şra ue * * Ziraatimizin inkişafında kendine gübreleri, köylümüze benimsetme: Süper fostaf fabrikası ziraatimiz Fabrikanın işlemeğe başlamasında faydalarını ve kimyevi Yazan: İlkel maddesini ziraatten alar inkişafı, nasıl önce bu maddenin kemmi- yet ve keyfiyetçe üstünlüğünü icab etti - de kendisinden beklenilen deyi şartları icab etli- rirse, zira verebilmesi, bir takım rir. Hatırlarda olduğu veçhile; pamuklu dokuma sa: ya çapında İn- kişafı çareleri araştırılırken «bize her şeyden önce çok ve iyi pamuk lâzımdır. denmişti. Halbuki eldeki pamuk, mikdar- ça fabrikaları doyuramıyacak kadar az olduğu gibi, kalitece de ince ve uzun telli değildi. O zaman harekete geçen zirdat âlemi, böyle bir malın bazı noksanların tamamlanmasına bağlı olduğunu anla - mıştı: Bir defa ıslah edilmiş iyi bir to - hum, sonra bu tohumu düzgünce ekeci vaktinde çapalıyacak ziraat makineleri, daha sonra toprağın bağrını pamuğa ye- tecek kararda besliyecek kimyevi güb - relere lüzum vardı. Bunlar olmadıkça, yani ziraat tarzı, fenni ve rasyonel bir şekle sokulmadıkça sanayiinin ihtiyacını eevablandırmıya imkân yoktu. Sonrasını biliyorsunuz: Hemen pamuk ıslah istasyonları açıldı, yardumuza el - verişli cins tohumlar getirildi gerekli zi- raat makinoleri dağıtıldı, kimyevi güb- reler tamim edildi ve şimdi pamüuk ziraa- timiz sanaytin dilediği inkişafa doğru huz- la jlerlemektedir, - Şeker fabrikaları ile pancar ziraatimiz de buna benzer şayanı dikkat bir man - zara arzeder. Bilindiği veçhile pancar zi- raati memleketimize sonradan girmiştir. Evvelce şekeri dışarıdan getiriyor, pan - carı da ekmiyorduk.. Şeker fahrikalarını kurunca köylümüz yepyeni bir mahsul ve hiç bilmediği bir tarz ziraatle karşılaş- tı, toprak pancara karşı dinç iken, mah - sul oldukça bereketli elde edildi. Kö ihtiva ettiği şekere bakmadan pancarm çokluğundan sevindi. Fakat sonra - sonra mahsulün yalnız mikdarca çok olmasını | değil, şekerce de zengin olmasını arâyın- | ca iş değişti. Çünkü böyle bir malın elde edilmesi - az evvel söylediğim gibi - ıslah edilmiş iyi ohuma bu tohumu yalun- da ekecek, usulünce çapalıyacak maki - nelere ve bilhassa pancarın topraktan a- radığı maddeleri kararınca temin edecek kimyevi gübrelere bağlı idi. Sonrasını gene biliyorsunuz: Fabrika- Tarca köyl iyi tohum, gereken ma - kineler verildi, ziraat memurlarile fenni yollar gösterildi ve bir kelime ile iş yo- İmma konarak matlüb meydana getirildi. Fabrikalardan bugün için beklenen tek şey, pancara — verilen fiatın; hasılatın geçinme tezayüdüne göre şimdilik olsun bugünkünden üstün tutulmasıdır. Benim burada tebarüz ettirmek iste - diğim esaslı nokta şudur: Ziraatin inki - şafı fennin icabı olan bir takım şartlara bağlıdır. Bu şartların bir tanesi top- rağın gübrelenmesi lüzumudur. Gübre - lenmiyen bir toprak - ne kadar verimli olursa olsun - tükenmiyen bir hazine de- | ğildir. Ekilip biçildikçe bağrındaki bes leyiej maddeler de yıldan yıla eksilerek nihayet istenilen kararda mahsul yetiş - tiremez olur. Toprağı, mahsul vermekte sAmerd tutabilmek icin muühtelif yetiş- , | beş * göre mühim bir rolü olan kimyevi k lâzımdır. Yakında kurulacak olan için hayırlı bir başlangıç olacaktır. n evvel köylüye kimyevi gübrelerin gekillerini öğretmeliyiz. Tarımman der, Bu noktaya gelince azıcık eşelenmek lâzım gelen bir tabiat kanunu vardır. Bu kanuna göre (bir topraktan alımacak mah- sulün mikdarı, o topraktaki maddelerin bidir) yani toprak © nebatı da, | cak en azına Jaradığı türlü maddelerce zengin olu! yalnız bir tanesince fakir olursa, a maddelerin bir halitası olan (bütün) Ü rardaki mikdarları meydana getirir. Bu nu daha açık bir misalle izal limleri muhtelif boylarda kesilmış bir fı- çıya konan suyun seviyesi en aşağıda ©- bir kilo un, iki kilo şeker, 250 gram yağ, üç kilo su lâzım olduğunu farzedelim. Fa- kat elimizdeki un bir kilo değil de 250 gramdan ibaret olsa yapılacak helva - şe- kerin, yağın, suyun kifayetine rağmen - mutlaka unun yeteceği kadar olur değil İmi? Yahud da ısrar eder de yaparsak ka- litece tadsız bir şey olur. Çünkü helvanın meydana gelmesi, bu dört maddenin bel- li bir kararda imtizacına bağlıdır. Toprakla mahsulün münasebeti de bu- nun gibidir. Nebatın aradığı maddeler - den birinin eksik kalması, mahsulün © yüzden eksik Kalmasını, bazari kalitece de düşkün olmasını mucip olur. (Pamu - ğun lifi bozulur. Pancarm şekeri eksilir ve ilh.) Gübrenin lüzumu üzerinde böylece kı- sa bir hasbıhal yaplıktan sonra onun bel- li başlı iki nevi üzerinde azıcık duralım: |Malâm olduğu üzere gübre, ya tabil olur, ya sun'i olur. Tabif gübre toprakta esas ,| vad ile birlikte bir takım hikemi ve fizi- yoloji kıymetler de verir. O derece ki ta- İbit hayvan gübrelerile ıslah edilmemiş | topraklarda, kimyevi gübrelerin hedrö - İlup gideceği ileri sürülmüştür. 1928 de Almanyada bir kongre bu bahsi beynel- |milel âlimlerin iştirakile incelemiş — ve (tabif gübreden vazgeçilemez) neticesi |ne varılmıştı. | Kimyevi gübrelere gelince; bunlar sun'? surette kimya fabrikalarından elde iki besleyici maddeyi ihtiva ederler. Bu itibarla da toprağa verildikleri zaman alnız o bir veya iki maddeyi temin et- miş olurlar. Bundan kolaylıkla anlarsı - nız kt toprakta eksilen her harigi bir mad- ) gübre ile tamamlar kündür: Toprak azotça mı fakirleş- miştir? Azotlu gübre, potasça mı fakir - ir? Potaslı gübre verilir. Ve böyle aradığımız eksikler tamamlanınca da mahsulün istenilen keyfiyet ve kemmi yette yetişmemesine mahal kalmaz, Ha buki eksikleri tabit gübre ile tamamla- | mıya, kalkışsak toprağa lüzumund la madde vermiş olmakla müvazeneyi bo- zacağımız gibi bu tarzla kesemizin müva- zenesini de bazmuş olacağımız tabiidir! | Kimyevi gübreler, görülüyor ki pra - tik ve iktısadi birer vasıtadırlar. Onlar ziraatte oynadıkları bir takım roller da - ha vardır: a) suda kolaylıkla eridikleri için he İıztırab çeken bir delikar |Perde arkadaşı Klodet Kolber, uykusuz- zıradır. İşte gübre bu maksada hizmet e- mutlaka o türlü maddelerin muayyen ka- | lan dilimin hizasını geçmez. Bunun gibi| fipüyordu: Onl ilik bir un helvası Yapmak için y O ekleri, tensik edilebile - ihtiyaçtır. Çünkü o, toprağa kimyevi me- | edilmiş nesneler olup ekseriya bir veya | j ak | DÜNün, BUGÜNÜn ve YARINın tarih ! 8 AVRUPANIN ALTINDAKİ ATEŞ Çekoslc;u;kya devleti nasıl doğdu, nasıl kökleşti ve bugün dünya sulhünü niçin tehdid ediyor ? Yazan: Emrys Jones - Çeviren: İbrahim Hoyi Sinema yıldızı Gari Kuperin bir filmi vardır. Bu filmde artist yapar, luğuna bir çare tav lovakyayı tersinden başlıyarak, harfle ni tel , bak ne çabuk uyursun! der. Hiç şüphe yok ki, F iyesine rağmen, Çek lu idi. 1087 ey de bu' sarayda öldü. Viy da mekti giden Mazarik, Prağda profesör ol siyasete atıldı. şında İken bir filozof ve â- şöhret bulmuştu. Ve ülkesin- çıkarak müttefik devletlerle yayı kurmak hususunda mü- |zakerelerine başlayıp, yeni bir ülke ya - ratması da, 6ö ile 70 yaşı arasında nasib mahsul 6 en azına #âbi olur, Zira “”'u*oldu Mazarik bir ideal adamıydı, - kuracağı yeni devletin İsviçreye benzemesini is - delim: Di |tiyordu. Öyle bir devlet ve ülke ki, ırki elim: Di- | ekalliyetlerde orada dinç ve fahur, saa- detle yanyana yaşıyabilsinler. Fükat Fransız erkâniharbiyesi başka türlü dü- 3cabında - Almanyaya cek ve muntazam bir ordu şeklinde ye- tiştirilecek, tamamile temerküz ettirilmiş bir devlet kurmak istiyorlardı. Ve eğer Mazârik hükümetini kendi is- tediği gibi kurmuş olsaydı, bugün Avru- pa, mühlik bir Çekoslovakya meselesi ile uğraşmıyacaktı. Mazarik, şöhretinin en yüksek bur - cunda olduğu bir sıralarda, 1935 te cum- İhurrcisliğinden çekilerek yerine Beneşi getirdi. Mazarik, ölümünden sonra devle- ti birisinin, bu işlerde tecrübesi olan bi - risinin idare etmesi icab eylediğini pek iyi biliyordu. Bu ana kadar eski futbol yıldızlarından olan Beneş, Çekoslovakya- nın daimi hariciye nazırlığını yapmıştı. Mazarik ile Beneş harb senelerinde, es- ki Avusturya - Macaristan imparatorlu- ğundan bir kısmını oyarak, yeni Çekos - lovakya devletinin meydana gelmesi için İtilâf devletlerini kandırmışlardı, 30 ma- yıs 1918 de Mazarik Amerikada Pittshurg- da bir konferans topladı. Bu konferans- ta, bir plân çizildi. Buna göre, Avustur - yalıların idaresinde yaşıyan Çekler ile Macarların gölgesinde bulunan Slovak - lara hürriyetli te Çeklerle Slovaklar bir bayrak altında veriletek, yeni devlet- | Çekoslovakyanın kurucuları: mazarık ve Beneş kert emniyeti sigortalamak gibileri başta | geliyordu. Bu işlerde en mühim rolü Çek- ler yapıyordu. Bunu gören Slovaklar, bi- ze ehemmiyet verilmiyor, solda sıfır ka- hyoruz.. diye düşündüler. Hamurdana homurdana hoşnudsuzluklarını, mem - nuniyetsizliklerini izhar ettiler. Nasıl et- mesinler ki, öz yurdları Slovakyada bile, mühim, mes'uliyetli işlere hep Çekler kayrılıyordu. Ordu — müteahhidliğini, mekteb hocalıklarını hep Çekler yapı - yordu. Üstelik Slovak intellicensiyasının da, Pittsburg muahedesi hükümlerine uygun işlerde kullanılmadığından şikâyet eden lehçesi olduğu iddiası ile karşılaşınca büsbütün üzüldüler, Slovakların kültür ve dinleri de ayrı idi. Çeklerden daha ko- |yu katoliktiler, Slovak liderleri, Prağdaki hükümete karşı alacakları vaziyet hususunda bir - rlerinden ayrıldılar, Şimdi Çekoslovak- ya başvekili olan doktor Milan Hodza teşriki mesaj taraftarı idi, Fakat gene bu Hderlerden Macarlara karşı istiklâl mü- cadelelerinde bulunmuş olan katolik pa- pazı Andrej Hlinka vardı ki, o tamamile başka kafada idi, * Hlinkanın Slovak halk partisi, aşırı de- müfrit Slovaklar tarafından tu - 'du. 1925 tekl seçimde, yarım mil- recede tuluy! toplanacaklardı. Plâna Pittsburg anlaş -| yon rey alarak meclişe 23 Slovak âza te- ması ismi verildi. Macaristan hü - kümdarlığı Çekler istiklâllerini ve 1919 da da f devletleri yeni cumhuriyeti tanıdı- 1918 de Avı lar. Yeni cumhuriyetin bünyesinde altı 1r- kın mümessili vardı: Çekler, Slovaklar, Almanlar, Macarlar, Lehliler ve Ruten - yalılar.. Ne Çekler, ne de Slovaklar, bu halitanın üçte birini bile tutmuyorlardı. En büyük ekalliyeti, cumhuriyetin yüz- de 22 sini teşkil eden ve 3 buçuk milyon hâlkı ile Almanlar temsil ediyorlardı. Bu- günkü Avrupayı aşırı derecede işgal e - denler de işte bu Südet Almanlarıdır. Zahirde, yekpare bir devlet gibi görü - nen Çekoslovakyada bir de madaly ters tarafı vardı. nin arasındaki ırki hoşnudsuzluklar patlak vermeğe hazırlanıyordu. * Bu iki devlet adamınm yapılacak mü: him işleri vardı Hükümete lâzım olan bürokratik me &| kanizmayı yaratmak. Sanayi ıdamesini a hi $ Mazarik ile Beneş ül - kelerini imarla meşgul iken, ekalliyetler min etti. 1927 de bir müddet hükümet koalis - yonuna iştirak eden Slovaklar, sonraları sosyalistlerle bir arada çalışmak iste - mediklerinden, bu iştirakten — caydılar, 1935 indenberi, Slovakların muha - lefeti, ayni yılda imzalanmış olan Çek - Sovyet anlaşması aleyhine temerküz e - diyordu. Ve bu muhalefetin esası da dini görüşlerdi. Fakat, Çekoslov: 'a ecnebi müda - bale imkânları artınca, Çekler ile Slo - vwaklar mümkün mertebe birbirlerile bağ- daşmıya çalıştılarsa da, Hlinka birden - bire ayaklanarak dahilde muhtariyet ta- lebinde bulundu. Bir yandan da, Karpat, Rus eyaletinde ve Ukranya dilinin bir lehçesini konuşan Rutenyalılar da ay r. Bu eyalete Çekler milyonl: harcıyarak, m ışlar, eyale tin sıhhi vaziyetini düzeltmişlerdi. Fakat Versay muahedesi hükümlerine uyula - rak, buradaki ahaliye bir nevi muhtari- yet verilmemişti. Rutenyalılar da bunu istiyorlardı. Çekler paçalarını sıvadılar, ve önlara: Sizler daha muhtariyet ile idare oluna - bilecek bir hale gtlmcduuL Zira tabsi - Slovaklar, lisanlarının alelâde bir Çek| Haddi zatında Çekoslovakyanın emni-' yeti, belki de Avrupanın selâmetini teh« did eden hakiki âmil veyahud tehlike Al. man ekalliyetleri meselesidir, * Harbden sonra Çekler umumi nüfu - sun takriben dörtte b teşkil eden Ale manlara hiç te öyle iyi muamelede bu « Tunmadılar. Çekler Almanları, Rutenyalılar oynatamazlardı. Zira Almanlar gayet mükemmel bir teşkilâta malik, zeki, münevver insanlardı. Harbden önce de şimdi yalnız Çeklerin inhisarında bulu « nan bir çok mühim idarf işlerin ba; da bulunmuşlardı. , Dolayısile harbden sonra Çekler hâ « kimiyeti ele alınca, intikam hisleri uyana dı Zira eski günlerde kendilerini daima ve daima Âvusturyaya tâbi bir ırk ola- rak telâkki etmişlerdi. Fakat cumhuriye- tin ilk on beş sı de, Çekoslovakya « dan ayrılmayı istiyen Almanlar arasım- da zecri bir hareket görülmedi. Alman » ların istedikleri kültürel mahiyette millf bir otonomi idi. Harbten sonraki seneler- de en müfrit Alman liderlerinden Rudolft Lodgmann bile tam manasile ayrılmalk talebinde bulunmamıştı, Fakat şurasmı hakçasına söylemek lâzımdır ki Çekler, ekalliyetlerine, Almanlardan daha iyf Mmüuamelelerde bulunmuşlardır. gibi | Harbden sonraki İlk umumi seçimde, Almanlar Çekoslovak — parlamentosunda |281 meb'usluktan 72 sini kazandılar, Ses bebi de gayet basitti, bütün Alman pat tileri, sosyal demokratları açıkta bira « karak; yeni istiklâli ile bir çılgına dön « müş olan Çeklerin oldukça mağrur — ve, mütecaviz zihniyetine karşı birleşmişlere| di. 1922 de bu Alman koalisyonu ikiye, ayrıldı. Bir kısmı, Versay muahedesi alir kârmm dahilinde Çekaslovakya ülkesi da « hilinde yaşamak tarafını güdüyordu. Bunlar Alman Ağgrar partisi ile hıristi * yan sosyalistlerdi. Diğerleri, Alman nase malistleri de Almanya ile sıkı bir ı:ş* ki mesaiye girişti. Çekoslovakyada Alman tarafdarlığı 244 man zaman garib neticeler verdi. Meselli 1925 seçiminde hıristiyan sosyalistler bü* yük bir galebe kazandılar. Sosyalistler d6 eski reylerinden yüzde kırk eksik ıe; toplıyabildiler ve Lodgmann da mağlü |oldu. , * Ancak 1930 da Hit ortaya çıkmtf sile Çekoslovakyadaki Alman efkârı Ka 8 mumiyesi bambaşka bir veçhe .ı.ımı du. O yıl Hitler seçimde ilk mühim 3 ferini kazanarak, hudud boyundaki ülke lerde yaşıyan Almınları ümidlendirdi.