ve caddeden, denizden medhali vardır. İhale bedelinin dörtte biri peşin ve mütebakisi & 5 faizle sekiz senede ve sekiz müsavi taksitle ödenecektir. Beşiktaşta, Cihannuma mahallesinde Y alı sokağında eaki 4 Mü, 39, H1, 43 yeni B/L, 17, 19, 21 No. lü depo, yazıhane ve bir kıt'a arsa <hâlen beton çını fabrika- $:> ile eski Beşiktaş caddesi yeni Çırağan maadükkân kârgir bir evin tamamı. sokağında eski 7, 9, 11 yeni 16, 18 No. lv 11/11/938 tarihine düşen Cuma günü saat 15 de yapılacak açık artlırma ile satılacaktır. Talib olanların dört bin iki lüzümu ilân olunur. «77103> yüz liralık pey akçesile müracaatları RADYOLİN il SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayımız. Devlet Demiryolları ve maniarı işletmesi Umum idares: ilâ Muhammen bedellerile mikdar ve ev: safı aşağıda yazılı iki grup malzeme her grup ayrı ayrı ihale edilmek şartile 16/11/938 Çarşamba günü saat 10,30 da Haydarpaşada gar binası içindeki satın me usulü ile satın alınacaktır. alma komisyonu tarafından açık eksilt. Bu işe girmek istiyenlerin kanunun tayin ettiği veşaik ve her grupa aid hiza- larında yazılı muvakkat teminatlarile bi misyona müracaatları lâzımdır. Bu işe aid şartnameler Haydarpaşada parasız olarak dağıtılmaktadır. 1 — 400 metre yolcu vagonları için 1700 lira muvakkat teminatı 127 lira 50 2 — 5000 kilo beyaz üstüpü muhamme 127 lira 50 ku (7968) lcalar vardır elbet? — Ne demezsin? Romatizma tedavi - si için, şimdik ora - sı birebirdir. Zavallı — Gurabi efendi bu kinayeli sözlere inandı.. lâhze aleş üstünde oturduklarını — bil - mek — hepsinin de neş'esini, rahat ve rlikte eksiltme günü saatine kadar ko- gar binasındaki komisyon tarafından perdelik muşamba muhammen bedeli kuruştur. n bedeli 1700 lira muvakkat teminatı Torik: — Esceh! Ne yapalım? Olan olmuş. ni mi dinleyeceğiz? dedikçe: Ne oluyorsun, ayol? Helbette söy- .. azıcık aşım, kaygusuz başım! r kelâmdır bilmiyor musun? ce- vabını veriyordu. Seyahat böylece devam edip gidi - yordu. Allahtan hava güzel, deniz dur- gündü. Geminin içerisinde biraz daha serbest olsalardı, talihten pek de o ka- dar şikâyetci olmıyacaklardı. Torik tayfalarla ahbab oluvermişti. Kendisini kandırmağa çalışıyorlardı. — İspanya hükümeti gönüllü isti - yor. Çok para veriyor.. diyorlardı. İşaretle yapılar bu zımnt — teklife ik de gülerek başını sallıyor: viy.. viyl İnşaallah! Ben gönüllü., Diye, bin türlü maskaralıkla mu - kabele ediyordu. Sonra hep bir ağız - dan bağırıyorlardı: — Artiba Espana! huzürünü kaçırıyor du. Ne uykuları uy- ku, ne de yemekleri yemekti. Zavallılar ağız tadile bir siga - ra dahi tellendi ne bir cömerdlikle sunduğu Fransız şa - raplarına bedel talsız, tuzsuz istim su- yu içiyorlardı. Sabah kahvaltıları bir kurüu peksimedle bir bardak çaya, öğ - le ve akşam yemi maz birer tas çorba ile konserve &te ve, nadiren de kuru sebzeye münhasırdı. İfakat hanım her sofraya oturuşta, ga- rib garib içini çekerek: Ah! Bol yoğurtlu pirohu.. kıymalı puf böreği.. sakızlı mahallebi gözümde tütüyor, Kör olası şeytan! Ne olurdu ŞU saatte övceğizimde — olaydım! diye söyleniyordu. eri de ağıza alın -| | Bu tabiri Torik iyice bellemişti. Ye- rinde olsun, olmasın: | — Arriba Espana!, | ya yapışlırıyor, bu sayede kendine v çok imtiyazlar — temin ediyordu: Konyak bulüyor, şârap tedarik ediyor, sabah kahvaltısında peksimedinin üze- rine tereyi ürdürüyor, arkadaşları - sokulamadıkları yerlere — sokulu - yordu! Bu sev adam kendisini kaptan- a da sevdirmişti. Can sıkınlısından, purun hizmetlerine iştirak ediyor - du. Mükemmel vardiya — bekliyordu. Tek tük İspanyolca kelimeler de-öğ - renmişti. Kırk yıllık Katalonyalı gibi, dolusu küfürler ediyor, leri gülmekten katıltıyor - «Torikt in aslında bir balık ismi ol- duğunu öğrenelidenberi onu artık: — Markeş del Tono! dan başka ün * Bu ayvni nakaratın günde en az iki rim, canım! İspanya dediğin yerde kap-İ defa tekerrür edişinden usanç getiren vanla çağırnlaz olmuşlardı. (Arkası var) -NBK0T NK © © —H D at A B y Ç e A Y aa P —i 7 57 a y o »a çe p - F Gi? aö aa züR ai aen det ae