(Harold Sinemanın beyaz perdeden çekilmiş olan maruf komiği aradan seneler geçtikten sonra şimdi tekrar film çevirmeğe başlayor. Acaba muvaffak olabilecek mi? B (Lasi » Harold Lloyd) bir Amertkan vapurunda film çevrirken Bundan kısa bir müddet evvel Ha - rold Llioyd Holivudda Beverley — Hill- deki villasında samimi bir toplantı yap | mıştı. Akşam davetliler masa etrafın- da toplandıktân sonra san'atkârın ha- zırlamış olduğu sürpriz anlaşıldı... Bu suvare tarihi bir toplantı mahi - yetini almıştı... Hem de çok şayanı dik- kat bir toplantı... Ziyafet — masasında ilk yer alan sinema sanayiinin ilk ve mühim şahsiyetlerinden biri idi: Ha - tırlarsınız belki... Şimdi ihtiyar — olan Mak Sennet... Yanında ahzı mevki e - denler: Hal Roach ve Charlie Chaplin idi... Karşılarında 1913 senesinde Ha - rold'un ilk filmini çevirmiş olan ope - Diğer davetliler hep eski san - atkârlar, dekoratörler, rejisörlerdi... Harold Lloyd mazisini canlandırmak istemişti... Bir hikâyoe... —— Bu ziyafet sofrasında herkes konu- şuyor, eğleniyor, şakalaşıyor, eski ha- tıraları tazeliyordu... Fakat herkesin nazarı hane sahibi Harold'a çevrilmiş- ti.. Nihayet Harold ayağa — kalktı ve söze başladı: — Bugün tam kırk beş yaşındayım... İki devri seneviyi kutluluyorum, Biri sinemaya intisabımın yirmi beşinci se- nesi... Diğeri: Tiyatro sahnesine atıldı- İsterseniz sıze hayatımın bu fasıllarını anlatayım... İlk rol, ilk muvaffakiyetsizlik... Genç yaşımda iken bir vilâyet mer- kezi tiyatrosunda Trilbey oyununu te- maşa eylememiş olsaydım bugün mu - hakkak bir banka memuru, bir tüccar olarak kalacaktım... Üçüncü, dördün - » cü derecedeki san'atkârlar tarafından oynanan bu eser bende o kadar büyük bir tesir yarattı ki gece hiç uyku uyu - yamadım, Hep aktör olmağı kurüyor - - düm... Gençlik bu... Bu aktörlerin oyunla- rını © kadar beğenmiştim ki... — Hele Svengali rolünü yapan aktöre bayıl - mıştım... Çok kuvvetli bir makvaj vap- mıştı... Hele bıyık ve sakal görülecek şey idi... Ertesi gün ilk işim hemen (Makyaj sırları) adındaki kitabı almak oldu... O günden beri de kabıma sığamaz ol - dum.., Sabahtan akşama kadar makyaj yapmakla, takma sakal, bıyık kullan - makla meşgül idim... Herkes benimle alay ediyor, bana acıyordu, Böylelikle 1908 senesinde ilk defa olarak bir ti - yatro kumpanyasında ilk role başla - dım. Tam otuz sene oluyar... İlk volüm özlediğim Svengali rolü idi... Müdhiş bir muvaffakiyetsizliğe uğradım... Dra | min en heyecanlı — noktalarında halk | rolümden dolayı gülmekten katılıyor- du... | İlk film ilk ümidslzlik... Tiyatrodaki — muvaffakiyetsizliğim bende o derece fena bir tesir yarat - mış idi ki beş sene tiyatrodan bahse - dilmesini 'bile istemedim... Fakat işsiz- lik, koyu zaruret boş durmama mani iı,îL.. Temsil başına bir dolar mukabi - linde figüranlık yapmağa başladım... Lüten yeni bir resmi Böylece bir müddet devam etti... Bun- dan tam yirmi beş sene evvel.., 1913 senesinde... San Diego civarında (Edi- son Film Comp)sına yazıldım.. haftada yirmi beş dolar alacaktım... Birkaç haf- ta aldım... Fakat o kadar berbad roller yaptım ki, nihayet kapı — dışarı edil - dim... Gene boşta ve aç kaldım... Nihayet bir arkadaşım çıkageldi.. — Yüz dolar 'kadar parası vardı... Bünunla büyük bir tecrübe filmi çevirdim Bunu bü - yük bir ümid içinde — Nevyorkda bir film kumpanyasına gönderdik ve ge- lecek cevaba intizara — koyulduk... On gün sonra cevab geldi... Aynen hatı - rımdadır: (Gönderdiğiniz film © kadar ber - bad bir şey ki... Baş rolü yapmağa yel- tenen san'atkâr elime geçse muhak - kak dayak atarım...) Artık ümidsizliğim tamam idi... Ağ- lamağa başladım... Başka iş bulmama da imkân yoktu... Lokantalarda bula - şıkcılık, kahve garsonluğu, sinema ka- pıetliği yaptım... Nihayet gene zaruret salkasile stüdyonun birine baş — vur - dum... Birkaç haftalık iş için, bir kaç dolar mukabilinde rol aldım... Seneler geçti.. Nihayet «keşfedildim!... Büyük komiklerin tebessümleri neden acıdır?... Harold Lloyda'un hakkı vardır. Hikâ yesi acıklıdır.., İşi olduğu gibi söyle - mek gerektir... Harold'un san'at haya- tı bundan birkaç sene evvel — hitama ermiştir... Sinemanın büyük komik - lerine nazar değdi sanl Amerikan sinemacılığı dört büyük Fatty - Buster — Keaton - Charlie Chaplin - Harold Lloyd... 1 — Papazların teşvikile — yapılan büykataj üzerine Fatty genç — yaşında büyük bir meyusiyet içine daldı, has - talandı ve öldü... 2 — Bugün Buster Keaton tam mâ - nasile müflis bir vaziyettedir. Şimdi (Devamı 10 ncu sayjada) SON POST Birinciteşrin 14 PD / En sk mecmuamız Lloyd) un hayatı kırk sekiz yasına baStİ ( Servetifünun ) un 48 senelik hayatından tatlı ve acı hatıralar Ahmed İhsanın büyük oğlu (Servetifir nun - Uyanış) geçen hafta kırk sekiz ya- şına bastı. Türkiyenin resimli ilk mecmu- alarından biri olan (Servetifünun - Uya- niş) kırk sekizinci yılın eşiğini aşadur- sun, babasında da yaş yaetmiş dedi. 1891 tevellüdlü (Servetifünun) un 48 inci yı-| ham idrak edişi bizim için üzerine |:ımuıkı basılacak bir hâdisedir. Zira 48 yıllı ömrile bu mecmua, Türkiyenin en eski mecmuası olmak şerefini muhafaza edi- yor. Onun ehemmiyeti yalnız peşi sıra kırk sekiz uzun yılı sürükleyip getirme- sinden ibaret kalsaydı belki dört satır- lhik bir tebrik kâfi addedilirdi. Lâkin (Servetifünun) Türk edebiyat tarihinde birçok fasılları kendisine tahsis ettirmiş. 'Tanzimat edebiyatından sonra yeni bir edebi çığır açmış, memlekette edebi bir çok hareketler yaratmıştır. Onun kürsü- sü önünde aşağı yukarı bütün büyük e- debiyat üstadları ilk besmolelerini çek- mişler, onun sayfalarmdan edebiyat ta- rihinin yapraklarına geçmişlerdir. Fikretler, Cenablar, Ekremler ve ev- velki günü düne, dünü bugüne bağlıyan birçok kıymetler onun saksısında serpil- mişler, büyümüşler, gelişmişlerdir. * Ahmed İhsanı matbaasının üstündeki her köşesi kırk sekiz yıllık hatıralarla kaplı odasında istirahat ederken buldum. ©, kırk sekiz uzun yılın içinde oturuyor- du. İşte Fikret yanı başında; Recaizade Ekrem arkasında oturuyor. Cenab Şaha- beddinle Mehmed Rauf köşede başba- şalar. Halid Ziya karşısında. Ahmed İhsan, mecmuacılığa nasıl baş- ladığımı (Servetiflinun) u nasil tesis et- tiğini anlatıyor. O kırk sekiz kulaç de- rinlikte bir hatıra kuyusundar çekebil- diklerini, dinç hafızasının sağlam tarih kovalarile önümüze döküyor: — İlk defa 1885 de (Şafak) isminde on beş günde bir Çıkar bir mecmua neşri ile mecmuacılığa başladım. Dört kişi idik. Asım, Celâl, Ulvi ve ben.. benden başka üçü ahrette. Bir sene kadar devam etti- rebildik. 1888 de (Ümran) adlı büyük ha- cimde rövü şeklinde bir mecmua çıkâr- |dım. İdarehanesi, Bahçekapıda Hasan ce- za deposunun karşısında bir çeşme vardı. Çeşmenin yanında Loyd vapur acentasına bilişik bir tek oda idi. Hiç unutmam kendim oturmuş bir muşamba üzerine (Ümran idaresi) diye bir de levha yaz- mıştım. Bu meemuayı da iki sen? kadar devam ettirdik. Jül Vernin (Seksen günde dev- riâlem) romanını burada tefrika ettim. (İstanbul Postası) adile (Servetifünun)- da devam eden makalelerim ilk defa bu- rada intişar etmiştir. Bu sıralarda bir irade çıktı. Maarif ne. zaretindeki teftişi muayene encllmenin- de sansürlenerek çıkmakta olan — bütün mecmuslar kapatıldı. Gazeteler gibi mec- muaların da Babiâliden izin alarak çıik- ması şart koşuluyordu. Matbuat kanunu- na göre de 30 yaşından evvel mecmua çı- karılamıyordu. Bu yüzden uzun müddet mecmua kuramadım. Ahmed Midhat e- fendi ile görüştük. O (Tercümanı Haki- kat) in bir ilâvesi vardı, bunu bize ver - meği düşündü. Bu vesile ile iki matbaayı birleştirmeği kararlaştırdık. Bu mümkün olamadı. Jül Vernin romanlarını tercü- meye kuvvet verdim. (Seksen günde devriâlem) 1 kitab halinde çıkardım. Ar- kasından (Gizli ada) neşrolundu. Paris- teki tablinden klişeler getirerek — (De- nizaltında seyahat) i resimli olarak neş- rettik. Bunların temin ettikleri ufakça bir germaye ile matbaa kurmak teşebbü- sünde bulundum, esasen bu benim idea- limdi. Bir eski matbaa buldum. Bunu sa- hibi ile uzlaşarak satın aldık. İsmini (Â- lem matbaası - Ahmed İhsan ve Şüre- kâsı) koyduk. Şurası şayanı dikkattir, bu şirket, İstanbul Ticaret Odasına kay- dolunan ilk Türk firmasıdır. Matbaayı kurduklan sonra haftalık Rgazete çıkarmağa karar verdik, Fakat yaşım küçük olduğu cihetle imtiyaz ala- İmıyordum. Galatada Millet hanında inti- &VA W DKttt ee ? dnk A çe ÜROA AUT Ka ÖLT val $K YÖ PN S M gae Servetifünun'un şar eden rumca (Kostantinopolis) sahibi Nikolayidinin öğleden sonra gıkartmakta olduğu (Servet) gazetesi vardı. Burada bir müddet ajans telgraf havadisleri mü- terelmliği yapmıştım. Nikolaidiyo baş wurdum. Ufak bir ücret mukabilinde (Servet) gazetesine bir fenni ilâve çıkar- mak müsaadesini alıp bana vermeği ka- bul etti ve bunun (Servetifünun) adile Ççıkması takarrür etti. Müsaade alındı. 'Tophane müşiriyetindeki vazifemden is- tifa ederek kendimi büsbütün matbaacı- lığa verdim. 1891 de Servetifünun çıkmıştı. Ayni senenin mayısında ilk Avrupa seyahati. ne gittim. Maksadım matbaayı resimli gazete basar bir hale getirmekti. Pariste musavver bir gazete vardı. Bu Jül Ver- nin romanlarını tabeden tabiin matbaa- sında basılıyordu. Orada mavi. gömlek giyerek amele gibi çalıştım, klişelerin na- sıl basıldığını öğrendim. Buradan Viya- naya geçtim. Yeni icad olunan çinkogra- fi fabrikasını gördüm. Bir rabıta teşkil ettik. Avdette tabı işlerini düzelttim ve 1091 senesi, yani altı ay sonra çıkan sayı- mızda ilk resmi bastık. Bu Tophane ta- miinin resmi idi. Klişe Viyanadan gel- miş, yeni usulle basılmıştı. Bu bittabi matbuat âAleminde bir hâdise olarak te- Tâkki edildi. Fakat ertesi gün matbaada otururken kırmızı ceketli ata binmiş bir herif geldi. Mabeyinci Emin ve Arif bey- lerin beni istediğini asöyledi. O zaman ya- gım yizmi.. bu çağırıştan kuşkulandım. Ödüm koptu. Kalktık gittik. Meğerse hünkâr üzerinde Tophanenin resmi olan sayıyı çok beğenmiş, mecmuanın — daha iyi çıkmasını arzu ediyormuş. Bunun için ne lâzımsa yaz, bize gelir, dediler. Bir hakkâk istedim, Fransadan Napier isimli bir hakkâk getirdik. Bir yandan da Viyanadaki fabrika aktüalite resim- ler göndermekte devam ediyordu. 1811 de Recaizade Ekrem Beyin bir ki- tabı çıktı: Şemsa.. Bermutad, mahud (Baba Tahir) sahibine sormadan bunu (Malümat) gazetesinde tefrika etmeğe başladı. Recaizadeyi gördüm. Çok müte. essirdi. Servetifünunda bir yazı yazdık. ilk nüshası ğ te hürmet edilmeden naklediliyor, dediği ©O vazının intişarına sansür, « saylav :J led Çelebi - tehlikeyi gözüne alarak gaade etti. Ekrem Bey, yazının çıkı: o* dan bir gün sonra matbaaya geldi. M nundü. Edebiyatı Cedidenin ilk basamağı rasıdır. Mecmua ile alâkadar olmağı bes' dd Biz de o vakit Yenipostâne cadili sinde bir idarehane tutmuştuk. Edeli yatı Cedide ailesi kuruldu. Ekrem Bej Tevfik Fikreti getirdi. Cenâb şuı:;b;î din, Halid Ziya, Siyret, Mehmed » ve diğer arkadaşlar toplandılar, Bu ““ 1895 den 1900 e kadar devam etti. 1900 gazelteyi kapadılar, Bir maznun celb git zekkeresi ile müddelumumilik beni mr makale neşri davasından dolayı ' liyeye çağırıyordu. Davaya sebeb Hü yin Cahidin makalesiydi. Bunun için * rilen jurnal iradel seniye ile sadarete Bd miş, o vakit sadaret vekili adliye nat! Abdurrahman Paşa idi. —Abdurrahmtü Paşa makaleleri okumuş, lâkin tezk€ de bahsolunan (caniyane, zalimane) y reketlerden eser görmemiş, nıâkıdırn"',’; muş, bu süretle o adam (Servetifünu! kurtarmış oldu. 4 Bu kurtarışın bir safhası daha var"_';: İradeyi tebellüğ eden Arif Bey (hept Fizana sürünüz) diye emir aldığı ııı“; dbugün Mosköf başteredmanı Maksif saraya geldi. Bir takım kimselerin bi muhakeme nefyolunduklarının haber İmdiğını söyliyerek şikâyette” bulunü Bir daha bilâmuhakeme adam nefyol” mıyacak! dedir demiş. Hünkâr bir H ' düşündükten sonra: «— Hainleri adliyeye verinlz!» bf müt ae Emrini vermiş. Adliye nazırı da Ki kurtarınca, varta atlamıştı. * Bundan evvel Servetifünun bir dö , daha yemişti. İngilterenin Cenubi A” ” ka muharebesinde Boerlere karşı kaF | dığı zaferi tebrik etmek için başta '":, hum Übeydullah olmak üzere bir 1887 |muharrirler sefarethaneye gitmeğe * tılar. Fikret itiraz elti: çai «— Bir milleti ezip te kendisine b' gel etmiştir, diye mi tebrik “edeceğiz? F”