12 Sayfa samanntı” “Son Posta,, nın Hikâyesi ; .. YEm Bundan yüzlerce sene evvel İtalyanın Floransa şehrinde Federigo Alberiği is - minde bir delikanlı vardı. Kimsesiz ve gayet zengindi. Vaktini neş'e ve zevk #çinde geçirmek için her çareye bâş vu - rur, hiç bir eğlenceden geri kalmazdı. Lâkin günün birinde Federigo'yu bir dü- günce aldı. Daim mütebessim olan yüzü: nü bir yeis bulatu kapladı. Artık hıç bir geyden zevk alamaz olmuştu. Arkadaş - ları onun üzüntüsünün sebebini pek ça- buk keşfettiler. Hemen hemen Floransa- da eşine pek nadir tesadüf edilir bir ya- rzadılışta olan Monna Ciovanna'ya Fede- rigo daha ilk görüşte gönlünü kaptırmış- tı. Ne yazık ki Monna Giovanna evli idi. Yoksa o da Federigoya karşı kalbinde | bir zâf duymuyor değildi. Lâkin şon de- Tece namuslu ve iyi ahlâklı bir genç kadın olduğundan her ne olursa olsun evine, kocasına sadık kalmayı her şeyden üs - tün tutuyordu. , Federigonun neş'esizliği günden güne arttı. Genç kadını baştan çıkarmak için her türlü çareye baş vurdu. Araya vası- falar koydu, Hesabsız para sarfetti. Fa - Kat bir türlü muvaffak olamadı. Bu mu- vatfakiyetsizlik Federigoyu yoisten yelse Gürükledi. Aşkını unutmak için eskisim- den daha çılgınca âlemleri tertib etmeğe bütün parasını bu uğurda harcamağa baş- ladı. Lâkin günler, aylar geçiyor, Federigo bir türlü sevgilisini Monna Giovannayı unulamıyordu. Öyle bir zaman geldi ki Federigonun hesabsız serveti yavaş yavaş eridi ve hiç bir şey kalmadı. Zevk ve eğlence anların- Hda etrafını saran yüzlerce arkadaşı ken- disini birer birer terkettiler, Federigo ihtiyar lalası ile yapayalnız kaldı. Ötede beride kalan bir iki ufak tefek eşyayı sa- tarak şehirden biraz uzakta, bir sayfiye yerindeki küçük çiftliğe çekildiler. Federigonun çok güzel bir atmacası EKTEN biraz daha sıkıntıya düşüyor, lâkin hiç kimseye halini belli etmiyordu. Küçük çiftliğinden güç halle ekmeğini çıkarıyor. | Atmacasının yakaladığı kuşlar da yemek- |lerini temin ediyorlardı. Bir gün sevgili atmacası omuzunda, çiftliğinin önünde dolaşırken beş altı yaşlarında güzel bir erkek çocuğu gör - dü. Çocuk dalgın gözlerle Federigonun lomuzunda tüniyen atmacaya bakıyordu. Federigo yaklaşarak çocuğu okşadı, öte- |den beriden konuştular. Çocuğun babası |bir kaç ay evvel ölmüş, biraz ileride, or- manın kenarındaki köşke yazı geçirmek üzere annesi ile beraber gelmişler... An - İnesinin ismi Monna Giovanni imiş!.. O günden itibaren Federigo küçük ço- cukla çok iyi birer arkadaş oldular. Her gün beraberce kırlara çıkarlar, Atmaca- İnin kuşları yakalamasını seyrederlerdi. Bu arkadı epey bir müddet devam etti. Lâkin günün birinde kül çocuk mutad gezintisine gelmedi. Aradan bir kaç gün geçtiği halde genea görünmedi. Günler böylece geçiyordu. Bir gün Fe- derigo Alberigi bahçesinde oturuyordu. Biraz rahatsızdı ve atmacasile kuş avına çıkmamıştı. Dalgın düşünürken kapının önünde iki kadının durduğunu gördü. He- men yerinden fırladı, koştu kapıyı açtı. Gelen kadınlardan birisi Monna Gio - vanni idi. Diğeri de her halde arkadaşı olsa gerekti. İçeri girdiler. Monna Gio - vanni: ğ — Federigo Alberigi, dedi. Sana öğle yemeğine geldik. Bunca seneler benim | yüzümden çok sikıntı çektin. İstemiye - rek üzülmene âmil oldum. Lâkin bugün eski bir dost gibi seni ziyarete geliyo - rum. Federigo ne söyliyeceğini şaşırdı. Ka- dınlara oturmaları için sandalyeler ver- di ve sonra onlara yemek hazırlamak için içeri koştu. Lülasını çağırdı. Ona bir şey- vardı. Parasının bol olduğu zamanda bu | ler yapmasını söyledi, fakat ihtiyar adam kuşu binlerce lirete almıştı. Sıkıntı için- | yüzünü buruşturarak evde ekmekten ve de olduğu halde bu hayvânı satmağa kı- | bir şişe şaraptan başka bir şey bulun - yamamıştı. Bütün gün onunla kırlara çi-| Madığını haber verdi. kıyor kuş avlıyordu. - Aradan yıllar geçti. Federigo her gün —e » Yolumuza devam etsek, nereye va racak isek varsak. Sulara mı- gidace İçmelerden mı — arıyacağız” Ne yapacak isek artık yapalım Bugün ayın.. dur bakayım, kaçı? Bunu derker. elini ceketinin iç cebine attı, ora dan bir takvim çıkardı, bakmıya hazir- İandı. Lâkin Torik birdenbire ok gib atılmış, yerden bir şey kapmıştı. Gura- bi.efendi yapacağını unutarak: . — Ne 0? Ne oluyorsun? dedi. Torik. sevincinden nerede .ise ayağr kalkıp şıkır,şıkır. oynıyacaktı. . Biraz. evvel yerden tehalükle kaptığı şeyi durmadan dudaklarına götürüyor, öpü- yordu. - İfakat hanım kocasına hitabla: — A! Ayol' Senin müskan.. dedi. A- Tab hafızın kuvvet için yazıp da sana — verdiği müska. Oğlan deli mi oldu? Ne “diye şapur şupur öpüyorsun? Necmi' - Sana söylüyorum, evlâdım? Torik cevab vermiyordu. Sadece takvora döndü, içindeki sevinci ona i- zah etti: — Buldum, ahpar! Mezeci” Filipin vesikasını buldum! İskenderin de, nar- gilenin de şeceresi bunda! Eğer herif- cioğlu buna da itiraz ederse, buna da mehana bulursa üfüreyim yedi ceddi- nin de kandilini. Gurabi efendi o aralık kendine geldi. — Bırak, oğlum! O vesika falan de- ğil O benim muskam, Cebimden tak- vimi çıkarırken, düştü. Bırak, günaha gibersin. Onun üzerinde mübarek şev- ler yazılı.. Torik, katlarını çözdüğü — muskanın üzerindeki kargacık burgacıkları ted- — kik ediyör, hem de cevab veriyordu: — Ne desen nafile, babalık. Bugün Ne yapacaklardı? Öteberi almak için İparaları da yoktu. Federigo üzüntü içinde SON POSTA ONRA L Yazan: Giovanni Boccaccio Çeviren: Sezai Solelli (GyERElÜz etrafına bakarken kapının önünde tüne- ğinde tünemekte Olan atmacasını gördü. | Bir an tereddüd ettikten sonra ihtiyara dönerek, teessürünü güç zapteden — bir sesle: — Kes şu atmacayı, diye emretti!, —| Yemeği neş'e ile yediler. Yemekten | sonra kadınlar biraz daha oturdular, Gi- decekleri zaman Donna Giovanni: — Federigo Alberigi sizden bir ricam var, dedi. Vâkıâ bu istirhamımın ne ka- dar uygunsuz olduğunu tahmin elmek - teyim. Lâkin, lâkin bir zavallı çocuğun, hasta oğlumun hayatı mevzuubahstır. Bir haftadanberi müdhiş ateşler içinde yatakta yakıyor. Hiç durmadan sizin at- macanızı sayıklıyor, Eminim ki onunla oynarsa iyileşecek. Atmacamızın sizin için ne derece kıymetli olduğunu biliyo- rum. Bedelini vermeği de teklif etmiyo - rum, çünkü benden para almıyacağınızı da bilirim. Şayed beni kendınize ölünci- ye kadar minnetlar etmek isterseniz... Monna Giov. sözünü — bitiremedi. Federigo iki eli apamış, bir er- kek için ayıb olduğunu bildiği halde, hıç- kıra hıçkıra ağlıyordu. Neden sonra ken- dini toplıyabildi — Sizin için her şeyimi, hayatımı bile vermeğe hazırım. Lükin atmacayı ver - mem imkânsız. Yok, sakın ondan ayrıl - ni yüzünü mâk istemediğimi zannetmeyin. Hayır..| demin size yedirecek bir şey bulamadı - ğım için zavallı kuşu kestp önünüze koy- | muştum!.. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Kamp hayatı | Çeviren: İsmet Hulüsi İnegölde sünnet düğünü İnegöl (Hususi) — Şehrimizde Kızılay cemiyeti tarafından pazar günü memle- ket hastanesinde 2$ yetim çocuk sünnet ettirilmiş ve belediye bandosu da ço - cukları eğlendirmiştir. N POSTANIN SEF ROMANI bu kadar sevab işle. mezdin. Bilsen ne türlü üzülüyordum. İşi sana sonra uzun uzün anlatırım. Zengin — olacağım, zengin! Anlıyor mu- sun? Bir piyango da bana * vurdu." Bu Anüskanin sana kıl - kadar İeı_y:lusı yok- tu, Halbuki şimdi bu benim- elimde sağlam bir ökse, Bu- nunla “enai avlıya- cağım, Dönüşte, A- rab hafıza bir şişe imam suyu adağım olsun! Zira herif ça- kar ama, çaktırmaz. Gizli işlenen suçla- rın günah defterine yazılmadığına ka- ildir. Onun kerametine, nefsinin kud- tetine sizin gibi avallar kanar, Gel ge- lelim, bugün ben de inandım, hani ya, Ama, bakalım gene. Bunun tesiri asıl yarın belli olâcak. Değil mi ahpar? Ser de bir şey söyle, yahu! Bayağı vakit mübareği çıkrıkcı fırıldağı gibi Işletir- sin. Şu dakikayı mı buldun - susacak? Gel, bak.. sen de gör, Aval bunu miş gi- bi yutar, değil mi? Ne 0? Neden durak- ladın? Şübhe mi ediyorsun, yoksa? Hiç de etme! Senin Amerikalı seyyah dedi- Hin öyle şeyler yutar ki en enai lüfer balığı bile bu kadar basit bir zokanın önünde hiç değilse yarım dakika du- Taklar. Sen galiba o tohuma kaçmış ba- İhtiyarcağız koltuğunun üzerinde daha ziyade doğruldu seyyahların peşine takılıp da çarşı içi- ne gitmemişsin. Gideydin, bugün böy- le ahmak ahmak suratıma bakmazdın. Sen bilir misin, kaç tane işkembe fener, kaç yüz tane sarı mangal, kaç milyon tane sübyan kıraat kitabı, ne kadar fiske şamdan İstanbuldan Amerikaya antika niyetine uçmuş ve satan açık- gözlere para kazandırmıştır? Bu aralık Gurabi efendi muskasını istirdad için bir hamle yaptı: — Haydi, Necmi, oğlum.. ver şunü! — Anam avradım olsun ki vermem! Ben bunu yarın deste deste Amerikan panganotlarile değiştireceğim. Arab hafızın nefesi seni kuvvetlendirmedi a- ma, bizim keseyi kuvvetlendirecek, — Ne yapacaksın, anlamadım ki?. a Gikvi Tevfik Kardei OTOMOBİL ve MAKİNİST OKULU Taksim - Stadyom Boför olacaklara: Yeni ders devresi 12 Birinciteşrin 938 de başlıyacak ve 1 İkinel - kânuna kadar sürecektir. Motör ve otamo - bil Teorik dersleri haftada üç değ 20 ye kadardır. Ayrıca Mantaj dersleri de vardır. Teorik ve pratik dersler, 25, di - reksiyon talimleri ile berabor 50 liradır. Kayıd muamelesine başlanmıştır. program isteyiniz. AMATÖR OLACAKLAR: Her zaman kabul olunur, imtihanlara hazırlanır. Merse- dts - Bonz fabrikası okulumaza, üzerinde tülebeye ders vermel çok kaymetli bir Dizel Motörü hediye etmiştir. Yeni derş deyremizde, bütün parçaları hareket eden bu hayret veriel kesik makine üzerinde Dizel sistemi — motörlerin — hususiyetleri — izah olunacaktır. Şoför kitab evimizin yedinei kitabımı teşkil eden OTOMOBİL DİZEL MOTÜRLERİ basılmıştır. Abonelerimize yakmda gönderilecektir. Telefon: 42808. Tafsilât Yapı işleri ilâmı Nafıa Vekâletinden: 1 — İstekli çıkmamış olan Ankarada Jandarma sübay okulu arkasındaki Jan - darma matbaası ikmali inşaatı gene ayni şartlarla ve pazarlık usulile eksiltmeye çıkarılmıştır. Keşif bedeli 19575 lira 50 kuruştur. 2 — Ekgiltme 10.10.938 Pazartesi günü saat 10 da Nafia Vekâleti yapı işleri eksiltme komisyonu odasında pazarlık usulile yapılacaktır. 3 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin 1481 lira 85 kuruşluk muvakkat teminat vermeleri lâzımdır, 4 — Eksiltme şartnamesi ve buna müteferri evrak bir lira bedel mukabilinde yapı işleri umum müdürlüğünden alınabi lir, — <3834. <6689> Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. ELE EEEE İcabında gönde 3 kaşe almabilir. A Sümer Bank Genel Direktörlü - ğgünden: Mühendis, Kimyager ve Sanat okulu mezunu Alınacak Sivas çimento fabrikası ihtiyacı için mütehassıs olarak yetiştirilmek Üzere bir kimyager, bir makine mühendisi, bir elektrik mühendisi ve Üç san'atlar oku- lu veya duvarcı usta mektebi mezunu alı nacaktır. Taliblerin tahsillerini bitirdikten sonra en aşağı iki Üç sene meslekleri dahilin- de çalışarak tecrübe görmüş olmaları ve askerliklerini yapmış bulunmaları lâ - zımdır. İsteklilerin tahsil ve hizmet vesaiki musaddak suretilerile 15.10.938 tarihine kadar Personel servisine tahriren müracaatları. ÇN — Onu sonra söy- lerim, dedik a! Takvor: — Ben ağnattıra- yırn:. Diyecek oldu; 'To- rik sözünü kesti: — Yoo! Sen karı- şıp da fiyakamı boz- ma,> Gizti tatulm» yan işin sonu gel- mez. Hele bir defa dalaveremizi — çevi- relim; ağımızı ata- lem da ondan sonra. Vükide moruük bi- zim sinyorüu — tam- maz, işimizi boza- maz ama, olsun: Şeytamın kulağı var. Sen şimdi benimle gel, bitişik odaya geçelim de şu karga- cıkların her birine ad koyalım. Senin ilmin vardır. Hepsine de birer kulp uydurursun. Bunların arasında mezeci Filip'in imzası, kalıbı hangisi? Onu ön- ceden kararlaştıralım. Olur mu? Takvor, hayretle Toriğin yüzüne ba- kıyordu: — Sen, çok yaman adamsın! dedi. — Yamanımdır, zâhir! Haydi, geli- yor musun? — Buyur, gidelim. Öbür odaya geçtiler, Orta yerdeki masanın üslüne muskayı uzunlaması- na yaydılar,-Başladılar tedkike.. aü Ertesi gün, muayyen saatte, müşte- riler mağazaya gelmişlerdi. Torik ort- «3905> <6754a da idi. Takvor ise, aralarındaki söz bir- Fiği mucibince biraz sonra — gelecekti. Amerikalı, tercüman vasıtasile sordu: — Vesika hazır u? Torik: — Evet.. dedi; buyurun. Ve muskayı koynundan çıkardı, mu: sargısından ayırarak tezgâhın üzerine yaydı. Amerikalı bun!" Hörür görmez, gene tercüman vasıta sile: ğ — Bu, dedi, kâğıd üzerine yazılmış Halbuki ö eski zamanlarda kâğıd he nüz icad edilmemişti. Zavallı Torik apıştı. Ne söyliyeceğini bilemiyordu. Alıcının bu kadar çetini- ne, bu derece kılı kirfk yaranına çatma- mıştı. Birdenibite ğönlünü derin bir ye- is bürüdü. İş falsoya müncer olmakr tehlikesini âarzediyordu. “Takvor aradı olsa belki de bu çıkmazı aydınlatırdı ksi gibi 'a da gecikiyordu. Fazla tered- n, Âmerikalının içindeki şübheyi tuttu. Tercümana dedi — Vallahi, azizim, mösyöye söyle: Benden vesika istedi, getirdim. Ben a- nun gibi profesör, mütehassıs değilim: Kâğıdın ne vakit icad olunduğundan haberim yok. Benim bildiğim bir şey va o da ben bu hoknayı ve yanın: daki bu vesikayı, canımı dişime, kelle- mi de koltüğuma alarak, İstanbulda, 'TTopkapıdaki mozahanenin - içinden a- rakladım.. yani ya, çaldım. Romanya- da bir &ntikacıya gösterdim, yalnız şu yazılı şeve beş yüz dolar verdi, verme- dim. Ötekini ise bin dolara kapatmak istediler, ona da razı olmadım. Niyetim, hoknayı bin beş yüze, bu vesikayi dâ bin dolara doğru, ayrı ayrı okutmaktı. Mösyöyü anlayışlı bir adam sandı idim- Ona kısmet olmasını kendimce müna- sib gördüm, fiat kırdım. Eziyet ederst kendi bilir. İkisini bir arada şimdi Kİ bin dolardan aşağıya vermem. Son lü> fım budur. (Arkan var)