Sayfa- 5$ MEMLEKET ö0 Manisa ve havalisinde bir çok bataklıklar kurutuldu ivrisi: idan kürtüldu. Yüzl köy sivrisineklerden ve sıtma “Mğ::âelz ’ıneııııırlnn köy köy gezerek hııtılalı: tedaviye, sıtmayı kökünden kazımağa çalışıyor! ı-rı u , e SEDe l Turgudlunun Urganlı bataklığı kanalı açılırken stl-|<Tatar İslâm - Ördekli» bataklığı 1250 V“.Z',,ı“'"î—mae metrelik büyük bir kanalla Gîdımi h işler gör-|Taptan gölü de 2250 metre bir anal ekten duru-|ile Alaşehir çayına ahmmışm-.' Sş_llh.ı bağ sahası ile Taptan ve Kırveli köyle- vi tamamile sıtmadan kurtulmuştur. Menemende Nemrut gölü namile ma- ruf bataklık da büyük bir mesai sarfi- le Akdenize akıtılmıştır. Manisa bölgesine bağlı Karşıyakada sürfe ve sinek yetiştiren 7100 lokal tes- bit edilmiş, buralara her on günde bir motörin dökülmek suretile mücadele Manisa, (Husust) — V ma mücadele teşkilâtı bir memleket için çök hyfif” müştür. Geçen yıl sivrisin: HB lamıyan Manisa ve havalisi, aN muzır mahlüklardan tamamile temiz lenmiş bulunmaktadır. Bir yıllık ça - anın bilânçosu şudur: hş;(narı Ali - Balat namile anılan ve g hektar genişliğinde olan b.ı:xn:n W kanalla Gedize akıtılmıştır. Tüçter - ye netli mücavir olan uy r uradiye, Kara Ali, Evrenüs, Gür- den: l tamamen — sıtmadan | ÇA Dılmaktadır. lkeı..ırt lmuştur: Bu arazi dahilinde zer'i-|” RBurada halen bir hekim, beş sıhhat '-)ı'lll'"-m“” ve köylüler tamüssihha | h emuru ile on dalmt amele vardır. z:!umnı n Nahiyenin Ballık deresi, Ahırkuy-ı Romatizma, siyatik gibi hastalıkla-| . — muran, Bayraklı derelerinin hem rın biricik tedavi yeri olan Turgüdü- »o- ve hem de munsab olan yerlerin l nahiyesi - kaplıcalarına / 4, temizlik yapılmıştır. Bu dereler mü- :'ufmlz:gm““ hiç bilmiyerek mt-|döidenin dalmi kentrolü altında 'bu! maya yakalanır, dönerlerdi. 80 yıl ev-| y o maktadır. vel 900 nüfuslu olan Hisartepe köyü-| “Bostanlıda evvelce büyük çukürlar- din nüfusu sıtmanın tahribinden 78 e da müterakim sular boşı!hlmıktı ve :ı:uı'ı ııımlşhr Tedbir alınmadan evvel| yahalli belediye ile birlikte işbirliği sıtma yüzünden halk köyü 4_12ko- yapılarak bu çukurların doldurullma- bilhassa çocuk vefiyatının önüne bir / Sina çalışılmaktadır. türlü geçilememiştir. Bu yıl ise al_ılıl;; ciddi tedbirler sayesinde tek bir ö kaydedilmemiştir. HABERLERİ Manisa mıntakasında sıtma mücade- | Sarıyar köyünde bir kaza (ılm_u.ş'.u.r. 60 lesinden bu sene elde edilen netice | yaşlarında Havva isminde bir kadın memnüniyet vericidir. 936 senesindelorak biçme makinesi önündeki hay 'N lan Urgenlinin etra-|zuhur eden sıtmalıların ayni sene için- | yanları çekmek isterken ayağını maki- E<kidıen k:îıkîı;nîooo dekar kadat-|de ve 937 senesinde tedavileri yapıl -| neye kaptırmıştır. Kadın bhastaneye ren (Baştarafı 1 inci sayfada) — Kabahat ne kabzımalda ne de manav- dadır. Kabahat satılan malın yaş meyva 0- taşundadır. Yaş meyva gürür. Onu çürülme- meğe bir çare bulunabilir mi?.. İşte mesele bundadır. O zaman meyva ucurzlar. Dün moseleyi bir de bu noktal nazardan tedkik e$tik Görüşmüş olduğumuz — kab - zunallardan aldığımız cevabların — hülâsası Şudur: Moyvaların daha uzun dayanmakini te- min etmek mümkündür. Bu da ancak frigo- Sus vapuru yolcu ücretleri pahalı mıdır ? Devlet Denizyollarının Sus vapuru bugün llk seferini Bandırmaya yapı- yor. Fakat tesbit edilen yolcu nakil GÜcretleri üzerinde şimdiden şikâyetler dbaşlamıştır. Dün Bandırmadan aldı - dimız bir mektubda deniliyor ki: «— Sus vapurunda birinci mevki 480, ikinel mevki de 250 kuruştur. Es ki tarifelerden hiç de farksız.. a €ski Vapurlarda güverte olduğu halde Susda bu da yok. Dört saatlik bir gündüz yolculuğu içla birinei mevkle 400, Ikinci mevkle 250 kuruş vermek doğrusu bir yolcuya gçok ağır gelir.. Bu mektubun haklı larafı yök ol - Mmamakla beraber esasda — haksızdır. Bir kere Bandırma ile İstanbul ara- sında yalnız bu Sus vapuru İşleyecek değildir; hüftada iki defa da eski va- purlar seferlerini yapacaklardır. İkinci derecede Sus vapuru farla gür'atle giden, o nisbette mazrafı çok olan ve yarım milyon kadar Türk Nl- Tasına mal olmuş bir gemidir. Bu pa- ranın sade faizini — ve amortismanını hesab etsek senede kıyamet kadar pa- ra tutar ve eğer devlet bu faizi hesab etse bu bilet ücretlerile işin içinden Çıkamaz. Esasen sür'at ve lüks posta- larlle âdi postaların arasında dünya- nın ber tarafında —navlım — farkları varken Denizyolları bizde bunu yap - mamiştir. Vapurun, faraza, transat - lantiklerde olduğu zibi 90 mil sür'ati olsaydı ve Bandırmaya iki buçuk sa- Atte gitseydi «iki buçuk saat için bu kadar para olur mu?» diye İtiraz ede- bilir. miydik? Yalnız okuyucumuzun haklı olduğu bir nokta var: Bu —vapura — güverte yolcusunun kabul edilmemesi. Küçük İnsanların sür'atli bir vapurla — gece geçirmekslzin İzmire gitmeğe hakları yok mudur ki bunlar — vapura kabul edilmesinler? Bu halk namma hükü- met eden bir rejimin biç bir gaman kabul edemiyeceği bir işdir. Vapurun tertibatı müsald midir, ceğil midir, bilmiyoruz. FPakat, müsald bile değil- Büzel bir bina olmazına Tağmen böyle hir te- sisattan mahrumdur. Halin — üstü camdır. Cam tavanın üstüne vuran Büneş — içerisini (o kadar kızıştırır Ki bu sıcakta meyvalar |vaktinden evvel parsurlar, Şürümeğe başlar- Jar, Halin büyük iki eksiği vardır; Bunlar - dan biri bu frigorifik tesisat, ikincisi de kı- gn bürolarımızı isıtamamak imkânsızlığıdır. Yazın meyvalarımız sıcaktan gürür, kaşın biz *oğuktan dönarız. Böyle modern — bir bina yapilirken bu tesisalin nasil ilmal edilmiş alduğunu anlamak erümkün değildir. Bu mütalealar üzerine bu işlerle yakın - dan alâkadar bir tatla mütalcada bulunuyor: — Hal fiatğe dişardaki salış fiatları ara- sında fark var. Bize manavlar biras ih- tikâr yapıyor gibi gellyor, Maamafih — şunu da ilâve etmek icab eder ki bu sene yemiş azdır. Bu buhranda onun da dahli vardır. Fakal bu ihtikârı, büsbütün inkâr — etmeğe (Baş tarafı 1 inci sayfada) ftazam fasılalarla geç vakte kadar taşlan- maktadır. Bu evde Osman isminde bir rençber, mesleği mevsime göre değişen, elyevm dondurmacı Zühtü ve Züleyha a- |dında dövkeçocuklu dul bir kadıncağız ©- turmaktadır. Bu taşlanma hâdisesi bugün civar hal- kını şiddetle alâkalandırmıştır. Y1 numaralı evin kapısına geldik. Bu, bir katlı bile denmiyecek bodurlukta, yı- kılması icab etse âsârı atikadan olduğu hissini vereceği için bir komisyon teşki- lini mucib olacak kadar eski bir evdi. Teneke duvarın tel kapısından aralık azmanı bir bi ye, oradan da evin an- tresine girdik. Burası hem mutlak, hem sofa, hem de avlu hizmetini görüyordu. Duvarda bir tel dolab. yanında bir ha- muür tahtası, yerde, yarısı gömülü bir küp bulunuyordu. Karşımıza irili ufaklı dört çocuk çıktı. Bunları çarşafının eteklik kıs manı giymiş, pelerinini bizi görünce he- men başına atan kırk, kirk beşlik zayıf, çok esmer bir kadıncağız takib etti. — Ne istediniz?.. Dudaklarımı kıpırdatmadan — bizimle beraber aralığa dolmakta hiçbir mahzur görmiyen çocuklar atıldılar: — Züleyha hanım teyze, evin taşlan- etmek rejim için bir şeref ve pren - sİp meselesidir. Malkarada bir köylü kadının ayağı kesildi Malkara ( Hususi ) — Malkaranın fın: ç';; esinde sıtma mücadelesin- İmuş ve hastalık önlenmiştir. kadırılmış ve sol ayağı kesilmiştir. dığını duymuş ta., gazeteye ilân verecek- Hır, 937 seni Kü tre miş.. be 800 matre ana k::'ıb:ğ:f,îığem DAAE . Bayan Züleyha ilânın «!> niçin verile- tâlt kanalı açılmış yıl nan I mısa ır er ırne B ceğinden mütehayyir, buyurun etse bo- tulmuştu. Bu retle tamamen kuru 1 yeni kaynaklar hasıl olduğımdııda: bunların ıslahı için 'I'ur_gudlu bel eı;ryax since 3000 metrelik tâli kanal aeı,;ııe Re bataklık kurutulmuş ve bu sayı lı, — İzzeddin sartepe, Kargın, Musacalı, n köyleri tamamen sıtmadan kurtulmuş: tur. Akhisar kazasına yıkk;n :ılîîxıoı?: g: » genişliğindeki meşhür İK0V *k;l:'ı:'ıxluî Gtüdü Sıhhat Vekületi en m’;rîırîun tarafından ikmal edi rîııâ'_ ti!;.ılşlah işlerine bugün yarın başla! caktır. ei h ;G.MD dekar genişliğinde o..a;öBAh—ı n iği içi 00 dönüm niye çiftliği içinde 58 lindexblr bataklık mevmddur.vîıkıls; lün kurutulması için Sıhhat : Bu baş fen memuru Satığ mBııamhı— Biderek tedkiklere bı.ılnmı_şl!r. Bi taklığın ulıhmdı"ctvır““ köyler ilmuş olacaktır. —— — aağa]ıîhuş:e 400 hektar #enişliğin Pazar Ola Hasan Bey Diyorki: Edirne (Hususi) — 40 kişilik Yunan lı bir kafilenin Edirneye geldiklerini, büyük bir halk kütlesi tarafından teza hüratla karşılandıklarını deki | Yukarıdaki resim Yunanlı misafirleri mizden bir grupu göstermektedir. yumun sığmıyacağını hesabladığı odanın eşiğine çöktü. Sandalya bulamadıkları için de ben de karşısına çömeldim. Bir taraftan çorablarını ayağına geçi- rirken, diğer taraftan da kendilerine bir haftadır rahatı, huzuru hasret eden hâ- diseyi anlatmağa başladı: — Biz bu evde üç kiracı oturuyoruz. Elhamdülillâh hepimizin sinı açık yüzü pâktır. Bunu bütün konu komşu bilir, Âdet edinmişizdir, her akşam çıkar, hep beraber bahçede oturur, serinleniriz. Fa- kat bir haftadır bahçe safası bize haram oldu. Cesaretin, haddin varsa çık ta otur. Saat 9 demiyor mu bir taş yağmurudur başlıyor. On ikiye kadar gümbür gümbür İniyor her tarafa.. erkekler çıkıp arıyor- dar, kimse bulunmuyor, — Nasıl başladı bu taşlama faslı?.. — Bir gece hep beraber oturuyorduk. yazmıştım. | Komşumuz Aziz efendi - bu ev zaten rah- metli kayınvalidesine aiddir - Seher ha- nım teyzem bizde idiler, Tatlı tatlı çan- çan ediyorduk. Birdenbire tıp etti, orta- mıza bir şey düştü. Ne olduğunu anlama- dan bir ikinel ve üçüncü geldi arkasın- dan... Çocuklar yapıyor zannettik. De- vam edince telâşlandık. Erkekler sokağa fırladılar, dört tarafı araştırdılar. Yok, yok... O geceden sonra bir haftadır hep ayni saatte taşlar inmeğe başlıyor. Atı- lan taşın haddi hesabı yok ki efendi oğ- lum! Bahçe taştan çimendifer — yoluna döndü, evvelâ şaka yapıyorlar zannettik. Fakat tehlikeli surette ötemize ve beri- mize gelmeğe, kiremidleri kırıp, kapla- a rde çok sefalet —- ... Ayaklarında bir ayak- Hangi sefa-| müları sakatlamağa başlayınca korktuk S Ber, Tiitmi Bök iğğıâm aha kabi var, bütün parmakları —letten bahsediyorsun yahu,/doğrusu. Bir *taş çocuğun — ayağı Mehmedi gördün mü?, çei ; Mmeydana çıkmış... adamcağız modaya uyuyor, İna geldi. Biri de büyük hanımın burnu- rilik tertibat e olur. Halbuki hal yeni ve Börüştük. Kendisi şu | Bir cin - peri Bravo Belediyeye! kâfi değildir. Çünkü kavun karpuz bollaştığı, sebze bollaştığı halde dişarda Hatlar - el'an çok yüksek... Eskiden bin kâadar soyyar — esnaf vardı. Bun!ar ortadan kalkımca manavlar şımardi« iar, Şimdi eskiden fazla sürümleri — olmasi lâzımdır. Çünkü seyyar satıcıların müşteri « derini önlar aldılar. Rakiden seyyar esnaf bü« tün mahalle aralarına yayılır, mallarını & « yaklarımıza kadar gelirirler, gözlerimizin Ö- nüne sererlerdi. Şimdi bütün İstanbula ye « miş satmak aşağı yukarı yalnız manav dük-e kânlarına Inhisar ediyor. Bunun için manav« lar belki de Ihtiyaçtan daha — az alıyoclar, Halka nadir olan meyvayı yüksek fiata aa- tıyorlar. Avrupadaki başka meyva hallerinde bel- ki frigorilik tesisat vardır. Fakat Avrupa - tün bir çok yerlerinde piyasa şeratti deği - giktir. Bizde meyva mevalmi başladı mı, müs tahsil o günkü piyasa — üzerinden o günkü Talı elinden çıkarmak ister ve çıkarır. Çün- kü ertesi gün gene ayni mikdarda mal yöle hyacaktır. Onları tutmak kendi menfaati de Bildir. Bir meyvayı mevsimi bitinciye kadar ber yapmak emelindedir. Prigorifik — tesisat bize lüzumsuzdur. Kışın teshin — meselesine gelince malümatıma göre bu düşünülmüş - tür. Umumi! kalorifer yapılacaktır. Pakat he nüz bu kışa yetişip yetişmiyeceği malüm de- Bildir. Sehze hali de bitmek üzeredir. İki iki bu- çük ây içinde resmi küşadı yapılacaktır. hikâ nu sıyırdi geçti. Allah muhafaza etsin hatunun gözü çıkacaktı. konu komşuya |bile tasa oldu adetâ.. gece yarılarına ka- |dar fenerlerle arıyorlar, | — Bua taşlar ne taraftan geliyor? Elile evin arkasındaki büyük bahçeyi işaret etli: — Nah.. işte şuradan.. — Orayı aramıyor musunuz?.. Sahibi. ne sormadınız mı?.. — Aramaz, sormaz olur muyuz?, Za- vallılar bizden fazla üzülüyorlar. Hattâ onlar taşlıyoruz zannetmiyelim diye ge- lip taşlama saatlerinde bizde oturuyorlar, Herkes insan işi değil bu diyor. Doğrusu inanacağımız geliyor buna. Şaka yapı. yorlar desek, bir hafta süren böyle kaba şakaya bilmem ne şakası derler. Evvelkt akşam adetâ bombardıman edildik, Bir koca taş bizim kızın ayağına geldi. Bir tanesi komşu büyük hanımın burnunu sıyırdı geçti. Hepimiz çil yavrusu — gibi dağıldık. Sonra taşların âtılışında — bir hikmet var. Taşlar bir yerden atılmış gis bi dalre çizerek inmiyor yere, Adetâ elle konmuş gibi hafifçe yere iniyor, Dün ge- ce bir görseydiniz.. arka diğer evlere de isabet etmeğe başladı. — Peki kim yapıyor, bunu dersiniz? — Bunu yapen insan değil oğlum. Bu insan işi değil, inan olsun.. ÖOn üç on dör! yaşlarında bir kız çocu. Bu lâfa karıştı: — Zühtü ağabeyim evvelki gece don: a sokağa fırladı, bağırdı, çağırdı, küfret ti. Külredince taşlar daha sıklaştı. Os« man efendi amcam evin etrafını dört döndü, Kimseyi bulamadı. Bu İşi insan yapmıyor. Bu evin bir adağı var. Yahud da evliya babanın hazzetmediği bir tne |san var bu evde.. — Evliya baba, bir haftadanberi mi « birisinden hazzetmiyor kızım? | Bayan Züleyha itikadı bütün insanlara hâs bir jestle; — Ben bir yerde ekmek kırıntısı filân da bırakmam, dedi. Her tarafı süpürüs rüm arma neden oluyor bilmem ki. Ağaçe ların altına şerbet dök dediler. Bakalım bu akşum onu da deniyeceğiz, Bütün Karabaş civarı bu hâdisenin de« dikodusu ile meşgüldür. Bu taşlama vak'ası mahalleyi iki kısma ayırmıştır. Bir kısım halk hâdiseyi raeydana getiren elin beşeri, bir kısmı da manevit olduğu. nu ileri sürüyorlar, Bakalım bu azizliğin failleri ne zaman yakayı ele verecek? Nusret Safa Coşkus SÜDT NĞN Biğada kuyruklu Bir çocuk doğdu Biğadan yazılıyor: Şehrimizin 'Tu- ran mahallesinden Razaman iszminde birinin kuyruklu bir çocuğu dünyaya gelmiştir. Erkek olan bu çocuğun ar - kasında bir kuyruk olduğu görülünce henüz dört günlük iken belediye dak- toru Niyazi Doğançaya Bgetirilmiş, mu- ayene ettirilmiştir. Kuyruk 5 santim uzunluğunda ve ucu torbaların altına bitişiktir. Makada âdeta kabaklık va- zifesini yapmaktadır. Belediyemiz ameliyat için çocuğu Çanakkale hastanesine göüdermiştir, |