Beşik içinde tarlaya götürülen çocuklar İsviçre köylerinde tarlalarda kadınlar, erkeklerle birlikte çalışırlar, Çocuklu ka- dınlar da çocuklarını beşikleri içinde tar- lalara götürürler. Beşik ne kadar küçük | olursa olsun bir kişinin onu elinde taşı- ması güçtür. Fakat İsviçreli köylü kadın- lar bunun da çaresini bulmuşlardır. Be- şikleri başlarında taşırlar. L Yeni bilmecem İ Z olduğu söylenirndi. Tilki uzaktan adamı Bir köyün yakınındaki korulukta ih- tiyar bir kurdla kurnaz bir tilki kom- şuluk ediyorlardı. Görünürde bu iki hayvan çok iyi iki dost gibi gaçinirlerdi ama, ikisi de bir- birine diş biliyorlardı. Kurd nasıl etsem de şu tilkiyi mideme indirsem diye, til- ki de nasıl etsem de şu kurdu ortadan kaldırıp selâmete ersem diye düşünü lerdi. Yaza doğru havalar pek sıcak gitme- ğe başlamıştı. Bu sıcaklarda kurnd da, tilki de karınlarını doyurmak için av peşinde koşamaz olmuşlardı. Karıtnla- rını, yorulmadan kolay doyurmanın ça- resine bakıyorlardı. Hele zavallı kurd pek zayıflamıştı. Bir gün tilki köyün içini dolaşmış, karın doyuracak hiçbir şey bulamamış- tL Açlıktan başı dönüp gözleri karar- imıya başlayınca yolun kenarına sırtüs- tü uzanıvermişti. O sırada oradan bir köylü geçiyor - du. Bu köylü her hafta nefis peynirleri- | ni bir sepete koyar, kasabaya, pazarda satmıya götürürdü. Bu adamın peynirlerinin çok lezzetli görünce burnunu kıpırdatıp peyn kusu almıya çal burnuna çar r ko- s gibi koku ea içine büsbütün nçvıx* Sonra birdenbire ölü gibi yere uzan- dı, bekledi. Köylü yaklaşıp da yerde ölü yatan | tilkiyi görünce pek sevindi: — Oh ne âlâ hiç zahmetsiz bir tilki derisine sahib olacağım, dedi. Ve tilkiyi tutunca sepete attı. & Kedi köpekten korkmuş, köpeği bulun, retmi kesip bize gönderin, bir kişiye bir İş Bankası kumbarası, yüz kişiye de ay- rı iyri çok güzel hodiyeler vereceğiz. Amerikalı meşhur zengin Bay Cunak bir gün bir mektub almıştı. Bu mektub haydudlardan geliyordu. Eğer o gün akşama kadar tayin ettikleri yere yüz bin Tira götürüp brrakmayacak olursa çocuğunu çalacaklarını yazıyorlardı. karakola uğradı. Komi- miser bütün tertibatı aman olduklarını ve her şeye çocuğu çalabileceklerini te, peynirlerin yanımna girince öl lidi yapan tilki diriliverdi. Zeki gi ri pıril pıril parlarken peynirleri âfi- yetle yedi, bitirdi. Sonra sivri burnu ile sepetin kapağını iterek açtı, dışarı fırladı. Yıldırım gibi koşarak soluğu koruda aldı. Sepete koyduğu tilkiyi ölü sanan köylü de hiçbir şeyin farkına varma- miş, yoluna devam ediyordu. Pazara gidip sepeti açtı. Bir de ne görsün, nazlığı siyor. Öfkesinden ne yapacağını bile- miyen köylü kasabada yapacak iş kal kinin ve peynirlerin yerinde yeller e- M ASA Bay Cunak birdenbire çok üzüldü. Ne yapmalıydı? Yüz bin lirayı götürüp bıraksa paraya yazıktı. Götürmiyecek olursa çocuğunu kaçıracaklardı. İşte bu daha fena idi. Ne yapacağımı şa. Eve dönünce komiserle konuştukla- yını karızına anlattı. Cüce de bunları duymuştu. — Bu işi ben hallederim! Dedi, ve nasıl halledeceğini anlattı. Bay Cunakla Bayan Cunak cücenin bu işi becereceğine kanaat getirmişlerdi. ılx / — Ben bir çare buldum Cunak, dedi, hemen polise gidersin, mektubu göste Bay Cunak karakola gitmek üzere evinden çıktı. O gece, çocuk annesile babasının ya- myıda yattı. Çocuğun beşiğine de cü- ceyi yatırdılar. Gece yarısı pencereden bir haydud girdi ve çocuğu alıyorum diyerek cüceyi aldı ve onu kucağında otomobiline götürdü. -| pe madığı için evine dönmek üzere yola koyuldu. Kurnaz tilki karnı doyunca hoplıya- rak, zıplıyarak koruya girerken kur- da rastgeldi. Tilkinin bu neş'eli halini gören kurd bir fevkalâdelik olduğunu anlamıştı: — Neo, tilki kardeş, seni pek keyifli görüyorum, — Ne demezsin kurd kardeş, kendi- me mükemmel bir peynir ziyafeti çek- tim. Hem bu bana pek bedavadan gel- di... Kurd uzun bir. — Yanaal, çekti. Sonra birden tilkinin üzerine atıla- rak: — © halde ben de kendime seninle bir güzel ziyafet çekerim... dedi. Başına gelecek felâketi gören tilki, yalvaran bir sesle söze başladı: — Dur, kurd kardeş, acele etme, ben sana peynirleri nasıl yediğimi anlata- caktım.. sen de benim gibi yapıp kar nını doyurursun. Beni yemekle ne ka- zanacaksın? Ben o kadar 'sıskayım ki karnın doymaz bile, Bu sözler üzerine kurd tilkiyi bırak- t — Haydi, söyle öyle ise. Tilki nasıl yolun kenarında ölü tak- lidi yaparak yattığını, sepete girişini, kaçışını, hepsini anlattı. Sivri burnuyla ilerdeki bir ağaç altını göslererek: | — İşte, tam orada, sırtüstü yat. Ab- |dal köylü seni görünce ölü sanarak se- ne koyacaktır, sen de sepetteki pey- nirleri yer, hiç belli etmeden sıvışırsın. Kurd, tilkinin işaret ettiği yere gi- derken tilki de bıyıklarını yalıyarak kurnaz kurnaz gülümsedi, bir çalılığın arkasına saklandı. Gözetlemiye başla- Je Biraz sonra yolun ucunda köylü, ko- lunda boş sepetile gözüktü. Ağacın ya- nına yaklaşınca yerde ölü gibi sırtüstü yatan kurdu gördü. inden tir tir titriyerek elindeki kalın sopayı kaldı- rınca kurdun üstüne yürüdü: — Sen de tilki gibi yapmak istiyor- sun, değil mi? Yağma yok, tilkinin ye- rine cezayı sen çekeceksin... dedi ve kurdu, başına vura vura öldürdü. * * Yolda birçok çocuğun Kkendilerinden ufak bir çocuğun etrafına toplanmış olduklarını, ufak çocuğu dövüp hırpa - ladıklarını gördü. Ufak çocuğa acıdı. O tarafa yürüdü. Çocuklar onu görün- ce duraladılar, Ufak çocuk zannettiği, bir cüceydi. Haydud, otomobili sür'atle sürüyor- du. Bir yol dönemecinde yavaşladı. İ- şaret veren polis orada idi. Cüce ba- gırdı: — Bay polis çocuk kaçırıyorlar, oto- mobili durdut. Polis otomobili durdurdu. Oyunlar, eğlenceler Zıp zıp toplama oyunu Bu oyun çok eğlenceli, ve vücud için çok faydalıdır. Oyunun nasıl oynanaca- ğanı tarif edelim: Oyunu oynıyacaklar açık havada top- rak bir yerde toplanırlar. Kaç kişi varsa onların sayısı kadar yere en aşağı yarım metre ara ile yirmi metreden kısa olma- mak üzere birbirine müsavi ve müvazi çizgiler çizilir, bu çizgilerin Üzerine mu- ayyen fasılalarla her çizgide ayni mik- 'dar olmak üzere zıpzıplar konulur. Oyunculardan her biri bir çizginin ba- şında durur ve hepsinin ayağı dibinde birer kutu bulunur. Bir hakemin işareti le hepsi birden çizgi boyunca ilerlerler. Yapacakları şey, zıpzıpları sıra ile evvelâ |birinciden başlıyarak almak, geri dönüp İkutuya bırakmak ve sohra tokrar çizgi boyunca gidip ikinci zıpzıpı almak onu da birinci zıpzıp gibi geri dönüp kutuya |bıraktıktan sonra gene ayni tarzda üçün- cü, dördüncü, sonuncuya kadar zıpzıpları teker teker toplayıp kutuya koymaktır. Oyuna girenlerden hangisi zıpzıpları çabuk toplar, kutuya doldurursa oyunu © kazanmış olur. Arkadaşlarınızla bu o- yunu bir kere tecrübe ediniz. Bakın ne kadar hı Muallim — Patih tahta çıkar çıkmaz ne yaptı? Talebe — Tahtın üzerine oturdu! (C Çocuk hırsızı nasıl yakatanmıştı ? — | Bay Cunak cüceyi yanmna aldı. Cüce çok korkmuştu. Onu biraz ilerideki bir kahveye götürdü. Şerbet içirdi. Cüce kendinden bahsetti, Sokakta rahat gezemiyordu. Çocuk- lar kendisini hırpalıyorlardı. Bay Cunak: Bay Cunakla karısı çok memnundu- lar, haydud yakalanmış, çocukları kur- tulmuş, yüz bin Hiraları da boş yere gitmemişti. Cüceyi bir daha yanların- ;iaıı ayırmadılar ve ona çok iyi baktı- lar.