Nk torlak Gİ Tad (2 Hoş sözler “| Kapıyı açar İki arkadaş meyhanede içiyorlardı. Bi-| | Yi bir aralık: — Eyvah, dedi, anahtarımı unutmu - şum. — Kapıyı çalarsın karın açar. Düşündü: — Buldum; kapıyı çalmam, tırmalarım.. Karım kedi geldi zanneder, kapıyı açar. * Ev kadını Erkek: i — Dün akşam evde bulaşıkları ben kadım! Dedi, sordular: — Karın evde yok mu idi? — Evde idi amma, bir gazetede elyi bir €v kadını evinde neler yapmalıdır?» ser- İsvhalı bir yazıyı okuyordu. * Borçlu Borcu çok olana sordular: — Borçların yüzünden geceleri rahat Uyuyamıyorsundur değil mi? Borçlu cevab vrdi: — Geceleri mi, dedin, ne münasebet &- İacaklılar, alacaklarını istemiye gündüz- İeri gelirler; geceleri gelmezler. * Yorısı Altı yaşındakine bir dilim ekmekle, bir Çikolata verdiler: 6 — Bunların hepsini sen yiyecek, de - ç Bilsin, dediler, yarısını kardeşine vere - Peksin! , Biraz sonra sordular: — Yarısını kardeşine verdin mi? — Verdim. — Tam yarım mı idi? — Evet, ekmeği kardeşime verdim. İİ Fırsız — Dün gece bizim evin kapısını bir hursız açmış. — E sonra... — Şükür ki karım, onu ben zannet- va zavallı şimdi hastanede yaralı ya- r, y-| Bir dostum İşler serilmiş rafa, Borç edilmiş etrafa.. Cüzdan gitmiş sarrafa; Şaşı şaşı şaşıyorum. Atılmazmış yabana, U; ış zamana; Ne âlâ, diyor bana, Yaşı yaşı yaşıyorum. Kasablardan, bakkaldan; Hem yağdan, hem de baldan; Borç veren her aptaldan, Taşı taşı taşıyorum. Giremem vebaline, Karışmam âmaline.. Dostumun bu haline, bıçağının göğsümde unuttunuz. — Duyduğuma göre siz, fena müziğe tahammül edemezmişsiniz? — Kim söylemiş bayan. devâm edi- niz. ç Müdür — Sabahtan akşama kadar kâğıddan tuzluk mu yapıyorsunuz? - Öğleye kadar kayık “yep- Memur aştım vi — Eve sarhoş geldiğim meremden belli?.. — Eve bu saatte mi gelinir?.. — Kabahat benim.değil karıcığım, sokağın adım değiştirmişler, bu yüz- den çabuk bulamadım. Kılıbık — Gülsüm, karin beni de sokağa götürecek mi acaba,.. Sara bir şey söyledi mi? Kaptanın uşağı, anahtar deliğinden odayı gözetliyor. (7 Güzel fıkralar “| Her halde Ev sahibi bayan, misafirlerine: — Yeni bir fotoğraf çıkarttım, çok gü- zel olmuş! Dedi.. fakat fotoğrafı göstermedi. Misafirler aralarında Konuştular: — Acaba resmi nasıl çıkmıştır? — Bize göstermediğine bakılırsa, her halde kendine çok bezniyordur. * Kumaşçıda — Renginiz sarı olduğu için bayan bu kumaş size çok iyi gidecektir. Kağın: — Benim her vakit rengim sarı değil İdir, bu kumaşın fiatını öğrenince, kor - kumdan sapsarı kesildim. * Kesmez olur mu? Erkek traş olacaktı. — Usturam kesmiyor! Dedi, karısı kızdı: Sen de ne tuhaf adamsın, hiç r mu, biraz evvel ben onun- la ağaçtan dallar kestim, gayet güzel kesiyordu. * Şimdilik Ev sahibi misafirlerine cins cins likörler ikram ediyordu. Misafirlerden birine sordu: — Bay ne alırlar ? Misafir açık pencereyi gösterdi: — Şimdilik soğuk alıyorum, lütfen pencereyi kaparsanız.. * Bi'iyorum Avukatın yazıhanesinin kapısı açıl- dı. Bir kadın telâşla içeri girdi: irlerimi teskin için birşey isti yecektim. — Sinirlerinizi teskin için mi, fakat ben doktor değilim, avukatım, — Biliyorum, kocamdan ayrılıtsam sinirlerim düzelecektir, Ne yakmolı? Yazın plâjda yandık, Bu zevke artık kandık Kandık değil, asandık; Kış geldi ne yakmalı? Nemiz varsa bir zaman, Sarfettik aldırmadan; Savurduk, sanki harman, Kış geldi, ne yakmalı? Gerçi var giyecek şey, Bir parça yiyecek şey; . Şu kaldı, diyecek şey.. Kış geldi, ne yakmalı? Ne odun var, ne kömür, Halimiz işte ömür; Soba da güldür güldür, Kış geldi ne yakmalı? Kibar adam— Bir odaya girerken evvelâ kapı vurulur, İnuzu kim farketmişti? | İ Bunu, oda hizmetçinizden başka birisi | Leydi Bannerston, yumuk ellerini he- nla kenetliyerek sızlandı: y — İncilerimi bulacaksınız değil mi Mis- den haberi olur olmaz «bunları meydana çıkarsa çıkarsa dostumuz Mister 'Hornley çıkarır» dedi. Cinayet masası müfettişlerinden Mis « ter Hornley, kadının sözünü kesti: * — Lütfen bütün bildiklerinizi ve vak'a- nın nasıl olduğunu söyler misiniz? — Şübhesiz. fakat ben her şeyi anlat- ağıtı sanıyorum. Hornley gülümsedi: ibi sırasile değil. İsmin yatak odasına girdi ve «bir ipucu "dalan var m7» diye sordu. İ Hernley cevab verdi: — Pek az efendim. Amma, hırsızın b)- kondan geçerek bu pencereden içeriys nın asla zorlanmamış olduğunu gördüm. Kasanın üzerinde görünen çizgiler filân ş. Zira kasa, bildiğimiz alelâde bir ştır. Bu işde en evvel ta- imiz ilk şahıs, Leydinin oda hizmet - çis'dir. Fakat, o da öğleden sonra izinli ş. Binaenaleyh orlada mesele kalmı - Aşçı İle sofracının da nerede olduk- ını anladık. Hâdise esnasında tam bir saat, mutfakta bakkalın çirağı ile geve -| zelik etmişler. Uşak ise otomobil ile sizi gezdirmiş, lord cepabları, uşak, bütün gün sizinle beraber miydi?.. Lord Bahnerston cevab verdi: — Sabah saat 11 denberi.. Hem Walter sen yanımda bulunuyor, karda le- ke bulunur da, onda olmaz. Hornley sözüne devam etti: Hırsızın Leydi Bennerslonun bütün harekâtını yakından bildiğine şübhe yok. İncilerin bugün evde saklanacağını İ evvelden biliyordu... Bu gece suvareye gideceğinizden kimlerin haberi vardı. Ley di Bannerston?.. Kadın yeis dolu bir hareketle iki elini havaya kaldırdı: — Bütün tanıdıklarım biliyordu elbet-| te.. fakat hiç birinin incilerimin nerede| olduğunu bilmelerine imkân yok. Zıra, ben daima taklidlerini takar, hakikilerini bankadaki kasada saklarım. Yalnız geçen hafta bu sahte inciler koptu, kuyumcu,! bu akşama yetişlireceğine söz vermişti. İşi çıkmış; yapamamış. Halbuki incisiz de duramam. Onun için bankaya gittim, ka- sadan hakikilerini aldım. Aman, ne karı- şık, içinden çıkılmaz bir muamma bu Ya- rabbim? Hornley anlamak istedi: Şu halde kısaca hülâsa edelim ve düşünelim: Bir... Bu suvareye gideceğinizi kim bi- liyordu? İki... Taklid incilerin yerine hakikile - rini takacağınızdan kimin haberi vardı? Üç... Bu incileri, bankadaki kasanız -| dan ap, bu odanızdaki kasaya koyduğu: | bilebilir mi, dersiniz?.. Leydi .. onerston ağlar gibi söylendi: — O bile bilemezdi, Mister Hornley.. ben bile bilmiyorum. Yani, incileri ka - saya koyup koymadığımı bilemiyorum, Onları bankadaki kasadan aldım... — Saat kaçta?. Lord Bannerston uzun yılların verdiği haklı bir tecrübe ve kansat ile söze ka - rıştı? — Karıma bunu sormayınız, dedi. Zira onun saat ve vekitle başı hoş değildir! Leydi Bannerston nerede ise ağlıya - caklı, — Fakat Godfrey.. diye içini çekti. Bu hususta haksızsın. Demindenberi, müfet- tiş Hornley'e verdiğim izahatla epeyce faydalı olduğuma inanıyorum. Öyle de - ğil mi bay müfettiş?.. Pek iy) hatırlıyo -| rum ki, bankadan saat tam 12 de çıktım. Taksiye bindim ve Hanover meydanına ittim. Oradan Bond Streete inerek öte » beri aldım, Sonra yemek yedim. Lokan »- tada yanımdaki masada, kimleri görsem beğenirsin? Mimi ile Guyu.. beni otomo- ter Hornley?.. Lord eve gelib de mesele-| — Belki anlattınız. Fakat istediğim gi- Tam bu esnada Lord Bannerston, karı: | girdiğine hükmedebiliriz. Sonra, kasa -| | SonPosta'nın zabıta hikâyeleri “| İnci gerdanlığı kim çaldı? Çeviren: İbrahim Hoyi, © > ş i ; verdiğimi he ..sadım. İncileri çantamdan çıkardım, ve kasaya koydum. Oda hiz - $ir? bizi yanlış yola sevkettirmek için ya- metçim, çoktan dışarıya çıkmıştı ve in - | cileri kasaya yerleştirdiğimi kimsenin gö- rebileceğini sanmıyorum. Buna rağmen, kendisinden şübbelene - bir saat sonra eve döndüğüm zaman in- cilerin yerinde yeller estiğini gördüm ve hemen size haber verdim. Hörnley: — Hizmetçi kızla görüşsek fena olmı - yacak, diye gülümsedi. — Pekâlâ, gideyim, bakayım (gelmiş mi?. Burada başka bir işimiz kalmadıysa aşağıya inebiliriz. Mister Hornley.. Hep beraber aşağıya ındiler. Oda hiz - | metçisi Deyzi Hamond gelmişti, Hemen müfettişin karşısına çıktı. Hornley,'mu- kaddemesiz filân sordu: — Saat iki ile üç arasında ne yaptınız, matmdzel?. Genç kız, hir müddet tereddüd etti, son. ra anlattı: — Velburn mağazasına gittim, fakat hiç bir şey satın almadım. Saat iki vardı o sıralarda, Ondan sonra da vitrinlere ba- karak Vakit geçirdim. Beni her halde bir çokları gördüler amma tanıyıp tanıma - dıklarinı bilemem. 2... Durun, durun. aklıma geldi. Müsaade ederseniz, odama gideyim de çantamı getireyim, sokak fo « toğrafçılarından biri resmimi çekti. Bir de makbuz verdi idi. Atmadımsa çantam- da olacak. Saat 2,30 vardı o sıralarda.. Genç kadın, müfettişin iznile odasına koştu. Bir dakika sonra da elindeki kartı üfettişe uzattı. Kâğıdda şunlar yazılı iz «Güzeliş fotograjhanesi.. Herbert Stam- Jild, Baytom Street E, C2,, — Âlâ, Mis Iamond, Leydi Bânnerş - tonun müsaadelerile, sizinle birlikte he- men şimdi, oraya gidelim. * Güzeliş folugrafhanesi, ismi kadar gü zel bir yerde değildi, Bir antreponun üş- tüne tesadüf eden bölmelerin bir odasını teşkil eden fotoğrafhans, sahibi kadar pisti, kirli idi, Stamfild bir takım resim- lerin üzerine eğilmiş çalışıyordu. Başını kaldırmaksızın: — Makbuz var mı?.. diye zurıldandı. Kızın yerine Hornley cevab verdi: — Hayır yok. Buraya resim istemeğe değil, bazı şeyler sormıya geldim. Stamfild anide doğruldu. Kızıla çalan saçlarile uygun düşen, çenesinin altın « daki küçücük didon sakalile, bir fotograf. çıdan ziyade tulüat aktörlerini andırıyor. du, Gözlerini gerç kızdan Hornleye” çevi . rerek sordu: — Emriniz bay?.. dedi. Sonra, kıza döndü. — Yüzünüz bana yabancı değil mis, öyle değil mi?.. Cevab veren gene Hornley oldu: — Öyle. tam üstüne bastınız, destim. Genç bayanın resmini daha bugün Oks - ford caddesinde çektiniz zannederim. A- caba, saat kaçta çektiniz? Bunu anlamini: isterdim, çok mühim de. Stamfild tırnaklarını yemeğe başladı. Neden sonra dâ gayet hafif bir sesle: — Evet. Galiba, bugün öğleden idi.. bir dakika müsaade. ha. evet, runuz. Şimdi. dedi, Masasına eğildi, bir şeyler radı, Arr- * buraya getirdiler. Saatin! de söy işin Janete, yani Leydi Keliwooda söz dığını bulmuş olmalı idi liyeyim İki idi. derken, yetimler balosu | sözüne devam etti: ki gülümsiyerek (Devamı 10 pey sayfada)