23 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

23 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTa K ASKERLİK BAHİSLERİ J Filistin davası nereye gidiyor,sonune olacak? Yazan: General H. Emir Erkilet İki senedenbefi Filistinden gelen bite- yil- haberler arasında, “son zamanda, Sir Joahn Woodheads teknik komisyonunun Londraya dönmesi ve Büyük Britanya- Nn Mmüstemlekeler nazırı Malcolm Mac- donaldın yıldırım hızile Kudüse uçması göze çarpmıştı. Şimdi de, bu ayın ilk haf- tasında, Kahirede, Filistin dolayısile ve İki bin kadar murahhasın iştirakile top- lanan Arab ve İslâm kongresi, Filistin A- Teb davasının nasıl geniş bir milli ve dini cereyanlar çerçevesi içinde mayalan- dığını göstermek — itibarile ehemmiyet kazanmıştır. Kahire kongresine hangi memleketler. den, ne gibi salâhiyetlerle me mikdar murahhas gönderildiğini tamamile bile- miyoruz. Fakat İngiliz mandası altında bulunan Erden Ardı müstesna, hemen bütün Arab memleketlerinden, veya ona yakın diller konuşan ve konuş- ruyan birçok müslüman diyarlarından, bu kongreye murahhaslar geldiği a şılıyor ve — hiristiyan Lübnanın gör diği murahhas heyet başkanının hıristi- yan olması, Arab ve islâm & de, siyasi ve içtimaf akideleri aşığın artık din şuurundan değil, daha ziyade milli vicdandan geldiğini göste- riyor. Filvaki dim taassubları yerine, milli- yet his ve fikri, milâdi 19 uncu çağda, arabca kendini ilk defa tanıttığı ve kemal dev- | Tesine geldiği Avrupadan Balkanlara ve Asyaya geçerek, ayni çağın sonlarında Türklerden Suriyelilere, Mısırlılara Arab ve islâm âlemlerine yayılmış ve bu su- retle, 20 nci asrın başında, bütün Avrupa (takriben 15 milyon), Asya (170 milyor dan İazla) ve Afrika (tukriben 53 mi- yon) islâm &leminde, derece derece, ge- nel bir milli uyanma ve kalkınma hare- keti başlamış bulunuyordu. Büyük harbde, hemen bütün islâm 4- leminde, milli duyguları harekete geti- ren kuvvetli bir etke (âmil) olmuş ve harbden sonra galiblerin, bilhassa yakın doğuda, milli hissiyatı söndürmeye ve İs- lâm memleketlerini, birer müstemleke yapmak için, parçalamaya matuf bütün siyasi ve askeri tedbir ve tazyikleri bu memleketlerde alabildiğine bir milli ko- runma ve bir ulusculuk cereyanı yarat- mışti. Türkiye, İran, Efgan ve Necid ilk ev- velâ kurtulmanın ve istiklâllerini koru- Manın yolunu bulmuşlar, Misir ve Trak ta, İngiltere ile birer dostluk muahedesi yaparak hukuku hükümranilerini, bazı kayıd ve şartlarla, tanıtabilmişlerdi. Ne- tidde, tereddi etmiş islâmiyetin yeniden döğması ve dinin teşettüt ve inkırazdan kurtarılması şeklinde doğan ve muhite daha uygun düşen mücadele diğer saydı- Ümız devletlerde, daha çok, milli vicda- nın tekâsüfü ve milli benliğin taşması halinde tezahür etmişti. Bu suretle bir taraftan bir takım milli- yetperver ve müstakil islâm devletleri türerken diğer yandan henüz yabancı hâkimiyet altında bulunan islâm ülkele- Tinde ya derinden derine veya apaçık, İslâm öleminde ihtilâl MT MAT — büyük islâm kütlesinde, görllen feveran et Filistin Arablarının, görünüş- mücadeleleri, hep o islâm âleminde çok- tan uyanan ve tekâmüle doğru yürüyen milli enerjinin, millt hürriyet ve istiklâl uğurundaki deprenmelerinden başka bir şey değildir. Bugün, diğer müslüman diyarlarından bir ses ve sada yükselmiyorsa bu mahza oradaki ateşin kalın ve yüksek tazyikli İbir kül tabakası altında, geçici surette kapalı kalmasındandır. Filistin Arab - Yahudi kavgasının nasıl başlıyarak büyüdüğünü bu Sayfalarda izah için mütcaddid fırsatlar bulmuştuk. Filistin Arablarının Yahudilere karşı aç- tıkları mücadeleyi pek şiddetli olarak İuğilizlere de teşmil etmelerinin asıl şe- bebi Lord Peel tarafından tertib olunan Filistinin taksim plânıdır. Bu plâna göre Yafanın cenublarından Akkânın şimalin- de, Suriye hududuna Kâdar uzanan ve şi- male doğru gittikçe genişliyerek nihayet Şerla nehri ile Taberiye gölüne ve şimal Suriye ve Lübnan hududlarına — kadar, Filistinin Cenin havalisinden — itibaren bütün şimalini de kavrıyan bir kısım a- razide bir Yahudi devleti kurulacak ve Filistinin mütebaki topraklarında bir A- kuvyetli milli kaynaşma ve taşmalar 0- rab devleti vücüde gelecekti. Ayni za- luyordu ve işte, F mnın hükmünde | manda Yafadan Kudüse kadar bir kari- bulunan şimali Afrikada, yani Fas, Ceza- | dor İngiliz mandasi altında bırakılacaktı. yir ve Tunusta, eksik olmıyan isyanlar,| Lord Peel bu plânla şübhesiz, Balfur Hindistanım şimal batı hududlarındaki | peyannamesi ile İngilterenin Yahudi âle- mine karşı olan taahhüdünü ve Arablata aş olan bir vâdi yerine getirmekle |yapılmı; Theraber ayni zamanda —imparatorluğun menafili telif ve |Filistinde istihdaf etti lî:ı:ir: etmeği düşünmüştü. Halbuki —bu *plân, garibdir ki, her üç tarafın da men- 'faatlerine uymadı. ; Ki 'ahudil lânı beğenmediler; çünkü, lonîıîuî::s;spnlunan arazi, r*.ı"ıhrmnk;ad ve gayelerini yerine gen,rn?ck ııç_ın v.:k üçükt ilistin Arabları da, plânı he- :nıîıukîıi'd:ııınlqlerdl; çünkü, bu taksim ;erllev memleketlerinin în x;hıurıâî kısımları ellerinden alınıyor ım: a rının sahillerinden kavuIHY_m' e : Peel plünı İngilizlere de İYİ gelmemişti; bölgelerini yösterir kroki Filtatine hareket için hazırlanan bir İngiliz kır'ası teyttş ediliyor çünkü Filistin meselesini halledemedik- ten başka yeni ve çetin ihtilâflara mey- dan vermişti. Woodheads komisyonu, — İngilterenin 1928 senesindenberi Filistine gönderdiği beşinci komisyondur, Fakat o sırf teknik bir mahiyette Idi. Yani esasa dair hir teklif yapmak için değil, yalnız, Lordâ Peel taksim plânı çerçi l içinde, Ya- hudi ve Arab devletleri ile İngiliz kori- dorunun hududlarını mahallinde tedkik ve tesbit için gönderilmişti. Zaten taksim esasına muarız olan Arablar bu komis- |yona karşı 0 derece büyük bir husumet gösterdiler ki kamisyon vazife görebil- mek için, memlekette ancak askeri kuv- vetler refakat ve muhafazası altında do- laşabildi. Filistin — Arablarını, taksim plânına karşı şiddetle ve büyük bir tehevvürle hatekete getiren Tnühim bir sebeb de, taksim tarzımın Filistinin etnografik du- rumuna hiç uymamasıdır. Meselâ, aşağı- daki, cedvelden anlaşılacağı veçhile, Ya- |hudilere bırakılmak istenilen Akkâ ve |Safad şehirlerinde büyük bir Arab çok- İluğu olduüu gibi Hayfa ve Taberiyede dahi büyük bir Arab azlığı mevcuddur. Arab — Yahudi Akkâda 8550 250 Safadda 8000 2000 Hayfaâda 48000 — 50000 Taberiyede 3550 — 6150 Mütebaki Yahudi böl- gesinde takriben 225000 260000 Umüm Yahudi — bölge- sinde, yekân 293100 318400 Bu cedvel, ayni zamanda, Lord Peel plânına göre Yahudi hâkimiyeti altına sokulmak ve müstakil bir Yahudi devlet teşkil edilmek istenen ârazide yalnız tak- Jrl!ıvvı 320.000 Yahudiye karşı 300000 ka- id.u_Axnbın bulunduğunu göstermekte ve 'bîxluıı bunlardan Lordun plânının tatbik kıymetindn niçin mahrum bulurnduğu ve İngilterenin başındaki Filistin derdinin ne kadar büyük ve çetin bir derd olduğu sarahatle anlaşılmaktadır. İngiliz müstemlekeleri nazırı Malcolm Macdonaldın ansızın - Filistine uçmak mecburiyetinde kalıştnın sebebleri ile ne- (Devamı 10 nca sayfada) Tarihten say]a!ar: Hocası WW ÇF Ezöp elçilik vazifesini bitirmiş, artık dönecekti. Halbuki ona bir tuzak hazır- lamışlardı. Çünkü doğruyu söylemesi ve ahlâksızlıkları onu herkesin gözündan düşürmüştü. Eşyalarını toparladı ve yola çıktı, Biraz sonra arkasından Kkoşütak geldiler: «Apollon'un mukaddes âltın kupası kay - boldu, eşyalarını arıyacağız!» dediler. Yazan: Kadircan Kaflı Sayfa 9 İlk çağların Nasreddin : Ezop yüzlerine vurması Nasreddin Hocanın bir dâhi olduğu-|rar satılmış ve satılmıştı. Etendilerin« nu söyliyenler var. Belki de önu biz| den biri filozof Ksamtos'tu., Hoş bir kendimiz birçok hikâyeleri ve nükte-|adamdı .Ona kötülük yapmıyordu. Bir leri &e kendisine mal etmek suretile dâhi yaptık. Fakat ne olursa olsun o, çok zeki, aptal! görünerek hayatla sinsi|tum bana misafir gelecekler. Dün; sinsi alay eden, insanlığın zavallı ta - raflarına kıskıs gülen yaman bir adam-| yemekler varsa onları hazırla, dır, bir filozoftur. Tarihte Nasreddin Hocayı andıran a- damlar arayınca belki birkaç tanesine miş, onları çeşid çeşid p: daha rastlanır. Onlar arasında ilk ola- |firlerin öi ]gu'n Ezop'a demişti ki: — Filozof ve âlimlerden birkaç en güzel olarak kabul ettiğin ne gibi beni utandırma! Ezop çarşıya gitmiş, birçok diller al- üne koymuştu. Gerek ev sa- rak akla gelen Ezop'tur. Şu farkla ki|hibi, gerek misafirler bu tuhaf adamım Naareddin Hoca ber zorluğu bir zekâ Toyunile atlatmış, etrafını her zaman kollamış ve kendi tipinde bir filozoftan beklendiği gibi felâket görmeden rahat döşeğinde ölmüştür. Fakat Ezop, nük- telerini söyler ve hikâyelerini anlatır- ken etrafındakileri kollamasını bileme- miştir. Bu yüzden felâkete uğramış, a- cıklı bir şekilde ölmüştür. * «Altın Sart» ta hüküm süren Lidya Kralı Krezüs hem açık fikirli, hem de zengin bir adamdı. «Bazdağ» n ya - macındaki bu mermer şehir küçük As- yadan başka © zamanki Mısır ve Yu- nanistanı da kendine hayran etmişti. Krezüs, milâddan 560 sene evvel baba- sının yerine Kral olduktan sonra yur- dunu az zamanda genişletmiş, eşsiz bir hazine taplamıştı. Bundan başka her taraftan âlim ve filozofları sarayına çağırıyor, onları misafir ediyor; bun- dan derin bir zevk alıyordu. Sarayda çok çirkin bir adam da var- d Adı Ezop'tu. Güzel ve ibret dolu hikâyeler anlatıyordu. Krezüs, onu ko- nuşturmak için hiçbir fırsatı kaçırmı- yor, pek seviyar ve yanından ayırmı- yordu. Ezop'un nereli olduğu bilinemiyor: O, eski Yunanistanla Küçük Asyanın zengin mitolojisinin yanında, yös1 ha- kikat, yarı masal adamı olarak görü- nür. Halk arasında anlatılan birçok hi- kâyeleri vardır. Fakat bunların hangi- sinin ona aid olduğu, hangisinin ona mal edildiği kestirilemez. Bazıları Ezop'un (Firikya * Sakar- ya ve Menderes nehirleri arası) l ol- duğunu söylerler. Bazılarma Trakyada doğmuştur. (Samos — Si sam) l1 olduğunu ileri sürenler oldu- ğu gibi Mosırlı, hatta Sart'lı olduğunu id ia edenlere de rastlanmıştır. Ezop, Krezüs'ün sarayında hayatının diği gibi hikâyeler anlatıyor; hayatla eğleniyor; felsefesinin minimini okla- rını sağa sola serbestçe savuruyordu. O zamana kadar neler çekmemişti: Çocukluğunu pek iyi hatırlıyordu; çirkin ve cılız olduğu için hep onunla eğlenmişlerdi; hep hakaret görmüştü. Sonra esir olarak pazarda satılmış, tek- gerçekten tuhaf olan zevkine şaşmış lardı. Ksantos ona çıkışmıştı: — Bundan daha iyi birşey yok muy du? — Dilden daha iyi, daha güzel ne ©- labilir? Dil, içtimal hayatın bağı, bü- tün ilimlerin anahtarı, zekânın ve ha- kikatin yayıcısıdır. Onunla şehirler süslenir, halta yeniden kurulur. Onun- la devlet idare edilir. Herşey onunla okutulur; onunla hak yerini bulur. Onsuz meclisler kurulamaz ve Allaha ibadet olunamaz. Hazır bulunanlar bu söz hoşlanmışlardı. Ksantos bu sefer ertesi gün için en fena yemekleri yapmasını emretmişti, Ezop,; gene çeşid. çeşid dil yapmış, bebi sorulunca da şu cevabı vermişti: Evet, dünyada en fena şey dildir. Bütün felâketlerin anası, bütün m rebelerin sebebi, bütün anlaşmaı lıkdarın ve kavgaların kaynağı odı Hakikatin vasıtası olduğu kadar sapı lığın da vasıtasıdır. İnsan onunla ö düğü göbi onunla da söver, Şehirler nunla yıkılır, kanlar onunla dökülü Krezüs, onu bu hikâye yüzünden sev- mişti. Halk filozofu son efendisi olan Jadmon'un yanında evvelkilerden da - ha çok sıkıntı çekmişti. En sonra hür- riyete kavuştu ve geniş bir nefes aldı. Krezüs, Yunan ilâhlarma saygı bes- lerdi. Bunların arasında Delf şehrinin mabudu olan Apollon'a karşı diğerle - rinden daha büyük sevgisi vardı. Bu saygı ve sevgisini göstermek için çok güzel dokumalar, altın ve gümüş kımlar, fil dişinden biblolar ve çok gü zel işlenmiş bazı eşyayı Delf mabudu- na hediye etmek istedi. Bunları oraya götürmek için namuslu bir adam zumdı. Epeyce düşündü, Ezop'tan kasma tam müânasile güvenemed ter istemez bu sevgili dostunu gön di. Krezüs'ün, son zamanlarında Hükümdarı Keyhüsrevle harbettiğint biliyoruz. Lidya hükümdarı bu harbs girmeden önce Delf şehri kâhinine ds- nıştı ve ondan şu cevabı aldı: Krezüs, (Halyas — Kızılırmak) 1 geçecek, kuvvetli bir devleti ortadan kaldıracaktır, (Detamt 10 ncu saytada) rden- çok İyan

Bu sayıdan diğer sayfalar: