Katiİ rolleri yapan h ir san'atkâr: Peter Lorre “Düsseldoof vampiri,, filmi ile birdenbire şöhret bulan bu garib yüzlü san'atkâr; “ Artık katil rolü yapmaktan bıktım, istemiyorum, bu rolleri sevmiyorum!,, diyor Asıl ismi — Lazlo Lowensteln olan şim- diki Peter Lorre he - nüz on beş yaşında iken babasının evin « dan kaçlı. Viyanada soluğu buldu. Tiyat - ro san'atkârı - olmak arzusu tâ küçük ya - şındanberi içini ko « miriyordu. Viyana « da gündüzlerini — so- kaklarda — dolaşmak- la, gecelerini park- lardaki — kanapelerin Üzerinde — yatmakla geçirdi. Ağzına bir bkma ekmek koy- madiği günler ol . du. Bir çok müş « külâtla Breşlau'a vardı ve küçük bir ti- yatro kumpanyasına yazıldı. Aldığı para pek az olduğundan kahvelerde numaralar yaparak yiyeceği- ni tedarik ederdi. Bu numaraların içinde kulaklarını oynatmak başta gelirdi. Bres- lau'dan Zürih'e, oradan da Viyanaya gel- di, daha ciddi roller almağa başladı. Bir| müddet sonra da Berline gitti. O sırada Berlinde genç bir tiyatro müdürü kabili- yetli bir genç san'atkâr arıyordu. Peter Lörre angaje edildi ise de muvaffakiyet gösteremedi. Fakat Alman münekkidle- ri içinde mühim bir mevki işgal eden Rolf Nürnborg delikanlının oyun tarzı hakkında takdiri havi bir makale yazdı. Bu makale sayesinde tiyatro müdürleri Peter Lorre'u iyice tanımış oldular... Mühim teklifler aldı. O zamanlarda Al- man sinemacılığının ileri gelen şahsiyet- lerinden biri olan Fritz Lang bu delikan- h ile tanıştı ve onunla dost oldu. Cinal, korkunç bir film çevirmek arzusunda bu- lunan Fritz Lang cani rolünü Lorre'a tek. lif etti. Film Düsseldorfta muhtelif cina- yetler işlemiş olan müdhiş bir katilin ha- yatını tasvir edecekti. Film iki sene son- ra çevrildi. İsmi yalnız (M.) idi. Çok bü- yük bir muvaffakiyet kazandı. Bu film bundan tam altı sene evvel İstanbulda (Düsseldorf Vampiri) ismile gösterilmiş. tL Peter Lorre meşhur oldu. Fakat bu Şöhret ona bir «cani rolü inhisarı» ver- miş oldu ki bu hal onun hiç te işine gel- miyordu... Bu gibi roller için kendisine yapılan yüzlerce teklifi reddetti. Diyordu ki: «— Ben ailemi terkedip sokaklarda yattım. Aç kaldım. Buna katlandım ise seyircilerin lânetini celbetmek için değil, fakat bir san'atkâr olmak içindi. Bu rol- leri sevmiyorum. İstemiyorum .» Bir müddet sonra Almanyada Yahudi- lere karşı cereyan baş gösterdi. Peter Lorre'a yol göründü. Çünkü Yahudi idi. Pariste iş bulamadı, Londraya gitti, Bu sırada bir Amerikan sinema münekkidi (Düsseldorf vampiri) filminden sitayişle bahseylemişti. Amerikan Kolumbia film kumpanyası bunu fırsat bildi ve Peteri beş sene için angaje etti. Haftada bin dolar teklif edildi. Amerikada talih ona gülmeğe başla- mıştı... Fakat kendisine gene cina! roller teklif edildi ve Peter bunları şiddetle reddetti. Film kumpanyasile mukavelesi- ni feshetti. Sekiz ay boşta kaldı. Nihayet istediği oldu. M. G. M, stüdyosu ona (Ke- sik eller) filmini çevirtti. Bu filmi (Ras-| kolnikof) filmi takib etti. M. G. M. ile müukavelesi bittiğinden Foks kumpanya-| * sına dahil oldu, bu kumpanya hesabına (Mister Moto) serisi filmlerini çevirme- Be başladı. Filmleri emsalsiz rağbet ile karşılandı. Şimdi Peter Lorre tam manasile mu-| ©? yıldızı Danielle Darrieux'ün bugün- | karken de, tıpkı tayyare casusları vaffak olmuş bir sinema san'atkâfıdır.|lerde Holiywooda avdet etmesi bekleni-| bi, yanlarına altışar güvercin — verili - ; ' Peter Lovra «— Peter Lorre dünyanın en mükem- mel san'atkârıdır». diyor. (Şarlo) nun bu sözü belki d Belki de değildir. İşin doğru olan tarafı bu san'atkârın «san'atını en ciddiye alan san'atkâr» olmasıdır. Şimdi eski ve fn. kir Lorre'un yerinde mürefteh hayat sü- Ten bir Lörre kaim olmuştur. Hollywoodun en garib mesleği : Sinek avcılığı Hollywoodun en garib mesleği sinek avcılığıdır. Şimdi vazifede bulunan sinek avcısının ismi Steve Finnegandır. Bu adam Samu- el Goldwyn stüdyolarına mensubdur. Va- zifesi stüdyolardaki sinekleri, böcekleri öldürmek, kovmaktır. Şimdi (The Cowboy and the Lady) fil- mi sahnelerini elinde bir pülverizatör ile takib eylemektedir. Hemen rol yaparken Gary Cooper ile Marle Oberon'nun yüzlerine bir sinek konmasın, yaklaşmasın. Bu takdirde bu sahnelerin yeniden çevrilmesi icab eder, Bundan dolayı Mösyö Steve Finneganın vazifesi cidden mühimdir. Sayesindedir ki sahneler tekrar gçevrilmiyor... Stüdyo da binlerce liralık tasarrufta bulunuyor. Bu adam bilhassa sinek avcılığında kesbi ihtisas eylemiştir. Kendisi bunu çok ince bir san'at ad- detmektedir. loğrudur. Danielle Darrieux Amerikaya Ne zaman dönecek ? Danielle Darrieuc L1 Fransaya geldiğindenberi durup —din-| kk kurs görüyorlar, —İki: lenmeden film çevirmiş olan güzel Fran- ü yorlütda altı tecrübe uçuşu yapıyorlardı. Yolî Hida/ Haa 1 SON POSTA — CASUSLUK —— nn Tarihinden Birkaç Yaprak nnni k harbin casuslukta Büyü ve haber Büyük harbde genç bir Amerikalı teğmen tarafından -icad edilen ve «hu- susi vazife» adile anılmakta olan «tay- yare ile düşman içine casus taşıma» u- sulünün casusluk tarihinde nasıl mü - him bir merhale teşkil ettiğinden ge - çen yazımızda bahsetmişlik. Bu yazımızla «hususi — vazife» nin neticeleri demek olan diğer eşsiz ca - süslük icadlarına temas edeceğiz, Casusu, haberi olmadan havaya bırakan tayyareler Hususf vazife casusları, yanlarında ika altışar tane muhabere güver- cini, külliyetk Alman, Fransız para - sile yola çıkarılırdı. Ve kendilerine talimat verilirdi: Tayyareden para le düşman toprağına iner inmez ilk m yakın muhabere merkezile te masa gelmek, sonra da düşman saflı arasına sokulup haber — toplamak, ve inlerile yollamak ola - ca bitirdiği haberini getirince bi - re gelip kendisini muayyen santte, mu- ayyen gizli yerden alıp geri döndüre -| cekti. Fakat casuslardan öyleleri vardı | ki bin bir tehlikeyi göze alarak tayya- re ile düşman toplarının üstünden uç- maya razı oldukları halde — paraşülle bilmedikleri bir düşman sahasına at - lamaktan yılıyorlardı. Gizli — teşkilât, bunların tam atlıyacakları sırada bir sinir zâfına tutulmamaları için atla - mayı bir emri vaki haline koyan, yani casusu, haberi olmadan bavaya zalıve- recek yeni sistem tayyareler icad etti. Bu tayyarelerin tekerleklerinin arasın- da, casusa mahsus alaominyom kompar- timan vardı. Kapısını açmak yalnız pi- lotun elinde idi. İnme meydanına ge - Tince bu kapı pilot tarafından açılıve- iyor, paraşütlü castus kendini havada buluyor, son dakikada korkuya kapıl- masına imkân kalmıyordu. Casus balonları Harb uzadıkça pilotla tayyare büs- bütün kıymetlendi. Çünkü bir yandan sayıları azalryordu. Daha ilk yollanan dokuz tayyareden beşi düşman — elini geçmişti. «Dördünün pilotu üstleri: üniformalarile» esir düşmüşlerdi. Bi - naenaleyh gerek tayyareden, gerek pi- lottan tasarruf etmek lâ: geliyor - du. Fransız hükümeti ya yavaş hu-| susf vazife ajanlarımı gerl döndürmek meselesini biraz gevşetmeye — başladı. Casusun bazan, son güvercini de vol - ladığı halde, tayyare ile geri aldıml - madığı olüyordu “Başının çareşini ara- | maya mecbur bırakılan bu gizli vazife sahibleri ya bir yolunu bulup Holan - daya geçiyorlar, oradan -Fransa hül metinin emri mucibince- kendilerine yardım eden Fransız konsolosunun de- Vâletile anavatana dönüyorlardı. Ya da Almanlara esir düşüyorlardı. kıs - mı da düşman arazisinde köprü yık - mak, iaşe merkezlerini, trenleri bom - balamak emrini alıyor, vazifesini böy- le bitiriyordu. Herhalde casusları tesadüfün eline | bırakmamak için tayyareden başka bir| hava vasıtasından istifade etmek 1â - zım geliyordu. İşte casus balanları bu | ihtiyaçtan doğdu. Tayyare gibi sesi ol- madığı için de mühim bir tehlikeyi da- ha ortadan kaldırdı. Bu balonlar vasati 8,5 metre kut - runda idi. 310 metre mik'abı gaz ala - biliyor ve ancak bir yolcu taşıyabili - yordu. «Balon casusları» İngilterede bir ay geceleyin— || genişletildi. İlk zamanlarda yarattığı yenilikler Casus balonları, güvercin balonları, güvercinler, telsiz cihazları yaradılar ? baloncukları ne işlere susİ vazife» nin gayesi günden güne tek tük casusa inhisar eden bu mühim iş 1917 de tam bir teşkilât halinde, casuslu - ğun muntazam bir şubesi halini almış bulunuyordu. Alman elindeki Belçika- hlardan, Fransızlardan tehlikeyi göze alabilenler gizli gizli, düşman içi ajan- lığına alınıyor ve ve yetiştiriliyordu Şimdi tayyareler yalmız casus taşı- mıyorlar, bu halkı gizli haberler top - layıp yollamaya teşvik eden propagan- da bültenleri, risaleler yağdırıyorlar - dı. İçlerinde ikişer güvercin bulunan ve her biri bir (paraşüt) e bağlı, mini mini sepetler atıyorlardı. Bu sepetlere güvercinlerin yiyeceğinden başka bir mikdar Fransız parası, sepetl ele ge - çiren Belçikalı veya Fransızın öğrenip doldurmasına mahsus bir songu cedve- H, alınan haberlerin güvercinlerle na- sıl yollanacağına dair izahat, üç yıldır düşman elinde inleyen köylünün va - tan hasretini coşturan matbu bir de be- yanname konulurdu. Alman mukabil casusları gün geç- miyordu ki harb safları gerisindeki 1s- sız arazide, istenen ellere geçmemek yüzünden ölmüş, sepet sepet güvercine rastlamasınlar, Onların bu buldukları müttefik devletlerin — yolladıklarının yanında pek ehemmiyetsiz kalıyordu. at haber güvercinlerinin uçup giltik - lerini görüyorlardı. Vurulması büyük bir nişancılık isteyen bu kuşların he - men düzünede bir tanesini olsun dü - şürüyorlardı. istihbaratı kayıdlarına göre— her haber gü - vercini - en — can alacrak ha- -) berler, amatör casuslar tarafından kim bilir nasıl öğrenilmiş askerf sırlar ta - şıyordu. Bunun içindir. kli müttefik devletler tâ mütareke gününe kadar mütemadiyen bu usul üzerinde çalış - mış durmuşlardır. Güvercin balonları Haber güvercinleri yalnız tayyare ile yollanmıyordu. Onlara mahsus ye- ni tip bir de balon icad edilmişti. Kı ru beş metreyi bulan bu balonlara öy- le bir âlet takılmıştı ki paraşütlü gü - vercin sepetlerini muayyen yerde, ken diliğinden havaya koyuveriyordu. Bu âletin esası şu idi: Tahtadan bir haçın dört ucuna, içinde ikişer güvercin bu- dört sepet takılıyordu. Bu haçın orta yerindeki kutuda —çıngırağı istenilen saate göre kurulan saatler gibi— iste - nilen mesafeye göre kurulabilen bir â- yar tertibatı vardı, Bu tertibat tlenen mesafeyi ka - teder etmez, sepetler otomatik surette Her memlekette halk onun filmlerini bü-| yordu. Fakat çevirmiş olduğu filmlerden | yordu. yük bir sabırsızlıkla beklemektedir. Film- leri müdhiş para getirmektedir. Charlle Chaplin (Şarlo) onun için: e dolayı çok büyük bir yorgunluk hisse. den bu güzel yıldız Amerikaya avdetini gelecek ilkbahara tehir etmiştir. Kü ” Paraşütlü güvercinler Böylece «Mütltefik devletlere ca - susluğuna çok şeyler kazandıran «hu - te oldukları yerlerden kurtuluveriyor- lardı, Ayni dakikada balondaki gaz da Casusların büyük harbde sabotaj için k ullandıkları vastalar: Kalem ve sun! sigara gibi görünen bu cisimler ha kikatte yangın çıkarıcı ve patlayıcı iki küçük bombadır. Almanlar, tepelerinden her gün her sa-|* lunan ve her biri bir paraşüte merbut,| Birinciteştin u.. ce ile bu balon ankazının şübhe uyall dırmaması için üstlerine: «Bu, bir Al man balonudur, kazaya uğramış olmâ” h.»> diye bir kayıd konuluyordu. Sorr| ra sonra bu basit kurnazlıktan vazge " çildi. Güvercin balonlarına âyar ter tibatından başka yavaş yavaş — yanalfl bir bornba kanuldu. Balon âyar edildii ği yere gelip güvercini salıverince bi bornba tutuşmaya başlıyor, bir müd * det sonra da bütün balonu yakıyordur| Haber baloncukları Muhabere güvercinlerinin bir ku * |suru vardı. Pek nazik olan bu küçü cük mahlüklar çabucak — bulunup dâ| bakılmazsa ölüyveriyorlardı. Müttefik devletler gizli — teşkilâtm bu noksanı da yeni bir icadla telâfi et' ti. Bu defa havada güçlükle seçilehi | len, açık mavi ipek kâğıdından, kutrU| 60 santimi geçmeyen mini mini ve hef hangi bir gazla şişirilebilen «haber ba" loncukları» yapıldı. Bunların pari le atılmalarına lüzum yoktu. - Şişiri memiş halde, üçer üçer paket ediliyo düşman arazisine bırakılıyordu. — Hef paketin içine konulan bir kâğıdda ba * lonların nasıl şişirileceğine, nasıl yol” lanacağıma dair inceden inceye izahâl veriliyordu. Hattâ balonu şişirecek gâ” zın kolayca istihsali için icab eden kim ler bile konuluyordu... erin ölümüne bedel ha * ber baloncuklarının da tek kusuru mü” said rüzgâr olmadan yola çıkarılama * malarında idi. Maamafih biri ı nün noksanını tamamlıyan bu ç vasıtalar e«Gizli vazife» yi mükemmel bir hale ulaştırmış bulunuyordu. Paraşütlü telsiz cihazları Artık Alman işgali altındaki köy” ler gizli istihbaratın daimi bir hedell halini almıştı. Havadan gittikçe dahâ çok ve daha sık bülten yağıyar, Al: sın hattâ Alman Lorain'in tenha köşl” lerine varıntaya kadar yardım umu * lan her yer güvercin, baloi na tutuluyordu. Gizli teşki al dırdığı bütün bu ti ra telsiz cihazlarını da katlı. 400 voltluk bataryalatı, 30 me Hik antenleri ile 30 millik mesafey gi ütle bırakılıyordu. T ” ki haber balonlarında, güvercin S lerinde olduğu gtbi £ kullanış şekline dair kısa bir izah tâ bir de şifre anahtarı bırakı Bu suretle nan elinde kalmış kü) ler halkı gelişi güzel amatör bir ci boşalıyor ve balon — yere düşüyordu. İlk zamanlarda biraz safca bir düşün-| yordu. olmaktan çıkarılıyor, telsizle şifrelef yollayan profesyonel bir casusa dönü"