14 Sayfa SON POSTA r Niğde tahrirat kaleminde başlayıp İstanbulda î, darağacı altında biten memuriyet hayatı : 68 Â ücreeeeeoeeeneremererEREEEcEREERERAE: ) Devlet kapısında elli yıl Yazan: Eski Dahiliye Nazırı ve eski meb'us Ebubekir Hâzım Uzun boylu, cahil kaymakam: “Efendim, her hastalıkgibi -sıtma da Allahtan gelir. Kurbağalı suların sıtma yaptıklarını ilk defa zatıâlinizden işitiyorum!,, dedi Kaymakamla, âşar ve kasabadaki|tarafı şahaneye hayır dua almak mak-|nın kucağında şiddetle gasyan ede ede mekteblere dair konuştum. Sonra: — Bu odadan kasaba görünmüyor, konağın hangi odası nezaretli ise ora- ya gidelim, dedim. Bana: — Arka tarafın manzarası güzeldir, cevabını verdi, önüme düştü, bir oda- ya girdik. — Şu pencereden bakınız, ne - 1âtif değil! mi? diye sordu. Konağın arkasında bulunan epeyce geniş bir sahanın fena bir bataklık ha- lini aldığmı gördüm. — Kaymakam bey bu ne? dedim. O, hayretten doğan sualimi galiba «ne iyi şey» mânasına telâkki etti: — Garib kuşun yuvasını Allah ya - par, Burası da benim için öyle oldu. Yakınlarda gezip tozacak yer olmadı - ğından pek sıkılıyordum. Günün birin- de oşraftan bir zat, (galiba Ahmed bey, yahud ağa) konağın sağ tarafında inşa ettirdiği evinin kerpiçlerini burada yaptırdı. çukurlar peyda oldu. Ahalı de, onu misal tutarak, kerpiçlerini gene bu radan tedarik ettiler, çukurlar büyü - dü, çoğaldı. Bir müddet sonra günler- ce süren pek şiddetli yağmurlar çukur- ları doldurdular. Böylece güzel bir göl- cük meydana geldi. Bir çeşmenin aya- ğını da buraya akılıverdik. Bakınız hele, şu ortaları nasıl da zümrüd' gibi yemyeşil! Sabah, akşam, yüzlerce kur- bağanın inceli, kahnlı seslerle ötüş - tüklerini dinlemek pek hoşuma gidi - yor! Kaymakamım sözlerini, hiç tavrımı bozmadan dinledim: — Burada sıtma var mı? diye sor - dum. Kavymakam: » — Vardır, hem de o kadar şiddetli - dir ki serçeleri bile tutar, cevabını ver- di. — İşte, dedim, sıtmanın sebebi bu durgun ve pis şulardir. Hüktüimet ko - nağı yanında böyle bir bataklık vücu- da getirdiğinizi vali paşa duyarsa bo- yunuz ne kadar yüksek olursa olsun sizi bu pis suların içinde boğdurur, ' Kaymakamın benzi attı, gözlerini belirtti, uzun burnunu kaşıdı: » — Gerçek mi söylüyorsunuz? diye sordu. — Gerçeğin gerçeği, cevabını ver- dim. — Etfendim, her hastalık gibi sıtma da Allahtan gelir. Kurbağalı suların sıtma yaptıklarını ilk defa zatı âliniz - den işitiyorum. — Hayır, sıtma kurbağadan değil, böyle durgun sular içinde yaşıyan bir nevi sivrisinekten olur. Kaymakam düşünür gibi biraz dur- du: » — Maamafih, memleketin eşrafın- dan biri burada kerpiç kestirmiş, onu gören ahali de böyle yapmış, meydan çukurlaşmış, Allahın yağmurlarile bir gölcük olmuş. Kurbağalar da içinde vırk, vırık diye ötmüşler. Benim bunda ne suçum var, ne de günahım! sadile muvafakat ettim. Kaymakamın odasını mümkün mer- tebe temizlettim. Bir hafta sonra idi. Gözete okurken jandarma Mahmuü geldi: — Pencereden aşağı bakın. Kayma - kamın ne yaptığını görürsünüz, dedi. Baktım, kaymakam, yanında dört beş yaşlarında güzel bir oğlan çocuğu ile oturuyordu. Diğer bir yatak üzerin- de diz çöken uzun saçlı, siyah uzun sa- kallı ve pek pejmürde kılıklı bir adam elinde, içinde sarı bir mayi bulunan kahve fincanını tutarak ve başını sağa, sola sallıyarak bazı dualar okuyordu. Fincandaki mayii ağzına alıyor, bir iki saniye sonra gene fincana boşaltıyor- du. Dervişin önünde bulunan kirli bir torba içinde de canlı bir hayvanın bu - Tunduğu, torbanın yer yer — kabarıp çökmesinden anlaşılıyordu, Jandarma Mahmuda sordum: — Ne yapıyorlar orada? — Kaymakamın toronuna yılan şer- beti içirecekler: Yani dün bilmem ne- reden gelmiş olan bu yabancı dervişin okuyup üflediği ve ağzına alıp gene fincana tükürdüğü şerbeti... Artık ço- cuğu bütün ömrünce yılan ve akrep sokmıyacak ve kendisi arzu ederse yı- lan ve akreble bir oyuncak gibi oynı- yacakmış! O murdar şerbeti çocuk içmek iste- medi, Ağzını, zorla açarak içine bo - şalftılar. Yukarıdan bağırdım: — Kaymakam efendi y'ı'ptığmıı doğ- ru değil. Bu yalancı, dolandırıcı serse- Tiyi hemen defediniz, Zavallı güzel çocuk, bir jandarma- kaymakamın evine götürüldü. Kaymakamı yukarı çağırttım. Bu iğrenç ameliyenin sebebini sordum: — Çocuk en küçük torunumdur, İçi- Tilen şey zeylin yağıdır, akrep, yılan şerbetidir. Bündan sonra onu ne yılan nedenberi tanırım. İstanbulda küçük bir evim var. Tahta bitleri, karınca yu- vası gibi, kaynardı. Allah razı olsun, dostlardan biri bu dervişi tanırmış. Bir gün bize getirdi. Derviş, «bu belânın def'i biiznillah pek kolaydır.» dedi, bir yumurta istedi, getirdik. Okudu, üfle- di, üstüne bir şeyler yazdı. Sonra so - kağa çıkarak, yakadiri kayyum diye bağırdı, yumurtayı şiddetle kapıya çarptı. Az bir müddet geçer geçmez, tahta bitleri evden sürü sürü, irili u- faklı çıkıp gittiler. — Madem ki sizin dervişin bu hü - neri var. Âyni san'ate devam etsin, düriyanın en zengin adamı olur. — Öyle efendim ama bu adam zen- gin olmak istemez. Ben bir lirayı kendisine zorla kabul ettirebildim. O arzu etse, altın da yapar, elmas da! Sözleri, kaymakamın akıl ve iz'anı- nın pek yufka olduğunu bütün bütün meydana çıkarmıştı. Binaanaleyh, yil- Tanmış itiyadlarının tashihi yolunda ona söz söylemenin pek beyhude oldu- ğunu anlamıştım. Zavallı Sivtihisarın bu kadar uzun bir müddettenberi böy- le cahil ve bunak bir adam tarafından idare edikmek musibetini bir an evvel sona erdirmek için çalışmağa karar verdim, sustum, (Arkası var) Günün Bulmacası Bir doktorun günlük notlarından Yazın görülen Çocuk ishalleri Bıcakların tesirile çocuklarının mama- dlarının veya sütünün içindeki mikroplar goğulır. Böyle bir gidayı yiyen ve böyle sütü içen çocuklarda ishal busule gelir. İşte böylece herhangi bir sebeb tesirile meydana gelen isbal sıcakların tesirile çocakların barsaklarındaki mikropların çoğalmasına sebebiyet verdiğinden çu ; 2 5 # 5 6 7 8 9 BSOLDAN SAĞA: 1 — Biyah - Yük taşıyan kambur hayvan. 2 — Kadiköyüne vapur — işleten idare - fabrikasyon. 3 — Ceketin boyuna gelen tarafı - ye - mekleri hazmeden uzuv. 4 — BSarhoş olmıyan - süt veren bir hay- van. ? — İkinel derecede - şarap. 8 — Belli - düğmenin geçtiği yer. halde ishalin şiddetli olmasını mucib o- lur, Bir de çocuk sırf inek sütü ile besle- niyorsa ve süt sıhhi şeraltte değilse için- deki mikroplar pek Çabuk çoğalacağın - dan böyle sütü içen Çocuklarda daha fazla tshal görülür. İşte bu vahim hastalıktan çocuklarımı- gı kurtarmak için bütün anneler yat ay- Jarında hüsüle gelecek olan — ishallere karşı tedbir almalıdırlar. Mecbur kalmayınca bütün yaz ayların- da çocuklara inek sültü vermemelidir. Çünkü inök sütü ne kadar temiz oluraa olsun ne kadar dikkatli sağılsa ve tes miz saklansa gene mikropsuz olamıyor. 9 — İki taralı kesen bıçak - evvelce veri- len bir hakkı almak. 10 — Bir iş yapmak için lâzım olan şeyler- Guada tekrarlanan kelime. XUKARDAN AŞAĞI: (Devam edeceğiz) Elimizdeki kuvvetli atletlerden istifadi - efmesini niçin bilmiyoruz? 100 metre rökortmeni Semihe göre bugünkü Türk atletizmi 15 senedenberi görülmemiş bir inkişafa mazhar olmuştur. Fakat en salâhiyettar İmakamlar bile bunun farkında değillerdir Masajsızlıktan adaleleri kuruyan, yo - rucu bir antrenmandan sonra, terini te- sokar, ne de akreb! Dervişi on beş se-| mizliyecek sıcak duş bulamıyan, gayri ni» zami, gayri sıhhi pistlerde canlarını diş- lerine takarak koşafi Türk sporunun ök- süz evlâdları atletlerimizin yana yakıla söylediklerini Ömer Besimin kalemin - den okuyunca, acı acı gülümsedim, ve: «Bizde atletizm dediğin işte böyle o « lur çelebim!..» diye mırıldandım. Gerek hakem, gerekse seyirci sıfatile bulunduğum atletizm — müsabakalarında bütün alâyişi, gösterişi bir lâhzeye, bir ana dayanan Bu spor fedailerinin nasıl çalıştıklarını, kupkuru bir pist üzerinde böğürlerini tuta tuta nasıl koştuklarını, çakar almaz tabancalarla nasıl startlar verildiğini görmüş, federasyanun mes'ul şahıslarının ancak hayallerinin, ruhla - rının bulunduğu bu müsabakalardan ay- rılırken, üvey evlâd muamelesi gören bu sporun bu kadar çok fedaileri bulunu - şuna - doğrusunu isterseniz - şaşmıştim. * Çok kalmadı. Bir müddet sonra bey - nelmilel müsabakalar olacak. Buralarda boy ölçüşeceğiz. Basketbol sahasında da- ha hâlâ derin bir uyku hali hüküm sürü- yor. Monitör naili, atletizm sezonunun bilânçosunu muvaffakiyet sütunları ha- linde bizlere vermekle beraber, ortalık- ta hiç bir kıpırdama alâmeti görmüyo - ruz. Bu ne uykusudur?.. Yumurtanın ka- pıya gelmesini mi bekliyoruz?.. Türk atletizm ekipinin en mütevazi, o nisbette en güzide koşucusu Semih ile atletizmin hâli pürmelâlini konuşuyor - duk, Değerli yüz metre rökordmeni, fi - kirlerime ortak çıkmadığını söyledi, O - na göre, bugünkü atletizm durumumuz, 15 senedenberi görülmemiş bir küşayişe mazhar bulunmaktadır; ve hiç şüphe yok ki Balkanlarda yapılacak her hangi bir beynelmilel müsabakada, şimdiki atlet » lerimizin üzerinde işlendiği, onları bir araya toplayıp sistematik bir tarzda ça- lıştırdığlımız takdirde gayet iyi derece - ler alabiliriz. Semih daha ileri giderek, yıllardır e - mek verdiği ve göz bebeği gibi sevdiği atletizmin hakikf bir bilgini sıfatile di - yor ki: «— Bugünkü atletizmin en kuvvetli bir halde bulunduğunu, değil yalnız atlerler, mensub oldukları klüpler, hattâ federas - yon bile bilmiyor. Ekiplerin arasından çıkaracağımız 6xXl100 koşu takımımız Balkan ekiplerini yenebilecek bir kud - rettedir. Üç atletimiz 1,80 yüksek aş - maktadır. Şimdiye kadar böyle bir derece aldığımız vaki midir?., Lâkin ne yazık ki, tam formunda olan bu unsurları başıboş bırakmış bulunuyoruz. Onlarla meşgul olmasımı, onları hazırlamasını bilmiyo - TUuzZ..» Semih ayni zamanda atletizmin daha kuvvetle kök salabilmesi için, aristoklaş- tırılması taraftarıdır. Fikrince, atletizm kişi önünde yapılan İngiltere - atletizm maçı Fransızların 50 puvan karşı, İngilizlerin 70 puvanla ve galib yetlerile bitmiştir. Alınan neticeler şımlardır: 100 yarda — Page 99 (İngiliz). | 220 yarda — Punningtön 222 (İngilli 440 yarda — Brawn 48.8 (İngiliz). 880 yarda — Wooderson 1.55.8 (İngili Mil (1609 M.) — Pell 4.19.2 (İngilidk Üç mil — Emery 14418 (İngiliz). m;m yarda mânia — Finley 146 (İngi İki mil mânialı koşu — Guzal 1 (Fransız), Yüksek atlama — Mairoud 1.85 Bız). Uzun atlama — Joanblanc 7.06 sız), Sırıkla atlama — Ramadier 3.965 ( sız). Gülle — Noel 14.38 (Pransız), Disk — Noel 4651 (Fransız). 8X2x2>x4 bayrak — 3322 (İngil tere). . Amerika - Almanya atletizm n Berlin olimpiyadı stadını doldu! 70,000 kişi önünde yapılan Amerika, manya atletizm müsabakalarının birif günü güzel derecelerle geçmiştir. Am8 rikslılar 58, Almanlar 49 sayı almışlaf dır. Bu müsabakalarda 140,000 mark sılat kaydedilmiştir. Alınan şunlardır: 100 — Ben Johnson 10,5 (Amerika). 800 — Harbig 1528 (Almanya). 1ö00 — Fenske 3.53.8 (Amerika). 10,000 — Pentti 32.11.2 (Amerika). 110 mânia — Walcatt 14.1 (Amerikı Sırıkla atlama — Warmerdam 427 ( merika), Üç adım —. Kotratschek 1461 (Alm ya). Disk atma — Sehroeder 50.19 (Alm ya). Çekiç atma — Blask 5720 (Almanyâl 4X 100 bayrak — Amerika takımı Avrupa yüzme şampiyonası bit İngilizlerin organize ettiği Avruf' yüzme şampiyonası Vembleyde yapıl miş ve dört gün süren bu müsab y nihayete ermiştir. Müsabakalarda dereceler şunlardır: 100 — Hoving (Holanda) 59.8. dı:ı)ıo — Hveger (Danimarka) 66.2 (K& çe | 200 — Soerensen (Danimarka) (kadın). 4X 200 bayrak — Alman ekipi 9.17.6 Tramplen — Slade 103 puvan (İngil kadın. 400 — Borg 4516 (İsveç). Tramplen — Weiss 148.02 puvan (Al man). Yüksekten atlama — Becken 37.00 Pf| van (Danimarka) kadın. İ müsabakaları, tenis turnuvaları gibi, yiülk- sek duhuliyeli olmalıdır. Böyle olduğu takdirde, bu müsabakaları seyredecek 0- lanlar da güzkde tabakadan teşekkül e - decektir. «Az fakat öz» atletizmin ana ümdesi olmalıdır...> ü Atletizm, futbol gibi seyyal bir heye- can kaynağı olmadığı için, değerli koşu- cu Semihin, bu <aristoklaştırılma» fik - rine iştirak edemiyeceğim, Bilâkis; ne - zih, yüksek bir spor şubesinin ülkemiz- de yayılması, ve hâlis amatörlük hisle- rinin küvvetlendirilmesi için, federas - yonlar, mıntakaları mektebden başlıyan, lâkin eterbiyel bedeniye kadrosu» içina alınmıyan bir atletizm faaliyetini klüp- lere, ve bütün 'Bürk gençlerine aşılama - hıdır. Bu büyük bir hamle, geniş manalı bir harekettir. İbrahim Hoyi Ingilizler, atletizm maçında Fransızları yendi 100 Sırtüstü — Sehlauch 19 (Alman), 100 sırtüstü Kint 1.15 (Holanda) kad 1500 — Borg 19.,55.6 (İsveç). ğ 200 — Balke 245 (Alman). $ 400 — Hveger 5.9 (Danimarka). Sutopunu Macar takımı kazanmıştır. n elaeses ee sese a Bursada bir otomobil kazasi Bursa (Hususi) — Geçen pazartif günü saat 11,30 da, çok feci netlf vermesi mümkün iken hafifce | len bir otomobil kazası olmuştur. Bi nakliyat şirketine mensup Harun Hasbinin idaresindeki 75 numaralı #67 yük kamyonu ile doktor bay Mebmlif| Alinin idare ettiği Buik marka hususi otomobil çarpışmıştır. ğ Hususi otomobil elli metre kadaf zağa fırlamış, tentesi, camları paf parça olmuş, arka çamurluğu ezilmi| tir. — Bunu sonra anlarsınız. Konağın sağ tarafındaki - odalardan birinin pencereleri bütün bütün kapa- tılmıştı. Odaya kapıdan başka bir yer- den ışik girmiyordu. Sebebini kayma- kama sordum, — Önce aydınlık idi. Pencereler ka- pandı, oda muattal oldu. — Niçin? ğ — Demin konuştuğumuz, kerpiçler- le yapılan evin bahçesi bu pencereler- Gen görüldüğü için! — Arada yol yok mu? — Var! — O halde evin sahibi duvarını yük- selterek, yahud tahta perde çekerek nezarete mâni olabilirdi. “ — Evet elfendim, Naib efendi de medliste böyle söyledi. Fakat diğer Öza ev sahibine kale surları gibi yük-| sek bir duvar yaptiırmaktan veya tahta perde çektirmekten ise konağın iki penceresini kapatmak daha muvafık olacağını söylediler. Ben de maahaza 1 — Taş - su getiren. 2 — Kadıköyüne vapür işleten alleler. $8 — Bir içki - mektub. 4 — Yürümiye yarıyan bir uzuv-taannüd, 7 — Bir nevi kumaş - yapı. 8 — Emniyetli-kâlnat. 9 — Mlad - dizilmiş bir halde. 10 — Eleme âleti - Mezruat. 2 AŞ A S A Je BE!EEIEEI% İBİAİSİKİA İN A | LE| Mâare » Nöbetci - eczaneler gece mnöbetci olan Bezaneler şun- Bu dardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Sarım), Alomdarda: (Sır- n Asım), Beyazıdda: (Haydar), Bamat- yada: (Teofilos), Eminönünde: (Aml- nasya), Eyübde: (Arif Boöşir), Penerde: (Vital), Şehremininde: (Nâzmm), Şeh- zadebaşında: (Hamdi), Karagümrükte: (Kemal), Küçükpazarda: (Yorgi), Bakır- Köyünde: (Merkez). het Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Kanzuk), Gala- tada: (İsmet), Taksimde: (Nizameddin), Kurtuluşta: (Necdet), Yenişehirde: (Pa- runakyan), ÖL v. —armaa aa a : (Ömer Kenan), Bırısux;c: » Kadıköyünde: (Saadet, Os - man Hulüsi), Büyükadada: (Halk), Hey- © 04 PzY' .K.ıunm sebebi hakkında — tahi lmaktadır.