' ELLEL OA FEMSEC t Ha Garr PoRteaz Hergün Türk Ordusu bugün Edirneye giriyor Yazan: Muhittin Birgen ürk ordusu bugün Edirneye giri- yor. Bu suretle, Osmanlı tarihi- nin hemen hemen bütün devirlerinde dal- ma mühim bir askeri menzil veya kale rolünü oynamış, fakat 918 denberi Türk askerini görmeğe hasret kalmış olan E-| dirne, yeniden Türk askerini görecek ve 918 den sonra iki defa da teessüs eden Balkan sulhunun son tahdid prensipi de ortadan kalkmış bulunacaktır. Bir taraftan Bulgaristanla Romanya, Yugoslavya ve Yunanistan arasında ve bir taraftan da Türkiye ile cihan harbinin bütün muharibleri arasında ayrı ayrı iki zamanda aktedilen sulh muahedeleri Balkanlarda gayri askert! bir mıntaka te- sis etmişti. Bulgaristanla, Yunanistan ve Türkiye arasında, ve üzerinde her üç tarafın da bir takım iddialar dermeyan edebileceği bir sahada böyle gayri askeri bir mıntaka tesis etmekle büyük devlet- ler, güya, bu memleketlerin birbirlerine karşı tecavüzlerine mâni olmak istiyor - lardı. Fakat, asıl maksad bu değil, Bo - ğazların gayri ukzn bir mıntaka olması, yani Marmaranın ve İs - fanbul Boğazınm bütün dünya gemi - lerine - harb gemileri de dahil olmak ü- zere - açık bulundurulması idi. Bulga - ristanda Dedeağaç Aarzusu, 'Türkiyede Meriç hattı fikri, Yunanistanda bu hatta ve Dedeağaca tam hâkim olamamaktan doğan endişe, — Boğazların — açıklığı prensibi, hülâsa, bütün bunlar bir araya gelmiş ve büyük devletleri sulh muahe- delerine bir takrm gayri askeri mınta - kalar tesisi fikrine sevkeylemişti. Türkiye Montreux (Montrö) konle - ransile Boğazlardaki gayri askeri mın - fakayı ortadan kaldırdı ve Boğazların hâkimiyetini yeniden eline aldı. Son Bul- garistan - Balkan antantı anlaşması da üç Balkan memleketi arasındaki bu gay- ri askert mıntakanın kaldırılmasımı te - min etti. Bulgaristan istediği gibi ordu ve teslihat yapmak hakkını aldı ve üç memleket te bu Üç gayri askeri mınta - kayı askerlerile işgal etir kararlaş - tırdılar. İşte, yirmi senelik bir fasıladan sonra, bugün başta mızikasile ve en önde ba: rağile, Türk ordusunun tekrar Edirneye girip bütün hutlud boyunu tutuşu bu son anlaşmanın eseridir. * Üç Balkan devleti, yani Türkiye, Yu - nanistan, Bulgaristan, bu üç taraflı an - laşmayı kendi aralarında yaptılar. Bul- garistanla Yunanistan — vaktile, bü devletlerin hazırladıkları sulh muah desini imza ederken kendi irı ne bâ- kim değildiler; onlar, bilhassa Bulga - ristan bu muahedeye yalnız imza koy- makla mükellefti. Türkiyenin büyük de" letlerle çekişe çekişe imzaladığı muahe -| de de ise gayri askeri mıntaka, diğerleri- | nân evvelce imza etmiş bulundukları bir | müuahedenin zarur! bir neticesi olarak te-| zahür etmişti. Halbuki son anlaşma bu| üç devletin kendi aralarında verdikleri bir kararın neticesidir; büyük devletler istemiş veya istememiş olsunlar, onların hoşlarına gitmiş veya gitmemiş bulun - gun, üç memleket bu cihetle hiç alâka - dar olmuş değildirler. Kendi aralarında karşılıklı bir itimadsızlık, karşılıklı bir #emniyetsizlik ifade eden bu vaziyeti kal- dırmıya kendi arzularile karar verdiler. Böyle bir şeye karar vermek için bu üç memleketin, siyaset bakımından, ye ni bir devreye girmiş olmaları lâzımdı ki, bu devrelerini 'de üç komşu arasında kar- şihklı emniyet ve itimad devri olarak ifade edebiliriz. Siyasetin direksiyonu büyük devletlerin elinde bulunduğu müd- detçe Balkanlarda üç taraflı bir emni -| yetsizlik doğurmuş olan bir hareket, di- reksiyonun Balkan devletleri eline geç- | #i günden itibaren sür'atle karşılıklı bir emniyet ve itimad sahasına doğru yol | almıştır. Bu netice, hiç şüphesiz, Balkan antantı tarafınları takib edilen Balkan- hlık politikasının eseridir. ve güzel bir eseri! Artık Bulgaristanla Yunanistan ara - sında şüphe ve emniyetsizlik kalmamış- | tır; artık Türkiye Meriç, Arda ve Tunca hududları bakımından şu veya bu tarzda bir hesab sahibi olmıya lüzum görmüyar; nihayet, Bulgeristan da Dedeağaç hak - )undn w veya bu iddiayı muhafaza etmek — ammanamladla Tumdan KA K Resimli Makale: Güzellik sıhhatle, sıhhat neş'eyle, neş'e de istek ve ira- deyle mümkündür. 12 günde 12 milyon lira Sahibi olan kadın Meşhur Dodge kumpanyasının va - rislerinden Datıny Dodge balayı seya - hati yaparken Ontario'da bir dinamit iştlali yüzünden yaralanmış, daha ev- leneli !2 gün olduğu karısının atikliği sayesinde, motöre naklolunmuş ise de, yaralarının ağırlığı yüzünden Küpeşte- den denize düşmüş ve boğulmuştur. Dul madam Dodge, telefan memu - resiydi. Şimdi 12 milyon Türk Hiralık bi n sahibi olmuştur. ——— — ——— üç devlet, birbirlerine dost olarak bakı- yorlar ve istikbaldeki siyasetlerinin de bu ruh içinde İnkişaf edeceğine kanaat getirmiş bulunuyorlar. * İşte, Türk ordusu, böyle bir tarihten ve böyle bir siyasi hareketten sonradır ki |Osmanlı imparatorluğunun ikinci payi - tahtına, bugün, bu şartlar içinde giriyor. Uzun zaman Türk, Bulgar ve Yunan mil- letleri arasında mücadele vesilesi olmuş bulunan Meriç ovası, bugün bu üç mem- leketin askert kuvvetlerile dolmuş bulu- nacak ve bu askeri kuvvetler de oraya birbirlerine düşman veya rakib olarak değil, Balkanların sulhunu ve Balkanlı- ların istiklâllerini müdafaa edecek müş- terek bir kuvvetin mümessilleri halinde girmiş bulunacaktır. Yirmi sene evvel böyle bir vaziyetten bahsedilse bayal zannedilirdi. Bugün bu hayal bir hakikat olmuştur. Dünyanın ne kadar sür'atle döndüğünü bir kere de bu delil ile görebiliriz! Muhittin Birgen İSTER Şöyle bir mektub aldık: «Geçen gün bilmem nereden naklettiğiniz bir mütaleada hileli ve tapon işin çoraptan inşalyı her sahada kendisini gösterdiği ileri hayret edeceksiniz amma, ben size bu hilekârlık cereyanınm| bir vakit lezzetile meşhur olan karpuzlarımıza kadar nüfuz ettiğini söyliyeceğim: «Blevsim başında bir turfanda karpuz almışlım, Suriye- den mi, Mısırdan mı bilmem nereden gelmiş, ümidimin hilâ- İSTER |ması yüzünden 6 yaşlarında bir çocu- SON POSTA Saadet öyle bir — Saadet kuşu.. — kuştur ki ağlıyandan kaçar Ve ancak gülenin başına konar. SÖOÖZ ARASINDA , Herguıı bir fıkra Seni aldatmışlar Muharrir arkadaşlardan birinin al- tı yaşında çok zeki, bir ağlu var. Mu- j harrir arkadaş bir kaç gün evvel evi- j 'ne geldiği zaman oğluna: İ — Seni bu akşam festivale götü - İ receğim, demişti. Yemekten sonra lı birlikte sokağa çıktılar, Gülhane par-; kına gittiler, O gece de orada Şehir j tiyatrosu Dir temsil veriyordu. Per- ! de açılmış, oyun başlamıştı. Çocuk ba- basına 'döndü: î — Baba, festivale götüreceğim diye : gene Beni aldattır. ğ — Aldatmadım oğlum. İşte festi- | val! $ — Öyleyse seni atldatmışlar baba, ; buna tiyatro derler. ; | ! ! Sinema yıldızı Çocuğunu sebebsiz Döven bir baba Hapse kondu ! Sözün Kısası Gene onlar! apishanci urmumi davası şöyle böyle hal ve faslolunduktan sonra, bazıları sadece İstanbulun imarı- na bazıları da gene İstanbulun yabanct mütehassıslar tarafından imarıma her nedense bir türlü kail olamıyanlar genet — İstemezük!. diye kazan. kaldırmaki sevdasına düşmüşler. Bu sefer mâni ol- mak istedikleri şey, Yerebatan cadklesi- nin tevsil ve asfalta çevrilmesidir. Bu yö- lun üzerinde, kalübelâdanberi baykuş, yarasa ve dilenci yuvası olan viran bim bina vardır. Bu binanın fi tarihinde Mole la Fenari medresesi olduğunu söylerler, Bânisi, şübhesiz ki büyük adammış. Ve bu medreseden, yüzde daksan dokuzu her türlü yenilik düşmanı olmakla bera- ber birçok ta ülema yetişmiştir. Fakat içinden sülün çıklı kiye yumurta kabuk- larını muhafaza etmek, anlara kıymet vermek nasıl gülünç olursa, bugün - Al- lah için gidin, görün! - hiç mi hiç husu- siyeti, güzelliği, değeri olmıyan bu viran medreseyi muhafaza ettirmek için bağıre mak, çağırmak, çırpınmak ta o mertebe manasız ve gülünç olur. İşte, tarih manyakları bu defa da bunü tutturmuşlar. Geçenlerde, bir makalem« de dediğim gibi, her adım başında tari- hin bergüzatlarından birini barmdıran bu güzel şehri mutlaka imar etmek, te- mizlemek, adama döndürmek — azminde fsek, bu bergüzarlardan, onuncu, on bi« rinci derecede olanları feda etmek zarüe Tetindeyiz, Karşımızda, birinden birini ihtiyar et- mek bizim için mutlak olan iki şık var- dır: Ya İstanbulun her biri bir cihan de« ğen tarih hazinelerini tamamile meyda- na çıkarmak, tebarüz ettirmek *i faktefek, meselâ bu medrese kabilinden şeyleri yıkıp temizlemek ve şehre, yaşa« dığımız devre yakışır bir manzara ver« Hiç sebeb yokken çocuğunu bir o -| mek, yahud ki, esasen mezbeleye daya kilidliyerek bayıltıncıya — kadar|Mmüş viran İstanbulu olduğu gi döven hain bir İngiliz baba, mahkeme | nir muhrib ellerine terketmektir. tarafından allı ay ağır hapse mahküm | — Büu ikinci çıkkı asla ihtiyar edemey edilmiştir. Lupe Velez, Tarzandan ayrılıyor Sinemanın meş- hur Tarzan'ı, dün- ya yüzme şampi -« yonu Weissmül « ler'le ayıla bayıla evlenen, — sinemâ yıldızlarından Lu- pe Velez mahke - meye müracaat e- derek: «— Coni bir ma ğara — adamından başka bir şey de « ğil. Her gün kafa- ma tabak fırlatır. Kızmp köpürünce mobilyeleri parça parça eder, Bo - şanmak — istiyo « rum..» demiştir. Mahkeme de, ar tistin şikâyetleri- ni haklı bulmuş, ve boşanma kara- rı vermiştir. 24,000 lira mukabilinde meflüç kalan bir çocuk Kardif şehrinde bir kamyon çarp « Hun sağ kolu ile sol bacağına felç gel- Mahkeme kararile de kamyon sa- hibi 24 bin lira tazminat ödemiştir. Çocuğun müddeti hayatınca böyle meflüç kalacağı lenmesi İNAN, İSTER ken: Hükim kararı tefhim eder -| *tmiyeceğiz. Nasıl ki, Pi zihniyetini taşıyan ekzotiz budalaları- — Biz burada bir insan — değil, bir nan hatırları için kalesleri, çarşafı, tulume hayvanın davası ile meşgul olduk., de- | bacıları, sokak köpeklerini, sırık hamale ;miştir. Hastanelerde doğan çocukları ayırmak için yeni bir usul Çocuk hastanelerinde dağan çocuk- ların hüviyetini kolaylıkla anlayabi! - mek için yeni bir usul icad edilmiştir. Bu usul gayet basittir: Bir zincire bağlı iki asma kilid alınmakta, çocuk doğar doğmaz, bu kilidlerden biri, zin- cirle boynuna, öteki de annesinin boy- nuna asılmakta ve kilid ancak müşte - rek. bir anahtarla ıçlabılmdkte.l.r El ile işletilen saat Biarritz belediyesi şehirde bulunan l metre büyüklüğündeki meşhur tarihi| saati, el ile işletmeğe karar vermiştir. Bu- nun için de işsiz bir adam tutulmuştur. Bu sdam, elindeki sante bakarak bü - yük saatin akreble, yelkovanını elile ite- cektir. 200 - karılı adam Fasda Atlas ve Atlantik hâkimi Marakeşli Glaui'nin 200 karısı vardır. Arazisi binlerce kilometreyi — bulur. Şimdi başını dinlendirmek, birkaç ay sessiz bir ömür sürmek için 200 meşru karısı ile Londraya gelmektedir. —— ——— nası, babası çocuğu Berlinde bir müte- hassısa götürmüşlerdir. Şimdi son söz -|Alman doktora aiddir. İNANMA! fına olarak fevkalâde nefis çıktı, işte bu mevsim içinde ye- iğe varıncıya kadar sürülmüştü. Belki | hışır çıkmakta deval «— Hilekârlık, ce dan burarak koparı yacak, dedi.» İNAN, İSTER diğim tek karpuz bundan ibarettir, sonra bizimkilgr zuhur etti, her gün muniazaman âldım, 'inadla, ısrarla hepsi de ım etti, bir bilenden sebebini sordum: vvabını verdi. Bollaştığı zaman para et- miyeceği zehabile bütün tarla sahibleri karpuzlarını olma- yorlar, binnetice hepsi de hışır oluyor, bu gidişle hilekârlik cereyanına kapılmıyan kimse kalmı- İNANMAI! larını ibka etmiyerek, kaldırdı isek, şime di de, Molla Fenari, Derviş Çınart, bile mem nenin kenari ile münasebeti vardır diye, aralarından ısırganlar fırlamış, du« varları çökmüş, içlerine yılanlar, çıyane lar, baykuşlar dolmuş, kerpiç yığınları- nın, yamru yumru sokakların, camisiz minarelerin, minaresiz camilerin, çökük çeşmelerin ve daha bunun gibi, bu ilâbt şehri kirleten, ona bir miskinlik ve geri« lik hali veren pislikleri, tarih manyaks larının rağmına elbette ve elbette orta« dan kaldıracağız. Bu seferki müdahale ile (ki oluyor, Yüz iki de olsa, nafile, İleri gitmek üze- re yola çıktık.. geriye dönmiyeceğiz! d Ta!n Çocuk bahçe ve kütübhaneleri n İnşasına hemen başlanacak Çocuk behçeleri ile çocuk kütüb « in yerlerini tesbit etmek ü - arda teşkil edilen hey'etler tam bir faaliyet göstermektedir. Fatifi ve Eyüb kazalarından sonra Üsküdar ve Beşiktaş kazaları da, çocuk bahçe - si olmağa elverişli verleri tesbit etmiş ve belediyeye bildirmiştir. Çocuk bah- çe ve kütübhane yerlerini tesbit etme- ğe memur edilen hey'et önümüzdeki lbafla içinde kazaları gezecek, — bu işe elverişli görülenlerde derhal inşaatın başlamasını istiyecektir. TTAKVİM