BON FOSYTA Niğde tahrirat kaleminde başlayıp İstanbulda * darağacı altında biten memuriyet hayatı : 70 Devlet kapısında elli yıl Yazan: Eski Dahiliye Nazırı ve eski meb'us Ebubekir Hâzım Tavas kaymakam vekili “ taze ölüleri mezardan çıkararak yemekle taayyüş eden cesimülcüsse bi sırtlanın sayei muvaffakiyetvayei hazreti padişahide hayyen derdest edildiğini ,, bildirerek hakkında olunacak muameleyi istizan ediyordu Böylece eşhas tasarrufuna geçen arsanın imtiyazı senelerce evvel zail ol- muş. Binaenaleybh, beledi kanunu ah - kâmına tâbi olmakta şehir dahilindeki bütün arsalardan hiç farkı kalmamış- tır, « Paşanın yüzündeki abusluk geçer gibi oldu, Fakat meseleyi lâyıkile kav- rıyamadığını anladım. Beraber getir - diğim mecelledeki fıkıh kaidesini gös- terdim. Fakat onda da tereddüd etti: — Efendim, bu kaidenin fıkıh kitab larında bir mevridi, yani nasıl tekarrür ettiğine dair bir hikâyesi vardır, dedim ve hikâyeyi anlattım: Hazreti peygamber, aşerei müboşsşe- reden Osman ile Medine sokaklarından birinden geçerken önüne bir adam çı- kar, evini teşrif buyurmalarını rica e- der. Peygamber, adamcağızın bu dave- tine icabet ve Osman da onu takib e- der. Ev sahibi pek ziyade sevinir. Bü- yük misafirlerine hurma takdim eder. Hazreti peygamber, hurmalardan he- men yediği halde Hazreti Osman biraz mütereddid görünür. Evden çıktıktan sonra Hazreti pey- gâamber sorar: — Yâ Ösman, ev sahibinin ikram et- tiği hurmayı niçin tereddüd ederek ye- din? Hazreti Osman şu cevabı verir: — Evet efendim, önce biraz tered- düd eder gibi oldumsa da sizin yediği- nizi görünce tereddüdüm —kalmadı. ünkü ben bu adamın dilenci olduğunu yordum, Şeriatimizde muhtac bu- nların sadaka yemesi haram ve bu hurmaların bu adama sadaka su- retile verildiği malüm olduğu için yi- memekte karar verememiştim. 'gamber: — Sözünüz doğrudur, der. Fakat © sadaka olarak veril- | sadaka suretile, biz ikram şeklinde te- moellük ediyoruz. Temellük şekli deği- şince hurmaların mahiyeti de değişmiş oluyor. Böylece Abdurrahman paşa meseleyi kavradı. — ©O halde ne yapacağız? diye sor- du, h — Yol açmak ameliyesine devam et- melerini belediyeye emretmekle hera- ber, nafıa nezaretine de şu müsvedde mealinde bir karşılık vermeli, cevabını verdim ve gece hazırladığım - telgraf müsveddesini takdim ettim ki şöyle idi: «Nalıa Nezaretine C — 5 eylül 309 - Rıhtım şirketinin şikâyeti haksızdır. Yol açılmak isteni- len avrsa mütezayit bedellerle birkaç defa şirket tarafından muhtelif şahıslara sa- tılıp tekrar alınmak suretile seneler - denberi şehir arazisine iltihak ve bele- di kanunu ahkâ lacak mahiyeti yAz- la münasebeti mamış, yani mecel- lede musarrah olduğu vechile imtiyaz- la temellük şeraen tasarrufa tebeddül etmiş olduğundan belediyece yol ame- liyatına devam edilmektedir.» Paşa, müsveddeyi birkaç defa okudu. İhtimal ihtiyatı elden bırakmıyalım di- ye düşünerek «Belediyece yol açmak ameliyetina devam edilmektedir» cüm- lesini çizdi, yerine «Şu hale nazaran icab eden muamelenin bir an evyel iş- ar buyurulması mütemennadır,» — diye yazdı. Sordum: — Zati devletleri haklı olduğumuza galiba tamamile itimad buyurmuyor- sunuz? — İltimadım var. Fakat çorbadan ağ- zam yandığı için suyu üfliyerek içiyo- rum. Maksad hasıl olsun da varsın bir iki gün sonraya kalsın. Telgraf çekildi. ? İki gün sonra aşağı katlaki benim o- danın elektrik zili çok sürekli bir vel- vele ile çalımdı. Merdivenleri hızla çı- karak paşanın odasına girdim. “ Paşa, iyük odanın hemen kapısı yanında Nafıa nezaretinin cevabi telgrafını eli- me tutuşturdu: «C — İta buyurulan izahata nazaran, şirketin şikâyeti muhik olmadığı anla- şıldığından belediyece başlanan ameli- yata devam ettirilmesi iradei fahima- nelerine menuttur.» Paşanın muvaffakiyetini tebrik et- tim. O da: * — Berhüdar ol, diyerek iki elile yü- zümü okşadı. " On sene gece gündüz, birkaç uzun kısa fasılalarla yani o adliye neza- retinde, ben munfasılan veya şürayı devlet âzalığle İstanbulda bulunduğum müddetce yazılarını yazdığım halde, bu «Berhüdar ol!» duasına, ilk ve son defa, 'bu suretle İzmirde nail oldum. Paşa, o gün: — Gördünüz mü, demişti. Size zor- ene de la kabul ettirdiğim idadi mektebi me- | celle ve kavanini mülkiye hocalığı şim- | di nasıl ise yaradı! —37 — 'TAVAS KAYMAKAM VEKİLİ VE SAYEİ PADİŞAHİDE DİRİ OLARAK SIRTLAN 'TUTAN İSA DAYI Kırk sene evvel, mülkiye mektebi mezunları valiler maiyetinde üçer se- ne kaymakamlık stajı yaparlardı. İs- tanbula yakınlığı ve başka cazibeleri Günün Bulmacası $ — Rabit edatı - Kira - Köpek, 4 — Caka - Zaman - Köpeğe, $ — Temiz - Bilgill 6 — Cereyan eden - Çünkü. T — Arının yaptığı - Ayının yuvası - Cö- zün üstündeki. 8 — Beygir - Eğlence - Bir nota. 9 — Bir şeyi belli eden işaretler. 10 — Kim olduğunu bilme, YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Küçük şehir. 2 — İyileşmek. 3 — Şahsi zamir - Aldatma - Beygir 4 — İsyan eden - Ayının yuvası - Çok İyi. $ — Mihrace - Herkese bildirme, 6 — Hatırlayan - Şöhreti. 7 — Kışğın yağan - Çok olmiyan - Hayva- nin yediği. 8 — Zaman « Düğmenin geçtiği delik - U- sağı anlatmak için söylenilen. 9 — Hakikatı söylemeğe mecbur olmak. 10 — Beyir. 23 YA bulunmasından dolayı diğer vilâyet merkezlerinde birer, ikişer tane olan stajyerlerin sayısı İzmirde on ikiden a- şağı düşmezdi. Bunların arasında zeki ve tahsili iyi olanlar bulunduğu gibi mektebin nere- sinden çıktıkları bilinemiyenleri de yok değildi. Hepsinin mektubeu kalemine memur edildiklerini gördüğüm on iki mülkiye mezununun, tahrirat kâtibliği veya müdürlüğü değil, kaymakamlık yapa- cakları için nöbetle birkaç ay muhtelif dairelerde bulundurulmalarını vali pa- İşaya söyledim. Staj müddetleri bitmek üzere olanların da açık kaymakamlık- İlara vekâletle gönderilmelerini de ilâ- İve ettim. Bazı pek cahil kaymakamların garib ve memlekete muzır türlü türlü hal ve |hareketlerini gördüğüm için mekteb mezunu kaymakamların çoğalmasını arzu ediyordum. Birçoğu elyevm yaşa- makta olan bu zatların da şahadet ede- cekleri vechile yalnız İzmirde değil, valilik ettiğim diğer vilâyetlerde de m ye mezunlarını, evlâd ve kardeş Hibi, daima himaye eyledim. İzmirdeki on iki stajyer |tahsil seviyesi arkadaşlarından aşağı İbir efendi vardı ki vali Abdurrahman paşamın dikkat ve teveccühünü celbet- mek için sakal bırakmıştı. (Arkası var) arasında Bugünkü program İSTANBUL 20 Ağustos 1918 Cumartesi ÖĞLE NEŞRİYATI: 12.30: Plükla Türk müsikisi. 12.80: Hava- dis.18.05: Plâkla Türk Mmusikisi. 13.30: Muh- telif plâk neşriyatı. AKŞAM NEŞRİYATI: 1830: Hafif müzik: Tepebaşı Relediye bahçesinden naklen, 19,15: Konferans: Sa - lh Murad (Fen müsahabeleri). 19.55: Borsa haberleri 20: Saat âyarı: Crenviç rasadha- nesinden naklen. Nihal Azım ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 2040: Hava raporu. 2043: Ömer Rıza Doğrul tarafından arabeca agöylev. Zi: Saat âyarı. Orkestra> 2130: Necmeddin Rıza ve arka- daşları tarafından Türk muzikisi ve — hâalk şarkıları. 22.10: Noyotniden naklen örkestra konseri: Kemal Akel idaresinde. 22,50: Son haberler ve ertesi günün programı, 23: Saat fyarı, x AAA ANKARA 20 Ağuston 1938 Cumartesi ÖĞLE NEŞRİYATI: 18.30: Karışık plâk neşriyatı, 13.80: Plâkla 'Türk musikisi ve halk şarkıları. 14.15: Ajans |haberleri, AKŞAM NEŞRİYATI: 18.30; Plâkla dans müzikisi. 1015: —Türk musikisi ve halk şarkıları (Makbule). 20: Baat âyarı ve arabca neşriyat. 20:15: Türk musikisi ve halk şarkıları (Hikmet Rıra), 21: |Piyano könseri. Prof. Georg Markovliz. 21. |18: Stüdyo salon orkestramı. 22: Afans ha- İberleri ve hava raporu. 22.15: Yarınki prog- | | Nöbetci eczaneler Bu gece möbetci olan eczaneler şunlar- dır: İstanbul cihetindekiler: Akaarayda: (Ziya Nuri), Alemdarda: (E- sad). Beyazıdda; (Cemi). Samatyada: (Brofilos), Eminönünde: (Salih Necati), Eyübde: (Arif Beşir). Fenerde: (Hüsa- meddin). Şehremininde: (Nâmm). Şeh- yadebaşında: (İ. Hakkı), Karagümrükte: (Suad). Küçükpazarda: (Hikmet Cemil), Bakırküyünde: (HNAD. Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Dellasuda), Tepe- başında *(Kinyol. — Karaköyde: (Hü- seyin Hüsnü). İstiklâl eaddesinde: manelyan). Pangaltıda: (Nargiltetyan). Beşiktaşta: (AN Rwsa), Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üzküdarda: (Ahmediye). Sarıyerde: (A- ga. Kadıköyünde: (Sıhhat - Rafat). Büyükadada: (Halk). Heybelide: (Halk). , gün kaldı, ne Dokuzuncu Balkan oyunlarına 20 gün kaldı.. Bu münasebetle yapılması icab eden | hazırlıklar hakkında sırası düştükçe ie - derasyonu harekete getirecek, atletle -| rimizin derdlerine çare olacak tedbirle- rin nelerden ibaret olduğunu yazıp du - ruyoruz. İstiklâl caddesinde dolaştığım sıralarda iki kişi ile görüşürken bir kaç dakika içinde etrafımı saranların adedi hamen hemen yola çıkacak kadroya yak- |(ettikleri dereceleri ekde eden atletlerden biri dedi ki: «— Mevsim başında federasyon bir ta- mim neşretti. Bütün mesafelerde tesbit ettikleri derceleri elde eden atletlerden üç veya beş kişiyi Pariste yapılacak Av - rupa şampiyonasına yollıyacağız.. Biz de elimizden geldiği kadar çalışıp o derece- |lerin bir kısmını elde ettik. Ne yazık ki © zaman verilen vâdlerin, bugün bir lâf- tan ibaret olduğunu anladık. Afletlerden biri güldü: — Yahu, biz Balkan oyunlarına şura- da kaç gün kaldı? Ne olacağız diyoruz; sen Paristeki Avrupa şampiyonasını dü- şünüyorsun Ben bu sözlere karşı bir şey diyeme - dim. Bunun cevabını çocuklara bol ke - saden vâdeden federasyon versin.. * Dün Ankaradan bir mektub aldım. Be- nı giyaben tanıdığını, yazılarımı, munta- Avrupa yüzme 400 metre rökoru Avrupa yüzme şampiyonasının dördün- | üsü Landrada Wembley havuzunda ya- ildi. On millet müsabakalara iştirak et- ti. Sutopuna ise yedi takım girdi. Bütün ümidler takım halinde Macaristanda 'idi. |Ferd ilibarile ise olimpiyad şampiyonu meşhur Macar Csik 100 metre serbestin muhakkak galibi idi. İş hiç te ümid edil- diği gibi çıkmadı. Daha seçmelerde meş- hur yüzücü fena bir derece ile dördü! cü oldu. Bu vaziyette elimine olması lâ- zımdı. Fakat şansı yandım etti. Dördün - cüler içinde en İyi dereceyi tuttuğu için dömi le kalabildi. Nihayet orada Al- man Heibelle beraber 61 saniye ilo bi - rinci oldu. Finale kalabildi. Fakat fi - nale girmedi. Ondan sonra en büyük ü- mid Alman Fişerde idi. Ona da şans yür olmadı. Sonuncu gelebildi. Avrupa şam - piyonluğunu Holandalı Hairg 59 S. 8/10 la aklı. 400 ve 1500 metrelerin favorisi İsveçli Borgdu. Çok güzel yarışlar yaptıktan son- ra 4 d. 51,6/10 Ta 400 Ü ve 19.55,6/10 la 1500 metreyi âlmıştır. 100 metre sırtüstünü beklendiği. —gibi Alman Schlouss 1 d. 9 la almıştır. 200 metreyi ise ümid edildiği gibi Al- an Lietas alamamıştır. Yerini kendi va- tandaşı Balkeye vermek mecburiyetinde kalmıştır. Aralarımda 1/10 saniye fark vardır. 4200 için İngiltere takımı çok tyi teş-| IkıI edilmişti, Fakat bir sürpriz olmı.ışlm'.1 (|Almanya 9.17,6/10 Sle birinci, Fransa d:ı! ikinci olmuştur. Kadınlar arasındaki müsabakalarda bir müddet evvel iki dünya rökoru kıran Da- nimarkalı Hveger büyük takdirler ka- zanmıştır, 100 metreyi66,2/10 da, 400 met- İreyi ise 5 d. 9 s. de alarak erkek rökor - |larile yarış etmiştir. 100 metre sırtüstü (kadınlar) müsa - bakasını da Holandalı Kint rahatça al « mıştır. Yaptığı derece 1 d. 15 tir. 200 metreyi de Dantmarkalı Scerensen 3 d. 5 s. 4/16 Ta alarak Danimarkalıların | yüzmelerde çok ileri olduklarını göster—ı miştir. | Gene kadınlar arasında olan 4X 100| bayrak — yarışımı Danimarka — takımı | 4 d. 31,6/10 la alarak şampiyonanın yeni rök Dokuzuncu Balkan oyunlarına yirmi yapıyoruz ?.. Ankaradan gönderilen acı bir mektubda: “ Balkan oyunları için ne oluyor, bilmiyoruz,, denilmektedir zaman takib eden bir okuyuca diyor ki: <«Atletlerimizi bu halde nasıl çalıştır: yoruz> başlıklı yazını okudum. Hak ba- kımından çok güzel, Atletizm işlerimizde ya otasatı veya - hud teferrüatı ihmal etmelerinden ola « cak, işler düzgün gitmemektedir. Federasyon resmen beş şehir müsaba- kalarının fevaidinden bahseder, atletleri sınıflara ayırdığını, genç atletler arasın- da müsabakalar tertib edeceğini, 20 şehrin iştirakile beş şehir müsabakaları yapacağımı ilân eder. Müsabaka tarihle- ri gelip geçer müsabakaların yapılması şöyle dursun, bu işi tertib edecekler mey- danda bile yoktur. İşte size bir misal: İstanbul, Ankara genç atletleri zannedersem bundan bir ay evvel karşılaşataklardı. Ankarada, mekteb imtihanı sıralarında olmalarına rağmen, zavallı gençler üç defa seçmiye tâbi tutuldular. İstanbula gidecekler tesbit bile edikli. Müsabaka- lar tehir edile edile artık yapılamaz bir hale geldi... Beş şehir müsabakalarından, ses sada yok. Balkan oyunları için ne olu- yer bilmiyoruz. Mutlaka gitmek lâzıs değilse acaba bu sevdadan vazgeçsek yanlış bir iş mi yapmış oluruz?..» Çok daha uzun ve acı olan bu mektu - ba fazla bir şey ilâvesine lüzum görme dim amma, bir kaç defa okudum!.. Ömer Besim şampiyonası Londrada on milletin iştirakile yapılan müsabakalard: nu Eveger kırdı Atlamalar çok zevkli olmuştur. Sutopunu Macarlar — kazanmışlardır Sutopu maçları baştan sona kadar me - rakla takib edilmiştir. Alınan yeni karara göre yeni komite seçilmiş ve 1942 şampiyonasının Kopen- hagda yapılmasına elbirliği edilmiştir. Bu hafta içinde kırılan rökorlar Almanya - Polonya kadınlar arasında at- letizm müsabakasını Almanya - 59-40 puvan- la kazanmıştır. Bu arada (60.4.80.4. 200 x7 200) bayrak yarışını Polonyalılar. 53 6/10 iM alarak dünya rökorunu kırmışlardır. . Kief'de Dinamo stadında yapılan bir mü> sabakada Liakhov 58 m, 08 ile çekiç atma, Ermolsev de 0 â. 47 &. '1/10 ile 3000 manla « İlıda yeni Rusya rökorlarını kırmışlardır. Dangolof güreşi bırakıyor Bir xamanlar Avrupa güreş şampiyonu 0“ lan meşhur Bulgar Dangolof artık — güreşi kbırakmaktadır. Bundan sonra organizatör “ lük yapacaktır. Ve bilhasıa Avrupaya, Ame- rikaya gidecek Bulgar güreşcilerin menecerl olcaktır. azrteneeerASEĞElMRAELERARACERAADALACELEKARLEDEAEELESE Ertuğrul Sadi Tek Tiyatrosu Bu gece ( Yeşilköy ) de BAY ALDATIRSA Vodvil 3 perde —K ei Cemal SahirOperetl Pazartesi akşamı Kolamışta NUR BABA Salı Halıcıoğlunda Harb Dönüşü Pek yakında İstanbulun en Jüks bahçesinde —j EGE TIYATROSU Nuri Genç ve arkadaşları Wı D Bu akşam £=îî7ı Ş“;:::L:ı:r“ SÖNEN OCAK VOHT 4 BSabriye Tokses kom