12. Sayfa BON POSTA SI ir Mister Con, odada aşağı yukarı gezi- nerek romanına bir mevzu arıyordu. T"'_“ © sirada telefori işledi. Genç muharrir masasına yaklaşarak ahizeyi eline aldı. — Allo... Bir kadın sesi yabancı bir şive ile ce Vab verdi: — Sen misin? | — Kimi istediğinizi bilmiyorum; — siz kimsiniz? — Ben, Karmenim. Dinle; Çok tehli- keli bir vaziyetteyim, mutlaka acele gel- melisin, Ya hayat, ya ölüm.. ; korkarım ki Con tümlesini daha bitirmeden gene ayni kadının sesi duyuldu.: — Geliyorlar, eğer benim ne yaptığı- Mi görürlerse beni öldürürler, çabuk gel, Gelmezsen benim için ölüm muhakkak. Klark sokak ( numara. Seş kesilince, Mister Con ahizeyi ye- rine koydu. Bir müddet şaşkın şaşkın ba- kındı. Sonra kendi kendine: (Bir muhar- rir mevzularını hakikt hayattan almalı- dır) diyerek şapkasını kaptı ve sokağa fırladi. Yolda (Romanımın ismi esraren- | giz kadındı. Bu meseleden sonra, muhak- | kak ki daha iyi bir başlık bulurum) diye düşünüyordu. Klark sokağında (320) numara önün- de durdu. Eve altındaki küçük bir dük- kândan çıkılıyordu. Muharrir, dükkân- daki ihtiyar bir kadına Mis Karmeni görmek istediğini söyledi. Yaşlı kadın yolu gösterdikten geri döndü. Mister Con, kızın olduğu ©- daya girince şaşırdı. Çünkü: Hayatında | bu kadar güzel hiçbir kimseye tesadü! etmemişti. Karmonin İngiliz olmadığı ilk | bakışta anlaşılıyordu. Kadin, genç mu-| harriri görür görmez koşarak kendini o- nun kolları arasına biraktı: — En hnihayet geldin diye haykırdı ve biraz geri çekilerek: — ÂAh... Seni hiç tanımamalıydım. — Tanımamalı mı idin?.. — Hayır, bugün bana gözlerin bile Bişik görünüyor. Tahmin ettiğimin on misli daha güzelleşmişsin. — Ben mi?.. Genç muharriri artık bu işde büyi -- Bükreşe vasıl olan tren, yolcularım indiriyordu. U - Li hamallar vo - gön pencereleri - ne saldırdılar . Torik: —Bu kadar - cıik , eşyadan ne çıkar? Ben taşı - rım! dedi ise de tçık göz hama - lm biri bavullarla beraber İfakat hanı- min meşhur sepetini de yakaladı; dirdi, garın kapısına doğru alabildiği- ne yürümeğe koyuldu. Gar, git, git bitmiyordu. — Zavallı Gurabi efendinin vomatizmalı bacak - ları onun hızlı yürümesine mâni olu - yordu. İfakat hanım derseniz, üç bu - çuk saat dik oturmanın, hâm vücudü- nün Üzerinde yaptığı tesir kalçaların- dan tırnaklarına kadar bacak ve ayak- larının fena halde karıncalanmasını mucib olmuştu. Ellnde tuttuğ ıorhı ile şlı mü dan sağa ak..ırm:ı Ldl)'_) 3 elile de, eğilip eğilip d:ılermi, bn'.dır— larını uğuşt! Kapının ca karı orada çift beygirli görünce dayanamadı: — Oh! dedi; ne iyi! O eceli kaza müj- decisi otomofillerden oldum olası haz paytonları etmem. Şuncağızlara binelim, acık evel | zaman hatırıma gelsin! Kendimi Keh- tanelerde, Ziliftar ağada seyranda sü- nayiım! Payton, Bükreşin sevimli sokaklarını dolaşaraktan, Takvörun trende usulla- cık sorup da salık aldığı Admiresku oteline vardı'ar, İfakat! hanım asansöre kinli nazarlar fırlatarak, odasının bulunduğu kata bu sefer merdivenden çıkmayı tercih etti. Soyunup dökündüler, Akşam ölmuş- “Son Posta,,nin Hikâyesi yanlış sonra zun, gri gömlek -| .|dükce Gurabi efen- HİRLİ bir yanlışlık olduğuna kanaat getirmişti. O sirada genç kızın tatlı sesi gene dü- yuldu: — Seni tekrar öpebilir miyim?.. Mister Con, hiç bozmıyarak: — Arzu eti kudar öpebilirsin, dedi. Ayni zamanda da içinden (Allah vere de asıl şahis çıkıp gelmese) diye dua edi- yordu Karmen birdenbire silkinerek: — Buraya gelirken kimse tarafından takib edildin mi?. fakat onlar çok kurnaz adam- lar, Sen onları benim kadar bilmezsin. Dur bu nedir?. rek dışarıya fir- ladı, biraz sonra korkak gözlerle içeriye girerek: Polisler, yukarıya geliyorlar. bıçağın, yahud rovolverin var mı?.. — Benina sevgili kızım, bir polisi receğimi aklından mı geçiriyorsun? — Fakat öldürmediğin takdirde seni idam edecekler. - Ne?... Ayak sesleri adamakıllı yaklaşmıştı. yet içeriye iki sivil polis girdi. iyerek: — Sizi, Anna Rozenbergin katili, Ed- vard olduğunuz için kanun namına tev- kif ediyorum. Söyliyeceğiniz her söz, ka-» bahatlarınızı bir kat daha artıracaktır. Genç muharrir: — Yanlışınız var; benim ismim Condüur. — Bunu sonra görüşürüz. Şimdi bizim- le karakola geliniz. O sirada genç kiz, Müharrire doğru koştu: — Edvard, Edvard seni götürmelerine |meydan verme. Mister Con, polis hafiyelerine baktı: — Bu bayana (Allaha ismarladık) de- meme izin vereceğinizi id ederim. Bu söz üzerine hafiyeler kapıya doğru ilerlediler. Genç adam, Karmeni bir kö- şeye çekerek: — Dinle; polislere söylediğim doğru- dur. Benim ismim Edvard değil, Condur. Bu sabah sana yanlış numara vermiş o- lacaklar, buraya senin müracaatın üzere geldim. Kızcağız, -hafif bir çığlık kopararak: — Ben seni öpmüştüm de. Bir dü- tu. Pencereden, şeh rin pırıl piril yanan ircnş:ümnk ışıklı addelerini — gör - |dinin de, da, Ta nüllerinde arzıdarı İhtiyar soruyordu: — Bu — nuranur işıklar nedir böyle? Bir şehri , falan karısının de gö * gezme uyanmıştı. mütekaid |liklerini andırıyor. ine zar zor geldiler. Ko-| mı var? Her kangi bir hâdisei mes'u - duv' tes'id mi edi - r? EBihak, za - manı umabı'nm cü- lüsu hümayun şen- yi İfakat hanım da karşıkı yüksek bi - nanın düvarında satırları sıra ile yanıp sönen neonlu muazzam çorap ilânına gözlerini dikmiş, hayretten hayrete düçar oluyordu. — Bakındı a dastlar! Önce çorabın topuğu, sonra koncu, sonracağıma da yazılısı tutuşuyor. Şeytan icadı olduğu besbelli. Necmi, evlâdım! Gel yanıma. Yazılarını bir türlü sökemiyorum. Ra. SAL İ İngilizceden çeviren: Ülga Ziya Şakir — Zarar yok, şimdi adamlar bvnımle meşgul olacakları için sen de asıl Edvar- dını çağırır, isteğini yaparsın. Bana ih- tiyacın olursa yardım ederim. Genç kiz yaşlı gözlerini silerek: — Aman Allahım ona ne kadar da ben- Ziyorsun. Hakikaten seni hiçbir. zaman unutmiyacağım, dedi. Sokağa çıktıkları vakit Mister Con ha- fiyelere: - Emin olunuz benim ismim Condur, ayni zamanda muharririm. Eğer şübhe- niz zail olmuyorsa apartımanıma kadar geliniz, size birçok deliller göstereyim. Hafiyelerden biri alaylı alaylı gülüm- siyerek: — Fakat bıraktığınız genç bayanın si- zi (Edvard) diye çağırdığını unutmadınız zannederim. - Evet kendimi o bayana diye tanıttım. Öteki polis: — Buna benzer hikâyeler çok dinledik. Arkadaşına dönerek: — Rayt şu taksiyi çevir de binelim. Otomobile bindiler, fakat muharrir bir türlü boş yere karakola gitmek istemi- yordu. Dürmadan: — Bir kere apartımana gidelim, eğer kanaat getirmezseniz tekrar karakola döneriz. Polislerden biri: — Pekâlâ dediğinizi yapacağız. Ümid ederim ki yalan söylemiyorsunuz. Adres nedir?.. — Sorty - slons. Hafiye Rayt, adresi şoföre söylerken Mister Con: — Çok rica ederim, apartımanımda ba- na bir arkadaş muamelesi ediniz. Çünkü herkese rezil olmak istemem, tdedi. O sırada otomobil durmuştu. Parasını vererek indiler, antrede uşakla karşılaş- tılar, Mister Con, doğru söylediğini isbat için: — Akşamlar hayrolsun, dedi. Uşak gayet terbiyeli bir şekilde: — Hayrolsun Mister Con, diye cevab verdi. Genç muharrir hafiyelere bir attı. Rayt, anlamış olacak ki hemen: SON EDEBP (Edvard) Eight Brandenburg Man- nazar ROMANI İfakat Hanım: «Bakındı dostlar!'» diye bağırdı. 'Takvor hepsinin birden o andaki hâ- leti ruhiyelerini sezdi. — Biraz sokağa çıksak, acep nasın olur? diye bir girizgâh yaptı. Hep birden, bu teklifi: «Hay, hay!» la karşıladılar. Lâkin peşinden hepsi de aynı suali sordular; — Nereye gideceğiz? İfakat hanım: — Mademki donanma var.. elbette OSTANIN İ Muhammen — Pey akçesi Semti kıymeli L K. L £ ğ | MI 48 10 63 Üsküdarda Vakıflar Müdürlüğüne gelmeleri. Baş, diş, nezle, — İyi bir delil, fakat kâfi değil, dıd.i.ğ Beraberce Mister Conun dairesine gir- | diler. Adamcağız kendi namına gelen kanaat getirmediler, apartımanı arama- Ba karar verdiler. Rayt arkadaşına: — Sön ara; ben bununla arka odada oturayım dedi. Ve Mister Conla beraber arka tarafta küçük bir odaya yerleşti. Genç muharrir masanın üstünde duran viskiden polise ikram etti. Hattâ şübhelenmemesi için: — Eğer zehirli zannederseniz önce ben içeyim, Hafiye gülürasiyerek: — Ben içki kullanmam, dedi. Mister Con, kendi içmeğe başladı, ayni zamanda; kuzum işlediğim cürmü bana anlatır mısımız?.. dedi. — Yarın gazetede okursun. — Yarını bekliyemem. Bu kadar iyi arkadaş olduk, söyleyiver, — Benimle alay mı ediyorsun. İnsan yaptığını bilmez mi?.. — Farzedelim sarhoşluk hali unuttum. — Pekâlâ... İngiltere düşesinin çok kıymetli bir şah vardı. Hani ismini de (Sihirli şal) koymuştu. Edvard ismindeki herif yani sen.. tam o sırada kapı açıldı. Öbür hafiye başile arkadaşını çağırdı. İkisi de kapıyı kapayıp dışarı çıktılar. Bir müddet sonra kapı tekrar açıldı. Bu sefer uşak göründü ve: Mişter Con emriniz veçhlle bütün ÇN N —20— donanmaştnda kom şular bizi Kozyata- HOLT ğına, Veznedarba - *__ SELAK çının bahçesine gö - türmüşlerdi. — Ha - tırlar mısin, efen - İ di? «Tekirdağlı Ce - mil beyden imdad umarım..» türküsü - nu ilk defa orada işitmiş idik. Hattâ © gece dönüşte, ab- Tamın kızı Ferdane- nin peşine sarhoş haddehaneliler ta - kıldı — idi. — Akça pakça kızı görünce | sarkıntılığa başla - mışlardı. Sen de az kaldı belâya giri - yordun.. dedi. Gurabi efendi bu hatırat coşkunlu- ğuna kafasını sallamakla mukabele e- diyordu. Sabırsızlanan Torik Necmi &- nalığına çıkıştı: — Haydi anne hanım! Geçmişleri hortlatmaktan Vaz geç de, bir tarafa çıkalım, acık hava alalım. — Almıyalım demiyorum ki, haydil!. — Kaşaryan ahpar, nereye gidiyo - rTuz? Raconu kes, bakalım! * Mahallesi Yukarıda cinsi ve mevkii gösterilen yer satılmak üzere açık artlırmaya çıka rılmıştır. İhalesi 22/8/938 Pazartesi günü saat 1l dedir. İsteklilerin Kadıköy (5178) Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. 'HE ER M İcabında günde 3 kaşe ahnabili. EE EE BN ——————..-————0100 ——— A mektubları bile gösterdi, fakat onunla da | yet etti. $ Çe,. Çe;, Al Kör olası gene söndü. Bak, |çalgısı, incesazı olan, misafirlere şer -| 'Takvorun, neredense, kulağına ça - şunu okuyuver, bet, dondurma ikram edilen bir vükelâ, |lınmıştı: Bükreşin meşhur halk eğlen- Torik oralı değildi. Köstencede tama- | |bir kibar konâğı bulur, gireriz.. eski -|ce yeri Luna Bukureştilor. Burası, bü- mile dökemediği pireler gene ıyıklın- den, bizim Fenerbahçede müşür Deli|yük şehirlerin hemen hepsinde görü - mış kendisini Trahatsız ed.iyorıırdı Fuad paşanın, Üsküdar — mutasarrıfı|len Lunaparklardan biri idi. İçinde lo- Şerafeddin ona bazı adresler vermişt: ürd Şamil paşanın donanmaları nasıl|kantası, birahanesi, gazinosu ve bun- | Oralara gidip felekten güm almak içii can atıyordu. yüne yazlığa gitmiş idik de, ağustos | vardı. Sokağı ——— ——— Kepçedede Toptaşı caddesi 133-1 Arar grip, romatizma aAAÜaDEMidEDERAEADEAR eşyalarınız kamyonlarla nakledildi. — Nereye?.. — Ben bilmiyorum, arkadaşınız neza. — — Ben sana öyle bir emir ne “zaman İ verdim, — Arkadaşınız söyledi, biraz evvel iki- Bi de çıkıp gittiler. Genç muharrir beyninden vurulmuşa döndü. Çırçıplak kalan salona fırladı ve polis karakoluna telefon etti, biraz sonra gelen polislerin başı: — Efendim bunlar dört kişiden mü- rekkeb bir haydud kumpanyasıdır. Ara- larında bir de genç ve güzel bir kız ver- dır. Mister Con, derin bir ah çektikten sonra: — Bizim eşyalar ne olacak, diye sordu, polis: İ — Tabil bunları yakalamağa çalışaca- İ ğız, dedi. Biraz sonra aâapartıman boşalmıştı. Genç muhatrir defterinin başına geçereki — romanının başlığını karaladı ve yerine | (Sihirli şal) yazdı. İ * YARINKİ NÜBHAMIZDA: Devrilen otomobil Çeviren: İsmet Hulüsi — Oraa gidelim.. dedi, Çıktılar. Caddeler adam almıyor, ©- | tomnobiller, tramvaylar vızır vızır işlir yordu. Bir kaldırımdan ötekine geçe * bilmek için aktan karayı seçtiler. Ni < * hayet, genişçe bir taksi bulup içerisine istif oldular, Iki tarafı ulu ağaçlarla bezenmiş meşhur şoseden, Lunanın yolunu tuttular. İ Sun'i bir gölün kenarında küçük kü- çük binalar, üzerleri örtülü salaş 1o * © kantalar ve bu gibi yerlerde mutad o- — lan monlanyı rüs (inişli yokuşlu sun'1? Rus dağları), vagonlu büyük tekerlek, — atlı karaca, panorama gibi eğlence va- © sıtalarından mürekkep Luna Bukureş- © tilor, o gece her vakitkinden kalaba * hktı. Su kenarındaki çalgılı lokanta « lardan birine oturdular. Gurabt efendi ile İfakat hanım listede biber dolmasi, patlıcan ezmesi, köfte, güveç gibi ala- © türka yemekler bulunca pek memnufi — oldular. Seyahatin bundan ötesi keyifli gibi görünüyordu. Bulundukları yer serin, havadar, biraz hüsnüniyetle Bo” ğaziçinin gece manzarasmı hatırlatafi bir yerdi. Buradan fevkalâde hoşlan * mışlardı. Hele İfakat hanım, bu ânü kadar çektiği helecanı, sıkıntıları he? unutmuştu. Karnını istediği gibi doyu” ı rup da, köpüklü sade kahvesini, tabâ* kasından sardığı incecik sigarasında© $ üstüste nefesler çekerek höpürdettik” çe keyfi geliyordu. 4 — Oh! diyordu. Kendimi Salacak parkında, yahudda Şemsi paşa arsasın” da sanıyorum, Gönlüm ferahladı. Ku * zum Takvor efendi, buradan başka yö” re bizi götürme. Bu yer, doğrusu safalı, Çalgı biraz gürültülü, bir parçf fasafiso ama, zararı yok. Kulak verm€” yi veririm, | Gurabi efendi, hazım ağırlığı dola * yısile kendiliğinden kapanan gulnl'";' ; suç üzerinde yakayı ele vermiş bir mir halle çocuğu gibi arada bir hızla arâli” lurdu? Haniya bir sene Merdiven kö-|lardan başka da bir çok eğlenceleri| yor, sonra gene tatlı tatlı dalıyordu. (Arkası ver)