SON POSTA Niğde tahrirat kaleminde başlayıp İstanbı.ıldamx darağacı altında biten memuriyet hayatı : 103 Devlet kapısında elli yıl Yazan: Eski Dahiliye Nazırı ve eski meb'us Ebubekir Hâzım Dedeağaç tüccar vekâlethanesi vekili Joef Almanyada hukuk tahsil etmiş zeki ve sevimli bir gençti. Vekâlethane duvarlarında Bu'gar prens ve prensesinin resimlerinden başka padiş .h:n resimleri de vardı Markof efendi, bir müddet sonra o sırada Avrupada bulunan Bulgaristan prensinin güya Pireden Dedeağaca ge- lip şimendiferle Bulgaristana dönece- ği için müşarünileyhi istikbal bahahne- sile bizzat Dedeağaca geldi. Benimle mükerreren görüştü. Hakkımda müsta hak olduğumdan çok fazla hürmet ve Dimitrofu Dedeağaca göndermiyeceği- ni kat'i surette vâdetti, Prensin Ded ca — gelmiyeceği dair bir telgraf veya mektub almadığı halde, Markof efendi, iki gün sonra da İstanbula döndü. Markof, Yıldız sarayı ve Babiâlice haiz olduğu itibar ve hürmetin dere- eesini anlatarak beni korkutup bundan böyle susturmak maksadile sadrâzam tarafından hakikaten pek mütezellili- ne lâfızlar ve tâbirler ile yazılmış olan bir kaç resmi tezkereyi gösterdi. Hattâ mumaileyhi: fendinin Mmüstaki muamele, görmesine, sefirlerden bazı « Tarının itirazı üzerine Yıldızda verilen bir ziyafete davet edilmemesinin, Ge- şof icin, hakaret sayılmasından dolayı ihdas olunan meselenin halli maksa - dile Babığli hayli yorulmuştu. (Muvakkat tüccar vekili) adile De - deağaca gönderilen Yoef Efendiyi Di- mitrof bana takdim etti ve ertesi gü - nü de İstanbula gitti. “Bilâhare Yoef Ffendi nezdime geldi. Haricen icra ettiği tahkikata ve oku- duğu muhabere dosyalarına nazaran Dimitrofan (1) her çeşid kötü hare- ketlerini nefretle itiraf ve takbih etti. Bu fena mazinin unutulmasını diledi. Kendisinin her suretle, bizim tahrirat müdürü gibi, benden alacağı emre gö- re hareket edeceğini temin etti. Yoef Efendi, nezdimden avdet eder- ken elindeki şapkayı göstererek: — Buğün, dedi, resmi bir vazife !fa etmek üzere geldiğim için bunu giy - dim. Badema, başımda, festen başka bir şey görmiyeceksiniz. Hakikaten öyle oldu. Yoef, Alman - yada hukuk tahsil etmiş zek; ve sevim- li bir genç idi, Ben, sözlerine itimadda bittabi istical etmedim. Fakat Yoef E- fendi. vek ciddi ve samimt? olduğunu, bir müddet sonra fiilen isbat etti. Dimitrofun Dedeağaca gelir gelmez pek saygısız bir komiteci gibi hareket etmesinden dolayı tüccar vekâlethane- sine bir defa bile gitmemiştim. Lâkin, Yoefe iadei ziyarette gecik - medim ve verdiği ziyafette de memnu- niyetle bulundum, Salonda Bulgar prens ve prensesinin resimlerinin bulunduğunu evvelce ha- ber almıştım. Bunların, mevkilerinden aşağı indi - Tilerek üst taraflarına padişahın resmi- nin muhteşem çerçeveye konulmuş olduğunu gördüm. Bu hürmet yalnız ziyafet gecesine mahsus değildi: Resimler mevkilerini dajma muhafaza ettiler! Yoef Efendi, ziyafette türkçe bir nu- tuk okudu. Hattâ, söze: «Velinimeti biminnetimiz padişahı- mız efendimiz.....» diye başladı. Neticede de Dimitrofun, dediği gibi bir ecnebi memuru olduğunu değil, ol- madığını söyledi. Dimitrofun şikâyeti üzerine Bulgı ristan dahiliye nazırının iş'arına bina- (N Dedeağaçtan ayrıldıktan Üç sene ka- dar sonra, Beyoğlu —mutasarrıfı merbum Hamdi Beyin nezdinde bulunuyordum. Ham- di Bay: — Müukaddema Dedeağacın tüccar vekâ - letinde bulunmuş Dimltrof namında bir Bulgarı arıyoruz. Şahsını tanımadığımız için elde edemedik. Mutasarrıflığınız zamanında Dedeağaçta bulunmuş ise tabil tanırsınız, dedi Pek iyi tanırım, hattâ şimdi Yani bira- hanesine girdiğini gördüm, cevabını verdim ve Dimitrofun eşkâlini ve kıyafetini tarif et- tim Hamdi Bey, merkumu derhal terkif etilr- di. Fakat cürmünün ne olduğunu hatırla « geee 4 - [cn kapı kâhyası tarafından takdim olu- nup, her nasılsa, emsali gibi icabı sür-| atle lera kılınması emrile gönderilmek tecellisine mazhar olamıyarak !evkılı— de bir teahhurdan sonra sadaretten lâyete yollanan takrirde harfiyen şöy- le deniliyordu: «Culüsu hümayun münasebetile De- deağaçta icra kılınan merasime tüccur vekili Dimitrof efendi davet edilmemiş lolduğu ve liva mutasarrıfı beyefendi mumamelâtı huüsüsiyece mumaileyh hakkında rıfkı nezaket göstermekte ise de muamelâtı resmiyede pek has- mane hareket etmekte ve halbuki tüc- car vekilimiz Edirnede vali paşa haz- retleri tarafından verilen resmi, gayri |resmi ziyafetlere davet edilmekte oldu- |Bundan Dedeağaç tüccar vekilinin bu derecede ihmal olunmaması hakkında mutasarrıflığa tebligalı mahsusa icra buyurulması...» Buna şu cevabı yazmıştım: «Dimitrof efendi, cülüs merasimine değil, velâdeti hümayun münasebetile icra kılınan merasim ve müsamereye davet edilmemiştir. Sebebi de evvelce cülüsü hümayun merasimi için vâki olan davete icabet etmediği halde bundan dolayı kendisi- nin te'dib edilmemesi; ve tarziye veril- memesidir. Mumaleyhin kötü hareketlerinin ge- çende buraya gelen kapı kâhyası Mar- kof ve elyevm yekâletinde bulunan Yoef efendiler tarafından da takbih e- dildiğini evvelce arzetmiştim, Riayete mani bir hal ve hareket vâki olmamış demek olan Edirne tüccar ve- kilinin vali vckm paşa lırıhn&ın hu- 2 — Okuyan - Alâmetler, 8 — Binmek masdarından emri Beyaz - Çok iyi. * — İliklenmiş - Bir Insanın sahib olduğu şeyler. $ — Eğşi. 8 — Taharrl - Yed. 7 — Muharriri B — Istırab nidası - Ayrı orarak. 9 — Bir kiş sporu - Baba. 10 — At yavrusu - Ehemmiyet, YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Zaddi - Yürümeğe yarayan uzuv. 2 — Meyleden - Müsterih. 3 — Fitik - Çoğun zıddi - Hayret nidası. * — İsimlerden sıfat yapmak için sonla - rına ilâve edilen edatlardan biri - İki tarafı kesen bıçak - Kamer, 5 — Kırmızı yanaklı. 6 — Uszak olmıyan, 7 — Kırmızıya benzer bir yenk - Ksrmak | ** masdarından ismi fall, 6 — Yemek. 9 — Ek - Yekün. - Fabrikasyon - Oyun, l2345073910 hazır - 9 IBBIIİ BDIHI* 10) HIÜDBHBEEÜ sust bir ziyafette bulundurulmuş ol- ması buradaki komiteciye de ayni mu- amele için bir mecburiyet hâsil etmi- yeceği tabildir.» Dedeağaç tüccar vekilinin vekili Yo- ef efendinin hülüs ve sadakat göster- mekte bu derece ileri gittiğine naza- ran, sonraki hareketlerini öğrenmek i- çin okuyucularımda merak hâsı| olaca- ğına şübhe yoktur. Buna ben de pek zi- yade alâka gösteriyor, her mülâkatta Yoefin sözleini mücessem dikkat kesi- lerek dinlemeğe hazırlanıyordum. Aradan hayli zaman geçtiği halde hülüs ve sadakate mugayir bir niyete delâlet edecek bir söz, bir hareket vâki olmadığı gibi Bulgarlarla da şübheyi mucib olabilecek bir ihtilâtta bulun- muyordu. Maahaza, mutlaka hiyanet ve mef- sedette bulunması muktezi imiş gi- bi bunların âsârı zuhurda teahhur et- melerinden pek de hoşlanmıyor gibi idim, Her iki, üç günde bir kere mutlaka gelir, benimle, memurlarımızla görü- Şür, cuma gezintilerimize, eğlenceleri- mize de iştirak ederdi. Mumaileyh, bir cuma sabahı erkence oturduğum eve uğradı: — Beyefendi, dedi, bugünkü ziyare- tim her zamanki gibi değil, Ben zâtiül- yanızın insanf duygularına, iyi huyla- rına cidden meftun olduğum gibi hak- kımda ciddi bir döstluk ile mütehassis olduğunuza kanlim. İşte bu kanaat sa- ikasile size pek mühim bir mesele hak- kında bazı maruzatta bulunacağım, (Arkası var) Burünkü program İSTANBUL 28 Eylâl 1988 Çarşamba 18 Dans muzikisi (Plâk). 19: Konfe- rans: Fatih Halkevi namına, Reşad Ektem Koçu, (Brvliya Çelebi Ne Bursa seyahati). 19. 90: Karışık musiki (Plâk), 19.56: Borsa ha- berleri. 20: Saat yarı. Necmeddin Riza ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve hâlk şarkıları. 2040: Ajans haberleri. 2047: Ömer Rıza Doğrul tarafından arabcn söylev. 21: Büat âyarı. Orkestra. 21.30: Nezihe Uyar ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk garkıları. 22.10: Hava raporu, 22.13: Da- rüttalim musiki heyeti: Fahri Kopur ve ar- kadaşları tarafından. 2255: Son haberler ve ertesi günün programı, 23: Baat üyarı, İz- ÜYklâl marşı, ANKARA 28 Eylâl 1938 Çarşamba programı (Öğle neşriyatı) tecrübe mahiyetinde olarak yeni stüdyoda yapılacaktır. ÖĞLE NEŞRİYATI: 1230 - 13: Alaturka plâk neşriyatı, 18 - 13.30: Haberler, 1315 - 14: Karışık plâk neş- riyatı ve son. AKSAM NESRİYATI: 1830 - 191$: — Piâkla danş — müsikisi, 1015 - 20: Türk mualkisi ve halk şarkıları: (Makbule Çakar), 20 - 20.10: Arapça neşri- yat ve saat âyarı, 2010 - 20.15: Haberler, 2015 « 21: İnce saz faslı Tahsin Karakuş, 21 - 21.1$: Şan plâkları, 2115 - 22: Stüdya salon orkestrası: 22 - 22.15: Haberler ve ha- Kasilm v işile devlet rziraat kurumu meşgul olacak Devlet zirant kurumu müdürü Şefik, et işleri etrafında şehrimizde yapmakta olduğu tedkiklerine devam — etmektedir, Şefik beraberinde bir baytar bulunduğu halde kasablarla, celeblerle ve Belediye İktısad Müdürlüğü ile temaslar yapmak- ta, İstanbula kasablık hayvan nakliyatı, kasablara yapılan et tevzlatı hususunda alâkadarlardan izahat almaktadır. Haber aldığımıza göre et işlerini idare etmek üzere devlet ziraat kurumu sütte olduğu gibi bir teşkilât vücude getirecektir. Devlet ziraat kurumu müdürü tedkik- lerini bitirdikten sonra İktısad Vekâle- tine bir rapor verecek, raporun - tedki- kinden sanra ugıınıuıı kurulmasına ge- Eylül 28 Preveze zaferinin 400 üncü yıldönümü Bü ük Barbarosun mezarı başında merasim yapıldı ( Baştarafı 4 üncü sayfada ) yerlerini ve değerlerini tebarüz ettirerek teb el etmek imkân ve şerefi, gene en büyük 'Türk evlâdi olan Atatürk'ün milletine ba - #ışladığı bu kutsal devirde ve idarede mü - yesser olmuştur. *Temzil ettiği hükürnet rejiminin karak - terine sadakatle bağlı aayın Başvezi! Colül Bayar, şimdiye kadar büyük — Barbaros'un varlığı etrafına çöken ihmal ve nisyanın de- yam etmesine tahammül edememiş, müşa -| Tünlileyhin şerefile mütenasib —bir kutlama | n İstündağ bundan sonra Barbarosun hayatından bühsetmiş, ve onun düşmanlari- | le nasil cenkleştiğini anlatarak büyük Türk amiralinin vatanperverliğini, kudretli var - hığını tebarüz ettirmiş ve demiştir. ki: #— Barbarosun asil ve kahraman haya- tından her sınıf için husust ve umuml alı - nacak dersler vardır. Kendisine: «Akdeniz dalganda boğulayım, bir avuç suyuna bütün Ceznir feda olaun... dedirtecek kadar kâ.lbll tutuşturan, meslek aşkına ve sevgisine genç denizci ve gemlcilerimize örnek tutar ve o - nun büyük ve mukaddes ruhu önünde saygı ile eğilirim..» Bundan sonra en genç deniset sübay Hü- aeyin Önoğlu kürsüye gelmiş ve gunları söy- — Bu mezarda bundan dört —asır evvel 'Türk denir tarihine altın yazılarla yazılar kahramanlık ve şecaat destanlarını okuyup derin bir iftihar duyarak — andığımız yüce kahraman büyük Türk kahramanı Barbaros Hayreddin yatıyor. Barbaros Hayreddin Se- Jânikte Yenice Vardarı ahalisinden Yakub beyin oğludur. Barbaras kardeşile — beraber denize, deniz ticaretine heves etti. Bir müd- det sonra da derya kaptanı oldu. Bundan sonra bu genç, Barbarosun en meşhur sa - vaşlarından biri, bugün dört yürüncü yılı « ni kutluladığımız Preveze — harbidir, demiş ve harbde Barbarosun — gösterdiği kahra - manlığı anlatınış ve aözlerini şöyle bitir « miştir: «— Yurddaşlar; bu mezarda dört amr ev- vel anlattığım vak'ada kahramanca dövü - sen muzaffer Türk amirali yatıyor, biz bu- gün onun aziz ruhunu anmak için toplan - dik, Şu görünen toprak yığını içerisinde ce- sed değli, belki birkaç kemik parçası bula - mıyacağırz. Bu İlâhi mabedin — bekçisi olan aziz yerden hitab ediyorum: Ey yüce kah - raman denizci; sana lâyik torun olmağa ça- hşıyorus.. Bundan sonra kürsüye Abidin Daver gel- miş, ezcümle şunları söylemistir: Bugün Büyük 'Türk Amirall Barba - iki kadın bir erkeğin kafasını yardılar Dün başından kanlar akarak zahıtaya müracaat eden bir adam, Efteri ve Hali- me isminde iki kadın tarafından başına sandalya vurulmak suretile yaralandığı- nı iddia etmiştir. Galatada Revani sokağında oturan Ha- nefi, dün biraz sarhoş olduğu halde Ga- lataya giderek şurada burada dolaşmağa başlamış, bir aralık yolu Şerbethane so- kağına düşerek, bir evin önünde otur- makta olan Halime ile Efteriye söz atmış- tır, Hanefinin bu harfendazlığına sinirle- nen iki kadın ona küfretmeğe başlamış- lar, Hanefi de mukabele edince bu sefer kadmlar oturdukları sandalyaları kaldı- rip adamcağızın başına geçirmişlerdir. Hanefi bir aralık kendini müdafaa etmek istemiş ise de, bunun bir fayda temin et- miyeceğini anlamış ve oradan sür'atle uzaklaşarak karakola gitmiş ve kadınları şikâyet etmiştir. Biraz sonra Elteri ile Halime yakalanarak tahkikata - başlan- mıştır. ingiliz siyasetinde üç Çemberlayn (Baş tarafı 7 inci sayfada) tarihe politika adamı ailesinin en kıy- metlisi olarak geçecek olan Neville Cham- berlain ancak 48 yaşında siyaset âlemine atıldı. Mükemmel bir tâli tahsil gördükten sonra seyâahate çıktı ve bütün dünyayı dolaşarak memleketine döndü. Babasının işlerile meşgul oldu ve nihayet Birming- ham şehrinin belediye reisi oldu. İdareci kabiliyetleri Lloyd George'un nazarı dik- katini celbetti ve onu 1916 da Londraya çağırttı. 1918 de Birmingham mebusu o- larak parlamentoya girdi. Posta, maliye ve sıhhiye nazırlıklarını uhdesine alan bu büyük devlet adamı bilhassa büdce işlerinde gösterdiği liyakşt ve kabiliyet- le Baldvinin sağ kolu ve sonra da onun Tosu hürmetle anmak İçin burada, onun e « bedi uykusunu uyudüğü tmezar: başında töp- landık. Şimdi bütün Türk m gözü, ku'ağı, kalbi buradadır ve bizlemle beraber Barba « rosu anmaktadır, onu tebcil etmektedir. Barbaros yalnız çok cesur bir denizet, çok büyük bir amiral olmakla da kalmaz, o, ay- ni zamanda yüksek bir devlet bânisidir. Bir avuç Türkle beraber, Afrika sahilie « rinde, Avrupalılar ve Arablarla, mücadele e- de ede kurduğu ve nlhayet emir seçilerek ba- şına geçtiği devlet, bu bânllik kudretinin ve yöksek meden! kabiliyotinin en büyük de- lilidir. O, aadece bir korsan ve amlral ol » saydı, bu işi başaramazdı. | — Abidin Daver sözlerine şu suretle nihayct vermiştir. «Büyük Türk Amirali Barbarcs: Şimdi, sana, senin ruhuna hitab ediyo - rum. Türklüğe ottiğin büyük hizmetlerin ka- dir ve kiymeti, ancak, ezeli ve ebedi, Türk |milletinin en büyük evlâdi Atatürk devrinde bilindi. Vasiyetine rağmen, denizi görmiyen mezarının etrafı açılacak, büyük bir bahçe |yapılacak ve buradan bir zamanlar demir - lediğin bofasın mavi suları görünecektir. Seni, senin bu mülete yaptıklarını unu « ftan neslller namına, büyük amiral senden Özür diliyorum. Senin gfbi büyük bir millt kahramanin kadrini, ancak, — Atatürk gibi, millt kahramanlarımızın en büyüğü bilebi - lirdi, Senin adına ona şükranlarım! sunu « yorum. Büyük Türk denizcisi artık bundan sonra hiç unutulmiyacaksın. Her sene bura- ya senin huzuruna gelip adını sevgi ile hür- metle anacağız. Senin ruhunu şad etmek - çin, şanlı Türk bayrağını köpüklü denizler üstünde şerefle dalcalandırmalla bütün var Nutukları müteakib merasime iştirak e « den zevat türbeden çıkarak askeri — kıt'alar tarafından selâmlanmış, Beşiktaş vapur İs- kelesinde donanma tarafından Ihrzar edilen motörlerle Amiral gemisine geçilmiştir. Bu ganada donama Mmuzikası, Hamidiyeden bir bölük, deniz talim taburu, deniz Ilsesi ve harb okulu, deniz gedikli mektebi Gümüş - suyu yölile Taksime giderek âbideye çelenk koymuşlardır. Vali ve davetliler Hamidiyeye geçtikten sonra geçid resmi — başlamıştır. 'Türbe ile Hamidiyenin arasından geçen her gemi, üç selâm düdüğü ve bayrak selâimi I- le Barbarosu selâmlamışlar, merasim bitin- ceye kadar havada bulunan tayyareler de - nize çelenk ve çiçek atmışlardır. Dün gece her taraf elektrikle tenvir e « dilmiş, radyoda Barbaros hakkında kanfe « iranslar verilmiştir. Sinema halkını telâşa düşüren bir muziblik Evvelki gece Yedikulede Binnaz sine masında, seyircilere heyecanlı dakikalar yaşatan garib bir hâdise olmuştur. Yedikule tramvay caddesindek? Binnaz sinemasında oldukça meraklı bir - film gösterilmekte iken filmin en heyecanlı bir yerinde birdenbire bir silâh patla- mış ve «Ah yandım» avazeleri bunu ta- kib etmiştir. Sinemada bir cinayet işlen- diğine zahib olan halk birbirine karış- — mış, bilhassa kadınlar baygınlıklar geçir- mişlerdir. Biraz sonra salona gelen bir — kaç polis memurunun yaptığı tahkikat — neticesinde hâdisenin bir hiçten ibaret olduğu anlaşılmıştır. Bu lüzumsuz şakası ile halkı heyecana düşüren muzib, Samatyada Alifakıh ma- hallesinde 13 numaralı evde oturan Veli oğlu Mehmeddir. Mehmel evvelden ta- sarlamış olduğu muzibliği yapmak için filmin en meraklı bir anını beklemiş ve cebindeki di mantar tabancasını çeke- rek havaya bir el patlatmıştır. Silâh se- sini işiten kendisi gibi muzib bir çocuk ta «Ah yandım» diye bağırmıştır. Bu yer- siz şaktları ile halkı rahatsız eden iki muzib de yakalanarak haklarında lâzım gelen muamelenin yapılmasına başlan- mıştır. Etrüsk dün ilk seferine başladı © Denizbankın Almanyada — yaptırdığı Etrüsk vapuru dün Mersine ilk seferini yapmak üzere limanımızdan hareket et- miştir. Vapur gidişte Mersin hattı tarifesine ilâveten Rodos ve Fethiyeye de uğrıya- cak ve 15 gün sonra limanımıza dönecek- tir. Denizbank erkânından bazıları da Etrüskün bu ilk seferine iştirak etmiş- lerdir. Bir çocuk pencereden sokağa düştü Eminönünde oturan Süleymanın — kızı 4 yaşında Patma, evin birinci kat pencere »- ginden saokağa düşerek başından yaraları « — haştanesine kaldırılmıştı. miş, Şişli çocuk tığımızla çalışacağız, denizler kadar ulu ve *