18 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

18 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

af i göeeeeRAn A, TavereecancececacecArELAEE Devlet kapısında elli yıl Yazan: Eski Dahiliye Nazırı ve eski meb'us Ebubekir Hâzım Kâmil Bey: “Şevketmeab efendimiz selâmı hümayun buyurdular. Masum ve '“â'.îğ;ı_ ea mağdur olduğunuza kendilerince kanaat hasıl olduğundan sizi taltif, yani bir valiliğe tayin buyurmak istiyorlar!,, dedi ltanahmed camii kurbünde kira - n eve naklolunan eşya denkleri- ni açmamıştık. Bu denklerin üstünde oturup konuşmaktla iken bir mabeyn çavuşu geldi: — Sizi başkâtib beyefendi istiyor ve iftardan evvel gelmenizi söylüyor, de- di; Bir faytona binip Yıldız yolunu tut- tum. İftandan beş on dakika evvel sa - raya varndım. Başkâtib, beni güleç bir sima ile ka-| bul etti. Orada bulunan Paris sefiri Münir paşanın yanmdaki koltuğa o - turlüke. Evvelce, saatlerce beklettirildiğim misafir salonunda Üüçümüz yemek ye - diklten sonra, gene başkâlibin odasına | dönüp sigara, kahve içmekte iken şifre kâtibi Kâmil bey kapı önünde görün - 'dü. Ve el jşaretile beni çağırdı, yemek salkonuna götürdü. Bugünlerde bir rüya götüp görmediğimi sordu. — Üç gece önce gördüm ve şu duva- rın arkasındaki odada oturan kitabcı dostum Hasbi - efendi tabir etti, Fakat rüyanın ne olduğunu o sorma- dı, ben de söylemedim. Hasbi efendi, o zamanlar, meşhur bir rüya tabircisi idi. Hattâ, rüya tabiri hakkında yazılmış bir kitabı da vard: zannederim, Ben tabire muhtac rüyalara inan - mam. Fakat günlerce, aylarca sonra vüki olan hâdiselerin evvelce rüyada aynile görülmüş olması gibi nadir rü - yalar da vardır. Nitekim benim de bütün hayatımda gördüğüm öyle iki rüya vardır ki meş- hur Filamaryonun (Mechul) namile ğde tahrirat kaleminde başlayıp İstanbulda darağacı altında biten memuriyet hayatı : andı içmeden vazifelerine başlattırı! - madıkları için ben zaten yeminli idim. Fakat ayni zamanda zata ve devlete sadakat vâdetmekte bir tenakus bulun- duğuna hiç dikkat etmemiştim. Bazı; ahvalde hem devlete, hem de padişaha sadakat b mkün olmıyacağı hatırıma geldi. Başkâtibin odasına girdim: atı Ülyalarının şefaatlerinin de yardımile mazhar olduğum iki büyük nimetten dolayı teşekkür ederim, de -| dim. Başkâtib: — Hiç kimsenin şefaatine medyun değilsiniz. İçine düştüğünüz çamurdan sizi bizzat şevketmeab efendimiz çekti, çıkardı, cevabını verdi. (1) — Beni o çamura düşürenlerin Allah belâsını versin, diyerek odadan çıktım. Kızlar ağasına giderek ümid ve ihtima- lin kat kat üstünde olan bu mes'ud ne- ticeyi söyledim. Benim yalnız mektubi kalemi mü - meyyizliğimi görmüş olan merhum babam sağ olup da bâlâ rütbesinde bir vali olduğumu görse idi, o da ancak rahmetli Abdülgani ağa kadar sevinir di. (D Başkâtibin bu sözü, hususl! yaver, mer- hum Sakallı Mehmed naşanın kendisine ba- Çırarak söylediği sözle 4 şifahen veğa tahri- ren padişaha da 6 yolaa mâruzatta bulun - muş olması muhtemel aldağundan hem 0- nun, hem de arizemi ve albümü takdim eden Abdültani ağanın insan! ve halikane gefa- atlerini, delâletlerinin çürütmek maksadile söylediğinde şübhe yoktu. SÖON POSTA UTT * İ F YALADA Fenalıklara rağbet etmeyen bir genç Kayseriden Şük w rü karakterini so- hr ve havaf şey - lerle meşgul - ol « maz, Mes'uliyet » ğ ten, tenkidden çe« Saraydan doğruca eve gelerek kıs -| Liyiç. Haddini, va- men açılmış yük denkleri üzerinde be-| iyetini bilir. ve ni bekliyen ailemden önce, bu terakki-| hesablı konuş: lere - az çok - ne kadar liyakatim var g ise onu tekvin ve tesis eden iki büyük |Jadamdan biri olan Abdurrahman pa - şaya teşekkür ve tebşir etmek üzere müşarünileyhin yalısına gittim. | Diğer büyük adam Müşür İngiliz Sa- den çabuk korkar. Parayı israf etmeden dikkatli davranarak sarfeder. * Muvaffakiyeti bazı şartlara id paşadır ki maalesef evvelce irtihal blğ" bir llp etmişti. Devrekten Mit- lerzetli vazifeyi ifa ederken mü -| hat, muvajfak o- T li Şâ yh Abdurrahman paşa ve çok| lup olamıyacağını b kıymetli oğlu Arif Hikmet beyin ben- | soruyor: b den ziyade sevindiklerini gördüm. Kendi men. b * İÇrini düşünürken, 1? 7 bundan başkaları- kü O zaman Dedeağaç muhasebecisi Yaver efendi daha evvel ayni memuri- yetle Niğdede bulunduğu için babamın ni da ihmal etme- mesi kaydile mu- vaffakiyet ümidle- dostu idi, Mümaileyh, gayet afif ma -| şini * kuvyvetlendi- Hye memurlarından ve kanunlara,| çebilir. hattâ muahedelere vakıf gayet dira - * etli bir zat olduğundan reylerinden Üa aK istifade ve kendisine de babam - gibi| - Neş'eye ihtiyacı olan bir tip hizmet ediyordum. Giresundan — A- Edirnede vali muavini iken Tekirda-|güh — karakterimi , Gelibolu ve Dedeağaç livasında ifa | soruyor: ettiğim memuriyetlerden dolayı müs -| Nadiren ne; « - tahak olduğum harcirah için vilâyetten Dedeağaca havalesi gönderilen yüz li-|duzgun ve hâdi . rayı bu hayırhah muhascboeci bana ver- | seleri fazla hesabe miyerek faizle bir zata ikraz eunişü.ılıymdır. Sokul - Müutasarrıflıkfan infisal ettiğim gün maz, sevdiği ve mevcud nakdim bu paranın yarısından | saydığı arkadaş » biraz ziyade idi. Tarını bulmadıkça lenir, daha ziyade müuvcejfak olup ol. miyacağını soru - yor: Zenginliği 1 düflerden bekle - mek — oyalanmak olursa da, hayatta muvaffak — olmak «#n her halde da- zarar verecek, i..salık getirecek şeyler -|ha cesur ve girgin olması ve daha canlı hareketlerde bulunması lâzımdır, * Mücadele ve münakaşadan yılmayan bir genç kı: Yeldeğirmenin- den — Sabiha, ka- rakterini soruyor: Zekidir. Arka- daşlarile mücadele ve münakaşa ya- par ve fikirlerinin Üstün — kalmasını ve — arkadaşlarına hâkim olmasını is- ter, İnlizam kayıd- larına riayet eder, * Çevik ve sür'ati seven bir tip Ankaradan İb « y tahim karakterir! iR soruyor: Konuşma- sında, hareketle - tinde bir. çeviklik — Ü vardır, Sür'atle a- ği celeyi birbirine ka © rıştırmadığı — tak- dirde bu vasfından oldukça faydala - (Arkan var) neşrettiği kitabda yazdığı rüyalardan | daha ziyade enteresandır. Onları yeri gelince hikâye edeceğim. Kâmil bey: — Şevketpenah efendimiz selâmı hümayun buyurdular. Masum ve mağ- dur olduğunuza kendilerince kanaat hasıl olduğundan sizi tallif yani bir va- Hiliğe tayin buyurmak istiyorlar, Fakat şimdi Musuldan başka açık bir vilâyet yoktur. Oraya tayin elsem memnun 0- lur mu? diye soruyorlar, dedi. — Pek ziyade memnun olmak için masum olduğuma zatı — şâhânelerince kanaat husulü kâfidir. Maamafih De - deağaca iade buyursalar bile mesrur olurdum. Bence devlet hizmetlerinin küçüğü, büyüğü ve mevkice uzağı, ya- kını yoktur, Musula sevinç ve şükranla giderim. O halde rütbenizin de terfi ettiril- diğini tebşir ederim! Şimdiki rütbeniz nedir? — ULA sınıfı evveli: — Bâlâ olduğunuzu tebrik ederim. Hemen bir teşekkürname yazınız da götürüp takdim edeyim. Kâmil bey, kâfrd. kâlem bulmak ü- zere salondan çıktı. Ben, cebimdeki bir mektubun zarfı üzerine kurşun kalemle bir müsvedde yaparken avdet etti; ne yazdığımı sor- du: — Arize müsveridesi, dedim. — Siz müsveddesiz — de yazarsınız, cevabını verdi. — Belki yazardım amma, şu anda pek müteheyyie bir haldeyim. — Uzatmağa lüzum yok. «Mağduri- yeti vâkiadan pek müteessir iken...» diye başlayıveriniz. Bir de sadakat ye- mini ederseniz-iyi olur. Dört satırlık bir şey yazdım. Sonuna «zatı şâhânelerine ve devleti âliyeleri- ne sadakatten —ayrılmıyacağımı ma- alkasem arzederim.» cümlesini ilâve ettim. İmza etmeden Kâmil beye gös - terdim. — Pekâlâ olmuş. Fakat yemine «dev- leti> karıştırmasa idiniz daha iyi idi. Amma beis yn);, imza buyurun, dedi. İmzayı attım, Kâmil bey de gilti. Oturup bir sigara yaktım ve düşün- düğ-Bütün memurlar böyle sadakat Günün Bulmacası Bir doktorun günlük notlarından 2 — Alleler - EBmir, 9 — Karib - Başı saçaız. 4 — Kiıymetli. » — Yaşlı kadınların başlarına bağladık- darı, © — Beyaz « Bir nota - İnanmak masda- rından emrihazır, ? — Motanetli. 8 — Yed - Arzulu. 9 — Bir yere taplama. 10 — Nefer - Minarede okunan - Bir nota. YUKARIDAN AŞAĞI: 1 — Babahları içllen - Ceride. 2 — Rüzgürlı soğuk - Cemi edatı, $ — Fakat. 4 — Az sıcak - Kadın başkan, 5 — Niyet etmiyen. 6 — Rabıt edatı - Nefi lâhikası - Söndür- mek. 7 — Ban'at - Bir kadım tami, 8 — Para olarak - Rabit edatı. © — Dahi - Erişmiş. 10 — Bir fikri bir İnsana işlemek - Yük- seltmek. 12 8 4 5 6 7'8 9 10 İn BAAZ Evvelki bulmacanın halledilmiş şekli Gebe kadınlarda Perhiz.. Yeni doğan çocuklara mahsusş hususl bir takım gidalar vardır. Kezalik lohu- saların da kendilerine göre gıdal ve u- mumi bir takım, hufsaşsılha — kaldeleri mevcud bulunmaktadır. Gebe kadınların ise gıdaya ald bir ta- kım kaldelere riayetleri mecburiyeti cektir. Çünkü bunların içinde vitamin çoktur. Bundan maada içinde Iki nevi vitamin bulunan halis balıkyağı da ge- beler için son derecede faydalıdır. İd- rarlarında albomin bulunmuyan gebe kadınlara taze yumurta yedirmek pek muvafıktır. Bundan maada süt ve Süte ald şeyler meselâ yoğurt, mahallebi ile kompostoları gebeler için çok faydalı- dır. Et, bilhassa yüksek aylarda, ayakları şiş halinde bulunan gebelere — verilmez, 'Tuzlu gşeyler, salçalı geyler, salamuralı şeyler, sucuk, paslırma gibi geyleri ge- belerin yemeleri caiz değlidir. Cevab isteyen — okuyucularımızın — posta pulu yellamalarını rica ederin. Aksi tak- dirde istektecri mukabelesiz kalabilir. Nöbetci. eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler çunlar- dir: İstanbul cibetindekiler: Aksarayda: (Pertev), Alemdarda: (Bş- vef Neş'el), Beyazıdda: (Cemil), Samat- yada: (Rıdvan), Eminönünde: (Bensa - Bon), Eyübde; (Hikmet Allamaz), Fener- de: ( Hüsameddin ), Şehremininde : (Hamdi), Şehzadebaşında; (Asaf), Ka- az konuşur, kendi öleminde kalmağı ter-|nır. Şöhreti sever, xendisinden bahsedil. cih eder. Bu hali, bazı muvaffakiyetleri-| mesini ister; menfaatlerini dağıtmakta ragümrükte: ( Fuad ), Küçükpazarda: (Hulüst), Bakırköyünde: (İslepan), Beyoğlu cihetindekiler: İntiklâl caddesinde: (Dellasuda), Ga - latada; ( Hüseyin Hümü ), Taksşimde: (Limonciyan), Pangaltıda: — (Nargileci - yan), Beşiktaşta: (Nall Halid), Boğnuziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (İzkelebaşı), Kadıköyünde: (Moda, Merkez), Sarıyerde: (Nuri), Bü « yükadada: (Şinasi), Heybelide: (Tanaş). ne engel olabilir de.. * Hoş sohbet bir tip Düzceden Hüse- yin Hüsnü, karak- terini soruyor: Herkesle iyi ge- çinmek ve hoş ko- nuşmak ister. Ki- bir, azamet gibi gönül dedikodula- rına uzak kabr. Teklif edilen hiz- metlere koşar, ha« yır ve hasenat sahibleri gibi hareket eder, bu arada menfaatlerini de ihmal etmez. * İyi kalbli bir genç kız soruyor: İyi ve iyi ka 2i T olmak, başkaları « nın gönlünde yer almak — demektir, Kendilerine böy « lece iyi bir mu « hit yapanlar mu - vaffakiyet ihtimallerini çoğaltmış olur - lar. * Ciddi ve intizamperver bir tip İzmirden Cahid Tosun, karakteri- ni soruyor: Zeki ve ciddidir. İntizam kayıdları- na riayet eder. Te- mız — giyinmesini bilir. Medent cesa- retini — fazlalaştır- ması İâzımdır. * Sevileceğinden ümidvar olabilir Ankaradan Bayan M. M. fotografının dercini istemiyerekten sevilip sevilmiye- ceğini soruyor! Daha ağır başlı olmak ve kamğısındaki- ne itimad telkin edecek hareketlerde bu- lunmak kaydile sevileceğinden daima ü- midvar olabilir. pek cömerd davranmaz, * Güzellik zekâ ile artar Ankaradan Bayan S. H. fotografının dercini istemiyerekten zekâ ile güzellik arasındaki münasebeli soruyor" Zeki olmiyan güzellik yavan kalır, gü: zellik, zekâ ile artar, Son Posta Fotograf tahlili “ku P GST RADYO Buyünkü program İSTANBUL 18 Birinciteşrin 928 Salı Akşam neşriyatı: 18,80: Dans musikisi (Plük). 19: Konfe - rana: Falih Halkevi namına, Doçent — Hıfai Veldet (Türk imedeni! hukukunda — boşan - ma), 19,90: İnci ve arkadaşları tarafından 'Türk musikisi ve halk şarkıları, 19,55: Borsa haberleri, 20; Suzan ve arkadaşları tarafın- 1 — Müzik: Lejor, 9 — Cazband, 21,30: Ce - mal Kümil ve arkadaşları tarafından Türk ve balk şarkıları, 92,10: 'Hava ra - İ3: Fasıl saz heyoti; forahim Uy- arakadaşlari tarafından, 22,50: Son ve ertesi günün programı, 28: Baat , İstiklâl marşı, Bon. ANKARA 18 Birinciteşrin 1938 Salı (Öğle neşriyatı tecrübe mahiyetinde ola- rak yeni stüdyoda yapılacaktır.) 12,30: Alaturka plâk neşriyatı, 18: Haboer- ler, 13,15: Karışık plâk neşrtyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı: 1830: Karışık plâk neşriyatı, 19,15: Türk müsikist ve halk şarkıları (Hikmet — Rıza), 20; Saat üyatı, ve araben söylev, 20,10: Ha« berler, 20,15; 'Türk müsikisi (Muzaffer İlcar ve Müseyyen Senar), 21: Şan plâkları, 21,15: Btüdyo salon orkestrası, 22: Haberler ve ha- va raporu, 32,15: Son. Hü

Bu sayıdan diğer sayfalar: