) 10 Sayfa Eski diplomatlara göre bugünkü siyaset dünyası , (Baş tarafı 9 uncu sayfada) konsoloshaneye gönderdi. Mesele de bu Buretle kapandı. Gelelim ikinci hâdiseye: Tahranda maslahatgüzar bulunuyordum. Bizde- ki meşrutiyet hareketi İranda da akis- ler yaptı. Bir gece sefarethaneye bir heyet geldi. Mehmed Ali Şah tarafın- dan geri alınan meşrutiyetin yeniden verilmesi için nasyonalist gençler tara- fından nümayiş yapılacağını, mer'i u- süle nazaran sefarethaneye de birkaç yüz kişinin sığınacağını söylediler. Tek Liflerini kabul ettim, Çünkü reddeder- sem, Rus veya İngiliz sefirlerine müra- caat edeceklerini biliyordum. Aradaki komşuluk ve kardeşlik dolayısile buna Mmeydan vermek istemedim. Ertesi günü erkenden uyandırıldım. Bir de ne göreyim? Sefarethanenin içi, Bu siteme şu cevabı verdim: — Siz de mültecilerin jaşesine ne- den mani oluyorsunuz? Bunlara yiye- cek verilmezse, bütün sefaret halkının aç kalacağını düşünmediniz mi? Çünkü mülteciler, kardeş bir devletin bayra- ğı altına gelmişlerdir. Arzularını, Şah hazretlerine bizim vasıtamızla iblâ tirmek istiyorlar. Bu, İranda mer'i 'bir usüldür, Ben kabul etmeseydim, eçnebi bir devletin himayesine sığınacaklardı. Arzu eder misiniz ki böyle olsun? Po- lisin tarzı hareketi bu zannı veriyor. Onun için sefarethane etrafındaki kor- don kaldırılmadıkca, buradan gitmiye- ceğim, hattâ cebretseniz bile! Çünkü a- ziz misafirlerimi açlığa mahküm etti- remem! Şah hazretleri de, ummam ki bunu istesinler! Zira, biz sizin konuğu- nuz sayılırız, bittabi onlar da bizim... bahçesi mahşere dönmüştü. * Yüzlerce| Müşirüssaltana: kişi binlerce olmuş; her yer, irili ufaklı — Müsaade ederseniz, Şah hazretle- gençler ve cübbeli ahundlarla dolmuş- |TİNİ göreyim ve maruzatınızı bildire- tu. Sefarethanenin bahçesine kazanlar kurulmuş, kendi evlerinde gibi gönül €ahatlığile cilâv pişiriyorlardı. Fakat mesele bu kadarla kalmadı. Mültecile- rin muhafazasından başka bir de iaşe- leri zorluğu ortaya çıktı. Polisler sokak başlarını tutmuşlar, sefarethaneye ği- mani olmıya başlamışlardı. yecek ve içecek buhranı baş- t Şehirdeki galeyan dolayı- gile şah da «Bağışaha» gitmiş, orada kuvvet toplamakla meşguüldü. Hükü- met erkânı da orada bulunuyorlardı. Vak'anın ehemmiyetinden dolayı, der- hal Bağışaha giderek müşirüssaltana (sadrâzam) yı görmek istedim. Fakat, Müşirüssaltananın ilk sözü: ine İyim, dedi. Bir çeyrek kadar endişe içinde bek- ledim. Müşirüssaltana, şahın nezdinden beşüş bir yüzle avdet etti: — Arzunuz, şah hazretleri tarafın- dan is'af edimiştir, müjdesini verdi. Te- şekkür ve mevcud mikdarın çoğalmı- yacağını, hattâ azalacağını; nümayişin de sükün bulacağını temin ettim, ay- rıldim, Sefarethaneye gelince, köşelerdeki polis #oktalarınım kaldırıldığını ve yi- yecekle içeceğin serbestce getirilebil- öğrendim. Bu hal, 8 ay sürdü. Nihayet şah meş- rutiyeti iade etti, dava da bitti. Sonra mülteciler, hizmetlerimden dolayı ba- na hil'at verdiler ki bu yalnız İran ve- — Neden bu kadar İraniyi sefaretha- |zirlerine mahsus bir taltif şeklidir. meye kabul ettiniz, demek oldu! Yeni neşriyat AKDENİZDE BİR VAZ GEZİNTİSİ — Ka- teşkil eden Akdenizde bir yaz gezintisi adlı eser, kitabı yazan Faik Sabri Duran'ın biz- zat yaptığı bir seyahatin intıbalarıdır. Mülellif bu eserinde Malta, Napoli, Marsil- ya, Nis, Genova, Roma ve daha birçok Ak- deniz şehirleri hakkında malümat vermek- tedir. # ESRARSIZ HAYAT — Wicki Baum, günün en tanınmış, en sevilmiş bir kadın muharri- ridir. «Esrarsız Hayate romanı, sinema yıl- dızlarının hayatını anlatan en muvaffak bir eseridir. MUAMMASIZ BİR İSFENKS — Dünyanın en büyük muharrirlerinden Oscar Wilde'in en güzel hikâyelerini bir araya toplayan bu eser, Şaziye Berrin Kurd tarafından İngiliz- ceden türkeeye çevrilmiştir. DOKTOR MONRONUN MEKTUBU — Mu- barrir İlhan Tarusun ilk eseri alan (Doktor Monronun mektubu) adlı hikâye kitabı in- tiçar etmiştir. Güzel buluşlar ve Iyi bir üslübla yazılmış olan kitabın bir iki hikâyesi bile, muharrir! hakkında kanaat verebilecek mahiyettedir. Kitab Vakit Yurdu tarafından neşredilmiş- tir Ege Tiyatrosu Temsilleri Nureddin Genç ve arkadaşları W ZÂ Bny::dıî? alle ğiğ m 'hnhçelhıdc DA ir donanma gecesi Ankara Tiyatrosu San'atkârları Komik Cevdet ve Zeki Alpan birleşik temsilleri Bu gece Yoğurtçu park tiyatrosunda : ARNAVUD DİLBERİ vodvil 8 perde Cemal Sahir Opereti Bu gece Şehremini İnşirah buhçesinde Aşkın Ölümü, büyük eser, ayrıca Sahir caz Cumartesi günü Yeşilköy istasyon bahçesinde ŞEYH AHMED opereti HAFIZ CEMAL (Lokman Hekim) Dabiliye mütehassısı: Pozardan — maada hergün (2 - 6) Diyanyolu numara 104 0v te- defonu 22398 - SI0 Dr. Sabih Alaçam SON POSTA İ Vit ahlilleri XŞ ÇA Kendisine ıı yapması beklenen bir tip Feriköyden Ali soruyor: — Muvafjfak o « lacak muyam? Bundan evvek ki tahlillere göre muvaffakiyet had- lerini tayin etmek mümkündür. Bir muhit yapması ve kendisini — sevdi - recek hareketleri ih sal etmemesi ve 14 » teklerini müsbet tedbirlerle takviye & mesi lâzımdır. B Çekingen bir tip Şehremi- inden Hüsnü F& ç ::ly: tlgnü 80- KA 'uvaffak o « lacak mayım? Daha sokulgar ve serbest tavır olması ve çekin genliğini (kork e mak) vaziyetin den kurtarması gerektir. Herkesle iyi geçinen bir tip Denizliden Ha- san Sönmez de ka- |takterini soruyor: Hayat icabla - rina uymasını V> lir. Herkesle iyi geçinmeğe ve an- laşmağa — yanaşır. Nadiren kızar çabuk ve çeviktir. Yalnız — kararla « rında ve fikir iş- lerinde de ayni çabukluğu — acele ile karıştırmama gerektir. Çabuk inanır ve teşviklere ka- pılabilir. Oyundan, eğlenceden geri kal- Sakin ve sessiz bir bali varsa da gözü açık ve kula- (Baş tarafı 7 inci sayfada) kan her söz kanunu esasinin bir madde- sİyMiş... Eti; şarab; şarabı; kadın; kadını; canı kadar seven bu adamın koyduğu nizam ve kanunlar içinde en mühimmi, şahsi zevki için bendegânma tahmil ettiği şeh> vani angaryalarmış... O demişti ki: #Te- baam, benim onlara yaptığım hizmete mukabil her hafta koynuma taze bir kız koyacak.. O kız benim avradım olacak.. Bir hafta sanra onu azad edeceğim. Son- «Mardin>» in evlerinde, dere kenarla - rında, sokak içlerinde bir isimden bah - sediyorlardı: Merhum eBayiz» ağanın kı- zı .«Zeris... Ön üçönden on dördüne da- ha o sene atlıyan <Zeri> bir melek ka - dar güzel, bir kaplan kadar kuvvetli, bit kısrak kadar boylu ve bir fidan kadar güzel vücudlüydü.. Onu, bütün «Mardin> Hler, ittifakla <en güzelimiz!» demefe başlamışlardı. Onun güzelliğini, geçen devrin kadınlarile ölçemezler; ne ana - sına, ne babasıma; bütün köyde hiç kim- seye benzetemezlerdi. «Mardin» beyinin kulağına bu fısıltı daha geçen seneden gitmişti.. O, bunu merak etmiş; görmek arzusunu izhar etmiş; huzuruna getirme- lerini emretmişti... Anası «Haço» kadının vüreği hop etmişti. Acaba, genç kızlara Boymak bilmiyen «Mardin» beyi «Bapir» bu biricik kızını da kirletip atacak mıy- dı?.. Onun billür gibi vücudü daha ser - pilme osnasında bu yamyama gıda mı ©- Jacaktı?.. Halbuki büyük kardeşinin oğlu «Mehir le âdeta söz kesilmiş nişarlıydı - lar., «Mohi>», «Zeri> yi, silâhına, atını se - ver gibi seviyor, gece gündüz onu düşü - nüyordu... Kız da öyle değil miydi?. Hattâ geçen akşam: «Beni Mehiye ver - mek için daha ne bekliyorsunuz?» deme- miş miydi?.. Beyin bu arzusu üstüne bir aile meclisi kurmuşlardı.. Bu toplantıda bütün aile efradı vardı; battâ kız Zeri bile... Yalnız eksik olan <«Mehi» idi.. O si- Tâhını almış, atına binmiş, bir kaç arka- daşile vazifeye gitmişti!.. Bereket ki o - nun burada bulunmadığı şu bi kaç gün içinde bu teklif karşısında kalmışlardı.. Yoksa muhakkak bir vak'a çıkar, Allah vermesin, bütün sile efradı asılır, ke - silirdi.. Peki çimdi ne yapacaklardı? . Ai- lenin refsi sayılan «Bayiz> ağanın en bü- yük oğlu ağzımı açmıyordu.. Açsa da ne söylüyecekti?. «Olmaz'» demek kimin haddine düşmüştü. Meclis bir müddet sessiz geçti. Sonra aile reisi dedi ki: Kaf Dağının arkası — Beyimiz, her halde seni merak et - miş ve görmek istemiştir. Yoksa yanında alakoymak maksadile çağırmış olsa, ne korkusu olabilirdi?.. «Bana bu hafta Ze- riyi getirin!» diyemez miydi?. Bu mütalcayı bepsi akla uygun buldu- lar... Zaten en son sözü de «Zeri» söyle- Mişti: — Nafile telâş ediyor, heyecan geçiri- yorsunuz.. «Mehi> beni sizden istedi.. Siz de «peki» dediniz.. Ben de bu işe razı ol- dum.. Artık düşünülecek koder edilecek bir şey kalmamıştır.. Ben böylece, oldu- ğum gibi; yabancı hiç bir el tarafından kirletilmeden «Mehi» nin olacağım... —. ! — Haydi artık.. Vakit kaybetmiyelim!., Beni beyin huzuruna kim götürecek?. Tavrında öyle bir eda, sözlerinde öyle kat'iyet vardı ki, hiç kimse bu küçük;, fa« kat dağlar kadar eğilmez kızın karşısın- da bir cümle tertibleyip söz söyliyeme - diler... Yalnız bir müddet sonra znası: — Ben götürürüm kızım!.. Aradan bir iki saat geçmemişti ki: Ana kız dönmüşlerdi.. Mardin beyi «Bapir> karşısında duran bu dünyalar güzeline bakmış.. Onu neş- vünema halinde bulmuştu... Eatarisinin altından isyankâr bir halde duran göğsü- mnü tam olgunlaşmamış, pembe yanakları- mı İyice kızarıp yanmamış, o iri siyah göze lerini dişilik şehvetile tam dolmamış ol duğunu görmüştü... O, ağzınım tadını bi- len bir eburdu... Şeftalinin zamanı gel - meden ağaçtan koparmasını sevmezdi. Gül, gonca iken seyreder, açtığı zaman koklardı. Kısrak yaşını tamamlamadan Aygırın yanına birakılır. miydi?. Onun için kararını vermişti: Bir sen2 daha bek- Hiyecek.. Her şey tamam olup, kıvamını bulunca ziyafet sofrasının başına geçe- cekti... Anası Haçoya deği ki: — Maşallah kızın pek güzel. Amma da- ha küçük... Bunu ben kızım gibi sevdim.. Onun için kendi elimle evlendireceğim... Kızın gönlü kimi isterse ona vereceğim... Haydi şimdi gidin. Zamanı gelince ben size haber veririm.. Köylü, burada derin derin içini çekti., İşin ehemmiyetli tarafı galiba bundan sonra başlıyordu.. Karşılıklı birer sigara yaktık.. — Ey, sonra? — Ha, ne diyorduk... Diye hikâyeye devama başladı... Du - run, ben de kâğıd üzerine tertibliyeyim de, alt tarafını yarın size naklederim... Vasfi R. Zobu Askerlik işleri: Lise ve yüksek tahsilli gençlere Beşiktaş AMskerlik Şubesinden: Lise muadil! ve daha yüksek okullardan mezun olanlar askerliklerini yapmadan memuriyet alamı- yacaklarından 937 - 938 ders yılında bu gibi okullardan mezun olpp da tahsiline nihayet verecek okurların son yoklamaları Beşiktaş askerlik gubesinde kurulacak askerlik mec- Jisinde 1 ağuztos 938 den 15 ağustos 938 de yapılacaktır. İstanbul yerli şubelere mensub Jeri, ve bu on beş günlük müddet içinde ka- unni mazerete dayanmaksınn bu meclise müracaat etmeyenler hakkında kanunl mu- amele yapılacağı ilân olunur. İ cektir. şimdilik sadece geri alınacak ve depolar için müsaid bir yer bulunduktan — sonra bunlar da tamamen kaldırılacaktır. Deniz işleri : Hamidiye Karadenize gitti Hamidiye mekteb gemisi dün Karade- niz seyahatine çıkmışlır. Hamidiye 20 gün sürecek olan bu seyahatinde Kara- denizdeki bütün Himanları birer birer 2i- yaret ederek Hopaya kadar - gidecektir. Gemi, uğradığı Hmanlarda gedikli erbaş okuluna talebe alacak, bunları da şehri-