SÖON POSTA Birinciteşrin - 23 oııy;ller - Çekoslovakya İttifakının feshi Yazan: Muhittin Birsen ekoslovakyanın geçirdiği son is- tihâaleyi takib eden günlerde, bu memleketi Almanyarın evvelâ iktısad?! ve sonra da siyasi nüfüzü altına sokacak olan hareketler, âdeta birbirlerini ko - valarcasına, uzanıp gitti. Beneşin istila » Çek hariciye nazırının A yaretinden sonra, şimdi görü- lovakya meti, evvelce tifakı feshey- yoruz ki Çe Rusya ile akdet lediğini Moskova hükümetine tebliğ et - miştir. Yeni hududları henüz kat'i suretle takarrür etıniş olmamakla beraber, bu- günkü hudud vaziyeli ile de artık askerl bir kuvvet olmaktan çıkmış bulunan Çe- koslovakya, bu yeni vaziyeti kabule ka- rar verdiği günden ilibaren, Rusya ile kendi arasında mevcud ittifakı bozmak mecburiyetinde kalacaktı. Bu, onun için içtinabı gayri kabil olan bir zaruret idi. Hemen bütün Avrupa diplomasisi — ve siyaset muhitleri bu bâdisey, bekliyordu. Yaşamak için Almanya ile dost geçinme- ğe mahküm ve kendisini hini hacette mü- dafan edebilecek kuvvetlerin yardımın- dan son dakikada mahrum kalmış bulu- nan bir Çekoslovakya için, Berlinin bü- tün arzularına boyun eğmek tabil bir şey demekti. Bu itibarla, Prag hükümetinin kararı, kimseyi - ve bu arada Moskovayı - asla hayrete düşürecek değildir. Vesile düş- tükçe Moekova aleyhinde ateş püsküren Hitler, Çekoslovakyayı bu suretle ken- di siyasetine râm edince, ondan bu ka- rarı da istedi ve arzusunu yerine getirtti. Almanyanın saklamıya lüzum, görme- diği şeylerden biri de Rusyayı Avrupa dan tecride çalışmaktadır. O istiyor ki Rusya, Avrupanın mühtelif kuvvetleri arasında bir müvazene rolü oynamasın. Bu bakımdan Çekoslavakyanın Rusya ile olan ittifakımı bozması bir.mana ifade edebilirse de mesele, yalnız zati itibarile alındığı zaman, bu manayi gözlerde bü « yütmeğe mahal yoktur. Çekoslovakya ile Rusya arasında hudud birliği yoktur. Bunun için ittifak nazari mahiyette ka- hyor ve rolü, olsa olsa, yeni muharebe- lerde oynıyacağı rol henüz kat"1 bir im « tihandan geçmemiş bulunan, tayyare mu- harebelerine münhasır bulunuyordu. Bu ise ne Rusya için, büyük bir müdafaa plânının bir parçası demekti, ne de Çe- koslovakyayı, hini hacette tehlikeden kur taracak bir garanti teşkil ederdi. Şu halde, ittifakın feshi, kendi zati iti- barile hiç te mühim kıymeti haiz değil - dir. Ancak bu ittifakın bir manası vardı ki onu da şöyle ifade edebiliriz: Rusya ile Fransa, Almanyaya karşı müttohid ve müttefik bir cebhe aldıkları zaman Çe- koslovakya da bunlarla birlikte Almanya- nın sırtında bütün kuvvetile yüklenmiş bir ağırlık teşkil edecek ve bu ağırlığı arttırmak için de Rusya ona İlk hamlede tayyarelerle ve sonra da, imkân bulursa, Askeri ile yardıma koşacaktı. O zaman, bu ittifakın manası bir ehemmiyet kes - bederdi. Almanyanın büyüme arzuları - nın önüne geçmekte birinci derecede alâ- kadar olan üç devletin elele vermiş olma- ları, Avrupa müvazenesi bakımından başlı başına mühim bir siyaset kombine- zonu idi. Prag hükümetinin verdiği fesih kararı İşte bu kambinezaonun resmen bozulması demek oluyor. Bu cihet mühimdir. * Ancak kombinezonun Çekoslovakya tarafından bozulması, Avrupanın dünkü müvazenesi üzerinde büyük bir rol oyn- yamaz. Mesele, Fransanın bu hususta ne yapacağını — bilmektedir. Almanyanın Rusyayı tecrid arzusunun tahakkuk ede- bilmesi için, ittifakı bozma kararını Çe- koslovakyanın değil, Fransanın vermesi Tâzımdır. Almanya emeline ancak o za - man nâil olabilir. Acaba, Fransa bu meseleyi nasıl mü - talea ediyor? Acaba, Pariste, Almanya- nın dostluk tekliflerini kabul edip Rus « yadan vazgeçmeği düşünen bir temayül var mıdır? Son günlerde Fransa siyasetinin dahili ve harici bir istihale ve hattâ kuvvetli bir değişme hareketi geçirmekte olduğu- na, siyas! kuvvetler arasında şu veya bu istikamette bir değişmiye doğru gidildi- ğine dair gazeteler bir takım haberler Resimli Makale : Eşsiz kalan bir Maymuna Eş bulundu Londra hayvanat bahçesinin en fazla sevilen hayvanlarından biri, Mary tes - miye edilen genç bir orangotan may - munudur. Fukat bu zavallı dişi maymun eşsiz kal- dığından dolayı yas içindedir. Bahçenin müdürlüğü, Mary'nin kede- rini bertaraf etmek ve neş'esini lade ey - lemek için Münih hayvanat bahçesinden bir erkek orangotan getirtmiştir. Resimde gördüğünüz Londraya yeni | gelen maymundur. İsmi Francis ve altı yaşındadır. İçtiği süt te sabah kahvaltı - sıdır. kaydettiler. Bir taraftan tekzib ve diğer taraftan da teyid edilen bu haberlerin a- | caba arkasında ne var? Hazırlanan bir şey var mı? Yoksa bütün gürültü bir ta- kım tahminlerin yarattığı bir dedikodu havasından mı ibarettir? Bu stallere uzaktan cevab vermek müşkül olmakla beraber Fransanın ümü- mi siyaset hareketlerine hâkimı olan e- | saslarına vâkıf bulunanlar, bu memleke- | tin gayet seri değişmeler yapmıya kadir olamıyacağına kanaat getirirler. Bu mem- leketin Avrupa siyasetinde uğradığı mü- temadi mağlübiyetlerin başlıca sebebi de| zaten buradan gelir, Biz, kendi hesabı - mıza, Fransadaki bu rivayetlere kolayca inanacak olanlardan değiliz. <İnsan düş- | tüğü yerden kalkar!» diye bir Türk sözü vardır; Fransa da bu sözü iyi tanır ve İi keb yoksa birini öldür kanımı getir. tutar. Bu prensibin bugünkü dünyadaki | Biyaset hayatına tatbik kabiliyeti ne ola- İSTER Bir dostumuz enlattı: parlörü galiba amplifikatör olacak, sesi Bilenlere sordum, derd yandım: 1STER İNAN, — Semtimizde bir kahve açıldı, ilk iş olarak ta içine bir radyo makinesi konuldu. Öyle bir radyo makinesi ki, ho - tüyor, bir mahalleden Sbürüne kadar götürüyor. İlk gece bunu muvakkat sandık, mahdud bir zamana mün- hasırdır, dedik. Fakat o, devam etti. Ben mutaden her gece 105 da yatarım. Yalnız şimdi uyuyabilirsen uyu, *— Kanunen hakkıdır, gece yarısına kadar çalabilir. On - — Amerikan nasihatleri.. & BELEA LA AA Hergün bir fıkra O beni öldürür Napolyon, İtalyada bir gece bir han odasında kalmış, Haritayı bir masa- tin üzerine açmış, harb vaziyetini tesbit edecekmiş. Kırmın mürekkeb lüzim olmuş. Hancıyı çağırmış: — Kırmızı mürekkebh getir. Hancıda kırmızı mürekkeb yokmuş: Sİ armizı mürek- :| — Yok ne demel — Burada benden, karımdan ve &- ; tınızdan başka canlı bir şey yok / Han- — Karımı öldür, — Her şeyi yapabilirim; fakat onu ; ; yapamam, çünkü o benden daha ev- ; vel davranır, beni öldürür. Enteresan bir buluş: Saman üstünde ski Ski amatörleri yaz mevsiminde de sev- dikleri bu &pordan mahrum kalmamak için çok oenteresan bir buluş bulmuşlar- dır. Oldukça meyilli geniş bir saha kuru sa- man İle örtüldükten sonra, ski amatörleri bunun üzerinde muntazaman kaymakta- dırlar. Bizzat kayakçıların ifadelerine göre, yaz ortasında yapılan bu kış sporunun bü- tün zevki bu suretle çıkarılmaktadır. KResim samanla örtülmüş bir sahada ka- yan bir ski meraklısını gösteriyor. Bu sa- ha Berlin civarında Grünevaldda vücu- de- getirilmiştir. SAA biletceğini bilmeyiz; fakat, Fransanın düş- tüğü yerden kalkmıya çalışacağına ka - niiz. Bunun için Prag hükümeti kararının | Almanyaca ciddi bir manası olduğuna hükmedebilmemiz için hâdiselerin alt ta- rafını beklemek mecburiyetindeyiz. Mul n Birgen İSTER İ dan sonra Gevam ederse şikâyette bulunabilirsin, dediler. Çareslz itiyadımı değiştirmiye karar verdim. Gece yarısına kadar okumak, sonra yatmak istedik. Fakat kulağımın dibinde: büyüttükçe büyü- — Yömk Ömer, y İNAN, İSTER haykıran adamın sesi yanında okumak ta mümkün değil. Evi değiştirmiye karar verdim, kararımı tatbik edebilece- ğim zamana kadar da her gece sinemaya veya tiyatroya, ya- hu da misafirliğe gideceğim. İNANMA! " Sözün Kısası Melzleiıde dayak E. Tata __J ] lmanyada, mekteblere dayak ce- zasının ladesi düşünülüyormuş. [ Modern pedagojinin reddeylemekte ol duğu bu tedib ve terbiye usulünün, bir 'müddet ferkinden sonra, iadesine lüzum ! görülmesi, hem de Almanya gibi ileri bir memlekette, dikkâte şayandır. Dayak bizim mekteblerden de kalkmiş. ,tır. Arada bir, hiddetine mağlüb olan, çi- leden çıkan, şuurunu kaybedecek kadar sinirlenen bir muallimin, talebesinden birine bir tokat vurduğundan dolayı, a « leyhinde tahkikat ve takihat yapıldığını duyarız. Vâkıâ, medeni bir camiada bu dayak yasağı kadar doğru bir şey olamaz. Her hangi çağında olursa olsun, insan de « nilen eşrefi mahlükatın, dayak kadri ile, gerefi İle, haysiyeti İle mütenasib — bin muamele değildir. Yirminci asır terbi « yecilerinin böyle düşünüşlerine mukabil, bazı evlâd babalarınm da dahil bulun « dukları bir zümre de diyor ki: «Dayağın kendisi yasak edileli, korkusu da kal « madı.. şuuru henüz tam teşekkül etme« miş, bir damlacık çocuğun şayed mağdi bir cezadan havfi olmazsa, sevk ve ida- resi güç oluyor. İyiyi kötüden teirik ede- cek bir çağa varıncıya kadar, dayak ço « cuğun tepesinde bir Damokles kılıcı gibi daimi surette asılı durmalıdır. İki tarafın bu noktal nazarlarını dinledik ten sonra ben de şöyle düşünüyorum: «Kırk sene evvel bizim devam ettiğimiz mahalle mekteblerinde dayak da vardı, falaka da vardı. Bir baba, çocuğunu mek-« tebe yazdırırken, hocaya: — AlL, eti senin.. kemiği benim. adam et! derdi. Tepemizde Damokles kılıcı yoktu am« ma, hocanım etrafında gözlerimizi yıldı « ran demet demet sopalar, değnekler, ipli falaka ületleri dururdu. Bir defa bu suret« le yılan gözlerimizi bilâhare hayatın ha- kikatleri önünde de güç açabildik. Sinen benliğimiz hâlâ kalkınmadı. Hocanın doğ- İngiliz kadın edibi Elinor Giyn, do_ncğz. iş hayatımızda, vatandas bayatımız- ğumunun 74 üncü yılını idrak etmiş - da da her an birer heyülâ gibi ürkek na- ftir. Kadın muharrir bu hayk ilerlemiş| ZArlarımızın karşısında canlandı. yaşına rağmen henüz teravetini muha-| Dayak karkusile yetişen bizim nesli - n GEREK T mizin övünmekte olduğu o meşhur «edeb Ağzındak; dişler tamdır ve kendi -| Y€ terbiye» hakiket halde miskinlikten sinindir. Saçları kat'iyyen ağarmamış- SAYri bir şey değildir. tır. Ben ki yaşlı başlı, olgurı bir adamım, dayaksız ve korkusuz büyüyen sekiz ya. şındaki çocuğumun hayatiyeti, cevvalliği ve cesareti önünde bazan hicab düyüyo- Tüm. İmlâ yanlışları İle meşhur olan Kadın romancı iş ki, Bu hali muhafaza hususundaki sırrı hakkında kendisine sorulan bir suale cevaben Elinor Giyn, çocukluğundan - beri her istediğini yapmış olduğunu, her zaman iyi ve güzel şeyler hakkım- da fikir yorduğunu, kat'iyyen kin bes- lemediğini, daima sevmiş ve sevilmiş olduğunu söylemiştir. ” Elinor'un birçok eserleri ırıs*.ııda!ms)f”Jl emm. en fazla beğenilmiş olan <Üç hafta» is-| Filhakika çocuk dayakla terbiye edil minl taşıyan kitabdır. Telif ücreti — o-| Mez. Her gün, her saat kendisine iyi ör - larak bu kitabdan 10 bin İngiliz Hrası Pekler göstermek, kendi hareketlerimiz- almıştır. Bütün bu şöhret ve kabiliye- le birer imtisal nümunesi olmakla terbi- tine rağmen, Elinor, affedilmiyecek im-|Y€ tdilir. 1â hataları yapardı. Dayak, âciz olanların en son müracsat ettikleri çirkin bir vasıtadır ki maküş Şarlonun filmleri İtalyada ":""" FA a n ırakalım, başkaları onu ihya etsinler. yasak edildi Biz artık edemeyiz. Atalarımız, dayağın Mağkür a ildızı Çarli Çapli cennetten çıkma olduğunu söylerlerdi. (Şarlo) nin filmlerinin, Almanyada ya -| Birer cennet olan cumhuriyet mek « sak edildikten sonra, şimdi de İtalyada | teblerinde de artık anun yeri olamaz! - Afîâz_ TAKViM Eski bir söz temsili: «Çotcuğunu döv - miyen dizini döver.» der, Ben bunu, uzun |görgü ve tecrübelerden sonra: «Çocuğu- Jnu döven, başını taşa vurur..» şeklinde Bunun sebebi, Çarlinin Ari ırktan ol - mamasıdır, Şarlodan manada, diğer Art olmıyan - yıldızların filmlerinin de İtalyada yasak edileceği söylenmektedir. NANMA! 'ahud da esmeri bademle beslerim, diye