Yİ SŞ UKŞ ALAY “Son Posta,, nın Hikâyesi BİR ADA SON POSTA < HONU AAA Tercüme edemi: Hatice Hatib A — © Şanzelizenin büyük kahvelerinden bi- rinde ufak tefek güzel ve şık giyinmiş “bir genç kadın, cadde üzerindeki câme - — kânlardan birinin önündeki masaya he- /— müz oturmuş başka bir genç va güzel ka- — dinin yanına geldi. * — Banjur, Göye, -— Bonjür, Gaby. Otursana. -Çay mu| içersin? » — Eyet, bana söyliyeceğin nedir? - — Şimdi söyliyeceğim. - Çaylar geldikten sönra Georgette ağı bir tavırla konuşmağa başladı. — -— Sana söylemek istediğim şeyi mi so- — rüyorsun? Ne olacak... Ludviç beni bırak- mak istiyor. — Yok canım... Ne diyorsun!.. Zavallı — sadık kaldığımı bilirsin. — Benim Bernarda karşı olduğum gi- bi... » — Evet, fakat sen Bernardı seviyor - — gun. Halbuki ben... Ludviçe karşı duy- duğum his kuvvetli bir dostluktan başka — bir şey değildir. Beraber yaşadığımız üç -— genedenberi çok alışmıştım. Şimdi evlen- mek üzere beni bırakmak istiyor. Re - zalet... Sustu, ağlamak üzere idi. — Peki, ne yapacaksın? Gabrielle, böy- de bir felâket karşısında kâlsa ne kadar bedbaht olacağını düşünerek heyocan Alçinde soruyordu. — İkisinin de kaderleri aşağı yukarı 3Y- | den şey, son zamanlarına Kadar beraber | — hi idi. Onlar atölye arkadaşı idiler. Bu — sergüzeşt, bir tanesi için sanayi işlerile medi. İnadcı, fakat zayıf karakterlidir. Sonra beni seviyor. Artık evlenmesi icab ettiği için evleniyormuş. Bunü bana 0- nun arkadaşlarından biri söyledi. Eğer Ludo ile ben konuşursamı inad eder. O- nunla sen konuşmalısın. | — Onu iyi tanımıyorum ki... — Pekâlâ tanıyorsun., Ona gidersin, |benim, evlenmek hakkında vermiş ol - Wiıxğu kararı öğrendiğimi, şikâyet etmek istemediğimi ve senin bana geldiğin za- man beni havagazile intihar etmek Üzere | gördüğünü söylersin. — Bunlara inanacsağını zannediyor mu- sun? Muhakkak inanacaktır. Dürüst bir adamdır. Aklına fenalık gelmez. Hem bir kere tecrübe etmekten ne çıkar? Gabrielle bir iki itirazda daha bulun- duktan sonra bu işe-aklırın yattığını gör- |dü. Hemen ertesi sabah Ludaviç Blas - |sacın ticarethanesine gitti. Ona zavallı | Georgette'in kahramanca bir gayretle saklamak istediği nev: ni, tesadüfen kendisinin oraya gitmesile akim kalan intihar toşebbüsünü heyecanla anlattı. Şişman ve temiz kalbli Ludoviç Blassac da heyecan içinde idi. Kendisi için iffeti- ni feda etmiş olan şu küçük Georgette Lanun için ne kadar kıymetli idi. Onu bu kadar çok mu seviyordu? Bu tabil ol - makla beraber insanı Jâkayd da bıraka - mazdı. Ludoviç bir ölümün vicdan azabın! dü- şünerek titredi. Evlenmeğe onu sevke - lyıışadığı annesinin ölümü ve kendisinin tek başına bir ev idare edecek kadar be- meşgul yörmi sekiz yaşındaki Bcrnarşi’oeriııu olmaması idi. Georgette'le evlen- — Dantoy, diğeri için de otuz yaşında bir | mesinde ne mahzur vardı? Bunu şimdi- tüccar olan Ludoviç Blassacın şahsında . ye kadar hiç düşünmemişti; çünkü kendi tecelli etmişti. İseviyesinde bir gencin eski bir küçük| O zamandanberi, bu iki kadın güzel ve ,Eüçücük birer apartımana yerleşmişler- di. Birbirlerile muntazaman buluşuyor - — Jar ve iki erkek te bu arkadaşlığa ses çı- — karmıyarlardı. * — Georgette: - — — Ne mi yapacağım? diye cevab verdi. — Ne mi yapacağım? Bunu ben de bilmi - — yorüm. Yahud da... Evet... var. Ludoviç daha bana bir şey söyle - -Aldığı ders mucibince, Takvor bunu — ğörür görmez, güya hayranlığını ifade — Aman! diye bağirdi. Ne ki - yak şey! Ne tefa- rik parça', (To - riğe dönüp): Bu- nu nerede buldu- nuz? Nasıl ele Bgeçirdiniz? ( A » merikalıya — hi - B tabla): Ün mer « vey! Ün piyes rar.. ünik! Sa a ün valör Sinestimabi!. (*) Amerikalı, soğukkanlılığını kaybet - * meksizin: O — Bu, nedir? diye'sordu. Gene Takvor, cevab verdi: — — Bu Makedonyali Filip zamanında /— İcad edilen hokna âletidir ki sonra - dan insanlığın bütün vucutcaz derdle- /| Tİne baş dermanlardan biri olmuştur.. — Nargileyi eline aldı, dikkatli dikkat- — li her tarafını muayene ederek, sözü - — ha devam etti: — — Hakkaten, fefkelade kanserve e - - dilmiştir. Defi tabliye yardım — olsun için o vakıtta kullanılan sinameki, ya- ni ya frenkcez sene denilen nebat, hok- nanın dibinde tane tane durüyor, Abbas Kuli bu teşbihten münfail Oldu.: — Hey, pedersühte! Olar tümmeki - — di.. sinameki değildi. diye bağırdı. Takvor, bu devrilen çamı derhal dü- — zeltti: — — Sus! Sen ne bilir, ne ağnarsm, tereyağı? Ağızdan kef veren tömbekiy- | Ten dipten kullanılan otu o ki farge- - demoorsan lafa karışma! " Ve Amerikalıya dönerek, izahatın: tamamlamağa koyuldu: ç — İşte, azizim mister, bu aletin aslı — budur. Gör ki ne kadar da perfeksiyo- ! — (©) Bir harikat Nadir, yeçâne bir parça! /— Bunun paba biçilmez bir değeri vardıri, Lıerzi olan metresini alması etrafta pek Viyi karşılanmazdı. Pakat, nihaye; her - kesin bu iş hakkındaki düşüncelerinin ne ehemmiyeti vardı. Bu ona vız gelirdi. O )Blr çok iyi tarafı olan Georgetle'e pek- MA da alışmıştı. Kendi kendine: «Kararım kat'idir, onu Jalacağrm. diyordu. Bu fikrini, küçücük ni hiç ümid etmiyen Georgetta'e bildirdi, Aile hayatları mes'ud geçiyordu. Evli bir kadın olduğu için mes'ud ve biraz da mültehir olan Georgette bir kibar bayan olmak istiyor ve bunda muvaffak ta olu- yordu. Ludoviçe © kadar iyi bakıyordu ki genç adam kendisi için bu kadar müşfik ve iyi olan bu kadına hak kazanmış ol - duğu yeri verdiği için hemen her gün kendi kendini tebrik ediyordu. Kadın da, kocası da ayni zamanda birbirinin farklı sebeblerle Gabrielle'e karşı bir minnettarlık duyuyorlardı. O, ailenin en teklifsiz bir dostu ve hiç bir gün ek- |sik olmıyan bir müdavimi olmuştu. Bör- nard dalma çok meşgul olduğu için Gab- rlelle onlara gelecek bol bol zaman bu » Tabiliyordu. Bir seneden fazla bir zamandanberi ev- H bulunan Georgette'le Ludoviç, temiz bir hizmetçinin hazırlamış olduğu öğle |yemeklerini hentiz bitirmişlerdi ki hiç beklemedikleri halde Gabrielle geldi. Son derece müteheyyiç görünüyordü. - Aman Allahım, Gaby, ne oldu, nen var? Georgette bu suali sormak için oda hiz- metçisinin dışarı çıkmasını beklemişti. Gabrielle: Börnard beni terkediyor, diye hıçkı- rıyordu, evet, evlenmek için beni terke- diyor, bu sabah çıkarken bana söyledi, düşüp bayıldım. Allahım, bu feci bir şey., Georgette bu hareketten âdeta iğren - miş gibi: — Pis herif, dedi, bir kadının dört se - İnesini elinden almak ve sonra onu bir - Tabit seni beş parasız bırakıyordur, de « ğil mi?.. | — Hayır, öyle değil Para ihtiyacım temin ediyor, fakat neye yarar?.. Beni bıraktıktan sonra... Ben onu seviyorunı... O bunu, ben kendimi öldürdükten sonra anlıyacak... — Sen delişin!.. Bir erkek için insan kendini öldürür müt Birdenbire sustu ve Ludoviçe baktı. Allaha çok şükür o hiç bir şey duymamış-| tı, düşünüyordu. Birden kemali ciddiyet- Bır fikrim |hilesinin böyle bir neticeye varabileceği- |le yerinden kalktı ve Gabrielle'e: (Devamı 13 üncü sayfamızda) SON EDEPİ RPOMANI denbire birakmak... Halin ne olacak?.. |/ MENEEE OSTANIN gZa nhisariar U. Müdürlüğünden Cinsi Mikdarı Muhammen b. Muvakkat Eksiltmenin beheri tuları teminatı Şekli —günü — saatı GK CEUM b Kalın makine — 2500 top — 1.18.90 22299 Açık Eks. 7-X:908 14.— kâğıdı — Takrirlik kâğıt — 1500 » —. 90.— 1850.— 101.25 » » —» » 1480 Teskerelik kağıt 250 » — T6.— 60260 i2.19 b » » » 1445 Boyaz mektup- luk 400,000 adet Zarft No. 6 HXi Weke HRE S PU Tampon sün- 20,000 tab. — 1. 97 a ger köğıdı Do e 5.6 393.96 — 29.56 » » » » 15,30 Diyah kurşun 20 000 “adet — 1.1776 236.60 — 17.66 Pazarlık » » > 16 Kağığı Srbon » Goğkutu— — 90, — 3250.— — 168.75 Açık Eks.10-X-038 14,— Köğıt zimba — boğadet— — 90. — 150.— — 11.25 Pazarlık » » — 14,80 Klâsör 8.000 » —- 62 — 1860.— — 139.50 Açık eks. » » 15— I — Şartname ve nümuneleri mucibin ce satın alınacak yukarıda cins ve mik- darı yazılı 9 kalem kırtasiye levazımı hizalarında gösterilen uüsullerle ayrı ayrı eksiltmeye konmuştur. II — Muhammen bedellerile muvakkat teminatları hizalarında gösterilmiştir. HI — Eksiltme yukarıda yazılı gün v e saatlerde Kabataş Levazım ve Müba- yaat Şubesindeki alım kömisyonunda ya pılacaktır. IV — Şartnameler parasız olarak hergün sözü geçen şubeden alınabileceği gi- bi nümuneler de görülebilir. V — İsteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatlerde © 7.5 güvenme paralarile birlikte adı geçen komisyona «6721» gelmeleri ilân olunur. Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. AARIN İcabında günde 3 kaşo alınabilir. NEEE B Muhammen Pöy akçesi — Sömti Mahallesi kağı — No. — Cinsl Bedeli L. K. L. K, —— — — — 84 (0 6 80 — Üsküdar Tavaşi Hasan — Bakkal BO — Binanın ağa tamamı & 8i B 87T » Evliya hoca Evliya hoca 29 - Arsa 400 00 BO 00 » Rum Mehmed Doğancılar 7 Binanın paşa tamamı Yukarıda cinsi ve mevkileri yazılı yerlerin tamamı 18/9/938 gününden itiba- ren bir ay zarfında pazarlıkla satılacak tır, İsteklilerin Kadıköy Vakıflar Müdürlü ğüne müracsatları, iki tanedir; ve biri Böyük İskendere a- yit olup, halen sizin memlekette, Boston müzesindedir. — Peki. Bu zat, bunu nereden ve nasıl ele geçirmiş? — Onu ben bil « mem. Kendisine sormalı, Toriğe döndü: — Mister — sival edoor ki, cenabın bu antikayi nerede butmuşun deyi. Torik, — usulcacık Takvorun yanına kadar sokuldu, ku - lağının dibine fısıl dadı; sökmekten zordur, Takvor, ona: &) bul BAA VA Nargile bin itina ile bohçadan çıkarıldı — Sen bu b... benden iyi yiyorsun, | biç tınmazdan, istedikleri parayı verir, aman ağabeyciğim! Mezeci Filipi, Bü-|bunu heman satın alırım, yük İskenderi falan karıştırdıklan son- ra ben hiç içinden çıkamam, gayri.. baş-|bir tavır aldı. O böyle dalgın duruyor- kasıntn pdiavrasını tamamlamak kök|ken, Torikle Takvor fısıldaştılar: — Ne düşünüyor acaba? —Bilmem. Belkim de nasıl ambalâj — Peki! diye cevab vermekle bera-|edeceğini, yahud ki gümrüktlen nasıl ber, güya Torik istenilen izahı yapmış | geçireceğini düşünüyordür. da onu tercüme ediyormuş gibi, tekrar Amerikalıya hitap etti: — Pazarlığa da girişmedi. Acaba be- ğenmedi mi? Yoksa senin lâflarına mı — Sırdır; deemem deor, Herhalda, | inanmadı? Böyük İskenderin mezarı İstanbolda — Hentsin? İnanmamış olsa, ya lafi- olduğuna göre, bu onun içerisinden|mı keseceydi, yahüd da ben söylerken aşırılmıştır. Ama çalan budur, değil -| güleceydi. Bilâkiş neler ki dediysem, — hedir. İşitmişliğime göre bu hoknalar dir? Altık onu bilmem, Gel, gelelim bu mefret hoknaya. Ben zâtınızın ye- rinde olsam. -pardon ki böyle deorum- topik gibi, şekerli haviz gibi, çiğneme- den yutmuştur. Derken, Amerikalı düşüncesini terk ederek: tL Torik : di, N Bana bunun sahte olmadığını ispa! e - den bir vesika gös- *tersinler, hemen pa- vrayı sayayım, Takvor bu sözleri de Toriğe nakle- dince, zavallının fena halde canı sıkıl- Amerikalı derin derin düşünür gibi|dı İşte bu, onun hesabında kal'iyen yoktu. Herhalde bu Amerikalı, rahmet- li Meşhedinin nargilesini İskenderi Ke- birin hoknası niyetine satın alan öteki Amerikalıdan bir. gömlek daha az ensi idi. Çürük tahtaya basmayı külliyen Teddetmiyor, fakat vesika — arıyordu. Torik Necminin şakaklarından ter sız- mağa başlamıştı. Takvorun yüzüne ba- kıp: — Ne yapacağız? diye sordu. Hacı gemisi gibi oturduk mu şapa? Dinin, diyanetin hakkı için bana bir akıl öğ - ret: Avala ne cevab vereyim? — Peki, istediğiniz vesikayı getire- yim deyi söz ver de, yarın sabahacak (6700) elbet kendin bir şey düşünür, uydurur sun, ” — Nesini uydururum? Kolay mı? — Senin gibi akıllı, köpoğlu herit Mg, uydurmaz olur? — Sen bilirsin, Herifi oyala, kandır da, nasıl edersen et. — Kendisine öyle diyeceğim: Yarın bu vakit, istediği şey hazır. — Olur. Amerikalı bu teminat üzerine, gene — Peki! dedi; ne|ertesi günü buluşmak kararile dükkân- istiyorlar bu parça-|dan ayrıldı. Torikle Takvor da derhal otele döndüler. Gurabi efendi, bir koltuğa oturmuş, 'Toriğe tercüme ef | işsizlikle can sıkıntısından şekerleme kestiriyordu. İfakat hanım da onun — Bin iki yüz do-|karşısında, yere, seccadenin üzerine lar! Cevabını ver -| bağdaş kurmuş, yağlı iskambil kâğıdla- rile fal açmakta idi. Evlâdlığını görün- Bu rakam Ameri-/ ce sordu: kalıyı asla Cırkül.me-l — Gene ne cehennemde idiniz? Na ünün hiç bir| fesadlar kurdunuz? Neler becerdiniz Canı sıkkın olan Torik koca kartıyı tersledi: — Haydi sen de! Sus! Kıs çeneni! Şimdi yedi ceddinden başlatırsın, — Ne 0? Ne oluyarsun? Gene ağzı * nin payını almak istiyorsun galiba? — Dinini, imanını seversen sus! Za- ten aklım başımda değil, üstelik bir de sen dırlanıp da beni büsbütün serseme çevirme. Gurabi efendi gözlerini açtı. — Gene nedir davanız? Ne alıp ne veremiyorsunuz? diye sordu. — Hiç! Annem çattı da, hafiften bir mariz provası yaptık. İhtiyarcağız koltuğunun — üzerinde daha ziyade doğruldu. — Yahu! dedi; bütün bunlar neden oluyor, biliyor musunuz? Konakladı- fımız yerde Mmıhlanıyoruz, Allah ver- mesin. İşimiz, gücümüz yok. Gezdiği- miz, dolaştığımız da yok. Şunun şura- sında ne diye kazık k,_ln_vonız. anla * mıyorum bir türlü. di. Yü Çizgisini oynatmak -| bakayım? sızın: — Olrayti! — dedi. (Arkas; var)