16 Birinciteşrir SÖON POSTaAa 150,000 kilo ağırlığında bir balina nasıl avlanır ? Büyük balinaların her birinden (40,000 ) kilo içyağı, (30,000) kilo da balıkyağı elde ediliyor Geminin güvertesine alınan muazzam bir balina Balina avcılığının başlangıcı Ondördüncü asırdadır. Bu işe Üük başlıyanlar Basklardır. Evvelâ sahile yakın yerlerde avladılar. Bi- Jhare daha uzaklara, şimale, Labradora Va Sen Loren membama kadar gittiler. Bundan sonra Hollandalılar balina Avot- lığına ehemmiyet verdiler. 1676 - İT22 sone- Jeri arasında Amsterdam bu iş için W'_I" mi teçhis etii. Ve bu gemiler 32907 balina getirdiler. Yeni bir tarihe kadar balina avı tehlike- N bir macera idi. Bir balina görüldüğü za- man kayıklar suya indirilir. Uclarında ip « ler bağlı olan zıpkınlar ba işde mahir olan- lar tarafindan atılırdı. Yakalanan hayvan kaçardı. Ve kendisine saplanmış — zipkins bağlı ipin atıldığı sandalı bir mantar hafif- liğile peşlaıra sürüklerdi. Bazan balina SuYA dalardı. Böyle zamanlarda balina ile bera- ber suya dalmamak için ipi bırakırlardı. — Buğgün balina avı fenni bir şekilde yapı- maktadır. Balina gemileri âdeta birer sabih fabrikadırlar. Zıpkınlar uzak mesafeden toplarla atılır. Balina çekllir ve müteharrik Bir satıh Üzerinden kaydırılmak suretile gemiye alınır. Balina avının kolaylaşmış ol- ması ve faszla kâr getirmesi; 20, 90 metre u- sunluğunda olanlardan $ metre uzunluğun- da olan Yen! Zelsndalı cinslerine — kadar, Z7 balina nev'inin İmhasına sebeb olmasi balina avının tahdidi lüzumunu hissettir- miştir. 16388 senesinde 21 devletin iştirakile Milletler Cemiyeti bu tahdid kararını vet- miştir. En büyük balinalar 150 ton kadar gel * mektedirler. Bunlardan 40,000 kilo içyağı ve 30,000 kilo balıkyağı alınmaktadır. Şimal ahalisi balina etini yerler. Avrupa balıkçıları ete ehemmiyet vermezler. Fakat şimdi Almanya bir balina filasu vücüde ge- tirmiştir ve baliına eti propagandası yap * maktadır. Balina avı şimdi çok tekâmül etmiştir, zıpkınlar hususi toplarıa atılır, bu topları ve endaht ameliye sini yukarıda görüyorsunuz. Modern balina avı gemilerinde zapkan atan tap bu şekildedir Tağiliz nesrinin büyük — Ustadlarından | Carlyle (Karlayl) den daha ümidli, daha | tasani olan Con Ruskin 1819 yılın- da Londrada doğ- du. Babası hali, vakti yerinde, ki- tab ve resim me- raklısı zengin bir çarab — taciri (di. Ruskin — babasımı çok sever, ona ade- tâ tapardı. Anası |dindar ve garib ruhlu bir kadındı. Oğlunu sıkı bir terbi- ye ile büyüttü, Praeterita izimli kitabında Rus ilk çocukluğuna aid izlere rastlıyoruz. Hiç şübhe yok ki büyük nâsirin ç"ru'klu— ğu yalnızlık ve tazyik içinde geçmiştir. Bununla beraber aldığı bazı dersler, ai- lesinin kendisine öğrettiği bir takım fazi- | letler, karakterinde en büyük inkılâbı vücude gelirmiş ve yazıcının sonraki ya- | gayışını tanzim edecek meziyetleri yarat- Mıştır. Meselâ: Söz ve işle, her zaman her yerde hakikati, dalma doğruyu Söy- lemeği, sarsılmaz bir prensip olarak bel- lJiyen Ruskin pek az oyuncağı olduğun- dan yapraklara, çiçeklere, bulutlara, hat tâ halılarda bulunan resim, şekil ve renk- lere bakmak suretile, yazılarında göze bütün azametile çarpan, en ince teferrü- atına kadar, kuvvetli ve hakikati «müşa- hede etmek» kabiliyetinin temelini at- mış, hazırlamıştır. Bir de ilkönce annesi tarafından okutulmak, daha sonraları hu- susi bir hoca ile tahsiline devam etmek Ruskinde ilkmekteblerin aşıladığı disip- lini yaratamamıştır. Bunun da tesirleri- ni gene eserlerinde buluyaruz. K;ıxîînl gibi 6 da hemen hemen ekseriya eserini, kendi devrinin edebi kıstasları ile ölçme- mek veya ihmal etmekten dolayı pozitif ve dogmatiktir. Çocukluğunda hergüa İncilden uzun uzun pa okumak, ez- berlemek mecburiyetinde oldu- ğundan, son devredeki yazılarında da mukaddes kıssaların akislerini, canlı iz- lerini ve tasvirlerini görüyoruz. Landra ve Avrupanın en güzel yerlerini ana ve babasile birlikte gezip dolaşmas. ve gör- mesi kendisinde yaradılıştan olan tablat sevgisini bir kat daha arttırmıştır. Ruskin 1836 da daha 17 yaşında iken Oksfordun Karyst Çorç kolejine - girdi. Gayet mahcub, hassas, ve tabiat Âşıkı 0- lan istikbalin bu büyük üstadı, tabiati an- latan her san'atı seviyordu. Kendisini u- zun zamandanberi kollıyan verem çidde- tini arttırınca, 1840 da Oksforddan ayrıl- | mak mecburiyetinde kaldı. Biraz sıhhat, şifa ve neş'e bulmak ümidile iki yıl İtal- ya ve civarında, onu şöhret basamağına ulaştıracak olan, emuasır ressamlar,» e- serinin ilk cildi n malzeme toplıyarak dolaştı. Ruskinin edebt hayatı çocukluğunda başladı. Resimlerini kendi elile yaptığı | şiir külliyatını 1857 de çıkardı. Ruşkin daha ziyade bir nâsir olarak şöhret bulmuştur. «Muasır ressamlar» m ilk cildi (1843) Turneri heyecanlı bir şe-| kilde müdafaa eden bir tefekkür silsilı John Ruskin kalmış "T Hehiyat hükümdarları — JOHN RUSKİN Yazan: İbrahim Hoyi 9 besi arasında değil, konferanslarını dine liyon, basılmış eserlerini okuyan her tae bakadan okuyucu ve dinleyiciler arasıne da da nüluz ve prestiji bir kat daha arttı, San'ata dair konferanslar, heykeltraşlık, oymacılık, Mikel Anj ve Tintoret, Venes dik tarihi, Floransada sabahlar, (bu ki- tab şimdi Floransa resim — galerilerinin rehberi olarak kullanılmaktadır), Vene«s dikte güzel san'atlar akademisi, İngillce renin zevkleri V,S, V.S... Bütün bu kitab- lar, bu ince ve velüd muharririn edebi çalışmasını bize anlatmaz, ve karsısında hayran bırakmaz mı?, Bir de bunlara, Kuşlara dnir bir etiid, Presperina (Çiçeklere dair Deucalion (Dalgalar ve t etüd) gibi eserleri ve siyas birçok eseleri katarsak (ki bunlar onun, zamanında amele meseloleri ile de uğ- raşmaya başladığını gösterir) Ruskinin dehası önünde eğilmemiz icab etmez mi?, Nesrin bu dâh! üstadı artık şöhretin en yüksek tabakalarına çıkmıştı. 1860 da, (san'at) 1 bırakarak başka £ a m lara girişti. Devrin iktısadcıları «Servet ve çalışma» mefhumlarını, pek te — esaş manasına dikkat etmiyerek uluorta kul- lanıyorlardı. Ruskin: «Servet yok; hayaf, bütün sevgi, neş'e ve verestiş kuvvet va motiflerini toplyan Hayat vardır. Ülke, çok mikdarda asıl ve mes'ud insan oğlur nu besliyen en büyük zengindir» d! Goldsmith ayni sözü «metruk köy tabında yazdığı zaman hassasiyetine, züpe peliğine verilmişti. Lâkin ayni söz, İns Bgilterenin en ileri gelen hocalarından, li- derlerinden biri tarafından sarfedilinca «cemiyet» te bomba gibi patladı. Ruskin bu doktrinini kuvvetlendirmek, kökleş- tirmek için dört ese duha yazdı, Bu eselerde güdülen tez ve iddim, sose Şalistliğe daha fazla mütemayil ve her kila ormu daha kolaylıkla tatbik edebilecek bir hükümet şeklimin vücud bulması idi. Yazlar T! () in öyle aurdi kâ muasında neşri l m n ve hasse&yet imkân kalraa d, O zaman Ruskin, bunları bir cildde ve ABu Sonuncuya Kadar da» ismi altında topladı. Gene 1862 de çıkardığı, maye voe rekâabet sistemine dair ya Münera Pulveris isimli eserinde ö dil, fikir kullandı, nazariyeler yürüttü ki, onu adetâ bir hayalperest, bir deli telâk ki edenler bile bulundu. Bu ameli devres nin fısıltı eserlerinden eSusam ve Ley Jâk» lar (ki en çok okunulan ve be lendir), Yabani Zeytin Tacı, zamsı va dalga.. dikkatimizi ve alâkamızı çeken kis tablardır. Ruskinin son demleri artan bir hüzün ve keder ile ifade olunabilir. Bü da kıs- men plânlarının tatbik sahasına çıkarıs lamamasından, kısmen de efkârı umü- miyenin, kanaatlerine karşı aykırı bir va. ziyet almasından; daha fenası, sıhhatile menfi bir surette alâkadar olmasından ileri gelmiştir. Münekkidler, prensipleri ile alay ederken, veya baştar aşağı one ları reddettikleri vakit, Ruskin ilkönces leri haşin bir tavır takındı. Sonraları, za- man zaman arkadaşı Karlayl gibi kavgas cı bir eda aldı. sere halinde başladı ve şona döğru (san'at, ta- biatin en hakiki bir sermidir) vecizesini tefsir eden, tekmillendiren bir (ese) ola- rak tekevvün etti. «Okslord mezunu» imzasile çıkan bu eser, edebiyat ve bilgi dünyasını adamakıllı sarstı. Etrafltan gü- rültülü bir tasdik ve protesto sesleri yük- seldi. Zamanının tanınmış münekkidleri, nâsirin meydana attığı bu san'at telâkkisi ni hallâç pamuğu gibi didik didik ettikten, üzerinde bir çok münakaşalarda : bt -| lunduktan sonra «Meçhul muharrir» in| tasvir ve teşbih san'atında muhakkak su- | vette «ustas olduğunu ittilakla kabul et- tiler. Artık Avrupa san'at galerilerinin de- vamlı bir ziyaretcisi olan Ruskin «Muasır ressamlar» in diğer dört cildini 17 sene içinde yazdı, bitirdi. Bu arada boş durmı- yan yaratıcı muharrir, 1849 da «Mimari- nin yedi lâmbası», 1851 do «Venedik taş- ları», «Rafaelitizmden Üncesi» ve daha birçok sayısız eserler vücude getirerek, konferanslar vererek Matthew Arnoldun edebiyat Gdünyasında kazandığı - yeri, san'at âleminde elde etti. 1869 da Oks. ford üniversitesinin güzel san'atlar pro- fesörlüğüne tayin olunarak, yalnız tale- Ruskin, manen ve maddeten harab ol- TMuştu. Hastalığı yüzünden, sıhhati, ma« neviyatı bozülmuştu. Aşkta kaybetmişti, Evlenişi kendisine saadet, uğ Bgetirme- Mişti. Çalışması da tam manasile bir me hitat gösteriyordu. Aşağı yukarı bütün servetini şefkat, hayır müesseselerine da- ğıtmıştı ve fakirler de eskisinden daha fazla çoğalmıştı. Kurduğu ve kardeşlik ve kooperasyon esaslarına dayanan, ame«- le birliği ülküsünde muvaffak olamamış, hedefine varamamış ve rekabet zistemi istidadının da yıkılamıyacak kadar kök- leşmiş olduğu meydana çıkmıştı. 1879 da annesinin ölümlle Londradan ayrıldı ve Brantwoodda inzivaya çekildi. Burada bir dostunun teşvik ve telkini ile, yazımızın başında bahsettiğimiz ve içine de çocukluğunu kendi bakımından anla- tan meşhur Praeterita isimli eserini yaz« dı, Ruskin, 1900 senesinde, hiç te neş'e kâm alamadığı bi dünyaya gözlerini eba- (Devamı İ0 ncu sayfada) (1 Tbackeray İngiliz romancılarındandır. mknnılı daima orta tabakayı aksetür < l K