2 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

2 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

FEbamizan Tima BON POSTA ın ve Sigara Erkekler sigara içen Kadın şapkaları yüzünden kadnları hazgi hallerine nasıl milyoner oldum ? Bana çocukket sorarlardı: — Sen büyürsen ne olacaksın? Cevab verirdim: er olacağım, k gibi beni de meklebe gön- * Mektebde bütün arkadaşlarım çalışırlardı. Çünkü hepsinin gayeleri ça- lışmalarını icab ettiriyordu. Kimi 3ok tor olacaktı. Kimi mühendis olacaktı, ki- Mi avukat olacaktı, Bütün bunları olmak için çok çalışmak, çok okumak, çok öğ- Tenmek lâzımdı. Okumakla, çalışmakla insanın milyoner olamıyacağını bildiğim için ben kendimi arkadaşlarım kadar yormazdım. Onlar çalışırlarken, onlar ders dinlerlerken ben düşünür, milyoner olunca, milyonumu nasıl sarfetmem icab ine dair kafamda plânlar kurar- * 4 beş yaşıma geldiğim zaman ce- meteliğim yoktu, amma, gene ü - midle yaşıyordum: — Ne çıkar, diyordum, günün birin - de mukakkak milyoner olacağım. yet o gün geldi. Çok yaşlı, çok Çirkin bir kadın bana âşık oldu. Kadın hakkında şuradan buradan tahkikat yap- tim. Aklığım cevablar mükemmeldi ardı, şu Ü — Çök zengindir, en az bir miylon li- Tası vardır. sın huysuz olsun, varsın geçlmsiz blsi n, bütün bunlar benim için devede ı;uı,.ı kabilinden şeyledi. Milyonu vardı 'a, M Ötesini düşünmezdim. Yaşlı çirkin kadına karşı Tolü oy- Damıya başlamıştım. Rolümde muvaffak Oldum. Az zamanda karar verdik; nişan- landık, evlendik. *i ,Karım çirkin olmasına çizrkin, huysuz Olmasına huysuzdu amma, benim gözüm Onüun milyonunda olduğu İçin bu tefer - Tünta ehemmiyet vermiyordum. Evlendi. Gimizin üçüncü günüydü. Meseleyi aç - 2:: ve milyonun yerini öğrenmek iste- ; Karıcığım! edim, ” tüme bıık:;ş Bgözlerini devire devire yü- ; Kotacığım. afamkla beşlekiyi hazırladığım kısa — Evlilik hayatı kadını ve erkeği bir- ine 0 tarzda bağlar ki. kadın erkek hitabeme artık bir vü Tandiç, ” Yöcud, bir kalb, bir kese olmuş- — Evet kocacığım, Yani benim kese; n kesem n ftıhtn kesen, se- — Eveti £ *';'ş"“d: para cüzdanımı çıkardım, — İşte buradı l Banin başdlar. a on Hira yar, Bu on Jira, OÖn liraş YA Masaya bıraktım. Kâarım on * görmemiş gibi kaptı: — Benim hat — Evet geni olacak, Büyük annem devri inden kalma el lasını getirdi. İçinden bir yirmi beş w, titriye titriye uzattı: lit in, fakat seninki de benim Tüş çıkardı, Eli x Z’#X Si — Öyleyse bu da senin.. Yirmi beş kurüş görür görmez evvelâ şaka yaptığına zahib oldum. Fakat içime de kurd düşmüştü: — Karıcığım, şakayı ne kadar da çok seviyorsun. — Ben şaka etmiyorum ki, olan param — Çantandaki paran bu olabilir.. fakat bankadaki paran başka, — Ne bankası? — Canım karıcığım, senin bankada pa- ran yok mu? — Ne gezer, Bende şalak atmıştı: — Fakat herkes senin bir milyoner ol- duğunu söylüyor, — Milyoner mi, ben milyoner ha.. baş- kalarına bu tarzda aldatırım.. ama sen koocamsın, sana yalan söyliyemem. Be- | Bim bankada filân param yok. Ev döndü, döndü, başıma yıkıldı zan - nettim. Gözümün önünde karım çirkin - leştikçe, çirkinleşiyordu. Tam bu sırada: — Biz birbirimizi sevdikten sonra pa- ra ne olacak.. aşkımız milyonlara değ - mez mi? Diyerek boynuma sarılmasın Mmı? Ka- fam kızmıştı. Yakalar yakalamaz kapıya doğru sürüdüm. Dışarı atmamla kapıyı üstüne kapamam bir oldu. Eşyası, nesi varsa hepsini birer birer Jumd:ın aşağı fırlattım. Kendi toparlan- | dı, eşyasını toparladı. Komşulardan ba - bzları onunla alay ettiler. Bazıları be - İnimle alay ettiler. Her ne ise defoldu, gitti. İşin fenası benim on lirayı da almış gö- türmüştü. Ne yapsam; diye evin içinde bir aşağı bir yukarı dolaşırken onun gap- kası gözüme ilişti. Kendisi kadar şapkası |da sinirime dokunurdu. Biçimsiz, zevk- siz bir şeydi. Şapkaya bir tekme vurdum. Eğri böğrü bir şey oldu. Gülmiye başla - dim. — Hele, dedim, şapkanın şu biçimde bir resmini yapayım. | Elimden biraz restm gelir.. Şapkayı bir sandalyeye koydum, Bir kâğıda res- mini yaptım. Resim bitti. Şapkaya yum- rukla vurup sandalyeden aşağı yuvarla- dim. Bu sefer şapka daha başka biçime | girmişti: İ — Hele, dedim, şu biçimde de bir res- Mmini yapayım. Velhasıl akşama kadar, şapkayı yum- ruklayıp biçimden biçime koydum. Her biçimde resmini yaptım. Vakit Bgeçirdim. * Gece olmuştu. Odamda olurmuş, ba- pma gelenleri düşünüyordum. Bütün ha- yatını milyon hayalile geçiren bir insanını milyon kapısına geldiğini sandığı bir anda sukutu hayale uğraması kadar acı ne 9 - labilirdi ki. | »Bu sırada kapı çalındı. Gelen eski bir |mekteb arkadaşımdı. Son zamanlarda bir kadın şapkası mağazası açmıştı.. ge- çinip gidiyordu. Onun gelişine sevinmiş- tim. Hiç olmazsa ona derd yanar, biraz fe- rahlardım. Arkadaşım bir koltuğa oturdu. — Ne var, dedi, keyfin yok gibi. — Evet hiç sorma! (Devamı 10 ncu sayfada) kızarlar, bilir misiniz? Kadınlar arasında sigara içmek Adeti sal- gın bir haldedir. Fukat acaba sigata içme - sini biliyorlar mı? Aşağıya koyduğumuz Te- slmlerin bayanlarımıza harhalde faydası 0- lacaktır. 1 — Sigaranımı çıkarıp ribritinizi de er - kekten evvel davranarak elinize alacak o - SEYAHAT MEKTUBLARI : 49 lursanız, evvelâ ve muhakkak surette ken- € sigaranızı yakınız, sonra kibriti — erkeğe uzatınız. Hem, kibritin tyice yanmasını bek- leyiniz! 2 — Ağzınızda sigara olduğu halde ko - nuşmayınız. Çirkin görünür. Bizi mırildan- maya, anlaşılmaz gekilde konuşmaya sev - ne, burnunuza duman kaçmadına sebebd o - lur. $ — Başka birisile dansa kalkarken, yarı içilmiş sigaraniz kavalyenize — vermeyiniz. vazgeçemezseniz, — masıdan *« Bir erkek, ucu dudak boyaafle sıvan- miş bir sigara görmeğe tahammül edemez. Onun için, yanınızda zarif bir ağızlık bulun- durursanız iyi olur. Amma, bu ağızlığı kul- lanırken de poz almaya, güsteriş yapmaya kalkışmayınız, keder. Üstelik, küllerin üzerinize dökülmesi- | Yazan: Vasfi Rıza Zobu Nihayet Tahrandayım! Tahranda binalar taş, çimento, ve kireç halitasından yapılmaz, kiremidli dam da yoktur 'Tahranda parlâmento binası Tahran: Yüksek, denizden bin dört yüz metre, belki de daha fazla yüksek- lerde kurulmuş bir şehirdir. Devletin hü- kümet merkezi olduğu halde, o hissi ver- mez.. bahçe içindeki köşklerile, bir iki katlı binalarile sanki burası büyük bir sayfiye şehridir.. hükümet dalreleri müs- | tesna, öyle muazzam apartımanlar, koca koca mağazalar yoktur.. irili ufaklı villa- lar, alelâde dükkânlarla bu şehir meyda- |na gelmiştir. Şehrin iki rengi vardır: Ye- şil ve sarı.. sarı renk: Binaların; yeşil de: | ABaçlarındır... Ağaçların yeşili tazedir. çünkü inkılâbdan sonra dikilmiştir. Ki pe ağaçlar, bu tarihf eski şehrin, yeni bi- rer süsüdür, Binalar sarı renklidir. Çün- kü 'çamurdan yapılmıştır.. ustalıkla tan- zim edilmiş bahçeler içinde zarif köşkler görünür. Cebhesinden baktığınız zaman tuğladan yapılmış hissini verir, amma değildir.. tuğla: O binanın cebhesini süs- lemek içindir ve yalın kattır.. küçük çap- ta, zarif tuğlaların altı; binanın ana du- varlarıdır. İşte bu ana duvarlar, bir ça- mur yığıntısıdır.. bu çamur da, Tahranın kıtıkla karışmış sarı toprağından hazır- ne gibi sihirli bir madüe vaı gI, Mimar- ları böyle şayanı hayret mehsre''ler gös- terebiliyorlar?, Toprağın üttüne biraz su atıp çamur yaptıktan sonra, onu güneşe bırakıp; (Ne sihirdir ne keramet, el ça- bukluğu marifeti) der gibi çamuru gö- zümüzün önünde hemen betonlaştırveri- yorlar!?.. Biri dedi ki: İran kurak memleke pek ender yağar. Yağdığı viş, sıkıştırılmış toprağa nüfuz etmez... Onun için inşaatta kullanılan bu çamur- lar bir defa kurudu mu, artık taşlaşır ve bir daha lmaz.. asırlardanberi, harsb dan am duran eski binalar yağmur n da, ezil- vardır ki, daha bir o kadar asır da bu topraklar Üstünde duracaklardır.. Bir başkası dedi ki: — İran topraklarında kaolin denilen bir madde vardır.. üstüne döker de, döver sıkıştırırsan beton gibi — sertleşir, bir daha da kolay kolay dağılmaz!.. Ya biri, ya öteki.. her ne ise.. herhalde tabiatin ihsan ettiği bir şey var ki, böyle sühulet ve ehveniyet içinde binar » lanmıştır. Bina ister tek kat olsun; ister- se çift; taş, çimento ve kireç halitasından | yapılmaz. Kiremidli dam yoktur.. düne kadar toprakla örtülen damlar, yeni in- şaatta galvanizli çinko ile kapatılıyor.. bu, istisnasız böyledir.. hattâ, yeni yapı- | lan opera binası bile bu usul ve bu tarz- dan kurtulamamıştır.. tiyatronun mima- | rı Almandır. Dünyaca şöhreti olan bir ti- yatro inşaat mütehassısıdır. Buna rağ- men o da eserini çamurla meydana çıkar- | inakta bir mahzur görmümiştir... Minel- İkadim İranda inşaat böyle devam edegel- | )m'ış. | En büyük tarihf camilerini — geziyo-| Fzum: Çamurdan!. Müteaddid saraylarını | ( dolaştım: Çamurdan! Türbe kubbelerine | baktım: Çamurdan!!, İranın şehirler arası yolları munta- zamdır.. asfalt kadar düzgün, Takat top- raktandır.. kırılmış taşla yapılan yerler: Yalnız büyük ana şoöselerdir.. sık sık ta- mirata tesadüf etmediğim halde sanki bugün yapılmış gibi dümdüzdür.. silin-| diraj denilen ameliye, bu yollar Üstünde kurup, yollarını yapabiliyorlar.. * LAF açılmışken, gözüme çarpan san'at hâdisesinden de bahsedeyim: Ötedenberi biliriz ki İraniler, Selçukt- ler çinilerini toprak Üstüne boyarlar, öylece meydana çıkarırlardı.. değil yal- niz «İran Selçuk!» Jeri, hattâ <«Rum Sel- guki> leri bile ekser çinilerini böyle ça- mur Üstüne dökmüş ve pişirmişlerdir.. çinicilikte alçıyı, Osmanlılar kullanmış- lar ve öylece de kalmış... Ben zanneder- ki; Osmanlılara gelinciye kadar, alçı- nın bu işe yarıyacağını Muş.. Halbuki, İrânda hâl, murla yapıldığını görünce, bugüne kadar olan zannım boşa çıktı.. İranda, bugünkü çiniciliği vakit bulup tahkik edemedira.. acaba bu san'at devam ediyor mu? Edi- yorsa, çinilerini ne ile yapıy çamurla mı mı?, Bil Çöp müracaatta bulundu İstanbulun çöplerini denize döken mü- bir her şeyin çaz görülmemiş işlerdendir.. yolun tesviyei | ttahhid, günlük çöp mikdarının çoklu - türabiyesi yapılır. Kırılmış taşlar ıu—pi.'jundxn şikâyet etmiş, kendisine verilen lir. Üzeri gene kendi toprağı ile örtülür., | Paranın ziyadeleşdirilmesini istemiş, be- daha üstüne de su serptikten sonra, iki | lediye daimi encümeni bu müraceatı mü- kollu kalın bir kütüğü iki amele tutar, kavele ahkâmına aykırı bularak reddet. kaldırır kaldırır toprağa vurur, böylece | Mişti. Müteahhid, belediyeye yeni — bir düzelttikten sonra, yol olur bir beıon.!"'ü""'* daha yapmıştır. Bu müracaatta Sök sökebilirsen!.. Bazı ehemmiyet veri- Müteahhid, zarar ettiğinden tekrar bah- len yollar üzerinden, bildiğimiz, yuvar- | Setmekte, mukavele ahkâmına riayet et- lak değirmen taşı gezdirirler.. bu ameli- | Mekte devam ettiği takdirde iflâs edece- ye fevkalâdedendir. Her toprağın buna ğini bildirmekte, belediyenin çöp işlerini ihtiyacı yoktur!. koantrol etmesini istemektedir. Müteah - Merak ettim: Acaba İranın toprağın: hid, kendisine yardım edilmediğ! takdir- —a | d€ ÇÖpleri denize dökmekten vazgeçece- gibi sallamamaya dikkat ediniz. Hattâ, o ko- / Gini, İstanbulun çöplerinin moydanda bı- nuşurken sigara içmeği bir an için bırakır -| rakılacağını ileri sürmektedir. sazız kavalyenizin meninun olacağına 'na - Gi ü l lünün SADÜteeEİE, Bal yiyen bir adam zehirlendi Slgaranızı — acele acele — içip, nefes ne -| — Balatta Çorbacıçeşme sokağında oturan fese çekerek, bir sigara daha — istemeyiniz.| Mahmud, dün yediği baldan zehirlenme alâ- $ — Kavalyonısın yürzüne dumanları 6a- vurmamaya, yahud da sigaranım bir meş'nle Kavalyeler, bir kadının birbiri peşlsıra Gi -| imi göstermiş, Balat Musovi — hastaneslade gara İçmesinden boşlanmaslar. tedavi ultına alınmıştır

Bu sayıdan diğer sayfalar: