“Son Posta,, nın Hıkâyesi PLÂJDA BİR KAZA MAD UUD Çevirezı: . Hatib Kumluğa geldiği zaman Görard elli kadar insanın sahilde toplanmış, ve ga- yet heyecanla hep bir ağızdan bir şeyler göyliyerek denize baktıklarımı gördü. Bunların önünde mayo giymiş zayıf bir. adam suyun içinde biraz ilerlemiş, fa- kat yükselen dalgalara daha fazla yak - laşmaktan korkar vaziyette mütered - did ve çaresiz düruyordu. Görard bu-a - damı hemen tanıdı. Terminus otelinde oturan Gaston Labastide isminde bir a- damdı. Bir çok defalar kendisile konuş - muş, hattâ bir kaç kere de beraber tenis oynamışlardı. Görard kalabalığa sokula- rak — Ne oluyor? Diye sordu. Bir kadın kendisine, heye- can ve telâştan titriyen bir sesle izahat verdi: — Çok müühiş birşey! diye haykırdı. Tasayvur ediniz mösyö, böyle herkesin gözü ünde boğulmak.. Kimse kendisi- ni kurtarmak için bir şey yapmıyor. Ter- minus otelinden bir madam... Galiba is- mi de Dumont imiş! Şu önde gördüğü - nüz mösyö ile beraber banyo yapıyor - larmış. Böyle bir havada denize girmek ne ihtiyatsızlık! Birdenbire müdhiş bir dalga kadıncağızı sürükleyivermiş.. Mös- yü yüzmek bilmiyormuş!.. Uzaktan, dalgaların arasında, arasıra giyah bir nokta görülmekte idi. Görard tereddüd etmedi, ceketini ve iskarpinle- rini bir anda çıkararak, denize atıldı. Dal galar çok kuvvetli idi. G&rard bütün gay- rFetine rağmen istediği kadar sür'atle iler- liyemiyordu. Kazazedeye yaklaşabilmek için bir kaç dakika kaybetmişti. Genç ka- dın sağukkanlılığını muhafaza ediyor - du. Büyük bir cesaret ve gayretle kendi- sini suyun üstünde tutmağa —muvalflak olmuştu. Fakat küvveti tükenmek üzere idi. Genç adam tam vaktinde yetişmiş bu- Junuyordu. Sahilde onları büyük bir sevinçle kar- giladılar. Öne atılan bir kaç kişi - tabit içlerinde mösyö Labastide de eksik de - gildi - hemen Görardın kolları arasın - dan kıymetli yükünü aldılar. Genç kadı- nı kumlara yatırdılar. Ve kendisine gel- mesi için bir hayli uğraştılar. Nihayet Madam Dumont gözlerini açtı ve onu alıp #©teline götürdüler. Gurabi efendi evlâdlığı Torik Nocmi karşı karşıya kalmışlardı. İhti- yar sordu: —Sen — bana piyango — vurdu- ğunu nereden ha- ber aldın? — İmrâhor'dan aşağı iniyordum. Kömürcü — Şakir ağanın — kaynına rtastladım, ©o söy- ledi, B — Vay canına! Oralara kadar duyulmuş mu, be? — Ne söylüyorsun, bey baba?! Bü- tün çarşı çalkanıyor. Nerede ise dellâl çıkaracaklar. — Ulan, amma aç gözlü insanlar! — Bunda aç gözlülük, tok gözlülük yok. Millet havadis peşinde, Duyan, duymıyanın kulağına bir fıs geçti mi, tamamdır. Yokuşun üst başından alt başına kadar İlâhzada yayılıveriyor. Merak etme: akşama gazeteler de ya- zar, Gurabi efendi başını salladı.. — Tüciz edenler olmasa, zararı yok; bu da bir şöhret. — Sen de kapını kapat. Gelen olur- sa, hanım annem sepetlesin, — Gene balta oluyorlar. — Buradan, birkaç gün için fertiği çek. Ahbablardan birinin evine düş; o- rada kapan, Sonra iş tavsadı mı, tek- rar meydana çıkarsın. — Kime gideyim? — Onun orasını paran yökken kes- tirmek belki de güçtü. Ama, şimdi ce- bin dotu olunca sana cümle âlem dost olur; kapısını açar; döşeğini serer; önü- ne tabla ile yemek koyar. Mahallede, senden bahsedildikce moruktan üstün 1âf etmiyenler bugün Gurabi efendi âmcamız diyorlar. İnanmazsan, şöyle- cene bir çık, dolaş. Etrafına kulak ver, göz gezdir. Bak ne kadar saygı görecek- sın. Dinine, diyanetine yandığım paral. PDT «— Pekâlâ sevgilt dastum, esasen Görard da kendi oteline gitmiş ve değiş- Mişti. İçinde büyük bir rol oynadığı bu heyecanlı vak'a Görardı pek memnun et- mişti. Çünkü o, Madam Dumontu sevi - yordu. Eğer bu vak'a olmamış olsaydı şüphesiz ki Görard genç kadına yaklaş « mağa cesaret edemiyecek ve onu böylece nihayete kadar - hiç olmazsa, bu tati' ni- hayetine kadar - böyle ümidsiz ve cesa - retsiz bir aşkla sevecekti. Esasen Görard rakibsiz bir âşık değildi. Bunu kendisi de biliyordu. Rivayete nazaran Mösyö La- bastide bu mes'ud adamdı. O genç kadı- man oturduğu otele inmişti. Her yerde be- raberlerdi. Teniste, plâjda, gazinoda bir- birlerinden ayrı kaldıkları yoktu. Bazı dedikoducu Insanlar Madam Dumont'un Labastide'in metresi olduğunu dahi söy- lüyorlardı. Bazıları da bu şeyin kendile- rine ald bir mesele olduğunu ve bu iki insanın hür insanlar olduklarını ileri sü- rüyorlardı. Öyle ya Madam Dumont dul bir kadın olduğu gibi Labastide de bekâr bir adamdı! * Ertesi gün genç adam yemeğini bitir - mek üzere iken bir madamın salonda ken- disini beklemekte olduğunu söylediler, Bu Madam Dumont'tu. Het zamankin -| den daha güzel, dahâ cazib, ona ellerini uzatmış, heyecanlı gözleri parlıyarak: Parise avdete karar vermiştim.» — Hayatımı kurtardınız, demişti. Mü - saade ediniz de size dostum diye hitab e- deyim. Kendimi toplar toplamaz ilk isim size teşekkür etmek için buraya koşmak oldu. Bilmem ki size minnettarlığımı na- sıl izhar edeyim... Yaptığınız şeyin bü- yüklüğünü hayatımın sonuna kadar u - nutmıyacağım. Görard bu ziyareti sabahtanberi bekli- yordu. Bunun için onun teşekkürlerini işittikten sonra yapacağı şeyleri ezberle- mişti bile... Kararı şöyle idi: Genç kadı- nın dizlerine kapanacak, iki uzun hafta- danberi kendisini delicesine sevdiğini iti- raf edecek, ve onu dalgaların arasından kurtardığı saniyenin hayatının en mes'ud bir saniyesi olduğunu söyliyecekti. Fa- kat işte şimdi, sevgilisinin karşısında şaş- kın bir hale girmişti. Vazifesinden baş- ka bir şey yapmadığını söyliyerek te - şekküre hiç hacet olmadığını mırıldan- dı. Madam Dumont gittikten sonra bu cesaretsizliğine canı sıkılmıştı. * Tabit bugünden sonra genç kadınla sık sık görüştüler. Ve nihayet bir öğleden sonra, Görardın ne zamandanberi heye - canla beklediği fırsat kendini gösterdi. Genç kadın onu tenha bir kenara çeke- SON POSTANIN DEE’PSOMANI Sivsa GH R 1 — Sivasta Cumhuriyet meydanında zimi işi münakasaya konulmuştur. Başkanlığından : yapılacak Halkevi binası projesinin tan- 2 — Bu bina için 150 ilâ 200 bin lira sarfedileceği tasavvur ve tahmin edilmiştir. 38 — Müsabakaya iştirak etmek istiyen zevat Güzel San'atlar Akademisinin ehliyet vesikasını ve tavsiyesini hâmil olmaları şarttır. 4 — Proje 15/Teşrinievvel/938 tarihinde Sivasta C. H. P. Başkanlığına teslim edilmiş bulunması şartlır. 5 — Bina mahallini görmek ve iklim şartlarını anlamak için Sivasa gelmesi mecburi olan talib mimar ve mütehassısın azimet ve avdet ücretleri Sivasta tes- viye edilecektir. 6 — Proje için Jâzım gelen şartname nen verilecektir. ve arsa plânı C, H. Partisinden mecca - ? — Nafia Vekâletince birinciliği kabul ve tasdik edilecek proje sahibine 3500 ve ikinciye 800 lira verilecektir. 8 — Talip olanların Sivas Cümhuriyet Tâzımdır. — <5036> Halk Partisi Başkanlığına müracaatları Baş, diş;, nezle, kırıklık ve bütün İcabında günde nevi grip, romatizma ağrılarınızı derhal keser. 3 kaşe ahnabilr. H ———T — Azizim, dedi. Size söyliyecek bir şeyim var... Çehresini tatlı bir pembelik kaplamış- tı. Genç bir kız gibi mahçup bir bakışı | vardı. Delikanlının kalbi ümidle titriyor- du. Genç kadın devam etti: — Görard sizden bir şey istiyeceğim... Öyle bir şey ki bunu insan ancak çok sa- | mimi, çok iyi ve menfaatsiz bir dostlukla kendisine merbut olan bir dosttan istiye- bilir... Genç adam teheyyüçle: — Söyleyiniz... diye haykırdı. Biliyor- sunuz ki en büyük arzüm sizin hoşunu- za gitmektir. Madam Dumont müşfik bir tavırla o- nun ellerine sarılmıştı. — Biliyorum, dedi. Küçük bir tereddüd anmdan sonra: — İşte Göirard! diye fısıldadı. Sizden buradan gitmenizi rica edeceğim. Evet buradan gitmenizi... Durunuz size izah e- deyim.. Gaston için bunu sizden istiyo- rum.,. Evet Mösyö Gaston Labastide ile aramızda... Aman Allahım... Bakınız Gö- ve emniyetim olmalı.., Anlıyorsunuz ya... Evet aziz dostum Gaston ile bir kaç za - mandanberi sevişiyoruz... Bu aşk bir kaç gündenberi sıkı dostlukla bizi büsbütün birbirimize bağlamış bulunuyor... Za - vallı sevgili Gaston size her an tesadüf ettikçe rahatsız oluyor... Tabif benim ha- yatımı kurtarmış olmanız onu biraz kü- çük düşürüyor... Böyle zannederek üzü. lüyor... Kendinizi biz onun yetine koyu- nuz da bakınız... Hakkı yok mu ya, anlı- yorsunuz değil mi Görard? Görard hiddet ve yeisini saklamak için cebri nefs etti. Rengi biraz atmıştı. Bu- na rağmen neş'eli olmağa gayret ettiği bir sesle: — Pekâlâ sevgili dostum, dedi. Esasen Patrise avdete karar vermiş bulunuyor - düm. Görüyorsunuz ya bu suretle bana teşekküre bile hacet kslmıyor. Yazan: B. Gervaise YARINKİ NÜSHAMIZDA: Bedava dişçi rard size böyle bir it için size ne kadar bi Hangi bir lekenin üzerine — bir tane mandağözü oturt, o saat leke görünmez olur. En içi fesad a- damın, en kötü insa- dn, Mangiz şefaat- cisidir. Taş tutuyor |musun? — Korkma! |Bas git, Ayağının altma ne rastlarsa me. Kapeleni ne bas, hemen pa- ense- zarlığa giriş. Onda sekizini ucuz pahalı satın alırsın. Cebin- de cüzdanı olanın di bilem — yoktur. adamların harcıdır. Karnı tok, sırtı pek, kesesi dolgun olanlar küfre, hakarete, tecavüze karşı pişkin, şerbetlidirler, O- dur olmaz şeyler için zenginliklerini, rahatlarını, keyiflerini tehlikeye sal- mazlar. Pek fazla başları sıkıştı mı idi, mahkemeye koşarlar. Halbuki kopuk kısmısı mahkemenin huzuruna ancak maznun sıfatile çıkar, Çünkü davacı olmanın masrafı çoktur; maznunluk ise bedavadan urup eksiğine gelir. Pa- ra cezası, masarifi muhakeme.. bulur- larsa alırlar, Yoksa biraz fazla yatar, ö- dersin. Onun için, bey babacığım, senin an- gitmeği düşünüyordum. dedi Neden mi? Çünkü hır, gür, vukuat aç |lıyacağın: İstersen, hiç tanımadığın her hangi bir avalın evine damla, «Ben, Gurabi efendiyim!» de, Başka lâf iste- mez. Onlar, her halde, kendi bilet nu- maralarına bakarken büyük ikramiye- nin kime çıktığını gazetede görmüşler- dir.. derhal sana kapıyı açarlar; diller dökerler; yedi ceddine Ââşina çıkarlar. Böyle olmazsa, yuh ervahıma!, Fakat, bey baba, sen dalga geçiyor- sun galiba? Yoksam yarım saattir, bo- şuna mı çene çalıyorum? Filhakika Gurabi efendi dalmıştı; dü- şünüyordu. Bu tepeden inme serveti ne türlü kullanacağını tayine uğraşıyor- du. On parası yokken, dünyanın en ta- basız insanı olan bu ihtiyar — mütekaid, banknot destelerile birlikte çileye ka- vuşmuştu. Torik Necmi - işin böyle olduğunu far- ketti ve lâkırdının Mmevzuunu ona göre değiştirip: — Parayı ne yap- mak niyetindesin, babalık? diye sordu. Bu suretle istişare fırsatını bulan ihti- yar, cevab verdi: — Vallahi — pek bilmiyorum, oğlum. Önce şu evi bir tâ- mir ettirmek iste- zabıtada sabıka kay- Gurabt efendi: «Ahdım vardı. Şu romatizma ağrılarımı tedavi için frengistana Tim. —İyi — edersin. baba ocağıdır.. — Öyle. Sonra.. Tereddüdle düurdu. Gönlünden geçeni Çeviren: İsmet Hulüsi fada dolaşmıya başlamıştı. Torik Nec:- mi babalığına işmar etti. İkisi de sustular, Fakat kurnaz koca karı yanlarına gelir gelmez, gizli bir şey konuşurken birdenbire lâfı kestik- lerini tavırlarından sezdi. — Gene ne kumpası kurdunuz? Ne fesad karıştırıyordunuz? diye sordu. Torik cevab verdi: — Hiç! Rabbım kuru iftiradan sakla- sın! Senin gönlün fesad da anne ha nım, herkesi kendin gibi sanıyorsun. — Ben ikinizi de rana bilirim. Hele bu pinpon! yok mu, alimallah saman altından su yürütür. Karda gezer izini belli etmez. Öyle hile kumkumasıdır İot — Böyle söyleme sıkılmıyor musun? Ey be yahul, — Bana ehil, ayal saygısı öğretecek sen kalruadın. Emiklim olsan ne ise ne. Ve lâkin emiklim de değilsin. Seni ne karnımda taşıdım, ne de sana me- memden süt emzirdim. Kimsesizliğine acıdım, huyunu husunu mülâyim gör- düm de evlâd edindim. Şimdi tepema . |Ni çıkıyorsun? — Estâfırıldak anne hanım! Demem © deme değil. Herifceğizin ağzı var, dili yok da sanki abukatlığını edeyim de- dim. — Onun mu dili yok? Hem de pabuş kadar var.. Dişsiz çenesini bir işletmeyi görsün. Kuyu çıkrığı yanında haltet- birdenbire meydana vurmaktan çeki-|Miş! O lâfına başladığı vakit, ağzına niyordu. — Sonra? Gurabi efendi, sesini yavaşlatarak: bir yandan buğday dolduran olsa, ya- rım saatte bir çuval öğüdür.. Gurabi efendi bu çekiştirmeyi sıkı- larak dinliyordu. Nasvisa gayrete gel- — Ahdım vardı.. dedi. Şu romatizma |4i isyan damarları ayaklandı: ağrılarımı tedavi ettirmek için.. Fren- gistana gitmeyi düşünüyorum. — Eh! diye bağırdı. Artık - elverir! İkiniz de edebinizi takınınız gayri. — Hay, babanın canına rahmet! U-|Karşınızda apokurya maskarası yok!. lan adamsın be bey babal, Para yeme- sinin yolunu biliyorsun, sen. Böyle insanlara bayılırım, İfakat hanım namazını bitirmiş, s0- Para salabetini arttırmıştı. Kendini eskisinden daha erkek, daha cesur ve bilhassa daha kavi hissediyordu. (Arkası var)