Nevyork Londradan 8,600 mil unkı(;; dır. Aradaki saat farkı dâ 7 enal dakikadır. Grenviç santile Lonqndı 12 iken, Novyorkta sabahın yedi bi- çuğudur. İnsan oğlu, UIP'" u_v_ym ile gaate 443 mil yapabiliyor. Eğer saatte 730 mil yapacak olursa, Londradan saat 12 de kalkarak, Nevyorka ayni günde Sâat 12 de varabilecektir Çindeki sihirli ayna ler bu aynaya bakinca istik- lerini gördükler amarrlar çarpan güzel ta Ğ Bay Şevket Dağ'ıa ilet tablosu! Varakcı hanı ve Çuhacı hâns ee — —— —a —— — —— » ir cemi enteiyörü, bir peyzaj Ve Serçiden üç tablo: B asaray resim sergisinde göze SON POSTA - rilen A vustralyanın bir mühendis blolar Ayetullah Sümerin portresi. Celâl Bayar Esrarlı Tekrar göte gekilde düzeltiniz biter bitmez evlenerek karısı ile buruda ılgcak şeyler | bir hesab 22 santimetre mu- rabban bir kâğıd par- çasımı alınız gösterir İngilterede en be gün bir kenardı kalan bir etin için bir toğan yeşerip len yekilde 4 parçaya P yetişmiştir Ölçünüz 23 Santim mu- rabba çıka- saktır V Çarın 60m Yare - Langu yekrinde bir €v yaptırmış, İnyası veli Buftalarca el ne olmuşt! Eski Tahran sefiri bay Sadreddin Sayman'a: ü — Bugünkü diplomasi hakkında ne düşünüyorsunuz? Eski ve yeni siyaset cereyanları arasında ne gibi farklar buluyorsunuz? dedim. Anlatmağa baş- ladı: — Bugün dünya siyasetinde başlıca göze çarpan nokta, büyük, küçük bü- tün devletlerin sulhün bakasına çalış- tıklarıdır. Bunların içinde biraz gü - rültü çıkaranlar bile, hakikatte, gene devamına isteklidirler, Soön e dahi gösterdi ki harb galibi B übu da yere seriyor. Fikrimce bü hal üzun müddet sürecek, - cidale mahal bırakılmıyacaktır. Meğer ki hiç umulmıyan bir hâdise zuhur etsin! Türkiyenin siyasetine gelince: Bu - gün memleketimizin siyasi mevkii pek parlaktır. Siyast memurlarımızın bü - yük kabiliyet ve dirayetlerile beraber askeri vaziyetimiz de buna yardım et - mektedir. Aşikâr bir hakikattir ki po- Htikada yalnız maharet kifayet etmez; zekânın arkasında kuyvet de bulun - bir. natürmort miyet alamıyordu. malıdır. Nitekim, evvelce de büyük diplamatlarımız — yetişmemiş değildi. Fakat kuvvetsizlikten ve aciz içinde çırpınmaktan bir şey yapamıyorlardı. Bazı muvaffakiyetler ise, şahsi olduk- ları için, umumi mahiyette bir ehem- — Bugünkü diplamasi dünyayı har- be mi götürecek, sulha mı? — Kanaatımca, «sulh>a gidildiği da- | ha kuvvetle anlaşılmaktadır. Fakat, | herhangi bir hâdise, bu istikameti ani | bir surette değiştirebilir!. — Bu değişikliğin sebeblerini neye atfedebilirsiniz? — Harb daima bir vesile ile zuhur | edegelmiştir. Alıman tedbirler de ona yardım etmiştir. Devletler sulh ister- lerken beklenmedik bir vak'a - umumi harbde olduğu gibi- cidalin kapısını açabilir. — Şimdi devletlerin siyasetleri gizli diplomasi ile idare ediliyor. Bu şekli zararlı bulmuyor musunuz? — Diplomasi eskiden de gizli idi, bu- gün de, Fakat bütün ketümiyetlere rağ- men, birçok meseleler matbuata akse- diyor, Çünkü hem matbuatın vesaiti artmış ve kuvvetlenmiştir. hem de devletler sır saklamıya fazla lüzum görmüyorlar. Eski devrin siyaseti da- ha su sızmaz bir tarzda idi... — Açık diplamasi, lercih edilirse faydalı olmaz mı? — Demokrat devletlerin halkın fik- Tine uygun bir yel tutmaları icab etti- ğine nazaran, vaziyetin bu şekilde in- kişafı, bence daha doğrudur. Fakat ne olursa olsun, makyavelizm ortadan kalkamaz. Zira, onsuz bir diplamatın kımıldaması kabil değildir. — Sulhün muhafaza ve takviyesini neye bağlı buluyorsunuz? — Sulh, esasan bir tevazün mesele- Amiral Kolçak Bolşeviklerden ka- Çarken, arabalara yüklediği bu ser- Sibiryada Eski diplomatlara göre bugünkü siyaset dünyası Eski Tahran sefiri Bay Sadreddin Sayman düşüncelerini anlatıyor |sidir. Sayfa 9 t n d — ilyonluk serveti bir yol kenarında bırakmıştı, sürülmeyen bu servet sonralari ür? Resmen bilinmemektedir. Sadreddin Sayman 'Terazi hangi tarafa — ziyade meylederse, dava o tarafın arzusuna göre halledilir. Yani kuvvetli olan sulhü isterse sulh, harbi isterse harli olur. Onun için, her devlet kendising tarafdar edinmek, gerek maddi, gerek« se mânevi kuvvetlerini arttırmak za- ruretindedir. — Siyasi hayatınızdaki en heyecanlt hâdiseler nedir? — Size iki hâdiseden bahsedeceğim, Atina sefareti başkâtibi idim. Fakaf sefirin gaybubetinden dolayı masla « hatgüzar vazifesi görüyordum. Bu sıe rada, İzmirde vali bulunan Kâmil paşâ Yunan konsolosunu tevkif etti. Zira, | konsolos, bir Yunar n mağazasınaı vazolunan resmi mühürü hodbehod sös« küp atmış! O zaman, . kapitülasyonlar mer'i bulunduğundan bu tevkif hüdla sesi Yunanistanda büyük bir gürültüm ye sebebiyet verdi, Babıâliyi düşün « dürecek bir şekil aldı. Hal çaresi olâs | rak ileriye şu teklifi sürdüm; Konsolos sun değiştirilmesi ve yerine gelecek olana, vilâyet erkânından birinin, vak'a hakkında eseflerini bildirmesi... Ba « biâli teklifime iki saat sonra cevab ves | rerek, keyfiyeti, Yunanistanın da kas bulüne evaz'ımı» emretti. O zamanın hariciye nazırı mösyö (Romanos)a gite tim. Fakat, Yunanlılar konsolosun dere hal tahliyesini istiyorlar, tebdil muae melesini sonra yaparız, diyorlardı. Üse telik de bizzat Kâmil paşanın özür dilee mesini ileri sürüyorlardı. Halbuki Ki mil paşa bu esuüreti tesviye> yi aslll kabul etmiyordu. Baktım ki iş biş çıkmaza giriyor, iki devlet arasında arte tırılması arzu edilen dostluk cereyanına dan bahsettim, Kâmil paşanın ihtiyarlım ğinı ve hastalığını öne attım, mösyö (Romanos) u iknaa muvaffak oldum. Yunanlılar, İzmirde bulunan konsolos-. lar müfettişi mösyö Yenadisi İzmir kon- solosluğuna tayin ettiler. Kâmil paşa daf konsolosu hapisten çıkardı ve defterdari (Devamı 10 ncu sayjada)